Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Uçan Üniversite
MesajGönderilme zamanı: 05.01.09, 19:58 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
UÇAN ÜNİVERSİTE - BİR POLONYA KLASİĞİ

Ümit Şimşek

Önce Çarlık Rusyası, sonra Naziler, sonra da komünistler Polonyalıları yok etmek için uğraştı. Polonyalılar ise “yasadışı” yollardan bilim öğrenerek varlıklarını korudular. Marya Sklodovska, 1867 yılının Kasım ayında, Polonyalı bir ailenin beşinci çocuğu olarak Varşova’da hayata gözünü açtı. Marya’nın hem annesi, hem babası eğitimciydi. Fakat beş çocuğa birden bakmak zorunda kalınca, annesi o güne kadar devam ettirdiği okul yöneticiliğinden ayrıldı. Babası ise matematik ve fizik öğretmeni olarak iyi bir gelire sahipti. Fakat onun da işini kaybetmesi uzun sürmedi. Bir Polonyalı olarak, Polonya’da, Polonya’nın değerlerine bağlı olduğu ve fikirlerini uygunsuz zeminlerde dile getirdiği için görevine son verildi. O sıralarda Varşova, Çarlık Rusyasının işgali altındaki bölgede bulunuyordu.

Çok geçmeden, ailenin başındaki maddî sıkıntılara yenileri eklendi. Marya (veya aile arasındaki söylenişiyle “Manya”) beş yaşında iken ablalarından birini, sekiz yaşında iken de annesini kaybetti. Ancak bütün bu sıkıntılar, aile bireylerinin birbirlerine daha sıcak duygularla yaklaşıp kenetlenmesine vesile oldu. Üstelik bu yakın ve sıcak duygular arasında, bilim ve sanatın da özel bir yeri vardı. Babaları, Manya ile kardeşlerini sadece ilgi ve şefkatiyle değil, aynı zamanda entellektüel yönden de besliyordu. Manya bir yandan edebiyatla, bir yandan laboratuar âletleriyle bu şekilde tanıştı. Cumartesi akşamları babası ona ve kardeşlerine klasiklerden okurdu. Vaktiyle babasının fizik deneylerinde kullandığı aygıtlar da, Manya’nın bilime olan iştahını kabartacak şekilde, evlerinde duruyordu. Çünkü Ruslar Polonya okullarında bilimsel deneyleri de yasaklamışlardı.
Böyle bir aile atmosferi içinde Manya’nın orta öğrenimini tamamlaması zor olmadı. Fakat sıra üniversite öğrenimine gelince, diğer hemcinsleri gibi, Manya da kapıları kendisine kapalı bulacaktı. Çünkü kadınların üniversite öğrenimi görmesi yasaktı. O zaman, imkânı olan yurt dışında soluğu alıyor ve öğrenimine başka ülkelerde, üstelik Polonya’dakinden çok daha özgür şartlar altında devam ediyordu. Manya ise yurt dışına gitmek için gerekli maddî imkâna sahip değildi. Bununla beraber, durum büsbütün ümitsiz de sayılmazdı. Birçok Polonyalı genç gibi, o da Yüzen (veya diğer tabiriyle “Uçan”) Üniversiteyi seçti.
Yüzen / Uçan Üniversite, yasadışı bir üniversite idi. Bu üniversitenin sınıfları her gece ayrı bir evde, Rus yetkililerinin gözlerinden uzak yerlerde toplanıyordu. Böylece geceleri bir evden bir başka eve yüzen bu sınıflarda, öğretim üyeleri hiçbir karşılık beklemeden bilgilerini genç kuşaklara aktarıyor; ayrıca üst sınıfların öğrencileri de kendilerinden daha aşağıdaki sınıflarda bulunan öğrencilere ders veriyorlardı. Bu sistem, Polonyalıların olağanüstü bir ilerigörüşlülük ve birlik ruhu içinde geliştirdikleri ve uyguladıkları bir sistemdi. Rus Çarı, Polonya halkını bütünüyle cahil bırakmak ve kültürlerinden uzak tutmakla onların milliyetçilik duygularını bastırabileceğini düşünürken; Polonyalılar da kendi geleceklerini bütünüyle bilime, kültüre ve sanata sahip çıkmak ve bu değerlerini ne pahasına olursa olsun koruyup geliştirmekte görüyorlardı. Onlar bu yolun uzun ve çileli bir yol olduğunu biliyorlardı. Matematiğin, fiziğin, biyolojinin, tarihin, edebiyatın, müziğin ayrıntılarıyla yıllar boyu boğuşacaklar, her akşam birkaç satırlık birşey öğrenebilmek için evden eve uçacaklardı. Bilim öğrenirken, özellikle öğretirken suçüstü yakalanmanın işkence, hapis ve Sibirya gibi bedelleri vardı. Ve Çarlık Rusyası bu işi oldukça ciddîye alıyordu. Çünkü o kafanın “terörist” veya “düşman” konseptine, çantasında ders kitabı taşıyan bir genç kız, eli silâhlı bir direnişçiden daha yakındı.
Uçan Üniversiteye devam edenlerin yüzde 70’ini kız öğrenciler teşkil ediyordu. Bunlardan 3 bin kadarı, 1883-1905 yılları arasında Uçan Üniversiteden diploma aldı. Diplomalar, dereceler, ödül törenleri son derece ciddî tutuluyor ve çalışan, bunun karşılığını görüyordu. Nihayet, 1905’te, Uçan Üniversite, “Bilimsel Kurslar Topluluğu” adı altında yarı-yasal hale geldi.

Uçan Üniversite Manya’nın bilime karşı iştahını daha da açmıştı. Ablası Bronya ile ne yapıp yapıp Paris’e giderek yüksek öğrenimlerini tamamlamaya karar verdiler. Önce Manya çalışıp Bronya’nın tahsil masraflarını karşılayacak, sonra Bronya Manya’yı okutacaktı.

Böylece Manya Varşova’ya 150 km uzaktaki bir şeker fabrikası sahibinin çocuklarına özel dersler vermeye başladı. Manya burada işçi çocuklarına da boş zamanlarda ücretsiz olarak ders veriyordu. Doğal olarak, bu kadarı da hapis veya Sibirya sürgünü ile sonuçlanabilecek yasadışı bir faaliyetten baıka birşey değildi. Fakat Manya bu kadarla da yetinmiyor, işçi çocuklarına ders verdikten sonra kendi kitaplarının arasına gömülerek sabahın ilk saatlerine kadar ders çalışıyordu.

Çok geçmeden Manya’nın hayalleri birer birer gerçekleşmeye basladı. Paris’te üniversiteye giderken, kömür masrafından tasarruf etmek için geç saatlere kadar umumî kütüphanelerde çalıştıktan sonra çatı katındaki küçük odasına dönüyordu. Yemeği, üzerine yağ sürülmüş ekmek ile çaydan ibaretti; pek seyrek olarak bu listeye bir yumurta da ekleniyordu. Bir ara kötü beslenme yüzünden tedavi görmek zorunda kaldıysa da, biraz kendisini toparlar toparlamaz yine aynı tempo ve rejimle derslerinin başına döndü. Bundan sonrası, bütünüyle bilime adanmış bir ömür oldu Manya için. Tahsiline devam ederken, kader karşısına Pierre’i çıkardı. Evlendiler ve bilimsel çalışmalarına beraberce devam ettiler.

Bir süre sonra Polonyalı Manya, Nobel ödülüne lâyık görülen ilk kadın olmakla kalmamış, iki defa ödül alan yegâne Nobel sahibi bilimci ünvanını da kazanmıştı.

Bu kadın, bütün dünyanın tanıdığı Marie Curie’den başkası değildi.


Marie Curie, Polonya’daki Yüzen / Uçan Üniversite günlerini anlatirken şunları söylüyor: “İçinde bulunduğum grup, ülke istikbalinin, milletin entellektüel ve moral gücünü geliştirmek için harcanacak çok büyük çabalara bağlı olduğuna inanan gençlik gruplarından biriydi. Bir araya geldik ve birbirimize akşamları dersler vermeyi kararlastırdık. Herbirimiz, diğerlerine, kendisinin en iyi bildiği şeyi öğretecekti.”

Uçan Üniversite, Ruslaştırma çabalarına karşı Polonyalıların bulduğu çözümlerden sadece bir tanesiydi. Gerçekte, her seviyede ögrenim faaliyetleri geniş kitlelere kadar yayılmıştı. Özellikle “kendi kendine öğrenim” günün modası haline gelmiş ve yirminci yüzyılın başında, Rus işgali altındaki Polonya topraklarında yaşayan halkın üçte birinin günlük faaliyetleri arasına girmişti. Önde gelen bilim ve sanat adamlarının katkılarıyla, kendi kendine öğrenim için rehber kitaplar hazırlanıyor ve bunlar elden ele dolaşıyordu. Ülkede hızla yayılan kütüphaneler, her kesimden halkın uğrak yeri haline gelmişti. Fakat bu kütüphaneler de rahat bırakılmadı. Raflardaki kitaplar bazen “meçhul hırsızlar” tarafından çalınıyor; yahut Victor Hugo, Emile Zola, Alexandre Dumas gibi “aşağılık” yazarların kitapları ele geçtişi için kütüphaneler polis tarafından kapatılıyordu.

Evlerdeki eğitim faaliyetleri de, ne kadar sıkı izlenirse izlensin, gerek öğretmenler, gerekse öğrenciler açısından büyük bir cesaret ve kararlılıkla devam ediyordu. 1911 yılında, Sosnoviç Polis Müdürüne bir ajan tarafından sunulan bir raporda sayılanlar, küçük bir kasabadaki eğitim faaliyetlerinin ne kadar “korkunç” boyutlara ulaştığını gösteriyor:

“Görev alanım içindeki yasadışı okullarla ilgili olarak aşağıdaki raporu Ekselanslarına sunmaktan büyük onur duyuyorum:

1. Najer Ustanın damadı Pergricht’in evinde, Rusek adında tehlikeli bir kişi tarafından dersler verilmektedir.

2. Jerzy Madeni memurunun kızı Maria Goralska, kliniğin diğer tarafındakı sokakta, firmaya ait evde ders vermektedir.

3. Aynı firmanın Wesola Sokağındaki başka bir evinde, Janina Drozdovksa ile kızkardeşi tarafından dersler verilmektedir.

4. Jutrzenska Mağazası müdiresinin halası veya annesi olan ismi meçhul kişi, mağazanın bitişiğindeki dairesinde dersler vermektedir.”

Rapor, böylece on maddelik bir listeyi sıraladıktan sonra, şu cümlelerle sona eriyor:

“Daha bunlar gibi, öğrenmeye muvaffak olamadığım başka okullar da bulunmaktadır. Bunlardan bazılarında sayıları elliye varan çocuklar iki vardiya halinde öğrenim görmektedir.”

Ülke içindeki eğitim faaliyetleri bu yaygınlık ve yoğunlukta devam ederken, Polonyalı aydınlar ve gençler, bir yandan da yurt dışında, özgürlük havasını soluyabilecekleri yerlerde kümeleniyorlardı. Bu yerlerden Paris, daha on dokuzuncu yüzyılın başlarından itibaren Polonya kültürünün nefes alabildiği merkezlerden biri haline gelmişti. Polonya’nın en büyük bestecisi Sopen ile beraber ülkenin en önemli şairleri, edebiyatçıları, tarihçileri, bilim adamları buralarda yetişti. Talihsiz Polonya’nın başından geçen işgaller, bu milletin vicdanında bir şuurun uyanmasına vesile olmuş ve bu şuurla, herkes kurtarılması gereken birşeylerin olduğunu görerek kendi üzerine düşeni yapmaya koyulmuştu. Belki de bu yaygın endişe olmasaydı, Polonya bugüne kadar yetiştirdiği dünya çapındaki değerlerden birçoğuna sahip olamayacaktı, kimbilir? Yurt içindeki baskılar, içerideki ağacı kurutamadığı gibi, onun dünyaya dal budak salmasına ve dışarılarda meyveler vermesine yol açtı.

Bu arada keser de, sap da defalarca döndü, onunla beraber hesaplar da döndü. Birinci Dünya Harbi koptuğunda, Polonya’nın işgalcileri, kendilerini Polonyalıların siyasî desteğine muhtaç buldular. O âna kadar kökünü kazımaya çalıştıkları Polonya milliyetçiliği, bu defa kendilerine lâzım olmuştu! Bunun üzerine 1916 yılında okulların ve üniversitenin Polonya kültürü çizgisinde eğitim vermesine müsaade edildi. Çok geçmeden de Polonya bağımsızlığını kazandı. Fakat 1939 yılında Almanlar Polonya’yı işgal edince, bilim yine yeraltına çekilmek zorunda kaldı.

Almanlara göre, Polonyalıların herhangi bir seviyede eğitim görmesine hiç gerek yoktu. Himmler, “Bir Polonyalı 500’e kadar saymayı, adını yazmayı, bir de Almanlara itaat etmenin Tanrı buyruğu olduğunu öğrensin, yeter” diyordu. Yine öğretim, bilim, kültür, sanat namına ne varsa yasaklanmıştı. Herhangi birşey öğretirken veya öğrenirken yakalanan, “silâhlı direnişte bulunan kişi” muamelesi görüyor ve temerküz kamplarına gönderiliyor yahut ânında ortadan kaldırılıyordu.

Nazi terörüne karşı Polonyalıların insiyakî tepkisi öncekinden farklı olmadı. Yasadışı okullar, yeraltı eğitimi, bodrumlarda ve çatı katlarında dolaşan sınıflar, ülkenin her yanına ışık hızıyla yayıldı. Bu eğitim faaliyetleri okuma yazma öğretiminden din eğitimine, gizli konserlerden üniversite derslerine, sergi ve seminer gibi faaliyetlerden gizli yayınlara kadar bütün bilim, kültür ve sanat alanlarını kapsayan topyekûn bir kurtuluş hareketiydi. Öyle ki, bu gizli eğitim faaliyetlerine katılanların sayısı, savaş öncesinde yasal eğitim kurumlarına devam edenleri geride bırakacak seviyelere ulaştı. 1942 yılında, Nazilerin amansız takipleri altında 1,5 milyon çocuk gizlice eğitim görüyordu! 1944’te yeraltı üniversitesi öğrencilerinin sayısı 10 bini bulmuştu. Temerküz kampları bile, o dehşetli şartların altında, yine gizliden gizliye bir okula dönüştü. Öğretim üyeleri ile öğretmenler, kamplarda da çevrelerindeki genç Polonyalılara birşeyler öğretmenin yolunu buluyorlardı. O çılgın eğitim furyası, bir Polonyalı için, nefes alıp verebildiği her yeri bir okul haline dönüştürmüştü. O günlerde her gece bir başka tavan arasında gizlice ders alanlardan birisi de Papa John Paul idi....



gerçekten okunması gereken,sadece okunması değil uygulamaya geçirilmesi gereken bir kitap.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye