Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: 039 - ZÜMER SURESİ
MesajGönderilme zamanı: 03.01.09, 16:36 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
039 - ZÜMER SURESİ


Mekke'de ve Sebe' Sûresinden sonra nazil olmuştur.

İbn Abbâs'tan rivayetle "Allah sözün en güzelini ahenkli, ikişerli bir kitab halinde indirmiştir. Rablanndan korkanların ondan derileri ürperir, sonra hem derileri, hem de kalbleri Allah'ın zikrine karşı yumuşar..." (âyet: 23) ve "De ki ey kendi nefislerine karşı ölçüyü aşan kullarım, Allah'ın rahmetinden umudu­nuzu kesmeyin..." (âyet: 53) âyet-i kerimesi olmak üzere iki âyetinin:

"De ki ey kendi nefislerine karşı ölçüyü aşan kullarım..." âyetinden başhyarak yedi âyetinin Medine'de Vahşî ve arkadaşları hakkında nazil olduğu da rivayet edilmiştir ki yerinde ayrıntılı olarak gelecektir.[1]

Âyetlerinin adedi, yetmiş beştir. [2]



3. İyi bil ki hâlis din Allah'ındır. O'ndan başka velîler edinenler, onlara, sırf bizi Allah'a yaklaştırsın diye dua ediyoruz." derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Muhakkak ki Allah, yalancı ve çok küfreden kimseye hidayet eylemez.



Cüveybir'in İbn Abbâs'tan bu âyet hakkında tahric ettiği bir haberde o şöy­le diyor:

Bu âyet-i kerime üç kabile hakkında; Amir, Kinâne ve Selime oğulları hakkında nazil oldu. Onlar, putlara tapar, "Melekler Allah'ın kızlarıdır, biz onla­ra, bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye tapınıyoruz." Derlerdi.[3]



8. İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman Rabbına yönelerek O'na yalvarır. Sonra O, kendi katından ona bir nimet verince önceden O 'na yalvarmış olduğunu unutuverir ve Allah yolundan saptırmak için O'na eşler koşar. De ki: "Küfrünle biraz eğlenedur. Muhakkak ki sen cehennem ashabındansın.



Mukâtil, bu âyet-i kerimenin Ebu Huzâfe ibnu'l-Muğîra el-Mahzûmî hak­kında nazil olduğunu söylemiştir. Utbe ibn Rabia hakkında indiği de söylenir.[4]



9. "Geceleyin secde ederek ve ayakta durarak boyun büken, ahiretten çekinen, Rabbinin rahmetini dileyen kimse inkar eden kimse gibi olur mu?..."



Ayetin kimin hakkında indiği ile ilgili rivayetler:

1- İbn Abbas, Ebû Bekr es-Sıddık (r.a.) hakkında indiğini söyledi. [5]

2- İbn Ömer, Osman b. Affan hakkında indiğini söyledi. [6]

3- Mukatil, Ammar b. Yasir hakkında indiğini söyledi."[7]

4- İbn Abbas, Ammâr İbni Yâsir hakkında indiğini söyledi. [8]

5- İbn Abbas, İbnu Mesud, Ammâr İbni Yâsir ve Salim Mevla İbni Huzeyfe hakkında indiğini söyledi. [9]

6- İkrime, Ammâr İbni Yâsir hakkında indiğini söyledi.[10]

îbn Kesir bu konuda şöyle der: "Doğru olan görüş şudur ki, bu âyet-i kerime, onlara ve onlar dışındaki putlara tapmaktan kaçı­nan, gönülden Rahman olan Allah'ın ibadetine yönelen kimselere de şamildir."[11]

Aslında bu rivayetlerde adı geçen her sahabî ayrı ayrı bu âyet-i kerimenin nüzul sebebi olmaya yaraşır ibadetlerde bulunan kimselerdi. Allah onlardan razı olsun.[12]



10. ...Sabredenlere ecirleri elbette hesapsız olarak verilecektir.



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Daha önce (Bakara, 2/245 ve 261) âyetlerinin nüzul sebebinde geçtiği üze­re İbnu'l-Munzir, İbn Ebî Hatim, Sahîh'inde İbn Hıbbân, İbn Merdûye, Şuabu'l-İman'da Beyhakî'nin ve Musned'inde Ebu Hatim el-Bustî'nin İbn Ömer'den rivayetle tahriclerinde o şöyle demiştir:

"Mallarını Allah yolunda harcıyanların misali bir dâne gibidir ki o dâne yedi başak bitirir..." âyeti nazil olunca Hz. Peygamber (sa):

"Rabbim ümmetime artır dedi de "Kimdir o ki Al­lah'a güzel bir ödünç versin de Allah onu kat kat, birçok katlar artırsın." (Baka­ra, 2/245) âyeti nazil oldu. Efendimiz (sa):

"Rabbim ümmetime daha artır." dedi de bu sefer "Sabredenlere ecirleri elbette hesapsız olarak verilecektir." âyeti nazil oldu.

2- İbnu'l-Munzir'in Süfyân'dan rivayetinde Hz. Peygamber (sa)'in ümmetine artırmayı ifade eden âyetlerin sırası biraz değişik olup şöyledir:

"Her kim bir hasene işlerse ona on misli var." (En'âm, 6/160) âyeti nazil olunca Hz. Pey­gamber (sa):

"Rabbim, ümmetime artır." dedi,

"Kimdir o ki Allah'a güzel bir borç verir..." âyeti nazil oldu. Hz. Peygamber (sa) yine:

"Rabbim, ümmetime artır." dedi de

"Mallarını Allah yolunda harcıyanların misali bir dâne gibidir ki o dâne yedi başak bitirir..." (Bakara, 2/261) âyeti nazil oldu. Hz. Peygamber (sa) tekrar:

"Rabbim ümmetime artır." dedi de bu

"Sabredenlere ecirleri elbette hesapsız olarak verilecektir." âyeti nazil oldu.[13]

Bu âyet-i kerimenin Habeşis'tan'a hicret edenler hakkında nazil olduğu gö­rüşü yanında Ca'fer ibn Ebî Tâlib ve arkadaşlarının gördükleri eziyet ve işken­celere sabrederek dinlerinde sebatları üzerine indiği de söylenmiştir.[14]



11. De ki: "Ben, dini yalnız Allah'a tahsis ederek ibadet etmekle emrolundum.



Mukâtil der ki:

Kureyş müşrikleri Hz. Peygamber (sa)'e: "Bize getirdiğin bu dine seni sevkeden nedir? Babanın, dedenin ve kavminin ileri gelenlerinin dinini görmez misin; onlar Lât ve Uzzâ'ya tapmaktadırlar." dediler de bunun üzerine Allah Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirdi.[15]



17. "Şeytana ve putlara kulluk etmekten kaçınıp, Allah'a yönelen­lere, onlara, müjde vardır."



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- İbnu Ebî Hatim Zeyd Îbni Eslem'den rivayet etmiştiri:

"Bu âyet, üç kişi hakkında inmiştir. Onlar Cahiliyye Devri'nde “Lailahe illallah” derlerdi. Bu üç kişi: Zeyd b. Amr, Ebû Zerr el-Ğıfarî ve Selman-ı Farisî'dir."[16]

2- İbn Kesîr der ki: Sahîh olan bu âyet-i kerimenin hem onlara, hem de onlar gibi Tâğût'a, putlara tapınmaktan sakınıp Allah'a dönen herkese şamil olması­dır.[17]



17-18. "... kullarımı müjdele. İşte Allah'ın doğru yola eriştirdiği onlardır. İşte onlar akıl sahipleridir."



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Ata, İbn Abbas'tan rivayet ederek dedi ki:

"Ebû Bekr Sıddık (r.a.), Peygamber (s.a.v.)'e iman etti ve O'nu tasdik etti. Osman, Abdurrahman b. Avf, Talha, Zübeyr, Said b. Zeyd ve Sa'd b. Ebî Vakkas ona soru yönelttiler, o da iman ettiğini onlara haber verdi. Bunun üzerine onlar da iman ettiler. Onlar hakkında da bu âyet indi."

2- Ata diyor ki: "Sözün en güzeline uyanlar" ifadesinde Ebû Bekr kasdediliyor."[18]

3- Cüveybir'in kendi senediyle Câbir ibn Abdullah'tan rivayetine göre "Onun yedi kapısı vardır..." (Hıcr, 15/44) âyet-i kerimesi nazil olduğunda ensardan bir adam Hz. Peygamber (sa)'e gelmiş ve:

"Ey Allah'ın elçisi, benim yedi kölem vardı; onun her bir kapısı için bir köle olmak üzere hepsini azat ettim." dedi de işte bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil oldu.[19]



22. "Allah kimin gönlünü İslam'a açmışsa, o, Rabbi katından bir nur üzere olmaz mı? Kalbleri Allah'ı anmak hususunda katılaşmış olan­lara yazıklar olsun; işte bunlar apaçık sapıklıktadırlar."



Bu âyet Hamza, Ali, Ebû Leheb ve oğlu hakkında indi. Ali ve Hamza, Allah'ın göğüslerini açtığı kimselerdir. Ebû Leheb ve çocukları ise, Allah'ı anmaya karşı yürekleri katılaşmış olanlardandır. O da Allah Teala'nın şu sözündendir: "Allah'ı anmaya karşı yürekleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun." [20]



23. "Allah, âyetleri birbirine benzeyen ve yer yer tekrar eden Kitabı sözlerin en güzeli olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların, bu Kitap'tan tüyleri ürperir, sonra hem derileri ve hem de kalbleri Allah'ın zikrine yumuşar ve yatışır. İşte bu Kitap, Allah'ın doğruluk rehberidir, onunla istediğini doğru yola eriştirir. Allah kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren bulunmaz."



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Abdu'l-Kahir b. Tahir el-Bağdadî, Ebû Amr b. Mutırr'dan, o Cafer b. Muhammed el-Firyabî'den, o İshak b. Raheveyh'ten, o Amr b. Muhammed el-Kureşî'den, o Hallad es-Saffar'dan, o Amr b. Kays'tan, o el-Mülaî'den, o Amr b. Mürre'den, o Mus'ab b. Sa'd'dan, o da Sa'd'dan bize şunu rivayet etti:

"Rasulullah (s.a.v.)'a:

"Ey Allah'ın Rasulü, bize biraz konuşsan" dediler. Bunun üzerine Allah Teala bu âyeti indirdi."[21]

2- Daha önce (Yûsuf Sûresi'nin 3. âyetinin nüzul sebebinde) de geçtiği üzere Avn ibn Abdullah'tan rivayette o şöyle anlatıyor:

Rasûlullah (sa)'ın ashabı (Rasûlullah (sa)'a inen Kur'ân âyetleri dinlemekten) usandılar ve

"Ey Allah'ın elçisi, bize biraz da başka şeyler anlatsan." dediler de Allah Tealâ bu: "Allah, sözle­rin en güzelini birbiriyle ahenkli ve katmerli bir kitab halinde indirmiştir..." âyet-i kerimesini indirdi. Bir süre sonra tekrar usandılar ve:

"Ey Allah'ın elçisi, bize kendi sözün ve Kur'ân'ın dışında bir şeyler anlatsan." dediler. Bununla onun, kendilerine hikâyeler anlatmasını istiyorlardı. Bunun üzerine de Allah Tealâ:

"Biz, sana bu Kur'ân'ı vahyetmekle kıssaların en. güzelini sana anlatıyo­ruz." (Yûsuf, 12/3) âyet-i kerimesini indirdi. [22]

3- Mus'ab ibn Sa'd'den, onun da ba­bası Sa'd ibn Ebî Vakkâs'tan rivayet ettiği bir haberde de inen âyetlerin sırası yukardakinin tersinedir.[23]

4- İbni Abbâs (r.a.)'tan da şöyle rivayet edilmiştir:

"Sahabe'den bir cemaat, "Ey Allah'ın Rasulü! Bize güzel sözler söyleyin ve geçmiş kavimle­rin haberlerini, hikâyelerini anlatın." Bunun üzerine "Allah sözün en güze­lini..." ayeti indi." [24]



24. Zalimlere: "Kazandıklarınızın karşılığını tadın." denilirken kıyamet günü yüzünü azabın kötüsünden kim koruyacak?



Bu âyet-i kerimenin Ebu Cehl hakkında nazil olduğu söylenir.[25]



36. Allah kuluna kâfi değil mi? Seni O 'ndan başkalarıyla mı korkutuyorlar? Allah kimi dalâlette bırakırsa artık onu hidayete erdirecek kimse yoktur.



Abdürrezzâk'ın Ma'mer'den rivayetle tahricine göre ona da bir adam şöyle anlatmış:

Hz. Peygamber (sa)'e Kureyş müşrikleri:

"Ya putlarımıza sövmeyi bırakırsın ya da putlarımıza söyleriz seni çarpar ve delirtir.", veya "Putlarımızı ayıplamayı bırakmıyacak olursan onlar seni çarpar veya delirtir." dediler de

"Seni O'ndan başkalarıyla mı korkutuyorlar?" âyet-i kerimesi nazil oldu.[26]



38. Andolsun ki onlara: "Gökleri ve yeri yaratan kimdir?" diye sorsan mu­hakkak "Allah 'tır. " diyecekler. De ki: "Öyleyse söyleyin bakalım; Allah bana bir zarar vermek istese, O'nu bırakıp ta tapındıklarınız O'nun verdiği zararı giderebilir mi? Yahut bana bir rahmet dilerse O'nun rahmetini önleyebilir mi?" De ki: "Allah bana yeter. " Tevekkül edenler O 'na tevekkül etsinler.



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Mukâtil der ki: Hz. Peygamber:

"Öyleyse söyleyin bakalım; Allah bana bir zarar vermek istese, O'nu bırakıp ta tapındıklarınız O'nun verdiği zararı gidere­bilir mi? Yahut bana bir rahmet dilerse O'nun rahmetini önleyebilir mi?" diye sormuş da Mekke müşrikleri cevap verememişler ve susmuşlar; bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil olmuş. [27]

2- Bir rivayete göre ise: "Alah'ın takdir ettiği bir şeyi elbette savamazlar ama şefaat ederler." diye cevap vermişler de bu âyet-i kerime nazil olmuş.[28]



45- Böyle iken Allah bir olarak anıldığı vakit, ahiret'e inanmayanların yürekleri burkulur da O'ndan berikiler anıldığı vakit derhal yüzleri güler.



İbnu Münzir Mücâhid'ten rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

“Bu âyet, Nebî Aleyhisselâm'ın Kabe'nin yanında Necm sûresini okuması ve onların ilahlarının zikrinden sevinç duymalarından dolayı indirildi.” [29]



49. Însana bir sıkıntı gelince Bize yalvarır. Sonra katımızdan ona bir nimet verdiğimizde "Bu bana bilgimden dolayı verilmiştir. " der. Hayır, bu bir imti­handır, ama çokları bilmezler.



Bu âyet-i kerimenin Huzeyfe ibnu'l-Muğîra hakkında nazil olduğu söylenir.[30]



53- "De ki: "Ey kendilerine kötülük edip aşın giden kullarım! Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, merhametlidir."



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- İbn Abbas demiştir ki:

"Bu âyet, Mekke ehli hakkında indi. Onlar:

"Muhammed, putlara tapanların, Allah'ın haram kıldığı nefsi öldürenlerin mağfiret edil­meyeceklerini iddia edip dururken, biz nasıl hicret edelim ve nasıl müslüman olalım? Biz, Allah'tan başka ilahlara ibadet edip ve Allah'ın haram kıldığı nefsi de öldürmedik mi?" diyorlardı. Bunun üzerine bu âyet indi."[31]

2- İbn Ömer demiştir ki:

"Bu âyet, Ayyaş b. Ebî Rabia, Velid b. Velid ve müslümanlardan bir grup kimse hakkında indi. Bunlar müslüman oldular. Sonra işkenceye ve eziyete tabi tutuldular. Derken fitneye düştüler. Biz de şöyle diyorduk: "Allah bunların ebediyyen ne tevbesini ne de dine yeniden dönmelerini kabul eder." Bir grup müslü­man oldu. Sonra kendilerine azap ve işkence edilmesi sebebiyle dinlerini terkettiler.

Bunun üzerine bu âyetler indi. Ömer yazı yazmayı biliyordu. Ayyaş b. Ebî Rabia, Velid b. Velid ve bu gruba mektup yazdı. Onlar da müslüman oldular ve hicret ettiler.[32]

3- Abdurrahman b. Muhammed es-Sirac, Muhammed b. Muhammed b. el-Hasan el-Kâzirî'den, o Ali b. Abdu'l-Aziz'den, o Kasım b. Sellam'dan, o Haccac'dan, o İbn Cüreyh'ten, o Ya'la b. Müslim'den, o Said b. Cübeyr'den, o da İbn Abbas'tan bize şu ha­beri vererek dedi ki:

"Şirk ehlinden bir grup insan, çok insan öldürdüler ve çok zina ettiler. Sonra Muhammed (s.a.v.)'e gelip dediler ki:

"Sen, güzele davet ediyorsun. Bize öyle bir haber bul ki, onu işlediğimiz zaman günahlarımıza keffaret olsun." Bunun üzerine bu âyet indi.[33]

4- İbn Abbâs'tan rivayete göre şirk ehlinden bir çok kişiyi öldürmüş, çok zina yapmış bazı kimseler Muhammed (sa)'e geldiler ve:

"Senin söylediklerin ve kendisine çağırdığın şey güzel. Keşke bizim yapmış olduğumuz günahların bir keffâreti olduğunu bize haber verebilsen (de biz de müslüman olsak)." dedi­ler de

"Onlar ki Allah ile beraber başka bir tanrıya tapmazlar, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar, zina etmezler..." (Fürkan, 25/68) ve

"De ki: "Ey kendi nefislerine karşı ölçüyü aşan kullarım, Allah'ın rahmetinden umudu­nuzu kesmeyin..." âyet-i kerimeleri nazil oldu.[34]

5- Daha önce (Fürkan Sûresi'nin 68. âyet-i kerimesinin nüzul sebebinde) geçtiği üzere İbn Abbâs'tan gelen başka bir rivayete göre ise sadece bu âyet-i kerime değil, bununla birlikte bunu takip eden iki âyet-i kerime daha Hz. Hamza'nın katili olan Vahşî hakkında Medine-i Münevvere'de nazil olmuştur.[35] O, şöyle anlatıyor:

Vahşî, Hz. Peygamber (sa)'e geldi ve:

"Ey Muhammed, senden eman dileyerek geldim, bana eman ver ki Allah'ın kelâmını dinleyeyim." dedi. Rasûlullah (sa):

"Seni etrafımda görmemeyi daha çok isterdim. Ama madem ki eman dileyerek geldin, peki Allah'ın kelâmını dinlemek üzere civarımda olabi­lirsin." buyurdular. Vahşî:

"Ben Allah'a ortak koştum, Allah'ın haram kıldığı cana kıydım ve zina ettim, bana tevbe var mıdır?" diye sordu. Allah'ın Rasûlü (sa) susup cevap vermediler de sonuna kadar "Onlar ki Allah ile beraber bir başka ilâha tapmazlar, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler..." (Fürkan, 25/68) âyet-i kerimesi nazil oldu. Rasûlullah (sa) bu âyeti Vahşî'ye okudular. Vahşî:

"Bunda bir şart görüyorum; belki de ben salih amel işlemeyeceğim. En iyisi ben, Allah'ın başka bir kelâmını dinlemek üzere senin civarında kalmaya devam edeyim." dedi (ve müslüman olmadı) da bunun üzerine "Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışındakileri ise dilediğine bağışlar." (Nisa, 4/48) âyet-i kerimesi nazil oldu. Hz. Pey­gamber (sa), Vahşı'yi çağırarak ona bu sefer bu âyet-i kerimeyi okudu. Vahşî:

"(Bunda da bir şart var), Belki de ben, Allah'ın dilediklerinden değilim. Ben en iyisi Allah'ın başka bir kelâmını dinlemek üzere civarında olmaya devam ede­yim." dedi (ve yine müslüman olmadı). Bunun üzerine işte bu "De ki: Ey kendi­lerine israf etmiş olan kullarım, Allah'ın rahmetinden umutsuzluğa düşmeyin..." âyet-i kerimesi nazil oldu. Bu âyet-i kerimeyi işitince Vahşî:

"Evet, işte şimdi bu âyette herhangi bir şart görmüyorum." dedi ve müslüman oldu.[36]

6- Daha önce (Fürkan Sûresi'nin 68-70 âyetlerinin nüzul sebebinde) geçtiği üzere Abdullah ibn Mes'ûd'dan rivayette o şöyle anlatıyor: Rasûlullah (sa)'a:

"Allah katında hangi günah en büyüktür?" diye sordum (veya soruldu) da O:

"Allah seni yaratmışken ona başka birini denk ve eş koşmandır." buyurdular.

"Sonra hangisi?" dedim,

"Sonra seninle beraber yiyecek korkusuyla çocuğunu öldürmendir." buyurdular.

"Sonra hangisi?" diye sordum,

"Komşunun hanımıyla zina etmendir." buyurdular ve işte Rasûlullah (sa)'ın bu sözünü tasdik olarak "Onlar ki Allah ile beraber bir başka ilâha tapmazlar, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar..." (Fürkan, 25/68) âyet-i kerimesi nazil oldu.[37]

7- İbn Cüreyc kanalıyla İbn Abbâs'tan gelen başka bir rivayete göre ise işbu "De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine ileri giden kullarım, Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Hiç kuşkusuz Allah, bütün günahları mağfiret buyurur." âyet-i kerimesi de bunun üzerine nazil olmuştur.[38]

8- Ebû İshak el-Mukrî, (Ebû Abdillah) Hüseyn b. Muhammed (ed-Dineverî)'den, o Ebû Bekr b. Hurce'den, o Muhammed b. Abdillah b. Süleyman'dan, o Muhammed b. el-A'la'dan, o Yunus b. Bükeyr'den, o Muhammed b. İshak'tan, o Nafî'den, o (İbn) Ömer'den, o da Ömer'den şu haberi bize verdi:

"Biz toplandık. Ben, Ayyaş b. Ebî Rabia ve Hişam b. Ass b. Vail hicret için söz­leşip dedik ki:

"Buluşma yerimiz el-Menasif -Benî Gifar'ın mikatı- olsun. Sizden kim hapsolur, sözleşme yerine gelmezse arkadaşının yanına gitsin. Ben ve Ayyaş sözleştiğimiz yerde olduk. Fakat Hişam, bu işten men olundu. Fitneye düşürüldü. Biz Medine'ye gittik ve şöyle diyorduk:

"Allah bunlann tevbesini kabul etmez." Bir grup in­san Allah'ı ve Rasulü'nü bildiler. Sonra kendilerine dünyevî bir musibet ulaşınca, bundan vaz geçtiler, Allah Teala da bu âyeti bu yüzden indirdi. İnen âyetler şu kısma kadar devam etti: "Kibîrlenenler için Cehennem'de bir yer yok mudur?" Ömer dedi ki:

"Elimle mektup yazdım. Sonra onu Hişam'a gönderdim."

(Bu olayla ilgili olarak) Hişam şöyle dedi:

"Bana ulaşan durulmuş mektubu aç­tım. Sonra dedim ki:

"Allah'ım onu bize anlat." Sonra anladım ki, âyetler bizim hakkı­mızda inmiş. Sonra hemen dönüp deveme bindim ve Rasulullah (s.a.v.)'a iltihak ettim.[39]

9- Muhammed ibn İshak'in Hz. Ömer'den rivayetinde ise bu âyet-i kerimeden başlıyarak 60. âyete kadar olan âyetler de bu hadise üzerine nazil olduğu ifade edilmektedir.[40]

10- İbn Kesir der ki: "Bu âyet-i kerime, ister kâfirlerden, isterse başkalarından olsun, tüm asileri, günahkârları tevbe etmeye, Al­lah'a yönelmeye çağırmakta, işledikleri günahlar ne kadar çok, ne kadar büyük olursa olsun, Allah'ın onlardan tevbe edenin tüm günahlarını bağışlayacağım bildirmektedir."[41]

11- İmam Ahmed de Rasulullah (s.a.)'ın azatlısı Sevbân (r.a.)'dan şöyle ri­vayet etmiştir:

"Rasulullah (s.a.)'ın şöyle buyurduğunu işittim:

"Şu ayeti dünyaya ve içindekilere tercih ederim: "De ki: "Ey nefislerine karşı aşırı gi­den kullarım. Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah bütün günahları bağışlar." Bunun üzerine orada bulunan birisi,

"Ey Allah'ın Resulü! Şirk koşan kimse için de böyle midir?" diye sordu. Hz. Peygamber bir süre sustu. Sonra üç kere

"Dikkat edin! Şirk koşan kimse için de böyledir" buyurdu."[42]

12- İmam Ahmed, Amr b. Anbese (r.a.)'den şöyle dediğini rivayet et­miştir:

"Yaşlı bir adam elindeki bastona dayanarak Hz. Peygambere geldi ve şöyle dedi:

"Ey Allah'ın Rasulü! Ben çok hainlik yaptım, çok günah işle­dim. Böyleyken bağışlanır mıyım?" Hz. Peygamber şöyle buyurdu:

"Sen, Al­lah'tan başka ilâh olmadığına şahadet etmedin mi." diye sordu. Adam,

"Evet. Ve şahadet ederim ki sen de Allah'ın Rasulüsün." diye karşılık verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber,

"Senin hainliklerin ve günahların bağışlan­mıştır." buyurdu."[43]

13- Hâkim ve Taberânî de İbni Ömer (r.a.)'in şöyle dediğini rivayet etmiş­lerdir:

"Bizler, "Allah'ı bilip tanıdıktan ve müslüman olduktan sonra, baş­larına gelen bir musibet sebebiyle küfre dönenlerin ve böylece fitneye dü­şenlerin Allah Tealâ tevbesini kabul etmez." derdik. Ne zaman ki Rasulullah (s.a.) Medine'ye geldi, o zaman böyle kimseler hakmda "De ki: Ey nefis­lerine karşı aşırı giden kullarım..." ayeti indi." [44]



64. De ki: "Bana, Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz ey cahiller?"

65. Andolsun sana da, senden öncekilere de vahyolunmuştur ki eğer Allah 'a ortak koşarsan şüphesiz amellerin boşa gider ve muhakkak hüsrana uğrıyanlardan olursun.

66. Hayır, yalnız Allah 'a kulluk et ve şükredenlerden ol.



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- İbn Ebî Hatim ve başkaları bu âyet-i kerimenin nüzul sebebinde İbn Abbâs'tan şöyle naklederler:

Mekke müşrikleri, bilgisizliklerinden, Hz. Pey­gamber (sa)'i kendi ilâhlarına ibadet etmeye çağırdılar ve dediler ki:

"Sen bizim ilâhlarımıza ibadet edersen biz de seninle birlikte senin ilâhına ibadet ederiz." İşte bunun üzerine

"De ki: "Bana, Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz ey cahiller?" Andolsun sana da, senden öncekilere de vahyolunmuştur ki eğer Allah'a ortak koşarsan şüphesiz amellerin boşa gider ve muhakkak hüsrana uğrıyanlardan olursun." âyet-i kerimeleri nazil oldu.[45]

2- Beyhakî'nin Delâil'de el-Hasenu'1-Basrî'den rivayetle tahric ettiği bir ha­berde o şöyle anlatıyor: Müşrikler:

"Ey Muhammed, babalarının ve atalarının dalâlette olduklarını mı iddia ediyorsun? Yani onlar dalâlette miydiler?" dediler de bunun üzerine Allah Tealâ: "ve şükredenlerden ol."a kadar olmak üzere bu âyet-i kerimeleri indirdi.[46]

3- Müşriklerin, Hz. Peygamber (sa)'e "atalarının dalâlette olmadıkları iddia­sıyla Allah'la birlikte kendi ilâhlarına da tapınmaya davetleri üzerine bu âyet-i kerimeler yanında Kâfirûn Sûresi de nazil olmuştur ki inşaallah o Sûrenin nüzul sebebinde ayrıca zikredilecektir.[47]



67. "Onlar Allah'ı gereği gibi değerlendîremediler. Bütün yeryüzü, kıyamet günü O'nun avucundadır; gökler O'nun kudretiyle dürülmüş olacaktır. O, putperestlerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir."



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Ebû Bekr el-Harisî, Ebu'ş-Şeyh el-Hafiz'dan, o İbn Ebî Asım'dan, o İbn Numeyr'den, o Ebû Muviye'den, o A'meş'ten, o Alkame'den, o da Abdullah'tan şu riva­yeti bize haber verdi:

"Ehl-i Kitap'tan bir kişi, Peygamber (s,a.v.)'e geldi ve dedi ki:

"Ey Ebe'I-Kasım, sana da Allah'ın bütün yaratıkları bir parmağında, yeryüzünü bir parmağında, ağaçlan bir parmağında taşıdığı tebliğ edilmiştir." Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) azı dişleri görününceye kadar güldü. Allah Teala bu âyeti indirdi. Bunun manası şudur: "Allah Teala'nın yeryüzünü, içindekileri ve bütün mahlukatı, ağaçları, kudretiyle kabzetmesi, bizden biri­nin birşeyi, parmağıyla tutup kaldırmasından kolaydır. Bu âyet, bizim anlayabilmemiz için, kendi konuşmamız esas alınarak bize hitap edilmiştir. Allah Teala'nın şöyle dediğini görmüyor musun?: "Kıyamet Günü, yer tamamen onun avucu içindedir." Yani Allah yeri kudretiyle kabzeder."[48]

2- Ammâr kanalıyla Rebî'den rivayet edildiğine göre "O'nun kürsüsü gök­leri ve yeri kucaklamış, o kadar geniştir." (Bakara, 2/255) âyeti nazil olduğunda Hz. Peygamber (sa)'in ashabı:

"Ey Allah'ın elçisi, bu Kürsî gökleri ve yeri ku­şatacak kadar geniş. Peki Arş nasıldır?" diye sordular da bunun üzerine Allah Tealâ: "Allah'ı hakkıyla takdir edemediler... O, müşriklerin koşmakta oldukları ortaklardan münezzehtir, çok yücedir." âyetini indirdi.[49]

3- Tirmizî'nin Abdullah ibn Abdurrahman kanalıyla İbn Abbâs'tan rivaye­tinde o şöyle anlatıyor:

Bir Yahudi, Hz. Peygamber (sa)'e uğramıştı. Hz. Peygamber (sa) o Yahudiye:

"Ey yahudi, bize anlatsana." buyurdular. Yahudi:

"Ey Ebu'l-Kasım, nasıl diyorsun? Allah gökleri şunun, yeri şunun, suyu şunun, dağ­ları şunun, diğer yaratıkları da şunun üzerine koyduğunda bu nasıl olur dersin?" dedi. Ravi Ebu Cafer Muhammed ibn's-Salt önce en küçük parmağını, sonra da başparmağa doğru sırayla diğer parmaklarına işaret edip şöyle devam etti: İşte bunun üzerine Allah Tealâ "Allah'ı hakkıyla takdir edemediler..." âyet-i keri­mesini indirdi. [50]

4- İbnu Abbas'tan (r.a.) sahih görerek Tirmizi anlattı. İbmi Abbas (r. a.):

“Bir Yahudi Nebî Aleyhisselâm'a geldi ve:

“Ey Kâsım'ın babası, Allah'ın gökleri bir parmağına, yedi kat yeri bir parmağına, dağları bir parmağına koyduğunu nasıl söylersin?” dedi. Allahü Teâlâ, Zümer: 39/67 âyetini indirdi.

Hadisi şerfıf, Sahih’de enzelellah lafzı olmadan fetelâ lafzı ile zikredilmiştir. [51]

5- Hasan'dan (r.a.) İbnu Ebî Hatim anlattı:

“Yahudiler gecelediler göklerin, yerin ve meleklerin yaratılmasını düşündüler. Düşünmeyi bitirince, ona bir takdir yapmaya kalkıştılar. Allahü Teâlâ, Zümer: 39/67 âyetini indirdi.”[52]

6- Saîd İbni Cübeyr'den (r.a.) rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir:

“Yahudiler Allahü Teâlâ'nın sıfatı hakkında konuştular. Bilmedikleri ve görmedikleri şeyleri söylediler. Allahü Teâlâ, Zümer: 39/67 âyetini indirdi.[53]

7- Rebî İbni Enes'ten İbnu Münzir anlattı:

“Ne zaman, “Allah’ın kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır” âyeti indirildi. Aleyhisselâm'a:

“Ya Rasûlallah kürsî böyle, Arş nasıl?” dediler. Allahü Teâlâ, Zümer: 39/67 âyetini indirdi.”[54]

8- Bu rivayetlere nazaran âyet-i kerimenin Medine-i Münevvere'de nazil ol­muş olması gerekir. Halbuki Sûre mekkîdir ve mekkî bu sûre içinde bu âyet-i kerimenin medenî olduğu rivayetine de rastlamıyoruz. Yani bu âyet-i kerimenin de Mekke-i Mükerreme'de nazil olduğu düşünülürse özellikle yahudi ile ilgili rivayette "âyet-i kerime bunun üzerine nazil oldu." ibaresi yerine bazı rivayet­lerde "Hz. Peygamber bu âyet-i kerimeyi okudu." şeklinde geçmektedir ki buna göre âyet-i kerime Mekke-i Mükerreme'de nazil olmuş, Medine-i Münevvere'de o yahudi gelip de Allah'ı hakkıyla takdir edemediklerini gösteren sözler sarfedince Hz. Peygamber de kendisine daha önceden nazil olmuş bulunan bu âyet-i kerimeyi ona okumuştur. Veya ikinci bir ihtimal olarak bu âyet-i kerimenin biri Mekke'de, diğeri de bu olay üzerine Medine'de olmak üzere iki kere nazil olduğunu söylemek durumunda kalırız.[55]





--------------------------------------------------------------------------------

[1] Kurtubî, age. XV,151. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/758.

[2] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/564.

[3] Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûi,11,93; Alûsî, age. XXIII,235. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/758. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/565. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 12/245. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 12/258.

[4] Beğavî, age. IV,73. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/759.

[5] İsnadı yoktur. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 305. Abdulfettah El-Kâdi, Esbab-ı Nüzul, Fecr Yayınevi: 351.

[6] İsnadı yoktur. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 305; İbnu Ebî Hatim; İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/566. Abdulfettah El-Kâdi, Esbab-ı Nüzul, Fecr Yayınevi: 351.

[7] İsnadı yoktur. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 305. Abdulfettah El-Kâdi, Esbab-ı Nüzul, Fecr Yayınevi: 351.

[8] Kelbî tarikından İbnu Sa'd; İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/566. İbn Ebi Hatim; Abdulfettah El-Kâdi, Esbab-ı Nüzul, Fecr Yayınevi: 351. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 12/258.

[9] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/566. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 12/258.

[10] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/566.

[11] Abdulfettah El-Kâdi, Esbab-ı Nüzul, Fecr Yayınevi: 351-352.

[12] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/759.

[13] Kurtubî, age. XVI,197; Suyûtî, ed-Dumı'l-Mensür fi't-Tefsîri'1-Me'sûr, 1,747.

[14] Bagavî, age IV,74. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/759-760.

[15] Râzî, age. XXVI,254. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/760.

[16] Mürsel hadistir. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 305. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/567. Vahidî, age. s. 260; Taberî, age. XXIII, 132; Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/760. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 12/265.

[17] İbn Kesîr. age. VII.81. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/760.

[18] İsnadı yoktur. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 305.

[19] Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, II,94-95. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/760-761. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/567. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 12/266.

[20] İsnadı yoktur. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 305-306. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/761.

[21] Hakim, Müstedrek: 2/345, Taberi, Tefsir: 12/90, Suyuti, ed-Dürr: 4/3. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 306. Abdulfettah El-Kâdi, Esbab-ı Nüzul, Fecr Yayınevi: 352.

[22] Taberî, age. XI1,9O; Vahidî, age. s. 189, 261. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/761. Hakim, Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 12/277.

[23] Taberî, age. XI1,9O; Vahidî, age. s. 189, 261. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/761.

[24] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 12/277.

[25] Alûsî, age.XXIII, 261. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/762.

[26] Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, 11,95-96; Alûsî, age. XXIV,5. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/762. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/568. Abdulfettah El-Kâdi, Esbab-ı Nüzul, Fecr Yayınevi: 352. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 12/290.

[27] Kurtubî, age. XV,168. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/762. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 12/297.

[28] Kurtubî, age. XV,168. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/762.

[29] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/569. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 12/303.

[30] Kurtubî, age. XV, 173. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/763.

[31] İsnadı yoktur. İbn Cerir: 24/10, Suyuti; ed-Dürr: 5/330. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 306. İbn Merduyeh, Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 12/319.

[32] İsnadı yoktur. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 306-307. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/764-765. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 12/319.

[33] Buhari, Tefsir: 4477, 4761, Edeb: 6001, Hudud: 6811, Diyat: 6861, Tevhid: 7520, Müslim, İman: 141, 142; Ebu Davud, Talak: 2310; Tirmizi, Tefsir: 3182; İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 307. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 12/319.

[34] Buhârî, Tefsîm'l-Kurân, 39/1 Müslim,İman, 193. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/763. Abdulfettah El-Kâdi, Esbab-ı Nüzul, Fecr Yayınevi: 352.

[35] Biz bu konuyu, Furkân Sûresi'nin sonunda zikretmiştik. Suyuti; ed-Dürr: 5/330, Heysemi; Mecmau'z-Zevaid: 7/100. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 307.

[36] Vahidî, age. 236-237. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/763-764.

[37] Buhân, Tefsîru'l-Kur'ân, 25/2; Edeb, 20; Diyât, 1; Müslim, İman, 142; Ahmed ibn Hanbel, Müsned, 1,380,431. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/764.

[38] İbn Kesîr, age. VI,135. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/764.

[39] Munkatı’ hadistir. Nafi, Ömr b. Hattab'dan işitmemiştir. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 307. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/765.

[40] İbn Kesîr, age. VII. 100-101. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/763-765.

[41] Abdulfettah El-Kâdi, Esbab-ı Nüzul, Fecr Yayınevi: 353.

[42] İmam Ahmed, Müsned, V/275, Heysemî', Mecmau'z-Zevâid VII/100. Zeyla'î, "Tahrlcu Ahâdîsi'l-Keşşâf, III/205. "Şirk koşan hariç." cümlesi şirk koşup da tevbe etmemiş olan kişi hariç, şeklinde anlaşılmalıdır, (çev.) Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 12/319.

[43] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 12/319.

[44] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 12/319.

[45] İbn Kesîr, age. VII, 103. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/765-766. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 12/330.

[46] Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, II,98-99. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 12/330.

[47] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/766. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/571.

[48] Munkatı' hadistir. Buhari; Tevhid: 7415, 7451. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 307-308.

[49] Taberî, age. III,7. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/765-766. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/766-767.

[50] Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'ân, Ziimer, 39/4, hadis no: 3240; Ahmed ibn Hanbel, Müsned, 1,324. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/767.

[51] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/572-573. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 12/330.

[52] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/573. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 12/330.

[53] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/573.

[54] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/573. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 12/330.

[55] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/767.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 4 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye