Huzur ikliminde irşad umresi
Mehmet Talu
Milli Gazete
2011-04-20 Ebu Hureyre (R.A.)'den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:
"... Kim umre yapmak için yola çıkar da yolda vefat ederse, ona kıyamete kadar umre yapan kimsenin sevabı yazılır..." (Taberânî, el-Mu'cemül-Evsat, No:5317, 6/155) buyurdu.
Hz. Aişe (R.Anhâ) validemizden rivayete göre Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:
"Kim hac veya umre yapmak üzere yola çıkıp yolda ölürse, kıyamet günü sorgulanmayacak ve hesaba çekilmeyecektir. Ona: Cennete gir! denilecektir." (Taberânî, el-Mu'cemül-Evsat, No:5384, 6/185) buyurdu.
Artık önemli olan: Böylesine faziletli bir ibadeti, gereği gibi yerine getirerek onun faziletinden yararlanmaktır.
Muhterem okuyucu,
Umre, bilgi ve rehberliğe dayalı bir ibadettir. Bu sebeple umreye gidecek olan bir Müslümana, umreye ait gerekli bilgileri öğrenmesi de lazımdır. Kişisel açıdan bir manevî gelişim yolculuğu olarak nitelendirilebilecek bu kutsal seyahatin amacına uygun bir şekilde gerçekleşebilmesi için, bilinçli bir şekilde yerine getirilmesi gerekir. Birtakım sıkıntıları ve maddî külfeti göze alarak karar verilen bu kutlu yolculuğa niçin çıkılır? Bu yolculuk kişiye neler kazandırır veya kazandırmalıdır? Bu kutsal yolculuğun amacına uygun olarak gerçekleşebilmesi için nasıl hareket edilmelidir? Umre ibadeti nedir ve nasıl yapılır? Bu ibadetteki fiil ve davranışların anlamı nedir?
Çünkü umre, turistik bir gezi olmayıp bir ibadettir. Her ibadet gibi umrenin de ALLAH Teâlâ katında makbûl, kabul olunmuş ve daha sevaplı bir umre olması için, usûlüne uygun olarak Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin yaptığı ve öğrettiği şekilde, eksiksiz yapılması gerekir. Bu sebeble her bir ibadetin kendisine mahsus hükümleri, hikmetleri olduğu gibi, umrenin de kendisine mahsus farz, vacib, sünnet, mekruh, müfsid v.b. hükümleri ve bir takım hikmetleri vardır. Bu hükümlere riayet edilmediği takdirde o umre, umre olmaktan çıkar, kudsiyet ve faziletini kaybeder. Ayrıca bunların bilinerek yapılması umreyi daha da anlamlı kılar.
Fakat ne yazık ki, umreye giden Müslümanlar, genellikle umre süresince yapılan farz, vâcip, sünnet veya müfsid niteliğinde umrenin her bir fiiliyle ilgili birçok hükümlere oldukça yabancı kalmakta, bu önemli ibadeti yerine getirme fırsatını bulduklarında da pek çoğu, bu hükümleri bilmedikleri gibi, kısa bir sürede bunları kâfi derecede öğrenme imkânını da bulamamaktadırlar. Bu sebeble hem yolculuk safhasında birçok sıkıntıya maruz kalmakta, hem de bilemediği için umre ibadetini ya eksik ifa etmiş veya umrenin sahih olmasına mani olacak bazı hatalarda bulunmuştur. Belki de, hac ve umrede vaki bu eksikliklerden ve hatalardan dolayı ALLAH Teâlâ, hac ve umreyi emrederken:
"Hac ve umreyi ALLAH Teâlâ için tamam yapınız..." (Bakara sûresi:196) buyurmuştur. Başka bir ibadeti emrederken, hiç böyle yani: "Tamam yapınız." buyurmamıştır.
Bu sebeple bazı zorluklara katlanarak umreye giden bir Müslümanın, umresini noksansız eda edip "makbul bir umre" yapabilmesi ve ALLAH Teâlâ katında en yüksek ecri kazanabilmesi için bu kutsal ibadetin nasıl yapılacağını, umre esnasında nelere dikkat etmesi gerektiğini, hangi fiil ve davranışların suç sayıldığını, kısaca erkânından adabına kadar, bu ibadetle ilgili hükümleri, kendisine yetecek kadar iyi bir şekilde öğrenmesi gerekir. Farzlarını, vaciplerini, sünnetlerini ve pratiğini bilmeden, tamamen amiyane ve kulaktan dolma bilgilerle, uydum kalabalığa şeklinde "makbul bir umre" yapmak mümkün değildir. Ayrıca başkalarından doğru bilgi alınsa da, umreye gidecek kimsenin bizzat okuyup, öğrenip bilgi sahibi olması kalbini tatmin etme bakımından çok daha faydalıdır. Bu nedenle aslında umreye gidecek kimselerin, umreye gitmeden evvel en az üç ay, bilgili ve tecrübeli hocaefendiler tarafından sıkı bir eğitim ve öğretimden geçirilmeleri çok faydalı ve isabetli olur.
Bir Müslümanın hayatı boyunca namaz ve oruç bu kadar tekerrür etmesi ve bu hususlarda bunca malumat verilmesine rağmen yine de bu emirlerin ifasında bazı noksanlıklarla karşılaşmaktayız. Umrenin ise, genellikle ömürde bir kaç defa olması, muhit yabancılığı ve lisan farklılığı gibi diğer ibadetlerden ayrı bir özelliği vardır. Umre adayı, şimdiye kadar hiç görmediği, gitmediği bir ülkeye, hiç bilmediği, tanımadığı insanlar arasına gitmektedir. Bir de farklı iklim şartları... Bütün bunlar, esasen hakkıyla ifası büyük bir dikkat ve eğitim isteyen umrenin zorluğunu bir kat daha artırmakta, tek başına hakkıyla ifasını adeta güçleştirmektedir. Ayrıca umrenin ifası sırasında yapılabilecek bir hata veya yanılgı, umre adaylarının maddî ve manevî açıdan mağdur olmalarına sebep olmaktadır. Hatta her türlü külfet ve maddî fedakârlığa katlanarak bu yolculuğu tamamlayan ve yurduna dönen bir kimse, bazen makbul bir umre yapmadan da dönebilmektedir. Çünkü bilemediği için umresini ya eksik, ya da hatalı yapmıştır. Kısacası umre, bilgi ve rehberliğe dayalı, devamlı dikkat, takip ve kontrol isteyen bir ibadettir.
Cenab-ı Hakka sonsuz şükürler olsun ki, görevli olarak birçok kere hacca, umreye gitmek nasip oldu. Bu vesile ile umreye gelen kardeşlerimizin karşılaştıkları ve çektikleri sıkıntıları, yaptıkları hataları yakînen müşahede ettik. Nafile sa'y yapanları, sünneti işleyeceğim derken haram işleyenleri ve farzı, vacibi terk edip bid'atlri farz telakki edenleri çok gördük.
|