Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 19 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ Âsitânesi'nden Notlar
MesajGönderilme zamanı: 24.11.10, 10:14 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 21:01
Mesajlar: 488
Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ ile özel görüşmemizde genel olarak tarikatlar ve tasavvuf konusundaki sözleri ve uygulamaları hakkında merak edilen konuları dile getirip birinci elden yanıtlarını almak mümkün oldu. Bunları kısa başlıklar olarak arz etmek isterim:

***
Nakşıbendi geleneğinden olmakla birlikte HAQQANÎ Âsitânesi'nde son zamanlarda Cuma namazı sonrasında kaside ve neşideler eşiliğinde icra edilen cehrî zikir konusunda Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ şu açıklamayı yaptı:

"Bizler cehri zikir yapıyoruz, ki cehri zikir kırk tarikatın pek çoğunun usulüdür. Biz cehri zikri de yapıyoruz ki, hem Nakşibendîlerin zikrinden nasip alalım, hem sair tarikat-ı âliyyelerin faziletini kazanalım... Bu sebepten cehren de zikrediyoruz."

Gerçekten de bu zikir meclislerinde bulunmuş bir kişi olarak hafızamı yokladığımda Kadirilerin devranı gibi ayakta Kelime-i Tevhid zikir yapıldığını; Halveti-Cerrahilerin zikri gibi kısa Esmaullah zikri geçildiğini; Yeseviyye'nin Zikr-i Erresi gibi "Hayy-Hu" zikri icra edildiğini; hatta kimi meclislerde Mevleviler gibi sema icra edildiğini hatırladım.

***
Müslümanlar üzerindeki manevi sıkıntıların kaldırılması ilacının da zikir olduğunu şöyle ifade ettiler:

"Bir müslüman Allah’ı zikir etse, Peygamber Efendimizi de salâvatı şerifeyle ansa, o kalbi sıkılan bunalan ve daralan kimse üzerinden o sıkıntı açılır. Camilerin kerameti de bu, abdest al gir iki rekât kıbleye karşı "Allah-Allah" de, "Lâilahe İllallah" çek, salavat oku... Saatine varmaz senin üzerinden o yük kaldırılır, hafiflersin. Ya iyi olacaksın yahut iyilerle beraber olmaya gayret edeceksin... Müslümanlar kötülerle beraber olmasınlar, uzun zaman birlikte oturmasınlar..."

***

"Onun için bu gibi zikir meclislerini arayıp hazır olmak müslümana yarar, iyi gelir. Sıkıntısı olan müslüman, zikir, nasihat, ilim meclislerine girsin. Peygamber a.s. diyor ki:

“Cennet bahçelerine uğradığınızda oturunuz...”
“Nedir cennet bahçeleri ya Resulullah?” diye Sahâbe-i Kiram efendilerimiz sorduğunda, bu ilim meclisleri, zikir ve sohbetler hakkında buyurmuştur:
“O meclisler cennet bahçeleridir, ruhlarınız ferahlar, ruhu sıkılan insan cennet bahçesine gitsin...”
Oturması beleş! Şimdiki insanlar “parka gidelim de, biraz nefes alalım.” der. Bağa-bahçeye gitmekle cismaniyeti belki bir parça nefes alır, lakin içerisindeki ruhaniyeti yine karanlık kalır. Ruhu rahatlatacak; ferahlanacak yer sohbet ve zikir meclisleridir. Hiç olmazsa haftada bir, bu gibi zikir meclisinde ve sohbetlerde bulunan kimse ferahlar. Feraha çıkar; dünya hemm ü gamından kurtulur."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ Âsitânesi'nden Notlar
MesajGönderilme zamanı: 25.11.10, 09:58 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 21:01
Mesajlar: 488
Alıntı:
4. "Rabbanîlerden Olun" başlıklı sohbet Türk müridler için değil bilhassa ve bilhassa kendilerine SELEFİ diyen ve Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ'nin sohbetlerini büyük bir dikkatle; en üst düzeyden izlediği/izlettiği bilinen bütün dünya müslümanlarına yöneliktir. (27 Eylül 2010 tarihli "Rabbanî Olmak" başlıklı sohbeti ile birlikte bakıldığında bu hemen anlaşılacak kadar açıktır.)


Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ'nin son bir yıllık sohbetlerinde sürekli olarak "selefi ulema" tabirni kullandığı dikkat çekici idi.

Bu tabirle "selefi ulema" ve bazen de sadece "ulema" tabiri ile Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ'nin Suud Krallığı'nda egemen olan İbn-i Teymiyyeci/Wehhabiyyîn taifesini kastettiği biliniyordu.

Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ'nin bu ısrarlı hitablarının Suud Krallığı resmi dini danışmanları olan fetva makamı "Şeyh sülalesi" tarafından da izlendiği ve Medine-i Münevvere'de bu iş için özel görevlendirme yapıldığını öğrendim.

Hatta bu fetva danışmanların tavsiyesi ile şu sıralarda tedavi için ABD'ye giden Kral Abdullah'ın Hz. Rasûlullah s.a.v.'in ravzasını ziyaret ettiği gibi resim çekilerek kamuoyuna dağıtılmasını temin ettiği biliniyor. (Bu resimlerin bazıları "Kral'ın izni ile" internete aksetti.)

Resim
Kral Abdullah ibn Suud Ravza'nın önünde.../Medine-i Münevvere

Oysa yakın zamanda Ravza-i Mutahharra'yı ziyaret eden müminlerin şirk işledikleri gerekçesi ile Kubbe-i Hadra'nın yıkılıp Hz. Rasulullah s.a.v.in kabrinin düzenlenmesinin "selefi ulema" tarafından tavsiye edildiği ( ve Ümmetin tepkisinden çekinilerek bu tavsiyenin yerine getirilemediği) biliniyor.

***
(Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ'nin "ulema" tabiri ile kastettiği "Wehhabiyyîn" taifesi iken bu sözü "zahir-batın İslam alimleri" diye çarpıtanlar ruhaniyetinden özür dilemeliler...)


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ Âsitânesi'nden Notlar
MesajGönderilme zamanı: 26.11.10, 10:02 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 21:01
Mesajlar: 488
Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ'yi ziyaretimde tasavvuf tarihi açısından önemli bir noktayı sorarak açıklık getirme fırsatım da oldu.

Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ bir mülakatta Hoca Ahmed Yesevî'den "mürşidimiz" diye bahsetmişti.

Kendilerine günlük evradı silsile-i aliyye-i Nakşbendiyye'ye armağan ederken kendilerinin isimlerini anıp anamayacağımızı sordum. Hâce Yusuf Hemedani ile Hâce Abdulhalık Gücdüvanî arasında Hâce Ahmed Yesevî'yi anmanın kendilerinin himmetine nail olmak açısından faydalı olacağını söylediler. Bunun üzerine Silsile'de Ahmed Yesevî kuddise sırruha yer verilip verilemeyeceğini sorduğumda ise silsilenin ilk ismi Olan Hz. Rasûlullah ile son isim olan biat alınan mürşid anıldığında yeterli olacağını; manevî kayıtlarda bu iki isim arasında gelmiş-geçmiş ne kadar piran-ı izam var ise tamamının da zikredilmiş olacağını belirttiler. Bu çerçevede Yusuf Hemedanî sonrasında posta oturan 1. halife: Hasan Endakî, 2. halife: Abdullah Berakî, 3. halife: Ahmed Yesevî ve 4. halife: Abdulhalık gücdüvanî hazretleri ismen anılmasalar dahi silsilede yerleri olduğunu beyan ettiler. Aynı şekilde silsilede ismi anılmasa da Şah-ı Nakşbend halifesi Muhammed Parsa'nın diğer halife Alaaddin Attar gibi Nakşbendi silsilesinin mensubu olduğuna işaret ettiler.

Silsilelerin ezberlenmesi kolay olması için bazı isimler atlansa dahi silsile-i aliyye-i Nakşbendiyye denildiğinde bu silsileden feyz almış tüm meşayıhın kapsama dahil olduğunu söylediler. Teberruken bazı isimler özel olarak anılmakta ise de meşayıhı birbirinden ayrı olarak düşünmemek gereğini ikaz ettiler.

Sonuçta herhangi bir Nakşbendi mürşidinden günlük ders, vird alarak tesbihat yapan müridan zikirin sonunda silsile-i şerife hediye ederken Ahmed Yesevî ismini de Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ izni ile anabilirler.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ Âsitânesi'nden Notlar
MesajGönderilme zamanı: 29.11.10, 10:17 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 21:01
Mesajlar: 488
Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ ile görüşmeye giderken "Rabbânîler Olunuz." konulu ve 20.10.2010 tarihli önemli sohbetinin oluşturduğu tartışmalar henüz başlamamıştı. Kendim de sohbeti çok ayrıntılı incelemek ve özellikle ingilizce ses kaydını dinlemek imkanı bulamamıştım. Sadece ingilizce metnini gördüğümde tartışılması gereken hususlar içerdiğini fark ettim.

(Hakkanipost.com sitesinde yer alan Türkçe tercumesi de bu yüzden Kıbrıs ziyaretinden dönene kadar foruma konulmadı.)

Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ ile görüştüğümüzde "tarikatların tamamının artık fonksiyonunun bittiği" konusundaki açıklamasının ne anlam geldiğini sormak istiyordum. Ayrıca bugüne kadar tarikat terbiyesi altına giren müridler ne yapacaktı? Tarikat yapılanmaları bittiğine göre mesela rabıta, zikir meclisleri gibi uygulamalar ne olacaktı? Daha bir çok konu vardı açıklığa kavuşturulması gereken...

Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ tarafından kabul edildiğimizde bu soruların hemen tamamının cevabını aldım. Tarikat uygulamaları olan zikir ve rabıta konusunda bir değişiklik olmadığını; sadece tasavvufun bir "makam dağıtma"; "kendine paye biçme" şeklinde "dünyalık bir tezgah"a dönüştüğünü bunun da manevi alemden reddedildiğini söylediler. Dervişler eğer samimi iseler zikir ve tesbihattan fayda göreceklerini; bunun Allah'ın bir vaadi olduğunu ifade ettiler. (Bkz. "Ela bizikrillahi tetmainnul kulub..." ayeti)

Sözkonusu sohbetin çok iyi anlaşılması gereken noktası; gerek tarikat ünvanlarının gerekse tasavvuf isminin "sahabe zamanında hiç kullanılmamış olduğu; Kur'an-ı Kerim'de de bu ibarelerin olmadığı" şeklindeki açıklamadır.

Yıllardır tasavvufa itiraz eden selefi eğilimli kişilerden işittiğimiz ve tarihi ve terminolojik açıdan doğru olan bu tesbiti Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ'nin dile getirmesi çok önemlidir. Şimdi bu sohbetten sonra Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ selefilerden samimi olanlara diyor ki: "Gelin işte Kur'an-ı Kerim'in ideal mümin için koyduğu hedefe yaklaşın: RABBANÎLER OLUN..."

Bakalım bu konuyu yıllardır dile getiren ve "yeni bir din diye tanımlayacak kadar" yabancı gördükleri tasavvufa en ciddi eleştirileri "tasavvufçuların bu adlandırma ve tariflerinin ashab döneminde olmadığı olan" selefi eğilimli müslümanlardan nasıl bir ses gelecek?

(Şimdiye kadar bu sohbete itirazların kafa-kalb konforu bozulan sufi-meşreb kişilerden geldiğini görüyorum. Bakalım selefiyyun taifesinin reaksiyonu ne olacak ? Bu konuda bir yazılı-sözlü herhangi bir duyumu-gözlemi olan olursa foruma naklederse iyi olur.)


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ Âsitânesi'nden Notlar
MesajGönderilme zamanı: 01.12.10, 17:34 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 21:01
Mesajlar: 488
Hz. Şeyh ile mülakâtımızın bir kısmı videoya alınmıştı. Bugün kısmen yayınlanmış olduğunu gördüm.
(Görüşme 6 Kasım 2010 günü olmasına rağmen yanlışlıkla 10 Kasım 2010 tarihi ile verilmiş.)

Resim

Videonun başında kendisinden bahsedilen kişi Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ'nin manevî terbiyesinin Şam-ı Şerifte olan Şeyh Abdullah Dağıstanî (q.s.)'den olacağını haber vererek kendisini Şam'a gönderen Şeyh Süleyman Erzurumî (quddise sırruh) hz.dir.

Şeyh Süleyman Erzurumî ismini Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ'nin hayat hikayesini anlatan kitab-belgesel ve sitelerde görmüştüm. Kendisi hakkında bilgi edinmek istedim ise de Fatih'te (bilmem şimdi ayakta mıdır ? yoksa yerine bir apartman mı dikilmiştir?) ahşap bir Osmanlı dergahında ikamet ettiği dışında bir bilgiye ulaşamamıştım.

Şimdi Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ'den öğrendim ki Şeyh Süleyman Erzurumî (q.s.) 1940 yılında 80 yaşlarında olan Osmanlı bakiyesi bir Pîr-i fâni idi.

Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ'yi 3 yıl manevi olarak yetiştirdikten sonra kendisini Şam'da bulunan Abdullah Dağıstanî -q.s.- Hz. ne havale etmiştir.
Bu havale edişin benzerini muasır (günümüz) şeyhlerinde göremezsiniz. (Benzer bir örneği Eşrefoğlu Rumî menâkıbında Hz. Pîr Hacı Bayram Velî (q.s.)icraatı olarak kaydedilmiştir.)

Bu havale ediş benim için hem Hz. Pîr Abdullah Dağıstanî (q.s.) hem de Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ'nin manevî yetkinliğinin kesin kanıtıdır. (Bu yüzden bu "havale" konusunu açıklığa kavuşturmak için ayrıntısını sormak istemiştim.)

Farkı fark edin.

(Kudsî kardaş ne derdi acaba?)


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ Âsitânesi'nden Notlar
MesajGönderilme zamanı: 01.12.10, 19:57 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
Alıntı:
Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ tarafından kabul edildiğimizde bu soruların hemen tamamının cevabını aldım. Tarikat uygulamaları olan zikir ve rabıta konusunda bir değişiklik olmadığını; sadece tasavvufun bir "makam dağıtma"; "kendine paye biçme" şeklinde "dünyalık bir tezgah"a dönüştüğünü bunun da manevi alemden reddedildiğini söylediler.


soru cevaplarla ilgili videoda "artık şeyhlere rabıta yok diğer yollarda kabeye yada mescidi nebeviye rabıta yapsınlar" diyordu.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ Âsitânesi'nden Notlar
MesajGönderilme zamanı: 02.12.10, 09:55 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 21:01
Mesajlar: 488
dua yazdı:
"artık şeyhlere rabıta yok diğer yollarda Kabe'ye yada Mescid-i Nebevi'ye rabıta yapsınlar" diyordu.



Şimdi "rabıta ve zikirde değişiklik yok" sözü Hz.Şeyh'e intisab edip vazife yapan dervişan içindir.

Sair tariklerin müntesibleri veya şimdiden sonra zikir dersi yapmak isteyenler için biat-zikir dersi devam ediyor. Rabıta hususunda genel olarak zikir esnasında Beytullah'a yönelmek (salavatı şerife okurken Ravza-i Mutahhara'ya rabıta) ile daha etkili bir feyz akışı olacağına işaret edilmiştir.

(Hz. Rasûlullah'a rabıtanın tavsiye edilmemesinin nedeni kemal yetmezliğinin yol açacağı manevî patlamadır. Hz. Şeyh küçük bir ampule bir elektrik santrali bağlanmasına benzetti bunu...)

Dileyen dilediğini yapsın!.. (Kişinin ne yapıp ne kazandığını en iyi kendisi bilir.) Kimseye birşey teklif edilmiyor.

Başka kapıya müntesib olup da rabıtası vs. konusunda sıkıntısı olanların ilk müracaat edeceği yer (eğer ulaşılabiliyorsa) rabıtasını yaptığı ZAT'a tevcih etmesidir derdini...

(ÖZEL NOT: Hacc-Umre yapanlar için Ka'be'ye rabıta kolay olmalıdır. Bilhassa bu rabıtaya uyum sağlandıktan sonra 5 vakit namazları Beytullah'a rabıta ile kılmanın getireceği ruhanî tad başka olacaktır. Mücerrebdir.)


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ Âsitânesi'nden Notlar
MesajGönderilme zamanı: 03.12.10, 17:32 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 21:01
Mesajlar: 488
Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ ile görüşmemizde anlatılan rüya Umre esnasında bulunulan Medine-i Münevvere'de görülmüştü.

Hz. Şeyh, "Şâb-ı Emred" (*) olarak gösterilmiştir.

Şâb-ı Emred: Ergenlikten yeni çıkmış genç; sakal ve bıyığı henüz yeni terlemiş delikanlı. Hızır (a.s.)'ın da "Şâb-ı Emred" olarak görüldüğü rivayetleri vardır.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ Âsitânesi'nden Notlar
MesajGönderilme zamanı: 07.12.10, 09:25 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 21:01
Mesajlar: 488
Özel konulardaki mesajlari insaallah daha sonra paylaşırım.

Bakî Selâm...

Temmetu'l-kitab biavnil-Melik-ül-Vehhab...

.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 19 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 0 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye