Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Yeni başlayanlar için Ramazan sözlüğü
MesajGönderilme zamanı: 20.08.09, 10:24 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 24.04.09, 13:19
Mesajlar: 55
Yeni başlayanlar için Ramazan sözlüğü

20-08-2009


Resim

Üç ayların sonuncusu ve bütün ayların sultanı olan Ramazan, yılın en faziletli ve şerefli ayıdır. Zira bu ayda Kur`an nazil olmaya başlamış ve tüm Ramazan ayı boyunca oruç tutmak farz kılınmıştır. Bizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi oruç, bize de farz kılınmıştır. Düşünenler ve önemini idrak edenler için Ramazan ayı, günahların yakılıp yok edileceği bir aydır. Bu ay, bağışlanma ve mağfiret ayıdır.

Oruç nedir?

İslâmi ıstılahta oruç; "İkinci fecirden (fecr-i sadık`tan)" itibaren, güneşin grubuna kadar yemekten, içmekten, cinsel ilişkiden ve orucu bozan diğer şeylerden, Allah`a kulluk niyetiyle nefsi alıkoymaya verilen isimdir. Bilindiği gibi oruç, yalnız bedenle yapılan ibadetlerden biridir. Dolayısıyla, her mükellefin kendi nefsi için farz-ı ayn`dır.

Kur`an-ı Kerim`de şöyle buyrulmuştur: "Ey iman edenler! Sizden evvelki (ümmet)lere yazıldığı gibi, sizin üzerinize de oruç yazıldı (farz kılındı). Ta ki, korunasınız" [Bakara, 2/183]

Oruç ibadetinin; Hicret`ten sonra farz kılındığı hususunda görüş birliği vardır. Sahih olan rivayete göre, Bedir savaşından kısa bir süre sonra farz kılınmıştır. Oruç ibadetine riyanın karışması da mümkün değildir. Nitekim bir Hadis-i Şerif`te, orucun ve oruçlunun mahiyeti şu şekilde ortaya konulmuştur: "Oruç bir kalkandır. Oruçlu kötü söz söylemesin. Kendisiyle itişmek ve dalaşmak isteyene iki defa "Ben oruçluyum" desin ve uymasın. Ruhum kudretinde olan Allah Teâlâ`ya yemin ederim ki; oruçlu ağzın (açlık) kokusu, Allah indinde misk kokusundan daha güzeldir."

İftar nedir?

Allah rızası için farz veya nafile oruç tutan bir Müslüman`ın, güneşin ufukta kaybolmasından sonra bir şey yiyerek veya içerek orucunu açmasına iftar denilmektedir. Güneş battıktan sonra orucu açmak üzere yenen yemeğe verilen isimdir. Hz. Peygamber`in iftar etmedikçe akşam namazı kılmadığı rivayet edilmiştir.

İslam, iftar vaktine, iftar etmeye ve iftar vermeye büyük bir kıymet vermiş, önemli sevaplar yüklemiştir. Bilhassa bir oruçluyu yedirmenin ecri çok büyüktür. Allah Resulü (sav) şöyle buyurmuştur: "Bir kimse Ramazan ayında bir oruçluya iftar verirse, günahları affolur. Cenab-ı Hak onu cehennem ateşinden azat eder. O oruçlunun sevabı kadar ona da sevap verilir."

Yine, Allah`ın peygamberi, eşsiz önderimiz Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: "İftar zamanında, oruçlunun ağız kokusu, Allah Teâlâ`ya her kokudan daha güzel gelir."

Sahur nedir?

Oruç tutmak amacıyla, gecenin son altıda birinde uykudan uyanılıp yenilen yemeğe sahur yemeği denilmiştir. Sahur, takvimlerimizde imsak vakti olarak belirtilmiştir. Sahur yemeğine kalkmayı bizzat Allah Resulü, ısrarlı bir şekilde tavsiye etmiştir. Yahudilerle bu şekilde ayrılacağımızı beyan etmiştir. Ebu Said el Hudri`nin (ra) rivayet ettiğine göre Peygamber efendimiz (sav), şöyle buyurmuştur: "Sahurda bereket vardır. Bir yudum su içmek dahi olsa sakın onu terk etmeyin."

Orucun başlayış ve bitiş vakti gündüze göre tayin edilmiştir. Gündüz ise güneşin doğuşu ile batışı arasındaki zamandır. Kur`ân-ı Kerimin orucun başlangıcını bildirirken kullandığı ifade ile orucun bitimini bildirirken kullandığı ifade arasında farklı bir üslup vardır. Ayette orucun başlama zamanı için "siyah iplikle beyaz ipliğin birbirinden ayrılması" ibaresi kullanılırken; orucun bitimi için de "geceye kadar" ifadesi kullanılır.

Kur`ân-ı Kerim`de orucun vakti için kullanılan ifade gayet açıktır. "Şafağın beyaz ipliği, siyah iplikten sizce ayırt edilinceye kadar yiyin, için" [Bakara, 2/187]

Su elinizde iken ezan okunursa suyu için!

Ebu Zübeyr diyor ki: "Cabir bin Abdullah`a oruç tutmak isteyen fakat kap elinde su içecek iken, ezan okunduğunu işiten bir kimsenin durumunu sordum. Cabir, Resûlullah`ın `içsin` dediğinin rivayet edildiğini söyledi. [Müsned-i Ahmed İbn Hanbel]

Fitre nedir, kime verilir?

Fıtr sözlükte `orucu açmak`, fıtra da `yaratılış` anlamına gelir. Türkçemizde fitre şeklinde söylenen `fıtır sadakası`, Ramazan Bayramı`na kavuşan ve temel ihtiyaçlarının dışında belli bir miktar mala sahip olan Müslümanların kendileri ve velayetleri altındaki kişiler için yerine getirmekle yükümlü oldukları mali bir ibadettir. Fitre, Ramazan ayında fakirlere verilen bir sadaka olduğu için fitrenin bayramdan önce verilmesi en güzel davranıştır.

Fitre, verileceği yerler bakımından her durumda zekâtın benzeridir. Kimlere zekât verilebiliyorsa onlara fitre verilebilir.

Prof. Dr. Hamdi Döndüren konuyla ilgili şunları söylemiştir: Fitre miktarlarının kişinin bir günlük yiyecek ihtiyacını karşılamayı hedeflediğinde açıklık vardır. Nitekim yemin kefaretinin "ailesine yedirdiğinin ortalamasından 10 yoksulu doyurmak" ve oruç fidyesinin de "oruca güç yetiremeyenlerin bir yoksul doyumu kadar fidye vermekle yükümlü" tutulması, fıtır sadakasının miktarı konusunda ortalama bir ölçü getirmektedir. Bu da yoksulun bir günlük yiyecek ihtiyacının karşılanmasıdır. Fitre mal olarak değil de, para olarak verilecekse günün şartlarına göre, yükümlülerin durumu dikkate alınarak bir tespitin yapılması daha uygun olur.

İtikâf nedir, nasıl yapılır?

İtikâf, Ramazan`ın son on gününü camide veya başka bir ibadet mahallinde inzivaya çekilerek devamlı ibadetle meşgul olmak demektir. Sözlükte ise, `hapsetmek`, `alıkoymak`, bir yere yerleşmek` gibi anlamlara gelir. İtikâf, fıkıhta, belli bir yerde belirli kurallara bağlı kalarak ibadet niyetiyle kalmak demektir.

İtikâf`ın varlığı Kur`an ve sünnetle sabittir. Orucun tarif edildiği ayetin sonunda rabbimiz şöyle buyurmaktadır: "Mescitlerde itikâf halinde iken eşlerinizle birleşmeyin. Bunlar Allah`ın koyduğu sınırlardır. Onlara yaklaşmayın. Allah ayetlerini insanlara böyle açıklar, belki sakınırlar." [Bakara, 187]
Allah Resulü, Medine`ye hicret ettikten sonra, vefat edinceye kadar her yıl Ramazan ayının son on gününde itikâf`a çekilirdi.

Bir itikâfın en az müddeti, İmam Ebu Yusuf (ra)`ya göre, bir gündür. İmam Muhammed (ra)`ya göre ise, az bir zamandır. Bu itibarla, camilere-mescitlere girerken, Buradan çıkıncaya kadar itikâfa niyet ettim denilebilir.

Kadınlar, evlerinde namazgâh olarak kullandıkları bir köşede ve herhangi bir odada itikâf`a girebilirler.

İtikâf ecri çok yüksek bir ibadettir. Ve Hz. Peygamber`in kuvvetli bir sünnetidir. İmkanı olan her mümin, yıllık izninin bir bölümünü Ramazan ayına getirerek itikafa girmelidir.


Teravih namazı

Ramazan ayında yatsı namazından sonra kılınan namaz, teravih namazıdır. `Teravih` kelimesi Arapça, `Terviha` kelimesinin çoğuludur ve `oturmak, istirahat etmek` anlamına gelmektedir. Teravih namazı, her dört rekâtın sonunda oturulup biraz dinlenildiği için, bu adı almıştır.

Teravih namazı yirmi rekâttır. Erkekler ve kadınlar için sünnet-i müekkededir. Ramazan ayında kılınır. Hastalık veya yolculuk sebebiyle oruç tutamayan kimselerin de teravih namazını kılmaları sünnettir. Teravih namazının camide cemaatle kılınması sünnettir ve ecri büyüktür. Evde de tek başına veya cemaatle kılınabilir. Ancak camide kılmak daha faziletlidir.

Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: "Faziletine inanarak ve mükâfatını umarak Allah rızası için Ramazan gecelerini ibadetle geçiren kimsenin geçmiş günahları bağışlanır." [Buhari, Müslim, Tirmizi]

Teravih namazının kaç rekât olduğu konusunda bazı tartışmalar yürütülmüştür. İslam âlimlerinin büyük çoğunluğunun ortak görüşü Teravih namazının yirmi rekât olduğu yönündedir.

Teravih namazı farz mıdır?

"Resulullah (sav) Ramazanda mescitte gece bir namaz kıldı. Sahabenin çoğu da onunla birlikte o namazı kıldı. İkinci gece yine aynı namazı kıldı. Bu kez O`na tabi olarak aynı namazı kılan cemaat daha fazla oldu. Üçüncü gece Hz. Muhammed (sav) mescit`e gitmedi. Orayı dolduran cemaat onu bekledi.

Resulullah (sav) ancak sabah olunca mescide çıktı ve cemaate şöyle buyurdu: "Sizin cemaatle teravih namazını kılmaya ne kadar arzulu olduğunuzu görüyorum. Benim çıkıp, size namazı kıldırmama engel olan bir husus da yoktu. Ancak ben size, teravih namazının farz olmasından korktuğum için çıkmadım" [Buhari]

Teravih namazı farz değil, müekked sünnettir.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye