Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: 044 - DUHÂN SÛRESİ
MesajGönderilme zamanı: 03.01.09, 16:40 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
044 - DUHÂN SÛRESİ


"Biz, az bir süre için azabı kaldıracağız, ama siz eski halinize döneceksi­niz." (âyet, 15) âyet-i kerimesi dışında Sûre Mekke'de ve Zuhruf Sûresinden sonra nazil olmuştur. O bir tek âyeti ise Medenîdir.[1]

Âyetlerinin adedi, seksen yedidir. [2]



10. Öyleyse sen gözle, göğün açıkça bir duman çıkaracağı gün,

11. İnsanları bürüyecektir. Bu, elim bir azâbdır.

12. "Rabbımız.bu azabı bizden kaldır. Doğrusu biz artık mü'minleriz. " (de­diler.)

13. Nerede onlarda öğüt almak. Halbuki kendilerine hakkı açıklayan bir peygamber de gelmişti.

14. Ondan yüz çevirmişler ve: "Belletilmiş delinin biri." demişlerdi.

15. Biz, az bir süre için azabı açıp kaldıracağız. Ama siz, tekrar eski halini­ze döneceksiniz.

16. Onları çarptıkça çarpacağımız gün şüphesiz ki biz intikam alıcılarız.



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Mesrûk'tan rivayet ediliyor: Abdullah ibn Mes'ûd'a bir adam geldi ve:

"Mescidde, Kur'ân'ı kendi aklıyla ve görüşüyle tefsir eden bir adamı bırakıp geldim. "Gökyüzünün apaçık bir duman getirdiği gün..." âyetini tefsir ediyor ve diyordu ki:

"Kıyamet günü insanlara bir duman gelecek, nefeslerini alacak ve mü'minler sanki nezleymiş gibi olacaklar."

Abdullah ibn Mes'ûd dedi ki:

"Her kim bir ilim biliyorsa onu söylesin, her kim de bilmiyorsa Allah en iyi bilendir, desin. Kişinin fakîh olduğunun alâmetlerindendir ki bilmediği şey hakkında "Allah en doğruyu bilendir." der. Bu âyet-i kerime o kişinin dediği gibi değildir. Doğrusu şudur: Kureyş müşrikleri Hz. Peygamber (sa)'e iman etmemede direnince O da onlar hakkında "Yûsuf un kıtlık seneleri gibi kıtlık görmeleri" için beddua etti. Öyle bir kuraklık ve kıtlığa uğradılar ki onlardan birisi göğe baktığında çektiği sıkıntı ve zorluğun şiddetinden gökle kendisi arasında bir duman varmış gibi görürdü. O kadar darlık ve kıtlık oldu ki kemikleri yediler. İçlerinden birisi Hz. Peygamber (sa)'e geldi ve:

"Ey Allah'ın elçisi, Mudar için istiğfarda bulunuver, helak oldular." dedi. Efen­dimiz:

"Mudar için mi istiğfar edeceğim, doğrusu sen çok cesursun, onlar din düşmanı olacaklar, ben onlar için dua edeceğim, öyle mi?" buyurdu. Sonra yine de onlar için dua etti de Allah Tealâ:

"Hiç şüphesiz Biz azîmüşşan onlardan azâbı biraz açacağız, ama onlar yine eski hallerine ve inkârlarına döneceklerdir." (âyet: 15) âyetini indirdi. Gerçekten onlar için yağmur yağdırıldı da refaha ka­vuşunca daha önceki hallerine, küfür ve inkârlarına döndüler ve bunun üzerine Allah Tealâ: "Gözetle o günü ki gökyüzü apaçık bir duman getirir..." âyet-i ke­rimelerini (10-12, 16) indirdi.[3] yani Bedir günü. [4]

2- Abdullah ibn Mes'ûd'dan gelen bu nüzul sebebi Buhârî'de yine ondan, daha kısa olarak anla­tılmıştır.[5]

Buhârî’nin rivayeti şöyledir:

“Kureyş, Nebî Aleyhisselâm'a itaatsizlik edince, Nebî Aleyhisselâm onların aleyhinde Yusuf Aleyhisselâm'ın zamanındaki kıtlık gibi kıtlık olması için dua etti. Onlara kıtlık isabet etti, hatta onlar kemik yediler. Kişi semâya bakar ve sıkıntıdan kendisi ile sema arasını duman gibi görürdü. Allahü Teâlâ, Duhan: 44/10 âyetini indirdi. Rasûlullah geldi. Kendisine:

“Ey Allah'ın Rasülü Mudar için Allah'tan yağmur iste, onlar helak oldular.” denildi. Rasûlullah yağmur istedi ve onlara yağmur yağdı. Âyet indirildi.[6]

3- Başka bir rivayete göre bu kıtlıkta Hz. Peygamber (sa)'e gelerek kavmi için dua etmesini isteyen Ebu Süfyân'dır.[7]

4- Hadise ile ilgili haber İmam Ahmed'in Müsned'inde yine Abdullah ibn Mes'ûd'dan rivayetle tahric olunmuştur. Bu haberde Mesrûk şöyle anlatıyor:

Biz mescid-i kebîrde iken bir adam konuşmaya başladı (bir vaiz va'zetmeye başladı) ve dedi ki:

"Kıyamet günü olunca gökten bir duman inecek ve müna­fıkların gözlerine ve kulaklarına dolacak (onları kör ve sağır kılacak), mü'minler ise o dumandan etkilenerek nezle olmuş gibi olacaklar." Mesrûk an­latmaya şöyle devam eder:

Ben mescidden ayrıldım ve Abdullah ibn Mes'ûd'a geldim. Ona mescidde duyduklarımı anlattım. Bir şeye yaslanmış halde oturu­yordu. Benim anlattıklarımı duyunca doğrulup oturdu ve:

"Ey insanlar, sizden birisine bildiği bir şey sorulursa onu söylesin. Eğer bilmiyorsa "Allah en doğru­sunu bilir." desin. Kişinin bilmediği bir şey için "En doğrusunu Allah bilir." demesi ilimdendir. Allah Tealâ, peygamberine: "Ben sizden herhangi bir ecir istemiyorum, ben, zorlananlardan, konuşmasında tekellüfte bulunanlardan deği­lim de." buyurmuştur. (O vaizin anlattıklarının doğrusu şudur): Kureyş, Hz. Peygamber (sa)'e karşı gelip baskınını şiddetlendirince Efendimiz:

"Ey Allah’ım, onlara karşı bana Yûsuf’un yedi kıtlık seneleri gibi yedi sene sürecek bir kıtlıkla yardım eyle." diye dua etti. Başlarına öyle bir kıtlık geldi ki yiyecek bir şey bulamamaktan kemik ve ölü eti yediler. Başlarına gelen bu kıtlık ve aç­lık o kadar şiddetlendi ki açlığın şiddetinden gökle yer arasında bir duman var­mış gibi (serap) görmeye başladılar. Sıkıntı bu raddeye gelince:

"Ey Rabbımız, bizden bu azabı açıp kaldır, bizler mü'minleriz." dediler. Rasûlullah (sa)'a:

"Eğer biz bu azabı onlardan açıp kaldıracak olursak onlar tekrar eski hallerine, (kü­für ve inkârlarına) döneceklerdir." buyruldu. Ama yine de Hz. Peygamber (sa) bu azabın kaldırılması için dua etti de azâb onlardan kaldırıldı ve tekrar o eski küfür ve inkârlarına döndüler de Allah Tealâ, Bedr günü onlardan intikamını aldı. İşte "Onları çarptıkça çarpacağımız gün şüphesiz ki biz intikam alıcılarız."a kadar olmak üzere "Öyleyse sen gözle, göğün açıkça bir duman çıkaraca­ğı gün..." kavl-i şerîfı budur.

Haberin İbn Nümeyr kanalından gelen rivayetinde Abdullah ibn Mes'ûd'un: "Şayet bu duman ve azâb kıyamet günü olsaydı on­lardan açılıp kaldırılmazdı." dediği ayrıntısına da yer verilmiştir.[8]



34. Bunlar gerçekten derler ki:

35. O, ilk ölümümüzden başkası değildir ve biz, diriltilip kaldırılacak da değiliz.

36. Doğru sözlüler iseniz bize babalarımızı getirsenize.



Bu sözleri söyleyen Mekke kâfirlerinden Ebu Cehl'dir. "Ey Muhammed, eğer sözlerin gerçek ise bize atalarımızdan ikisini diriltip bir getirsen ya. Bun­lardan birisi Kusayy ibn Kilâb olsun. O, doğru sözlü bir adammış. Ona diriltip getir de ona soralım ölümden sonra neler olacak?" demiş ve işte onun bu sözleri üzerine bu âyet-i kerimeler nazil olmuştur.[9]



43-46. Doğrusu Zakkum ağacı; o, günahkârların yiyeceğidir. Sıcak suyun kaynaması gibi karınlarda kaynıyacak erimiş maden gibidir.

47. Yakalayın onu, cehennemin ortasına sürükleyin.

48. Sonra azâb olarak başına kaynar su azabından dökün.



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Allah Tealâ Kur'ân'da müşrikleri korkutmak üzere Zakkum ağacını zikre­dince Ebu Cehl ibn Hişâm dedi ki:

"Ey Kureyş topluluğu, Muhammed'in sizi kendisiyle korkuttuğu zakkum ağacı nedir bilir misiniz? O tereyağlı Yesrib hurmasıdır. Eğer ele geçirebilirsek mutlaka onu zakkumlanalım." dedi de Allah Tealâ bunun üzerine bu âyetleri indirdi.[10]

2- Daha önce (İsrâ Sûresi'nin 60 ve Sâffât Sûresi'nin 65. âyetlerinin nüzul se­bebinde) geçtiği üzere Vâhıdî'nin, kendi isnadıyla İbn Abbâs'tan rivayetinde o şöyle diyor:

Allah Tealâ Kur'ân-ı Kerim'de Zakkum'u zikredip Kureyş'ten olan bu kabile onunla korkutulunca Ebu Cehl:

"Biliyor musunuz, Muhammed'in sizi korkutmakta olduğu zakkum nedir?" diye sordu.

"Hayır, bilmiyoruz." dediler.

"O tereyağlı tiriddir. Ama vallahi eğer ondan elimize geçerse mutlaka ondan zakkumlanacağız." dedi de bunun üzerine Allah Tealâ? "...Kur'ân'da lânetenmiş olan ağacı da. Biz onları korkutuyoruz ama bu, onlara büyük bir azgınlık vermekten başka bir şeyi artırmıyor." (İsrâ, 17/60) âyet-i ke­rimesini indirdi.[11]

3- İbn Abbâs'tan rivayete göre ise bu hadise aynı zamanda "Ki tomurcukları şeytânların başlan gibidir." (Sâffât, 37/65) âyet-i kerimesi[12] ile Duhân Süresindeki bu: "Hiç şüphesiz zakkum ağacı; o günaha çok düşkün olan günahkârın yemeğidir." âyet-i kerimelerinin de[13] nüzulü­ne sebep olmuştur.[14]

4- Ebu Mâlik'ten Saîd İbni Mensur anlattı:

Ebu Cehil, hurma ve zebit getirir, ve:

" İşe Muhammed'in sizi korkutup tehdid ettiği, zakkum bu­dur. Haydi gelin zakkumlanın." derdi. Duhan: 44/43 âyeti indirildi.[15]



49. (Ona: "O azabı) tat bakalım. Hani güçlü olan, değerli olan yalnız sen­din. " (denilecektir).

50. İşte bu, doğrusu şüphelenip durduğunuz şeydir.



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Katade şöyle dedi:

"Bu âyet Allah düşmanı Ebû Cehil hakkında indi. O şöyle demişti:

"Muhammed beni tehdit mi ediyor? Vallahi ben, iki dağ arasındaki insanlann en güçlüsüyüm." [16]

2- Ebû Bekr el-Harisî, Abdullah b. Muhammed b. Hayyan'dan, o Ebû Yahya er-Razî'den, o Sehl b. Osman'dan, o Esbat'tan, o Ebû Bekr el-Hüzelî'den, o da İkrime'den bize şu haberi rivayet etti:

"Nebî (s.a.v.), Ebû Cehil ile karşılaştı. Ebû Cehil O'na dedi ki:

"Sen de bilirsin ki ben, çöl ehlini men eden birisiyim, ben güçlüyüm ve şerefliyim."

Allah Ebû Cehil'i Bedir Günü'nde öldürdü, perişan etti ve kendi sözüyle onu ayıplayıp onun hakkında bu âyeti indirdi.[17]

3- Mağazî isimli kitabında Usmevî Ikrime'den anlattı. Ikrime dedi ki:

“Rasûlullah, Ebu Cehil ile karşılaştı. Ve:

“Allah sana, “Yazıklar olsun sana yazıklar, yine yazıklar olsun sana yazıklar” diye söylememi bana emretti, buyurdu. Ebu Cehil, elinden elbisesini soydu ve:

“Sen ve senin sahibinin benden hiç bir şeye gücünüz yetmez. Ben biliyorum, ben Batha ehlini men ederim. Ben azîz ve kerimim.” dedi. Allahü Teâlâ onu Bedir gününde zelîl kıldı, kelimesi ile onu kötüledi ve onun hakkında, Duhan: 44/44 âyetini indirdi, dedi. [18]

4- Taberî'nin yine Katâde'den rivayetle tahricine göre bir gün Hz. Peygamber (sa) yolda Ebu Cehl'e rastlamış, onu tutup sarsmış ve Alah Tealâ, sana şu âyet­leri okumamı emrediyor:

"Sana yaraşan işte budur, elbette sana yaraşan ancak budur." Sana denilecek ki: "Tat bakalım şimdi bu azabı; sendin kavmi içinde güçlü, onlara karşı azîz ve kerim olan öyle mi?" Hz. Peygamber (sa), Ebu Cehl'e bu sözü, onun: "Muhammed beni tehdit mi ediyor? Allah'a yemin olsun ki ben, Mekke 'nin iki dağı arasında yürüyenlerin en güçlüsü, en aziziyim." de­mişti. Hz. Peygamber (sa) işte onun bu sözü üzerine bunları söylemiş ve bu âyet-i kerimeler de bunun üzerine nazil olmuştur.[19]









--------------------------------------------------------------------------------

[1] Râzî, age. XXVII,236; Kurtubî, age. XVI,84. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/787.

[2] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/585.

[3] Müslim, Sıfâtu'i-Münâfîkîn, 40. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/787. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 13/181.

[4] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/586. Abdulfettah El-Kâdi, Esbab-ı Nüzul, Fecr Yayınevi: 363.

[5] Buhârî, Tefsîrui-Kurân, 12/4; 44/2. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/787. Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 6/15-16. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 13/181.

[6] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/585-586.

[7] Buhârî, Tefsîru'l-Kur'ân, 44/5. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/787-788.

[8] Ahmed ibn Hanbel, Müsned, 1,431. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/788-789.

[9] Kurtubî, age. XVI,96. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/789.

[10] İbn Hişâm, es-Sîretu'n-Nebeviyye, 1,362. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/789

[11] Vahidî, age. s. 203. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/789-790

[12] Taben, age. xv,78. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/-790

[13] Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûi, 1,232. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/790

[14] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/789-790

[15] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/587. Abdulfettah El-Kâdi, Esbab-ı Nüzul, Fecr Yayınevi: 364. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 13/200.

[16] Mürsel hadistir. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 314. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/790.

[17] İsnadı zayıftır. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 314. Vahidî, age. s. 268; Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, 11,110. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/790.

[18] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/587-588. Abdulfettah El-Kâdi, Esbab-ı Nüzul, Fecr Yayınevi: 364. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 13/200.

[19] Bak: Taben, age. XXV,80; İbn Kesir, age.VII.246. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/790. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 13/200.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye