Önce Bir Hatıra:Birgün Safranbolu'da Köprülü Camiinin yanındaki odada, Mustafa Osman Ağabeyimizin Nur'lardan okuduğu, ´Risale-i Nur, sönmez ve söndürülemez. Bir âlem-i manâda İmam-ı Ali'nin (r.a.) ilminde sordum´cümlesini dinlerken ve aynı günlerde Hasan Feyzi'nin, ´Ey Risale-i Nur!´diye başlayan uzun mektubunu dinlerken, beklenilen zat-ı Nuranînin Hazret-i Üstad olduğu, içimde hep canlanıyordu. Aynı sene Emirdağ'da Hazret-i Üstadı ziyaretimi müteakip Isparta'ya gitmiştim. Hüsrev Ağabey ve diğer Nur kahramanlarını görmek istiyordum. Hüsrev Ağabeyin evinde Tahiri Ağabeyi de gördüm. Hüsrev ağabeyimiz , ´Kardeşim Sungur, 1400 seneden beri ehl-i imanın beklediği zat gelmiştir ´ sözü , içimdeki manâyı teyid ediyordu. Mustafa SungurMehdi-yi Ahir Zaman, Ahir zaman büyük Mehdisi, Mehdi-yi Ali Resul, Mehdiyu'l Muntazır, 1400 yıldır beklenen zat vs.. Bu tabirleri kullandığınız zaman, kelime manasından ziyade Hadis-i Şeriflerle bildirilmiş tek bir Zat-ı Muhterem kastediliyordur. Başkası değil.
Bakınız:
Bir Nakil:Envar-ı Muhammediyeyi (A.S.M.) (Muhammedi nurları) ve maarif-i Ahmediyeyi (A.S.M.) (Ahmedi ilim ve eğitimleri) ve füyuzat-ı şem’-i İlahiyi (İlahi ışığın feyizlerini) en müşa’şa’ (parlak) bir şekilde parlatması ve Kur’ani ve hadisi olan işarat-ı riyaziyenin (riyazi işaretlerin) kendisinde müntehi olması (
SONA ERMESİ) ve hitabat-ı Nebeviyeyi (A.S.M.) (Peygamberlik hitaplarını) ifade eden ayat-ı celilenin riyazi beyanlarının
kendi üzerinde toplanması delaletleriyle (yol gösterme ve yardımlarıyla),
O ZAT hizmet-i imaniye (iman hizmeti) noktasında
risaletin bir mir’at-ı mücellası (Peygamberliğin pırıl pırıl bir aynası) ve şecere-i risaletin bir son meyve-i münevveri (
Peygamberlik ağacının nurlanmış bir SON meyvesi) ve lisan-ı risaletin (Peygamberlik dilinin) irsiyet noktasında (ona varis olarak) son dehan-ı hakikatı (
SON HAKİKAT AĞZI) ve şem’-i İlahinin (İlahi ışığın) hizmet-i imaniye cihetinde bir son hamil-i zisaadeti (
SON SAADETLİ TAŞIYICISI) olduğuna şübhe yoktur.” (Şualar, 670)
İlgili Metnin Geçtiği Risale İçin TıklayınızBir başka nakil:“Risale-i Nur gerek bu asrın,
gerekse önümüzdeki asrın beşeriyetini (insanlığını) fikir karanlıklarından kurtarıp tenvir ve irşad edecektir.” (Hutbe-i Şamiye, 153)
İlgili Metnin Geçtiği Risale İçin TıklayınızBir başka nakil daha:O zat (
Mehdi As.), o taifenin uzun tetkikatı ile yazdıkları eseri (
Risale-i Nur'u)
kendine hazır bir proğram yapacak, onun ile o birinci vazifeyi tam yapmış olacak. (Beyanat ve Tenvirler | 305)
İlgili Metnin Geçtiği Risale İçin TıklayınızEn baştaki nakilde geçen O ZAT dedikleri Üstadları Said Nursi merhum... Yukarıdaki sözleri Şualar adlı Risalede yazanlar: Üçüncü medrese-i Yusufiyenin Elhüccetüz-Zehra ve Zühretü'n-Nur olan tek dersini dinleyen Nur Şakirtleri namına. Ahmed Feyzi, Ahmed Nazif, Salahaddin, Zübeyir, Ceylan, Sungur, Tabancalı... Bu yazanlar Said Nursi merhumun en yakın talebelerinden. Bu yazı üzerine Said Nursi merhum, hemen altına bir not düşüyor:Benim hissemi haddimden yüz derece ziyade vermeleriyle beraber,
bu imza sahiplerinin hatırlarını kırmayı cesaret edemedim.
Sükut ederek o medhi Risale-i Nur şakirtlerinin şahs-ı manevisi namına KABUL ETTİM. İmza:
Said NursiYani Said Nursi merhum diyor ki kendi adıma bu sözleri kabul etmiyorum ama yazdığım esere şakirt olan talebelerimin manevi şahsiyetleri tam saydıkları gibidir! Sayılan talebeler tabir caiz ise pası üstadlarına atarlarken, üstad da pası yine talebelerine çevirmektedir. Şimdi ne denildiğine bir daha bakalım:Talebeleri Diyorki:Üstadımız o kimsedir ki Muhammedi nurları ve Ahmedi ilim ve eğitimleri ve İlahi ışığın feyizlerini en parlak bir şekilde parlatan kişidir. Kur’an ve Hadisin riyazi işaretleri (riyazi işaretler ne demek ise?) kendisinde
SONA ERMİŞTİR. Peygamberlik hitaplarını içeren Ayet-i Celilelerin riyazi beyanları ÜSTADIMIZIN üzerinde
toplanmıştır. Bütün bunlar gösteriyor ki
ÜSTADIMIZ SAİD NURSİ iman hizmeti noktasında Peygamberliğin pırıl pırıl bir aynasıdır.
Üstadımız Peygamberlik ağacının nurlanmış bir SON meyvesidir. Peygamberlik diline varis olarak
HAKİKATIN SON BİR AĞZIDIR. Ve Üstadımızın İlahi ışığın iman hizmeti cihetinde
SON SAADETLİ TAŞIYICISI olduğuna şüphe yoktur.
Said Nursi merhum da bu ve benzer ifadeleri kendi adıma değil ama
TALEBELERİM TOPLULUĞU hakkında kabul ediyorum: Onların maneviyatları
ÖYLEDİR, diye not düşüyor. Yani neresinden bakarsanız bakınız Risale ve talebeleri her şeyin sonu olarak gösterilmiş oluyor.
SON olması ondan sonra başkası olmayacak demektir. Başka bir eser, başka bir ZAT.. Başka bir Işık.. Başka bir meyve... Başka bir ağız... Başka bir NUR olmayacak demektir.
Bir alimin talebeleri, üstadları hakkında övücü ve haddini aşan güzel zanlarda bulunabilirler. Şaşılacak olan bu değildir. Şaşılacak olan: Talebelerin övücü sözlerinin Alimin eserler serisi içinde, Alimin onayı ile kendine yer bularak yayınlanması ve yayılmasıdır. Aradan 50 seneye yakın bir zaman geçmiş. Bugün Hakikatı arayan Müslümanlar, Risale'ye ve hizmetine bağlanmakla bu ve benzeri satırları da okumuş oluyorlar. Ve bu ifadeleri mutlak bir hakikat olarak hem ezberliyorlar hem de kabul ediyorlar. Sonrası: İşte büyük çoğunluğu Üstadımız bugüne kadar beklenen Mehdi As.dır, beklenen son büyük Müceddid Said Nursi'dir demeye başlıyorlar. Siz SON derseniz, bunun mantıki kaçınılmaz neticesi elbette Mehdi As.'lıktır. Lamı cimi kalmıyor. Lafı hiç evirip çevirmeye gerek yoktur. Üstadımız Mehdi As'dır ya da eseri Mehdi'dir ya da ardından giden cemaati Mehdi'dir ya da herhangi bir parlak şahsiyet olacaksa da ancak Risale-i Nur çerçevesinde, Nurcular içinden olacaktır diyenler artık MAZURDUR. Çünkü yukardaki tarz sözleri bir kere Hakikat olarak okumuş oldular. Artık laf anlatamazsınız. Ne deseniz kulak almaz. Vakıa budur: Bugün hayli hatırı sayılır bir ilk talebeler ve cemaatler topluluğu üstadlarını Mehdi bilmişlerdir. Başka bir kimseyi beklememektedirler. Hasbe'l kader gelecek olanlar var ise de ancak Risale-i Nur etrafından olacaktır.Nitekim Forumlardan Bir Nurcu Yukarıdaki Nakillere Şöyle Bir Açıklama Getiriyor:Risale-i Nur’a bağlı olanlar için sarahat (açıklık) üzere bağlayıcı kat’iyetiyle (kesinlikle), Risale-i Nur Son Müceddid ve Mehdidir.
Risale-i Nur’dan nakledilen mezkur parçaların bir kısmı bizzat Bediuzzaman Hz. tarafından yazılmıştır. Diğerleri ise yakın talebelerinin ifadeleri olup hepsi de Hz. Üstad’ın tashih ve tasvibinden (düzeltme ve onayından) geçmiştir.
Risale-i Nur’da nazara verilen Gelecek Zat meselesi ise, yine Risale-i Nur’da sarahat (açıklık) üzere beyan ediliyor ki O zat Risale-i Nur’a bağlı olup Risale-i Nur’u kendine hazır bir Proğram yapacak ve (Mehdi As'ın diğer) ikinci ve üçüncü vazifeleri, yine cemiyeti ve şahs-ı manevisiyle beraber icra edecektir. (Yani arkasından giden cemaati diğer vazifelerini yapacaklar)
Sonuç:
Geçen geçti. Yazılan yazıldı. Yayılan yayıldı. Nur cemaati, üstadlarını ve eserini aşırı ötesi aşırı bir yüceltme halindedir. Manevi makamlarda gözümüz yok denilmektedir, ama öte yandan ne kadar üstün makamlar var ise hepsi kendileri tarafından parsellenmiş ve sahiplenilmiştir. İmtihan sırrı olarak Ahir Zaman şahısları herkes tarafından bilinemeyecek, bunlar açıkça belli olmayacak denilmektedir, ama öte yandan açık açık üstadımız ve biz "İslami Zamanın SONUYUZ" diye ilanatlar yapılmaktadır. Bu çağrının, adı konulmamış devamı: Bütün Müslümanlar bir gün NURCU olacaktır. Olmak zorundadır. Çünkü, Peygamber Efendimiz tarafından, Mehdi As.'a kar üstünde sürünerek dahi olsa tabi olmak emredilmiştir.