Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: İman Etmek
MesajGönderilme zamanı: 24.12.08, 10:54 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Yönetici
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 01:33
Mesajlar: 63
İmanı Dile Getirmek:

İmanın aslı, "kalb ile tasdik, dil ile ikrardır." Dil ile söylemek imanın şartı değildir. İnsan dil ile imanını itiraf etmese bile, kalben inandıktan sonra mü'min sayılır. İmanını dil ile söylemek, kişinin imanı hakkında hüküm verebilmek ve öldüğünde kendisine müslüman muamelesi yapabilmek için gereklidir. Kısaca imanı dili ile söylemek aslî şart değil, kişinin imanı hakkında hüküm verebilmek için gereken bir durumdur. Cemaatle namaz kılmak, dinî bir vecibeyi halk içerisinde yerine getirmek de, imanı dil ile ikrar gibidir. Bu konuda Rasûlüllah şöyle söylemiştir: "Mescide gittiğini gördüğünüz kimsenin imanına şehadet ediniz. Çünkü Allah, 'Allah'ın mescidlerini ancak Allah'a ve âhiret gününe iman edip namaz kılan ve zekât veren kimseler imâr eder' (et-Tevbe, 18) buyurmaktadır."

Dil ile ikrâr, imanın temel şartı olmadığı için, bir zorlama durumunda veya buna benzer bir mâzeret karşısında kalben değil, sadece dil ile inancını inkâr etmek, imana aykırı söz söylemek dînen câiz olur. Böyle bir duruma mecbur kalan kimse imandan çıkmaz, kalben tasdikini koruduğu için de mü'min sayılır. Asr-ı Saâdette Ashabdan Ammâr bin Yâsir, mâruz kaldığı ağır baskı ve işkencelere tahammül edemeyerek imanını diliyle inkâr etmiş, böylece uğradığı işkencelerden kurtulmuştur. Rasûlüllah (s.a.v.), O’nun bu hareketini tasvib etmis; kalb iman ile dolu iken, zor karşısında dil ile inkârın, imana zarar vermeyeceğini belirtmistir.

***

İman ile Amel İlişkisi:

Amel, insanın inandığı şeyleri yaşaması, dinin emrettiklerini yerine getirmesi, yasakladığı şeylerden de kaçınması demektir. Amelin iman ile yakın bir ilişkisi vardır. İnsan önce bir “şey”i benimser, doğruluğuna inanır, sonra da o inandığı “şey”i yaparak yaşar. Bununla beraber amel, imanın bir parçası değildir. İnsan dînin bazı emirlerini yerine getirmese bile, imandan çıkmış olmaz, inancını inkâr etmiş sayılmaz. Böyle bir kişi ehl-i sünnet inancına göre sadece günahkâr olur.

Ancak, amel ve ibâdet, kalbdeki imanı kuvvetlendirir, etkisini artırır, insanı olgunluğa eriştirir. İnsanın inancının gereğini yapmaması ise, imanın insan davranışları üzerindeki müsbet etkisinin zamanla zayıflamasına yol açar. İnsan davranışları üzerinde imanın etkisi zayıfladıkça zararlı duygular, kötü huy ve arzular ve sonuçta günahlar, insanın manevi dünyasını kaplar. Bu durum, kişiyi küfre, yani, imanını kaybetmeye kadar götürebilir. Çünkü işlenen herbir kötülük ve günah, dinin emirlerine zıd olarak uygulanan her bir amel ve hareket, kalbe işleyip iman nûrunu lekeler ve karartır. Rasûlüllah Efendimiz bu duruma, şu ifadeleriyle işaret buyurmuşlardır: "Bir günah işliyen kimsenin kalbinde, siyah bir leke hâsıl olur." "Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol vardır" kuralı da buna işaret eder.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye