Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: 028 - KASAS SÛRESİ
MesajGönderilme zamanı: 03.01.09, 16:26 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
028 - KASAS SÛRESİ


Hasen, Atâ, Tavus ve İkrime'den rivayete göre Sûre mekkîdir, Mekke'de nazil olmuştur. İçinde Medine'de nazil olan âyetler de vardır. Mukatil der ki:

"O kendilerine bundan önce kitab verdiklerimiz de buna inanırlar."

"Onlara Kur'ân okunduğu zaman derler ki: "Ona inandık. Doğrusu o, Rabbımızdan gelen gerçektir. Şüphesiz ki biz, daha önceden müslüman olmuş kimseleriz."

İşte onlara sabrettiklerinden ötürü ecirleri iki defa verilir. Onlar, kötülüğü iyilikle savarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan da infak ederler."

"Ve boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz sizedir. Selâm olsun, biz cahilleri aramayız." derler." âyet: (52-55) âyetleri medenîdir, bu âyet-i kerimeler ve Hadîd Sûresinin son âyetleri Hz. Peygamber (sa)'e gelip de Uhud vak'asını gören Necâşî'nin ashabı hakkında nazil olmuştur.

İbn Abbâs'tan gelen başka bir rivayette de bu âyet-i kerimelerin Hz. Peygamber (sa) Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'ye hicret etmek üzere Mekke'den çıktığında Cuhfe nam mahalde nazil olduğu söylenmiştir.

Medâinî'nin kendi isnadıyla Yahya ibn Sellâm'dan rivayetinde ise Cuhfe'de inen âyetler bunlar değildir. Hicret esnasında ve orada inen âyet bu Sûre'nin 85. âyetidir. Şöyle ki: Allah'ın Rasûlü (sa), Medine-i Münevvere'ye hicret etmek üzere Mekke'den ayrılıp da Cuhfe'ya ulaştığında Cibril geldi ve:

"Ey Muhammed, doğduğun yer olan memleketin Mekke'yi özledin mi?" diye sordu. Efendimiz (sa)'in

"Evet" cevabı üzerine de:

"Kur'ân'ı sana farz kılan Allah, elbette seni, döneceğin yere döndürecektir...." (âyet: 85) âyet-i kerimesini O'na okudu.[1]

Diğer bazıları da sadece "Kur'ân'ı sana farz kılan Allah elbette seni döneceğin yere döndürecektir. De ki: "Benim Rabbım, Kimin hidayeti getirdiğini, kimin apaçık bir sapıklıkta bulunduğunu en iyi bilendir" (âyet: 85) âyetinin medenî olduğunu söylemişlerdir.[2]

Nüzul sırası itibariyle Neml Sûresinden sonra inmiştir.[3]

Âyetlerinin adedi, seksen sekizdir. [4]



48. Ama onlara katımızdan O Hak gelince: "Musa 'ya verilenler gibi ona da verilmeli değil miydi? " derler. Daha önce Musa'ya verileni de inkâr etmemişler miydi? "Biribirine destek olan iki büyücü." demişlerdi ve "Biz, hepsini inkâr edenleriz." demişlerdi.



Kelbî der ki: Mekke müşrikleri Hz. Muhammed ve getirdiği din hakkında bilgi toplamak üzere) bir grubu Medine yahudilerine göndermişlerdi. Yahudiler, bu kendilerine gelen hey'ete:

"Evet, biz onu nitelikleriyle belirtilmiş olarak kitabımız Tevrat'ta bulmaktayız." demişler ve hey'et Mekke-i Mükerreme'ye dönüp gelmiş, yahudilerden duyduklarını Mekke müşriklerine haber vermişlerdi. Onlar da iman edecek yerde:

"Meğer Musa da Muhammed gibi bir büyücü imiş." diyerek küfür ve azgınlıklarına devam etmişler ve işte bunun üzerine

"Daha önce Musa'ya verileni de inkâr etmemişler miydi? "Biribirine destek olan iki büyücü." demişlerdi..." âyet-i kerimesi nazil olmuştur.[5]



51. Andolsun ki Biz, onlar için sözü birbirine bitiştirdik. Umulur ki onlar tezekkür eder, düşünürler.



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Taberânî ve İbnu Cerîr’in Rifâa el-Kurazî'den rivayetinde o şöyle diyor:

Bu âyet-i kerime on kişi hakkında nazil oldu ki ben onlardanım."[6]

2- Bu sözü Atıyye el-Kurazî'nin söylediği de rivayet edilmiştir.[7]

3- Bu Rifâa el-Kurazî, Rifâa ibn Karaza el-Kurazî'dir. İbn Mende onun, Safiyye bint Huyey'in dayısı Rifaa ibn Simvâl (Semev'el veya Şemûyel) olduğunu söyler ki daha sonra Abdurrahman ibn Cübeyr'in evlenmiş olduğu Vehb kızı Temîme'yi boşayan işte bu Rifâa'dır. İbnu'l-Esîr de böyle söylemiştir.[8]

4- îbnu Cerîr’in Ali İbni Rufâa'dan rivayetine göre şöyle demiştir:

“Ehli Kitaptan on kişilik bir grup Rasûlullah'a çıktı. Onlardan biri Rufâa, yani babasıdır. Onlar îman ettiler ve îman ettiklerinden dolayı eziyet olundular. Kasas: 28/51 âyeti indirildi.”[9]

5- Katâde'den (r.a.) rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir:

“Biz: “Bu âyet, ehli kitaptan bazı insanlar hakkında indirildi. Onlar, Rasûlullah gönderilinceye kadar, hak üzere idiler ve Muhammed Aleyhisselâm gönderilince ona îman ettiler. Osman ve Abdullah İbni Selâm onlardandır.” diye söylerdik.[10]



52. Kendilerine daha önceden kitab verdiklerimiz de buna inanırlar.

53. Onlara Kur'ân okunduğu zaman derler ki: "Ona inandık. Doğrusu o, Rabbımızdan gelen gerçektir. Şüphesiz biz, daha önceden de müslüman olmuş kimseleriz."

54. İşte onlara sabrettiklerinden dolayı mükâfatları iki kere verilir. Kötülüğü iyilikle savarlar onlar. Ve kendilerine verdiğimiz rızıktan da infak ederler.

55. Ve boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler. "Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz sizedir. Selâm size, biz cahilleri aramayız (istemeyiz)." derler.



Ayetlerin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

l- a- Daha önce (Maide, 5/82 âyetinin nüzul sebebinde) geçtiği üzere Beyhakî'nin İbn İshak'tan naklen rivayetine göre Hz. Peygamber (sa) Mekke-i Mükerreme'de iken onun peygamber olarak gönderildiği haberini Habeşistan'a giden müslümanlardan öğrenen 20 kadar hristiyan Mekke-i Mükerreme'ye gelirler. Hz. Peygamber (sa)'i Ka'be'nin yanında bularak onunla konuşurlar. Mekke müşrikleri de kendi meclislerinden onların gelişlerini ve konuşmalarını izlemektedir. Rasûlullah (sa)'a sorulan bitince Allah'ın Rasûlü (sa) onları İslâm'a davet eder ve onlara Kur'ân okur. Kur'ân'ı işitince gözleri dolar, Onun, kitablannda verilen vasıfta olduğunu anlar, Hz. Peygamber (sa)'in davetine icabetle iman ve onu tasdik ederler. [11]

b- Bu hadise Urve ibnu'z-Zubeyr'den de rivayet edilmiş olup bu rivayette bu 20 kişinin Necâşî tarafından gönderildiği ayrıntısına da yer verilmektedir.[12]

c- Bu grup Hz. Peygamber (sa)'in yanından ayrılır ayrılmaz Ebu Cehl'in de aralarında bulunduğu bir grup Kureyşli müşrik yollarını keser ve onlara:

"Ne kadar nasipsiz bir toplulukmuşsunuz! Arkanızda bıraktıklarınız sizi, kendilerine bu adam hakkında haber derleyip götürmeniz için gönderdiler. Halbuki siz, onun yanına oturur oturmaz, onun söylediklerine kanıp hemen dinizi terkettiniz ve onu tasdik ettiniz. Sizden daha aptal bir topluluk görmedik." dediler, onlar ise:

"Cahillikte sizin seviyenize inecek değiliz. Sizin işiniz size, bizim işimiz bize. Kendimizi bu hayırdan mahrum etmiyeceğiz." diye cevap verdiler.

Bu topluluğun Necran Hristiyanlarından olduğu söylenir. İşte bunlar hakkında "Peygamber'e indirileni işittiklerinde, hakkı tanıdıklarından dolayı gözleri yaşla dolup taşar da derler ki: "Rabbımız, biz iman ettik, bizi de şâhidlerle birlikte yaz. Hem Rabbımızın bizi sâlihler topluluğu ile beraber bulundurmasını umarken niçin Allah'a ve bize gelen hakikate iman etmeyelim" (Mâide, 5/83-84) âyetleri yanında bu âyet-i kerimelerin de indiği söylenir.[13]

d- Mukatil, hepsi de hristiyan olan bu hey'etin 40 kişiden oluştuğunu, Ca'fer ibn Ebî Tâlib ile birlikte Hz. Peygamber (sa)'e geldiklerini ve "Ashab-ı Sefine" olarak da anıldıklarını söyler. [14]

e- Katâde'den gelen başka bir rivayette bu kırk kişiden 32'si Habeşistan'dan, kalan sekizi de Şam'dan gelmiştir. Şam'dan gelenler: "Bahîrâ, Ebrehe, Eşref, Amir, Eymen, İdrîs, Nâfi' ve Temîm'dirler.[15]

f- Bu gelenlerin sadece İbn Selâm, Temîm ed-Dârî, el-Cârûd el-Abdî ve Selman el-Fârisî oldukları da söylenmiştir.[16]

g- Said b. Cübeyr diyor ki:

“Bu ayet Necaşî'nin Peygamberimiz'e (s.a.) gön­derdiği yetmiş rahip hakkında nazil olmuştur. Bunlar Peygamberimiz'e (s.a.) geldikleri zaman Peygamberimiz (s.a.) kendilerine Yasin suresini sonuna ka­dar okumuştu. Onlar da ağlamaya başlamışlar ve müslüman olmuşlardı.”[17]

h- Saîd ibn Cübeyr'in İbn Abbâs'tan rivayetinde Necâşî'nin ashabından kırk kişinin Hz. Peygamber (sa) Uhud Gazvesine çıkmak üzereyken geldikleri, müslümanlarla birlikte Uhud'a çıktıkları ve bu âyet-i kerimenin işte onlar hakkında nazil olduğu ayrıntılarına da yer verilmektedir.[18]

2- İbn Cüreyc kanalıyla Ali ibn Rifâa'dan rivayette o şöyle demiştir:

İçlerinde Ebu Rifâa'nın (babasını kastediyor) da bulunduğu ehl-i kitabdan (bir rivayette yahudilerden) on kişi çıkıp Hz. Peygamber (sa)'e gelmiş ve iman etmişlerdi. Bunlar, imanlarından dolayı eziyete uğradılar da bunun üzerine "Kendilerine daha önceden kitab verdiklerimiz de buna inanırlar." âyet-i kerimesi nazil oldu.[19]

3- Katâde der ki: Hz. Muhammed (sa)'in peygamber olarak gönderilmesinden önce hak bir şeriat üzere olup O peygamber olarak gönderilince de O'nun getirdiği hak dini kabul eden ehl-i kitabdan bir kısım insanlar hakkında nazil olmuştur. Selman, Abdullah ibn Selâm onlardandır.[20]

4- Ebu Hayyân, bu sayılanların bir temsilden ibaret olduğunu maksadın bunlar ve bunlar gibi kitab ehlinden iman edenler olduğunu söyleyerek rivayetler arasında ihtilâfı kendince gidermiştir[21] ki en doğrusunu Allah bilir.[22]

5- Durum ne olursa olsun, Kur'an'da lafzın umumî oluşuna itibar edilir, se­bebin hususî oluşuna itibar edilmez. [23]



56- Elbette sen, sevdiğine hidâyeti ulaştıramazsın ve fakat Allah dilediğine hidâyet eder ve O, hidâyete ermiş olanları da en iyi bilendir.



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Ebû Abdilah Muhammed b. Abdillah eş-Şirazî, Muhammed b. Abdillah b. Muhammed b. Hamreveyh'ten, o Ali b. Muhammed el-Huzaî'den, o Ebu'l-Yeman el-Hakem b. Nafi'den, o Şuayb'dan, o Zührî'den, o Said b. el-Müseyyeb'den, o da babasın­dan bize şöyle haber verdi:

"Ebû Talib'in vefatı yaklaşınca, Rasulullah (s.a.v.) yanına geldi ve onun yanında Ebû Cehil ile Abdullah b. Ebî Umeyye'yi buldu. Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki:

"Ey am­cam “Lailahe illallah” kelimesini söyle ki, Allah Teala indinde senin için o kelimeyi delil getireyim." Bunun üzerine Ebû Cehil dedi ki:

"Ya Eba Talib, sen Abdu'l-Muttalib'in dininden döner misin?" Rasuluilah (s.a.v.) ise, devamlı ona

“Lailahe illallah” kelime­sini tekrar edip duruyordu. Nihayet Ebû Talib'in söylediği söz şu oldu:

"Ben, Abdu'l-Muttalib'in dini üzereyim" dedi ve “Lailahe illallah” demekten imtina etti. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Vallahi ben men olunmadığım müddetçe senin için istiğfarda bulunacağım." Allah Teala da şu âyeti indirdi:

"Cehennemlik ol­dukları anlaşıldıktan sonra, akraba bile olsalar, puta tapanlar için mağfi­ret dilemek Peygamber'e ve müminlere yaraşmaz." (Tevbe: 9/113)

Şu âyet de Ebû Talib hakkında indi:

"Şüphesiz sen sevdiğini hidâyete er­diremezsin. Fakat Allah dilediğini hidâyete erdirir." (Kasas: 28/56). [24]

Bu hadisi Buharı, Ebû Yeman'dan, Müslim ise Hermele'den, o İbn Vehb'den, o da Yunus'tan, bu son iki ravi de Zührî'den rivayet etmişlerdir.[25]

2- el-Ustaz Ebû İshak Ahmed b. Muhammed b. İbrahim, el-Hasan b. Muhammed b. Ali eş-Şeybanî'den, o Ahmed b. Muhammed b. el-Hasan el-Hafız'dan, o Ebû Abdirrahman b. Bişr'den, o Yahya b. Said (Yezid b. Keysan'dan rivâyeten)'den, o Ebû Hazim'den, o da Ebû Hureyre'den rivayet ederek şöyle dedi:

"Rasuluilah (s.a.v.) amca­sına dedi ki:

“Lailahe illallah” de ki Kıyamet Günü onunla sana şehadet edeyim." Ebû Talib şöyle dedi;

"Ölüm korkusu beni bu işe sevketti diyerek, Kureyş'in beni kına­ması olmasaydı, bu sözle senin gözünü aydın ederdim." Bunun üzerine Allah Teala bu âyeti indirdi."[26]

Müslim bu hadisi, Muhammed b. Hakem'den, o da Yahya b. Said'den, o Ebû Osman el-Hirî'den, o Ebû Hasan b, Mıksem'den, o da Ebû İshak ez-Zeccac'dan işittiğine göre müfessirler bu âyetin Ebû Talib hakkında indiği hususunda görüş birliğindedirler.[27]

3- Müs­lim, Abd b. Humeyd, Tirmizî ve Beyhakî'nin Delâl kitabında Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet edilen bir hadis-i şerifinde Peygamberimiz (s.a.) amcası Ebu Talib'e:

"Lâ ilahe illallah" de, kıyamet gününde senin lehine şahitlik edeyim.” dedi. Ebu Talib:

“Kureyş kadınları beni ayıplayıp da İslâm'ı kabul etmesine Muhammed sebep oldu diyecek olmasalardı bu sözü söyleyip senin gözünü aydın kılar, memnun ederdim.” dedi.

Bunun üzerine Cenab-ı Hak: "Şüphesiz sen sevdiğini hidayete erdire­mezsin. Fakat Allah dilediğini hidayete erdirir." ayetini indirdi.[28]

4- Saîd îbni Râfî'den ceyyid senetle Dimaşk Tarih’inde îbnu Asâkir ve Nesâî anlattı. Saîd İbni Râfî' dedi ki:

“Ben İbni Ömer’e, Kasas: 28/56 âyetinden bu âyet, Ebu Cehil ve Ebu Talib hakkında mı indi?”, diye sordum. İbnu Ömer (r.a.):

“Evet onlar hakkında indi.” dedi. [29]



57. "Seninle beraber doğru yolda gidersek, yurdumuzdan ediliriz" dediler. Onları katımızdan bir nzık olarak her şeyin ürününün toplan­dığı güvenli ve kutlu bir yere yerleştirmedik mî? Ama çoğu bilmezler."



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Bu âyet el-Haris b. Osman (b. Nevfel) b. Abid Menaf hakkında inmiştir. O, Nebi (s.a.v.)'ye şöyle diyordu:

"Biz senin söylediğinin hak olduğunu biliyoruz. Yalnız şu var ki eğer sana tabi olursak Araplar bizi topraklarımızdan söker atarlar. Bizim aleyhimize bir araya gelmeleri korkusu, bizi sana uymaktan alıkoyuyor. Bizim onlara gücümüz de yetmez." Bunun üzerine bu âyet indi.[30]

2- İbnu'l-Cevzî bu olayı Mukatil'den rivayetle zikreder.[31]

3- İbnu Abbas'tan (r.a.) Avfî tarikından İbnu Cerîr anlattı:

“Kureyş’ten bazı insanlar Nebî Aleyhisselâm'a:

“Eğer biz sana tabî olursak insanlar bize azab ederler, yerimizden, yurdumuzdan oluruz.” dediler. Bundan dolayı âyet indirildi.”[32]

Bu rivayet âyet-i kerimede geçen "Dediler ki..." kavline daha uygundur.[33]

4- Haris b. Osman'ın ifadesi -Beyzavî'nin ifadesine göre- şöyle idi: Biz se­nin hak üzerinde olduğunu gayet iyi biliyoruz. Ancak biz sana tabi olup di­ğer Araplara karşı olursak -sayımız az olduğu için- yerimizden, yurdumuz­dan mahrum olmaktan korkuyoruz.

Bunun üzerine Cenab-ı Hakk'm şu ayeti nazil oldu: "İman etmeyenler: Eğer biz seninle beraber doğru yola uyarsak yerimizden yurdumuzdan olu­ruz, dediler." (Kasas, 28/57).[34]

5- Nesâî’nin İbnu Abbas'tan (r.a.) rivayet ettiğine göre o şöyle demiştir:

“Böyle söyleyen, Haris îbni Âmir İbni Nevfel idi.”[35]

İkisi de aynı kişidir.[36]



61. "Vadettiğimiz güzel bir nimete kavuşan kimse; dünya haya­tında kendisine bir geçimlik verdiğimiz, sonra kıyamet günü azap için getirilen kimse gibi midir?"



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Ebû Bekr el-Harisî, Ebu'ş-Şeyh el-Hafiz'dan, o Muhammed b. Süleyman'dan, o Abdullah b. Hazim el-Eylî'den, o Bedel b. el-Muhabber'den, o Şu'be'den, o Ebân'dan, o da Mücahid'den bize şunu haber verdi:

"Bu âyet Ali, Hamza ve Ebû Cehil hakkında in­miştir."[37]

2- Süddî dedi ki:

"Bu âyet, Ammar ve Velid b. Muğire hakkında inmiştir."[38]

3- Mücâhid dedi ki:

"Bu âyet Nebi (s.a.v.) ile Ebû Cehil hakkında inmiştir."[39]

4. Muhammed ibn Ka'b el-Kurazî'den rivayete göre ise Hz. Hamza, Hz. Ali, Ebu Cehl ve Umara ibnu'l-Velîd haklarında nazil olmuştur.[40]



68. Rabbın dilediğini yaratır ve seçer. Onlar için seçim hakkı yoktur. Allah, onların koştukları ortaklardan münezzeh ve yücedir.



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

l. Mukatil'den rivayete göre bu âyet-i kerime de "Keşke bu Kur'ân iki kasabadan büyük bir adama inseydi." diyen el-Velîd ibnu'l-Muğîra hakkında nazil olan âyetlerdendir.[41]

2. "Muhammed'e gelen elçi Cebrail'den başka bir melek olsaydı O'nun söylediklerine iman ederdik." diyen Yahudiler hakkında indiği de söylenir.[42]



85. Kur'ân'ı sana farz kılan Allah, elbette seni, döneceğin yere döndürecektir. De ki: "Kimin hidayeti getirdiğini, kimin de apaçık bir sapıklıkta olduğunu Rabbım en iyi bilendir. "



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Sûrenin başında zikrettiğimiz gibi İbn Ebî Hâtim'in Dahhâk'ten rivayetinde o şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sa) Medine-i Münevvere'ye hicret etmek üzere Mekke-i Mükerreme'den çıkıp Cuhfe'ye ulaştığında Mekke'yi arzuladı, özledi de bunun üzerine Allah Tealâ kendisine: "Kur'ân'ı sana farz kılan Allah, elbette seni, döneceğin yere döndürecektir." âyet-i kerimesini indirdi.[43]

2- Bu konudaki Mukatil rivayeti biraz daha ayrıntılı olup o şöyle anlatır: Rasûl-i Ekrem (Sevr) mağarasından çıktıktan sonra bir süre Mekke-Medine yolu dışında araziden yürüdü. Kureyş'in yolu kesmiş olabileceğini, veya yoldan giderse takip edileceğini düşünerek böyle yapmıştı. Cuhfe dolaylarında artık emniyette olduğunu düşünerek yola döndü ve Mekke yolu olduğunu anlayınca Mekke-i Mükerreme, orada doğduğu ev, babasının doğduğu ev gözlerinin önüne geldi ve Mekke'yi özledi. O anda Cibrîl geldi ve:

"Ey Muhammed, Beldeni, doğduğun yeri mi özledin?" dedi. Hz. Peygamber (sa)'in:

"Evet." demesi üzerine Cibrîl şöyle dedi: Allah Tealâ:

"Kur'ân'ı sana farz kılan Allah, elbette seni, döneceğin yere döndürecektir." buyuruyor." Dedi.[44]

3- Razî diyor ki: Bu mana daha yakındır. Çünkü "meâd" kelimesinden an­laşıldığına göre Efendimiz (s.a.) orada idi, oradan ayrıldı ve tekrar oraya dönüş gerçekleşti. Bu da sadece Mekke'ye yakışmaktadır. Her ne kadar diğer vecihler de ihtimal dahilinde olsa da bu daha yakındır.[45]

4- İbn Abbâs ise bu âyet-i kerimenin Cuhfe'de nazil olduğunu söyledikten sonra: "Bu âyet-i kerime ne mekkîdir, ne medenîdir." Demiştir.[46]



88.... O 'nun vechi dışında her şey helak olacaktır...



"Her nefis ölümü tadıcıdır." (Alu İmrân, 3/185 veya Enbiyâ, 21/35 veya Ankebût, 29/57) âyet-i kerimesi nazil olunca O'na:

"Ey Allah'ın elçisi melekler ne olacak, onlar da ölümü tadacaklar mı?" diye soruldu da bu: "O'nun vechi dışında her şey helak olucudur." âyet-i kerimesi nazil oldu.[47]











--------------------------------------------------------------------------------

[1] Alûsî, age. XX,41. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/679.

[2] Râzî, age. XXIV, 224. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/679.

[3] Alûsî, age. XIX,154. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/679.

[4] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/504.

[5] Râzî, age. XXIV,260-261. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/680.

[6] İbnu'l-Esîr, Üsdü'l-Ğâbe, 11,228. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/680. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/504.

[7] Taberî, age. XX,56. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/680.

[8] İbn Kesîr, Tefsîru'1-Kur'âni'l-Azîm, VI, 253; İbnu'l-Esîr, Üsdü'l-Ğâbe, 11,228. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/680.

[9] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/504

[10] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/504.

[11] Kurtubî, age. XIII, 196. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/681.

[12] Kurtubî, age. XIII, 196. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/681.

[13] Kurtubî, age, VI, 165-166; XIII, 196; İbn Kesir, age. VI.255. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/681.

[14] Râzî, age. XXIV,262. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/681.

[15] Kurtubî, age. XIII,196. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/681.

[16] Alûsî, age. XX,94. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/681.

[17] İbni Kesir, III/392. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/414. İbn Kesir, age. VI,254. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/682.

[18] İbnu'l-Cevzî, age. VI,229. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/682.

[19] Taberî, age. XX,56; Alûsî, age. XX,94. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/682. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/414.

[20] Râzî, age. XXIV,262. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/682. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/414.

[21] Alûsî, age. XX,94; Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/682.

[22] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/682.

[23] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/414.

[24] Buhari; Cenaiz: 1360, Menakıbu'l-Ensar: 3884, Tefsir: 28/1 (4675, 4772), Müslim: 39/24 s. 54, Nesai; Mücteba: 4/90, Tefsir: 250, İbn Cerir: 11/30, Ahmed; Müsned: 5/433, Suyuti; ed-Dürr: 3/282.

[25] İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 281.

[26] Müslim; İman: 41-42/25, Tirmizi; Tefsir: 3/88, Ahmed; Müsned: 2/434, Suyuti; ed-Dürr: 5/133; Zâdul-mesîr, 6/231; Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 4/436.

[27] İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 281-282. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/505-506.

[28] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/421.

[29] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/506. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/421.

[30] İsnadı yoktur. ed-Dürr: 5/134. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 282. Vahidî, age. s. 239. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/683.

[31] Bak: Zâdn'i-Mesîr, VI,232. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/683.

[32] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/507. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/422.

[33] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/683.

[34] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/422.

[35] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/507. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/422.

[36] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/683

[37] Mürsel hadistir. ed-Dürr: 5/134. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 282. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/507. Vahidî, age. s. 239. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/683. İbn Cerir, Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/422.

[38] Mürsel hadistir. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 282. Vahidî, age. s. 239. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/683.

[39] Mürsel hadistir. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 282. İbnu Cerîr; İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/507. Taberf, age. XX,62. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/683. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/422.

[40] Kurtubî, age. XIII,200. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/683.

[41] İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 282. Vahidî, age. s. 239; İbnu'l-Cevzî, age. VI,237. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/684.

[42] Alûsî, age. XX, 103. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/684.

[43] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/508. İbn K.esîr, age. VI.271. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/684. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/463.

[44] Râzî, age. XXV,21. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/684. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/464.

[45] Razî, XXV721. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/464.

[46] Kunubî, age. XIII,212. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/684.

[47] Aliûsî, age. XX,131. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/684.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye