Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: 032 - SECDE SÛRESİ
MesajGönderilme zamanı: 03.01.09, 16:29 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
032 - SECDE SÛRESİ


Secde Sûresi Mekke'de ve Mü'minûn Sûresinden sonra nazil olmuştur.

Ancak bunda da Medenî âyetler olduğunu söyleyenler de vardır. Meselâ İbn Abbâs'tan Kelbî ve Mücâhid'den "Mü'min olan kimse, fâsık kimse gibi midir? Bunlar eşit olmazlar. İman edip sâlih ameller işleyenlere gelince: onlar için, yapmış olduklara yapmakta olduklarına karşılık konmak üzere Me'vâ cen­netleri vardır. Fâsıklık yapanlara gelince; onların sığınağı, varacağı yer de ateş­tir. Oradan çıkmak istedikleri her seferinde geri çevrilirler ve onlara: "Yalanla­yıp durduğunuz ateşin azabını tadın." denir." (âyet: 18-20) âyetleri olmak üzere 3 âyetinin,

Mukâtil de bunlara ilâve olarak "Onların yanları yataklarından uzaklaşır. Korku ve umut ile Rablarına yalvarırlar. Verdiğimiz rızıklardan da infak eder­ler. Yaptıklarına karşılık olarak onlara gözlerin aydın olacağı, nelerin gizlenmiş bulunduğunu kimse bilmez." (âyet: 16-17) âyetlerinin de medenî olduğunu söy­lemişlerdir.[1]

Âyetlerinin adedi, otuzdur. [2]



10. Dediler ki: "Toprağa karışıp yok olduktan sonra mı, biz yeniden yaratı­lacağız? " Evet. onlar Rablarına kavuşmayı inkâr edenlerdir.



Bu âyet-i kerimenin "Toprağa karışıp yok olduktan sonra mı, biz yeniden yaratılacağız9" diyen Übeyy ibn Halef hakkında nazil olduğu söylenir.[3]



11. De ki: "Sizin canınızı almakla görevli ölüm meleği canınızı alacak, son­ra da Rabbınıza döndürüleceksiniz. "



Daha önce (Alu İmrân, 3/185 âyetinin nüzul sebebinde) geçtiği üzere bu âyet-i kerime nazil olunca

"Ey Allah'ın elçisi, Adem oğlunun ölümü ile ilgili bu âyet geldi. Peki cinlerin, kuşların hayvanların ölümünün zikri nerede? Onlar nasıl ölürler?" dediler de

"Her nefis (canlı) ölümü tadıcıdır ve kıyamet günü ecirleriniz size tastamam verilecektir..." (Alu İmrân, 3/185) âyet-i kerimesi nazil oldu.[4]



15. Ayetlerimize ancak kendilerine hatırlatıldığı zaman secdeye kapananlar, büyüklük taslamıyarak Rablerini hamd ile tesbih edenler iman ederler.



Bu âyet-i kerimenin Hz. Peygamber (sa)'e, namaz için kamet getirildiğinde bazı münafıkların Mescid-i Nebevi'den çıkmaları üzerine nazil olduğu söylenir.[5]



16. "Onlar geceleyin yataklanndan kalkarlar, korku ve ümit içinde Rableri'ne dua ederler ve kendilerine verdiğimiz nzıklardan hayra harcarlar."



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Enes ibn Mâlik'ten rivayete göre "Onların yanlan yataklarından uzaklaşır. Korku ve umutla Rablerine yakanrlar..." âyet-i kerimesi "Ateme" denilen na­mazı bekleme hakkında nazil olmuştur.[6]

2- Malik b. Dinar şöyle dedi:

"Enes b. Malik'ten bu âyetin kimin hakkında indiğini sordum. O da dedi ki:

"Bu âyet Rasulullah (s.a.v.)'ın Ashabı'ndan bir grup insan hak­kında indi. Onlar akşam namazından başlayıp, yatsı namazının sonuna kadar namaz kılı­yorlardı. Allah Teala da bu âyeti bunlar hakkında indirdi."[7]

3- Ebû İshak el-Mukrî, Ebu'l-Hasan b. Muhammed ed-Dineverî'den, o Musa b. Muhammed'den, o el-Hüseyn b. Aleveyh'ten, o İsmail b. İsa'dan, o el-Müseyyeb'den, o Sa'd'dan, o Katade'den, o da Enes b. Malik'ten bize şu haberi rivayet ederek dedi ki;

"Bizim de içinde bulunduğumuz Ensar'dan bir topluluk hakkında indi. Biz, akşam na­mazını kılıp, yatsı namazını da Nebî (s.a.v.) ile beraber kılmadıkça evlerimize dönmez­dik."[8]

4- Hasan ve Mücahid dediler ki:

"Bu âyet, geleceğin namaz kılan mücahidieri hakkında indi." Mana da bunun sıhhatine delalet ediyor.[9]

5- Yine Enes ibn Mâlik'ten gelen bir rivayette o, bu âyet-i kerimenin Ateme namazını kılmak üzere bekliyenler hakkında nazil olduğunu söylemiştir.[10]

6- Muaz b. Cebel, Peygamberimiz (s.a.)'in "Onların vücutları yatakların­dan ayrılır." ayeti hakkında: "Bu kulun gecenin başında namaz kılmasıdır." dediğini rivayet etmektedir. [11]

7- Hasan-ı Basrî, Mücahid, İmam Malik ve Evzaî şöyle diyor: Bu ayet ge­celeyin teheccüd namazı kılanlar hakkında inmiştir. [12]

8- Ebû Bekr Muhammed b. Ömerü'l-Haşşab, İbrahim b. Abdillah el-İsfehanî'den, o Muhammed b. İshak es-Sirâc'dan, o Kuteybe b, Said'den, o Cerir'den, o A'meş'ten, o Hakem'den, o Meymun'dan, o İbn Ebî Şebib'den, o da Muaz b. Cebel'den bize şunu haber verdi:

"Biz Tebük Gazvesi'nde Rasululah (s.a.v.) ile beraber idik. Çok şiddetli sı­cak bize isabet etti. Herkes bir yana dağıldı. Bir de baktım ki Rasululah (s,a.v.) benim yakınımda, O'na yaklaştım ve dedim ki:

"Ey Allah'ın Rasulü, bana bir amelden haber ver ki, o beni Cennet'e koysun ve Cehennem'den uzaklaştırsın." Buyurdu ki:

"Çok büyük bir şeyden sordun. O, Allah'ın kendisine kolaylaştırdığı kimse için kolaydır. Allah'a ibadet edersin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmazsın. Farz namazlarını kılarsın, yine farz olan ze­kâtlarını verirsin, Ramazan orucunu tutarsın. Eğer istersen sana bütün hayır kapılarını da haber vereyim." Ben de:

"Evet ey Allah'ın Rasulü" dedim. Buyurdu ki:

"Oruç bir kal­kandır. Sadaka günahlan örter. Gece yansı kişinin namaza kalkması, Allah'ın vechini aramasıdır."

Muaz sonra şöyle dedi: "Rasulullah (s.a.v.) bunları bitirdikten sonra bu âyeti okudu." [13]

9- Peygamberimiz (s.a.) sonra şöyle buyurdu:

“Sana işin başını, direğini ve en yüce noktasını haber vereyim mi?”

“Evet ey Allah'ın Rasulü!” dedim. Efendimiz:

“İşin başı İslâm'dır. Direği namazdır. En yüce noktası ise cihaddır.” de­di. Sonra da:

“Sana bütün bunların hepsine nasıl sahip olacağını söyleyeyim mi?” dedi. Ben de:

“Evet ey Allah'ın Rasulü!” dedim. Efendimiz eliyle dilini tuttu ve:

“Dilini tut.” buyurdu. Ben:

“Ey Allah'ın Rasulü! Biz konuştuklarımızdan dolayı da hesaba çekile­cek miyiz?” dedim. Efendimiz:

“Ey Muaz! Annen seni kaybetsin. İnsanlar cehenneme yüzüstü -veya bir başka rivayete göre: göğüsleri üstü- dillerinin işlediği kusurlardan baş­ka bir şey sebebiyle mi düşüyorlar sanıyorsun?”[14]

10- Bezzâr’ın Bilâl'den rivayetine göre o şöyle demiştir:

“Biz mescidde oturuyorduk. Rasûlullah'ın ashabından bazı insanlar, akşamdan sonra yatsıya kadar namaz kılıyorlardi. Secde: 32/16 âyeti indirildi. “[15]

Suyuti der ki: “Bunun isnadında Abdullah Ibni Şebîb vardır. O, zayıftır.”[16]



18. "İnanan kimse yoldan çıkmış kimseye benzer mi? Bunlar bir olamazlar."



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Bu âyet Ali b, Ebî Talib ve Velid b. Ukbe hakkında nazil olmuştur.[17]

2- Ebû Bekr Ahmed b. Muhammed el-İsfehanî, Abdullah b. Muhammed el-Hafız'dan, o İshak b. Benan el-Enmatî'den, o Habeş b. Mübeşşir el-Fakih'ten, o Ubeydullah b. Musa'dan, o İbn Ebî Leyla'dan, o Hakem'den, o Said b. Cübeyr'den, o da İbn Abbas'tan bize şunu rivayet etti:

"Velid b. Ukbe b. Ebî Muayt, Ali b. Ebî Talib'e dedi ki:

"Ben yaşça senden daha güçlüyüm ve daha cesurum. Lisanen daha fasih ve rahatım. Asker veya atlı asker cihetinden daha seçkin kişilere sahibim." Bunun üzerine Ali ona dedi ki:

"Sus. Sen ancak fasıksın." Bunun üzerine bu âyet indi. Yani bu âyetle mü'min olarak Ali, fasık olarak da Velid b. Ukbe kasdedildi."[18]

3- Bunun benzerini İbnu Cerîr Atâ İbni Yesâr'dan anlattı. [19]

4- Bunun benzerini, İbnu Abbas'tan (r.a.) Ebu Salih, ondan Kelbî tarikından Tarih’inde Hatîb ve İbnu Adiy anlattı.[20]

5- İbnu Abbas'tan (r.a.) Amr İbni Dînâr, ondan İbnu Lühey’a tarikından İbnu Asâkir ve Hatîb anlattı. İbnu Abbas (r.a.) şöyle dedi:

“Bu âyet, Ali İbni Ebî Talip ve Ukbe İbni Ebî Muayt hakkında indirildi. Bu onların arasında olan şey sebebi ile indirildi.” Keza bu rivâyette de Ukbe İbni Velîd denildi, Velîd denilmedi.. [21]

6- Atâ ibn Yesâr'dan gelen bir rivayette de âyet-i kerimenin Medine-i Mü­nevvere'de bu olay üzerine nazil olduğu ayrıntısına yer verilmiştir.[22]

7- Keşşaf’tan naklen Alûsî'nin tefsirinde bu olay biraz daha ayrıntılı olarak yer almaktadır. Şöyle ki:

Bedr Gazvesi günü Hz. Ali ile el-Velîd ibn Ukbe ara­sında bir tartışma çıktı da el-Velîd:

"Sus, sen henüz bir çocuksun. Ben senden daha genç, senden daha güçlü, dili senden daha geniş, mızrağı senden daha kes­kin, kalbi senden daha cesur ve orduda boşlukları senden daha iyi dolduran biri­siyim, dedi. Hz. Ali de:

"Sus, sen bir fâsıksın." diye cevap verdi de bunun üze­rine bu âyet-i kerime nazil oldu.[23]

8- Buna göre âyet-i kerimenin Medenî olması gerekir ki Sûrenin başında buna işaret edilmişti. Anck el-Velîd ile Hz. Ali arasında Bedr'de böyle bir münakaşa­nın meydana geldiği hususunda bir takım tereddütler de dile getirilmiştir. Mese­lâ Celâleddin es-Suyûtî, Şeyh Veliyyu'd-Dîn'den naklen el-Velîd'in Bedr'de henüz küçük bir çocuk olduğunu söyler. Alûsî de belki henüz doğmamış oldu­ğunu nakleder. Ebu Davud'un Sünen'inde el-Velîd ibn Ukbe ibn Ebî Muayt'tan gelen bir rivayette Mekke'nin fethi günü Mekkelilerin Hz. Peygamber (sa)'e çocuklarını (onlara dua etmesi için) getirdikleri, Efendimiz'in de çocukların başlarını sıvazhyarak onlara dua ettiğini, kendisinin de o gün getirilen çocuklar arasında olduğunu ve başına koku sürülmüş olduğu için Hz. Peygamber (sa)'in onun başını sıvazlamadığını anlatılır.[24]

Velîd, eğer Mekke'nin fethinde bir çocuk ise Bedr'e katılması ve Hz. Ali ile böyle bir tar­tışmaya girmesi uzaktır. Ancak Ebu Davud'daki bu rivayetin Ravilerinden olan Ebu Musa el-Hemedânî meçhul olmakla rivayet hakkında konuşulmuştur. Ayrıca Velîd'in Bedr'de yetişkin bir genç olması neticesini çıkarabiileceğimiz başka rivayetler de vardır. Bu cümleden olarak ez-Zübeyr ve başka Siyer âlimlerinin zikrettiklerine göre Ukbe ibn Ebî Muayt'ın kızı Ümmü Gülsüm. Hz. Peygamber (sa) ile Mekke müşrikleri arasında Hudeybiye'de varılan antlaşma ile sağlanan barış döneminde Medine-i Münevvere'ye hicret etmek üzere çıktığında kardeş­leri Velîd ve İmâra onu geri çevirmek üzere peşine düşmüşlerdi ki Velîd'in, kızkardeşini geri çevirmek üzere peşine düşmesi için yetişkin veya genç olması gerekir. Ekseri rivayetler bu yönde olduğuna göre Alfisî’nin de belirttiği gibi Hz. Ali ile el-Velîd ibn Ukbe arasında Bedr'de veya daha sonra başka bir yerde böy­le bir tartışmanın çıkmış olması uzak değildir ve buna göre âyet i kerime Medi­ne-i Münevvere'de nazil olmuştur.[25]

Bu Ukbe'nin daha sonra Mustalik oğullan'nın zekâtını toplamak üzere Hz. Pey­gamber tarafından görevlendirilmesi, bu görev sırasında meydana gelen olaylar ve Kur'ân'da kendisinden "Fâsık" olarak bahsedilmesi de Hz. Ali'nin ona ''sus sen bir fâsıksın." demesinin haklılığını akla getirmektedir. Ki bununla ilgili ri­vayetler inşaallah ilerde Hucurât Sûresinin 6. âyetinin nüzul sebebinde gelecek­tir.[26]



28. Ve derler ki: "Eğer doğru söylüyorsanız bu fetih ne zamandır? "

29. De ki: "Fetih günü o kâfirlere imanları fayda vermiyecek ve onlara bakılmıyacak.

30. Bırak onları ve bekle: Zaten onlar da beklemektedirler.



İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in Katâde'den rivayetlerine göre sahabe-i ki­ram, müşriklere:

"Nasıl olsa bir gün gelecek, ki o gün yakındır, biz rahata erip sizden intikamımızı alacağız." demişler, müşrikler de onlarla alay ederek: "Ne zaman bu fetih?!" demişler ve bunun üzerine bu âyet-i kerimeler nazil olmuş.[27]







--------------------------------------------------------------------------------

[1] Kurtubî. age. XIV,57; Alûsî, age. XXI. 115. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/705.

[2] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/521.

[3] Alûsî, agc.XXI. 124. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/705.

[4] İbnu'l-Cevzî, Zâdu'l-Mesîr, 1,517. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/705.

[5] Taberî, age. XXI,63. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/706.

[6] Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'ân, Secde, 32/1, hadis no: 3196. Tirmizi bu hadis için sahih dedi. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/ 706. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/521-522. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 11/212.

[7] İsnadı yoktur. ed-Dürr: 5/175. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 290. Vahidî, age. s. 247; Alûsî, age. XXI,131. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/ 706.

[8] Müseyyeb ile Sa'd'ın nisbeleri yoktur. Sözün gelişinden anlaşıldığına göre, Enes ve kavmi akşam namazını mescidde Rasulullah (s.a.v.) ile kılarlarmış. Mescid denilince de akla Medine'deki mescid gelmektedir. Bu husustaki bir başka delil de şu:

Enes şöyle diyor:

"Ben, on yaşlarında iken Medine'de Nebi'ye takdim olundum. Bu ayet de Mekki bir ayettir. Aylar veya seneler sonra olacak hadise için önceden nasıl ayet inmiş olabilir? Allah daha iyi bilir. (Tahkik edenin notu.) İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 290. Vahidî, age. s. 247. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/706.

[9] Mürsel hadistir. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 290.

[10] Taberî. age. XXI,63-64. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/706.

[11] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 11/212.

[12] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 11/212.

[13] İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 290-291. Vahidî, age. s. 247-248. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/706-707. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 11/213.

[14] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 11/213.

[15] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/521. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/707.

[16] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/521. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/707. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 11/212.

[17] İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 291.

[18] İsnadı zayıftır. ed-Dürr: 5/177. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 291; Sâvî Haşiyesi, 3/265; Kurtubî, 14/105; Zâdu'l-Mesîr, 6/340; Muhammed Ali Es Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 5/48. îbnu Asâkir; İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/522. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 11/218.

[19] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/522.

[20] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/523.

[21] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/523.

[22] Taben, age. XXI,68. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/707.

[23] Zemahşerî, el-Keşşâf, 111,245-246; Alûsî, age. XXI,135-136. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/707.

[24] Ebu Davud, Tereccûl, 8, hadis no: 4181. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/707.

[25] Geniş bilgi için bak: Alûsi. Rûhıı'l-Maânî. XXI. 136. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/707-708.

[26] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/708.

[27] Alûsî, age. XXI, 140. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/708. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/523. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 11/227.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye