sufiforum.com
http://sufiforum.com/

İlim ve Tevhîd / M. İhsan Oğuz
http://sufiforum.com/viewtopic.php?f=95&t=5326
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

Yazar:  oguzhan [ 24.01.11, 12:15 ]
Mesaj Başlığı:  İlim ve Tevhîd / M. İhsan Oğuz

(195. Mektub)

İlim ve Tevhîd

M. İhsan Oğuz


"Zât ve Vücûd, Vücûd'un Zât üzerine ziyâde ve Zât'ın aynı veya gayrı olup olmaması" meseleleri; dînin temel esasları olan inanç konularıyla ilgili kitaplarda ayrıntılarıyla vardır.

Bu meseleler Tevhîd ilminin anahatlarından olup; bunları bilmemek bir mutasavvıf için değil, ilim sahibi her müslüman için büyük bir kusur ve noksandır. Bu meseleleri aşırılığa düşmeden bilen ve anlayan bir kişi, Vahdet-i Vücud çıkmazında kalamaz. Ne çâre ki; dînen bilinmesi gerekli bu ilmi öğrenme yoluna gidilmemiş, aşırılıkta ısrar edilmiştir... Yârın bize, "Niçin Vahdet-i Vücûd'u öğrenmediniz?" diye sorulmayacak; "Niçin inancınızı, amel ve ahlâkınızı düzeltmediniz?" denilecektir. Orada, bu esaslar dışında kalan ilim ve anlayışların hiçbir değer ve önemi olmayacaktır.

İlim çoğaldıkça, hâl azalır ve sonunda kaybolur. (Ve kul Rabbi zidnî ilmen) "Rabbim! İlmimi artır de" (1) âyet-i kerîmesi, âlemlerin en bilgilisi olan Peygamberimiz'e İlâhî bir hitâbdır. Peygamber Efendimiz'in (Rabbi zidnî tehayyüran fîk) "Rabbim! Zâtında hayretimi artır" demesi de, ilmin Zât tecellîsi makamındaki yerini bildiren bir işarettir. Bu yüksek mertebenin daha yukarısı Bilgisizlik Makâmı'dır ki, ilmin büyüklük ve çokluğunun bu yüce makama mahsus niteliğidir. Onun için; peygamberlerden sonra insanların en bilgili ve anlayışlısı olan Sıddîk-ı Ekber Hazretleri, bu yüce makamda: (El-aczü an dereki'l-idrâki idrâkün) "Noksansız anlayıştan âciz olduğunu anlamak, gerçek anlayıştır" buyurmuştur... Gerek bu hayatta ve gerek âhiret hayâtında, her hususta önder ilimdir. Hazret-i Alîm’e (1) ilimden başka yol yoktur. İlim, insanları Alîm olan Allah'ın Zâtı'na kadar erdirir. Allah'ı bilmekten daha şerefli, daha büyük, daha yüce ne vardır?... Yalnız ilme değer vereceğiz; bunun tersinin bilgisizlik olduğunu bileceğiz. İşte; bu değer verme ve bilme, Allah'a ermenin tek ilkesidir...

İnsân-ı kâmil; Hâce Abdülhâlık, Hâce Nakşibend, Hâce Alâüddîn, Hâce Ahmed el-Fârûkî’ye ve onların hâl ve gidişatında olanlara denir. Daha kapsamlı mânâsı ile; Kitâb ve Sünnet ilim ve sırlarını bilen, bu ilim ile aralıksız amel eden, haramlardan sakınan, nefsini temizleyip arındıran; sözleri, fiilleri ve halleri dînin açık hükümlerine aykırı olmayan; bid'atlardan kaçınan ve güzel huylarla ahlâklanmış bulunan zâtlardır. Bilmem ki, bunun dışındaki nitelikler insân-ı kâmili tanımlayıp nitelendirebilir mi?...

Ashâb-ı kiramda, onlara yetişenlerde, yetişenlere yetişmiş olanlarda ve müctehid imamlarda olmayan gürültülü vasıflar, aşırı ve abartılı anlatımlar; insân-ı kâmili tanımlamaktan çok uzağa düşer... Fakat; bunu kim bilir, kim anlar?... Herhangi bir şey üzerinde kuş beyinliler aşırılığa düşerlerse; onun hak ve hakîkatten uzak bulunduğuna, nefis ve hevânın oyunu olduğuna hiç düşünmeden hükmedilmelidir...

(l)Tâ-Hâ Sûresi: 114
(2) Her şeyi bilen Allah'a…

M. İhsan Oğuz, Mektuplar, 2. Cild, s.277-279

1. sayfa (Toplam 1 sayfa) Tüm zamanlar UTC + 2 saat
Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group
http://www.phpbb.com/