Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: 023 - MÜ’MİNUN SURESİ
MesajGönderilme zamanı: 03.01.09, 16:15 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
023 - MÜ’MİNUN SURESİ


İbn Abbâs'tan rivayetle İbn Merdûye Sûrenin mekkî olduğunu söyler, ve el-Bahru'1-Muhît'te Sûrenin ihtilafsız mekkî olduğu belirtilmiştir.

Suyûtî ise İtkân'da 64-77 âyetlerinin medenî, geri kalanının mekkî olduğu­nu kaydeder. Ancak mekkî olduğu söylenen âyetlerde zekât'tan bahsedilmiş olması bunların mekkî oluşuna engel gibi görülmekte ise de bazı âlimler ze­kât'in Mekke-i Mükerreme'de de farz olduğunu, ancak miktar ve sarf yerlerinin Medine-i Münevvere'de belirlenmiş olduğuna kaildirler.[1]

Âyetlerinin adedi yüz on sekizdir. [2]



1. "Müminler saadete ermişlerdir."



Kadı Ebû Bekr Ahmed b. Hasan el-Hıyerî imla tarikiyle Hacib b. Ahmed et-Tûsî'den, o Muhammed b. Hammad Ebyeverdî'den, o Abdu’r-rezzak'tan, o Yunus b. Selim'den, o imla tarikiyle Yunus el-Eylî’den, o İbn Şihab'dan, o Urve b. Zübeyr'den, o da Abdurrahman b. Abd el-Kari'den Ömer b. Hattab (r.a.)'ın şöyle dediğini bize rivayet etti:

"Rasulullah'a vahiy indirildiğinde, yüzünün çevresinde arı uğultusu gibi bir uğultu işitilirdi. Biz, bir saat bekledik. Derken kıbleye yöneldi ve ellerini kaldırarak şöyle dua etti;

"Allah'ım sayımızı artır. Bizi noksanlaştırma. Bize ikram et, bizi alçaltma. Bize ver, bizi mahrum etme, bizi üstün kıl, başkalarını bize üstün kılma. Bizi hoşnut kıl ve bizden hoşnut ol. Bize on tane âyet indirildi ki, kim o âyetlerin gereğini yerine getirirse, Cennet'e girer." Sonra Mu'minûn Sûresi'nin başından 10 âyet okudu.[3]

Bu hadisi Hakim Sahih’inde, Ebû Bekr el-Kutayl, Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, babası ve Abdurrezzak tarikinden rivayet etmiştir.[4]



2. "Onlar namazda huşu içindedirler."



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Abdurrahman b. Ahmed el-Attar, Muhammed b. Abdillah b. Nuaym'dan, o Ahmed b. Yakub es-Sakafî'den, o Ebû Şuayb el-Harranî'den, o babasından, o İsmail b. Uleyye'den, o Eyyub'dan, o Muhammed b. Sîrin'den, o da Ebû Hureyre'den bize rivayet ettiğine göre; Rasulullah (s.a.v.) namaz kıldığında, gözünü semaya doğru kaldırırdı. Bu âyet işte bu sebeple nazil olmuştur.[5]

2- Peygamberimiz (s.a.) gözünü semaya dikerek namaz kı­lardı. Bu ayet inince gözünü secde ettiği yere dikerek namaz kılmaya başladı. [6]

3- Efendimiz (s.a.) namazda sakalıyla oynayan bir adam gördü. Buyurdu ki: "Eğer bunun kalbi huşu dolu olsaydı azaları da huşu ile dolardı."[7]

4- İbn Merdûye'nin rivayeti "Hz. Peygamber (sa) namazda sağa sola dönerdi."; [8]

5- Saîd ibn Mansûr'un İbn Sîrîn'den mürsel olarak rivayeti "Hz. Peygamber (sa) gözlerini sağa sola çevirirdi."; [9]

6- İbn Ebî Hâtim'in İbn Sîrîn'den rivayeti "Sahabe namazda gözlerini semaya kaldırırlardı ve işte bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil oldu." şeklindedir.[10]



12. Andolsun ki Biz, insanı çamurdan, süzülmüş bir özden yarattık.

13. Sonra da onu, nutfe halinde sağlam bir yere yerleştirdik.

14. Sonra nutfeyi bir alaka haline getirdik. Derken o alakayı bir çiğnemlik et yaptık. O bir çiğnemlik et parçasını kemik olarak yarattık, kemiklere de et giydirdik ve sonra onu apayrı bir yaratık yaptık Yaratanların en güzeli olan Allah'ın şânı ne yücedir!



Ayetlerin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Ahmed b. Muhammed b. Abdulah el-Hafız, Abdullah b. Muhammed b. Hayyan'dan, o Muhammed b. Süleyman'dan, o Ahmed b. Abdillah b. Süveyd b. Mencuf’tan, o Ebû Davud'dan, o Muhammed b. Selem'den, o Ali b. Zeyd b. Cud'an'dan, o da Enes b. Malik'ten bize rivayet ettiğine göre; Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle demiştir:

"Ben dört yerde Rabbim'e muvafakat ettim. Dedim ki:

"Ey Allah'ın Rasulü, namazı Makam-ı İbrahim'in arkasında kılsak." Bunun üzerine Allah Teala şu âyeti indirdi:

"Kabe’yi, insanlar için toplanma ve güven yeri kılmıştık. İbrahim'in makamını namaz yeri edinin, dedik. Evimi ziyaret edenler, kendini ibadete verenler, rüku ve secde edenler için temiz tutun diye İbrahim ve İsmail'e ahd verdik." Bakara: 2/125. Yine dedim ki:

"Ey Allah'ın Rasulü, hanımlarına bir perde edinsen, zira senin huzuruna iyi adam da giriyor, günahkâr adam da giriyor." Bunun üze­rine Allah Teala şu âyeti indirdi:

"... Peygamberin eşlerinden bir şey isteyece­ğinizde onu perde arkasından isteyin. Bu sayede sizin gönülleriniz de, onların gönülleri de daha temiz kalır. Bundan sonra ne Allah'ın Peygamber'ini üzmeniz ve ne de O'nun eşlerini nikahlamanız asla caiz değildir. Doğrusu bu, Allah katında büyük şeydir." Ahzab: 33/53.

Yine Peygamber (s.a.v.)'in hanımlarına dedim ki:

"Ya bu işten vaz geçersiniz. Yahut da noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah sizin yerinize Allah Rasulü'ne sizden daha hayırlı eşler verir. Bunun üzerine Allah Teala şu âyeti indirdi:

"Ey Peygamber'in eşleri! Eğer o sizi boşarsa, Rabbi ona; sizden daha iyi olan, kendini Allah'a veren, inanan, boyun eğen, tevbe eden, kulluk eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir." Tahrim: 66/5.

Ayrıca şu âyetler

"12. And olsun ki, insanı süzme çamurdan yarattık.

13. Sonra onu nutfe halinde sağlam bir yere yerleştirdik.

14. Sonra nutfeyi kan pıhtısına çevirdik, kan pıhtısını bir çiğnem­lik et yaptık, bir çiğnemlik etten kemikler yarattık, kemiklere de et giy­dirdik. Sonra onu başka bir yaratık yaptık..." kısmına kadar nazil oldu. Ben de Bunun üzerine "Yaratanların en güzeli olan Allah ne uludur!" dedim. Bunun üzerine bu ifade âyet olarak aynen indi.[11]

2- İbnu Ebî Hatim’in Ömer'den (r.a.) rivayet ettiğine göre o şöyle demiştir:

“Rabbime dört yerde muvafakat ettim, “Andolsun ki Biz insanı süzme çamurdan yarattık” âyeti indirildi. Ayet

indirilince, ben: "Yaratanların en güzeli olan Allah ne uludur!" dedim.” [12]

3- Zeyd ibn Sabit tarafından bu âyet-i kerimenin Hz. Peygamber'e nüzulü üzerine Efendimiz (sa)'ce kendisine yazdırılırken sonunu "Yaratanların en güzeli olan Allah'ın şânı ne yücedir!" şeklinde söyleyenin Muâz ib Cebel olduğu da rivayet edilmiştir.[13]

4- Abdullah ibn Saîd ibn Ebî Serh, Hz. Peygamber için vahy yazardı. Al­lah'ın Raûlü (sa) bir gün ona:

"Andolsun ki Biz, insanı çamurdan, süzülmüş bir özden yarattık..." âyetlerini yazdırıyordu, "...ve sonra onu apayrı bir yaratık yaptık." kısmına gelince Abdullah ibn Saîd ibn Ebî Serh Hz. Peygamber (sa)'in âyet-i kerimenin sonunu söylemeden kendiliğinden:

"Yaratanların en güzeli olan Allah'ın şânı ne yücedir!" dedi. Hz. Peygamber (sa) ona:

"Böylece nazil oldu." buyurdu. Abdullah:

"Eğer Muhammed, kendisine vahy gelen bir pey­gamber ise işte ben de kendisine vahy gelen bir peygamberim." deyip irtidad etti ve Mekke müşriklerine katıldı. Ancak daha sonra, Hz. Peygamber henüz hayatta iken bu Abdullah ibn Saîd ibn Ebî Serh tekrar müslüman olmuştur.

Ancak Sûrenin mekkî oluşu bu hadiseyi şüpheli kılmaktadır. Yani ya âyet Mekke'de nazil olmakla birlikte Hz. Peygamber (sa)'in bu âyet-i kerimeyi Ab­dullah ibn Ebî Serh'e yazdırması Medine-i Münevvere'de olmuştur, ya da sûre mekkî olmakla birlikte âyet Medîne-i Münevvere'de nazil olmuştur.[14] En doğrusunu Allah bilir.[15]



67. Büyüklük taslıyor, gece ağzınıza geleni söylüyordunuz.



İbn Ebî Hâtim'in Saîd ibn Cübeyr'den rivayete göre Kureyş, geceleyin Ka'benin etrafında oturur, sohbet eder ve tavaf etmezler; bir de bununla övünürlerdi. İşte bunun üzerine Allah Tealâ: "Büyüklük taslıyor, gece (Beytullah'ın) etrafında sohbet ediyor, ağzınıza geleni söylüyordunuz." âyet-i kerîmesini in­dirdi.[16]



75. Şayet Biz, onlara acısak ve başlarındaki sıkıntıyı gidersek yine de azgın­lıkları içinde bocalayıp kalırlar.

76. Andolsun ki Biz, onları azâbla yakaladık. Ama yine de Rablanna boyun eğmediler. Onlar, yalvarıp yakarmazlar.



Ayetlerin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Bize Ebu'l-Kasım b. Abdan haber verdi. Ona Muhammed b. Abdillah b. Muhammed ed-Dabiyyi, ona Ebu'I-Abbas es-Seyyari, ona Muhammed b. Musa b. Hatim, ona Ali b. Hasan b. Şakik, ona da el-Hüseyn b. Vakit haber vererek şöyle dedi:

"Bana Yezid en-Nahvî, ona İkrime, ona da İbn Abbas tahdis ederek şöyle de­miştir:

"Ebû Süfyan Rasulullah (s.a.v.)'a gelerek dedi ki:

"Ya Muhammed, Allah ve akra­balık hakkı için söyle, biz kanlı kanlı ada tavşanı yedik, (sen ise Nübüvvet'ten bahsediyor, bizim bu aç halimizle ilgilenmiyorsun)" Bunun üzerine Allah Teala bu âyeti indirdi."[17]

2- İbn Abbas da şu rivayette bulunmuştur:

"Sümame b. Esal el-Hanefî Rasulullah (s.a.v.)'a gelerek müslüman olmuştu. O esir idi, Rasulullah (s.a.v.) onu hürriyetine ka­vuşturdu. O da Yemame'ye yerleşti. Mekkeliler'le Yemame'nin arasında yiyecek sıkıntısı olmuştu. Allah Teala Kureyş'i kıtlık seneleriyle yakalamış, hatta onlar ada tavşanı yiyecek hale gelmişlerdi, Bunun üzerine Ebû Süfyan Peygamber (s.a.v.)'e gelip şöyle dedi:

"Allah aşkı için, akrabalık hakkı için söyle, sen alemlere rahmet olarak gönderildiğini id­dia etmiyor muydun?" Rasulullah (s.a.v.) da:

"Evet" buyurdu. Ebû Süfyan ise şöyle dedi:

"Sen gerçekten babaları kılıçla, oğulları açlıkla öldürdün." Bunun üzerine Allah Teala bu âyeti indirdi.[18]

3- İkrime'nin İbn Abbâs'tan rivayetinde o şöyle anlatıyor:

Üsâme ibn Üsâl el-Hanefî, Hz. Peygamber (sa)'e gelip müslüman olduğunda esir idi. Hz. Peygam­ber (sa) onu serbest bıraktı. Uç gün müslüman olmamakta direndikten sonra Allah'ın hidayet nasib etmesiyle müslüman oldu ve umre yapmak üzere Mekke-i Mükerreme'ye gitti. Mekke vadisine gelince telbiye getirdi ve telbiye getirerek Mekke-i Mükerreme'ye girdi. İslâm tarihinde Mekke-i Mükerreme'ye telbiye getirerek giren ilk kişi oldu. Onun telbiye getirerek Mekke'ye girdiğini gören Kureyş müşrikleri onu yakaladılar ve:

"Ey Sümâme gerçekten bize karşı çok cür'etkâr davrandın ve Sâbiî olduğunu açıkça burada belli ettin." dediler. Sümâme:

"Müslüman oldum ve en hayırlı dine, Muhammed'in dinine tabi ol­dum. Vallahi size, Hz. Peygamber (sa) izin verinceye kadar Yemâme'den bir buğday danesi bile gelmiyecek." deyip gitti, Mekkelilerin Yemâme ticaret yolu üzerine oturdu ve yol kesmeye başladı. Allah Tealâ da o sırada Kureyş (müşrik­lerine öyle bir kıtlık seneleri verdi ki) açlıktan deve yününü kanla karıştırıp ye­diler. İşte bu kıtlık yıllarında (Kureyş adına) Ebu Süfyân, Hz. Peygamber (sa)'e geldi ve:

"Allah ve akrabalık aşkına, sen âlemlere rahmet olarak gönderildiğini iddia etmiyor musun?" dedi. Hz. Peygamber (sa):

"Evet öyle." buyurdular.

"Ba­baları kılıçla, çocukları açlıktan öldürdün (bu nasıl rahmetle gönderilmektir?)" dedi de bunun üzerine Allah Tealâ bu âyet-i kerimeleri indirdi.[19]

Beyhakî'nin Delâil’de zikrettiği haberde Üsâme ibn Üsâl el-Hanefî'nin adı İbn İyâz şeklinde verilmiştir.[20]

Bu Üsâme ibn Üsâl hadisesi Bedr Gazvesinden sonra, hattâ bir rivayete gö­re Mekke'nin fethinden biraz önce[21] meydana geldiğine ve İbn Abbâs'tan gelen bu haber de sahih olduğuna göre demek ki mekkî olan bu sure içindeki bu âyet-i kerimeler Medine-i Münevvere'de nazil olmuştur.[22]







--------------------------------------------------------------------------------

[1] Alûsî, age. XVIII,2. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/624.

[2] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 1/458.

[3] Senedi zayıftır. Hakim; Müstedrek: 1/535, 2/392, Ahmed; Müsned: 1/334. Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'ân, 23/1, hadis no: 3173. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/625.

[4] İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 260.

[5] Hakim; Müstedrek: 2/393. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 260. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 1/458. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/625. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 9/270.

[6] Tefsiru'l-Beyzavî, s. 451. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 9/270.

[7] Tefsiru'l-Beyzavî, s. 451. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 9/270.

[8] Suyûtî, Lubâbu'n-Nükûl, II,17-18. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/625. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 1/458. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 9/270.

[9] Suyûtî, Lubâbu'n-Nükûl, II,17-18. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/625. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 1/458. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 9/270.

[10] Suyûtî, Lubâbu'n-Nükûl, II,17-18. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/625. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 1/458. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 9/270.

[11] Senedi zayıftır. Bu hadisin başka bir sahih rivayeti vardır. Buhari onu Namaz: 402 ve Tefsir: 49l6'da rivayet etmiştir. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 260-261. Vahidî, age. s. 220. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/626.

[12] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 1/459. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/626. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 9/277.

[13] Alûsî, age. XVIII,16. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/626.

[14] Alûsî, age. XVIII,16. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/626.

[15] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/626.

[16] Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, 11,19. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/626-627. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 1/459-460. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 9/324.

[17] Nesai; Tefsir: 372, Hakim; Müstedrek: 2/394, Heysemi; Mecmau'z-Zevaid: 7/73, İbn Cerir: 18/34, Suyuti; ed-Dürr: 5/13. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 261; el-Bahr,VI,415; Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat:4/192. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 1/460-461. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 9/324.

[18] İbn Cerir 18/34. Sııyuti; ed-Dürr 5/13; İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 262; Beyhakî, Delâili’n-Nübüvve; İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 1/461. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 9/324.

[19] Vahidî, age. s. 220. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/627.

[20] Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, II,18; Alûsî, age. XVIII,55; Abdu'l-Fettâh el-Kâdî, Esbâbu'n-Nüzûl ani's-Sahâbe ve'1-Müfessirîn, Kahire tarihsiz, I. Baskı, s. 139. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/627.

[21] Alûsî, age. XVIII,55. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/627.

[22] Taberî, age. XVIII,35. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/627.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye