Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Arminius Vambery: BİR SAHTE DERVİŞ’İN ORTA ASYA GEZİSİ
MesajGönderilme zamanı: 22.10.09, 08:57 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 20.05.09, 11:50
Mesajlar: 69
Bir aksak seyyah:

Arminius Vambery: BİR SAHTE DERVİŞ’İN ORTA ASYA GEZİSİ

Resim


ÖMER ERDEM


Arminius Vambery aksaklığından özellikle bahseder. Belki bir yakıştırma, psikoloji yönü ağır basan bir yorum ama, onun bitmez çabasında bu aksaklığın ateşleyici yanını da aramalı. Eksiklik bir kusur değil, yaşama tutkusunun amaçla taçlandırılmış halidir belki. Ki, Vambery’nin dillere destan hayat öyküsü, bugünün seyyahlarını, sırf onun geçtiği yoldan gitmeyi teşvik edecek kadar zenginlik sergiliyor. Ki, on iki dil bilen, yetmiş yaşını aşmış, beş dine girip çıkmış, Macar ve Yahudi olmasına karşın, İngiliz ve Türklüğü tartışılan bir kişilik. Ne ilginç olurdu bugünün şartları içinde, onun rotasını izlemek.. Sanırım, gelecek zamanların seyahatlerine renklilik katacak olan bu paralellikler olacaktır. Bugünün tek düzeliği ve kurak benzeşliğine karşı dünün zahmetli ve renkli dünyası...

N. Ahmet Özalp’in yayına hazırladığı ve Abdurahman Samipaşazade Abdülhalim tarafından çevrilmiş bulunan Bir Sahte Derviş’in Orta Asya Gezisi seyahat meraklıları yanında, kültür tarihiyle ilgilenenlere de cevap verecek bir serüven. Macarca olarak ve Arap harfleriyle tutulan seyahat notları, devrinin siyasi ortamları, inanç dünyaları ve coğrafyalarına ait gözlem ve tespitleri sunuyor bize. 1863 yılında başlayan ve bir yıl süren yolculuk İngilizce, Almanca, Fransızca ve Macarca olarak da basılmış ve bizde de 1878’de yayımlanmış. Vambery, kendi dilinin köklerine duyduğu merakla yaptığını söylediği bu yolculuktan oldukça memnun olmalı ki, bu memnuniyet satırlara da yansımış gözüküyor.

Kitaba daha çok genel bir envanter verisi olması yönüyle yaklaşmalıyız. Özde iyi bir yazar değil çünkü Vambery. Ne yazdıklarında ne niyetinde her hangi bir yazı ve edebiyat endişesi taşımaz. O daha çok bir gözlemcidir. Hatta meraklarının tam arkasında ne vardır bunu bile göremeyiz. Kendisini açmak için değil benzetme yerindeyse bir tüccar gibidir. Kendisinden söz açmayı sever. Hatta diplomat. Muammadır yol boyunca. Yazı yeteneği mi yoktur yoksa saklama yeteneği mi gelişmiştir? Haksızlık etmeyelim, ilk durağı Trabzon’a çıkışında yeni vali Emin Muhlis Paşa’nın yol boyunca serptirttiği gümüş paralardan söz eder. Tıpkı, ‘efendi’ ünvanının Osmanlı coğrafyasındaki işlevselliğini aktarması gibi.

Ne kadar samimidir ya da böylesi yorumlara ihtiyaç var mıdır bilinmez ancak sıklıkla Osmanlılarla İranlıları, Türk toplulukların birbirlerine göre konum ve özelliklerini anlatır. Karşılaştırır. Hüküm verir. Sözgelimi ona göre bunca şairin övgülerine konu olmuş İran ülkesi, gerçekte ürkütücü bir çöldür. Buna karşılık Türkiye adeta bir cennettir, İran hakkında gözlemlediği zihin berraklığı, kavrama gücü ve zarafet Osmanlılarda az bulunur. Buna karşılık Türklerdeki doğruluk ve ahlak, içtenlik ve kalp temizliği rakipleri olan İranlılarda yoktur. Ve Vambery büyük bir açıklıkla, Türkmenler arasındaki töre bağının her türlü inanç ve siyasi etkenden ne derece önde durduğunu, etkin olduğunu çarpıcı anekdotlarla dile getirir. Zühd ve takvasıyla ün kazanmış bir haydutla buluşmuş ve ona, Kur’an’da bütün Müslümanların özgürlüğünün vurgulanmasına karşın nasıl olup da onları esir ettiğini sormuştur. Kur’an’ın parayla satılmasına ve Hz. Yusuf’un peygamber olduğu halde köle edilmesini hatırlatmıştır laubalilikle o haydut! Vambery de haklı olarak hayret etmiştir. Yazarın dediği gibi ‘işitmek görmekle bir değildir.’

Hive’de halk onlara büyük sevgi gösterisinde bulunmuş, yazarın lime lime olmuş elbiselerine rağmen eline ayağına yüz sürüldüğüne şahitlik etmiştir. Bu manzara, hacca ne kadar kıymet verildiğinin ve kutsal görüldüğünün de ifadesidir. Elbette kendisi gibi bir yabancıyı da yadırgamıştır halk. Fakat yeri geldiğinde, ‘şu İstanbullu dervişe de bak’ demekten geri kalmamıştır. Ve aynı zamanda padişahın bu bölgede nasıl da algılandığını, saygı duyulduğunu öğreniyoruz bu yazılardan.Tacikler, Özbekler, Ruslar, Kırgızlar küçük de olsa bazı çizgiler halinde yansırlar Vambery’nin yazdıklarına. Kırgızlar, metanet sahibi ve ağırbaşlıdırlar. Özbekler soylu, Tacikler ahlaken bozulmuştur. Seyahatin asıl sebebi olan Asya’ya yolculuğun en verimli ve zengin bölümleri buralardır ve yazarın şahitlikleri son derece önemlidir. Yer yer dili açılır, Buhara’dan bahsederken, ‘’ Buhara İslamın omuz gücüdür’’ denildiğini duyar. Ve kendisi de Buhara’yı ‘İslamın Roması’ sayar. Ve arkasından gülümsetir okuyucuyu, İstanbul’lularla, Buhara’lıların ahlaklarını karşılaştırır.

Vambery’ni anlattıklarının ne kadarı gerçekçi veya gördüklerinin ne kadarını sansürsüz yazıya aktardı bunu bilmiyoruz. Satır aralarında, doğunun benzeştikçe ayrışan, ayrıştıkça kendisi olan çizgilerini bu yüzyılın içinden görmek az şey değil. Meraklılar için özellikle.

BİR SAHTE DERVİŞ’İN ORTA ASYA GEZİSİ
Arminius Vambery
Çeviren: Abdurahman Samipaşazade Abdülhalim
Kitabevi Yayınları, 2009, 228 sayfa, 15 TL.


09/10/2009
Radikal
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx? ... eID=958216


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye