Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevî'ye Göre
Müridin Yolculuğunda Yaşayacağı Manevi Haller
CAMİ'UL USÛL
10.3-VAKIALAR (Rüya,zuhurat) Sâlike, uyku ile uyanıklık arasında gözükür. Sâlik, riyâzete başladığında, müllk ve melekût aleminde ona kulluk zahir olur. (Kulluğun gerçeğini idrak eder.) Bunun sâlikteki faydası, onun nefsinin hallerine muttali olmasıdır. [Fazlalık, eksiklik, yücelik, vecd, menzillere ulaşma şevki, sözler, yüce ve süfli dereceler, hak ve batıl gibi...] Kendi nefsine galip olan sıfatları ta¬nır. [Nefsanî, hayvanî, şeytanî, yırtıcılık huyu, kalbi, ruhi, melekî ve rahmani sıfatlar gibi.]
Eğer nefsani kötü sıfatlardan bir sıfat kendini kaplamış ise, [hırs, bahillik, haset, kibir, öfke, şehvet ve diğerleri gibi] bu sıfatlar sebebiyle ona, Vâkıât da hayvanlar gözükür. Meselâ kendinde hırs sıfatı galip ise fare ve karınca sureti gözükür. Eğer kendinde haset sıfatı galipse akrep ve yı¬lanlar sureti gözükür. Eğer kibir sıfatı galip ise koç suretinde gözükür. Eğer hayvanlar sıfatı galipse, koyun şekliyle gözükür. Eğer şehvet galip ise merkep suretinde gözükür. Eğer yırtıcı hayvan sıfatı galip ise yırtıcı hayvan sureti ile gözükür. Eğer şeytanlık galip ise şeytanların kovulmuşu İblis ve cinler suretinde gözükür. Eğer hile ve mekir hakim ise, tavşan ve tilki şeklinde temessül eder.
Eğer vâkıatında saf akan nehirler, yıldızlar, ay, berrak gök gibi şeyler görürse, bilmelidir ki, bunlar kendisinin kalb makamında olduğunun işaretleridir.
Eğer vâkıatında nurlar, yükselme, uruç, yeryüzünde mesafenin dürülmesi; sem3aya ve havaya gidiş ve yüce yerleri ve duygu azaları vasıtası ol¬maksızın bazı mânâlar görürse, bilir ki bunlar ruh makamında olduğunun işaretidir.
Eğer melekût âlemi, gaipten ses duyma, felekler, yıldızlar, arş ve kürsî görürse bilir ki bunlar kendisinde Melekî ve güzel sıfatların husûlüne işarettir.
Eğer gayb nurların, müşahade, ilâhi sıfatları keşf, ilhamlar, işaretler ve Rubûbiyet sıfatının tecellisini görürse bilir ki bunlar Rahmân sıfatının tecellisine ulaşmış olduğunun işaretidirler.
Netice olarak, muhakkak ki, nefsine galip olan her bir sıfat için sâlik, vâkıâtında o sıfatın şekillenmesini görür. Bilesin ki: Sâlik, bilmediği bir makama gelirse sülûktan kesilmiş olur.
Eğer dersi kalb ve ruh latîfelerinde ise, eğer ona bir mürşid gerekir. Eğer Ruhanî makamlara ulaşırsa (yani dersi sır, hafi ve ahfa latîfelerinde ise) bu makamı, velâyet sahibi bir kişinin tasarrufu dışında geçişi mümkün değildir. (Bilindiği gibi tasavvufta zikir vücuddaki lâtife denilen bazı mevkiler gözönüne alınarak yapılır. Bunlarda sırası ile kalb, ruh, sır, hafi, ahfa, nefs-i nâtıka, zikr-i sultanî olarak isimlenir. Sâlik'in makamları bunlarla taayyün eder.)
Bilesin ki; Kalbî, Ruhî ve Melekî Vâkıalar, mânevi zevk ile beraber olur. Sâlikin nefsine bunlardan kuvvet, şevk ve doyum hasıl olur ve mahlûkattan uzaklaşma arzusu, şehadet aleminin lezzetinden ve nefse iştah veren şeylerden de nefret hasıl olur. Ve gayp ve ruhanî âlemle ünsiyet meydana gelir. Ne zaman ki, sırlar ve hakikat âlemi keşfolunca, sâlik (Allah'tan gayri) her şeyden (masivadan) tümüyle kesilir. Bundan sonra Müşâhade (Her şeyde Hakk’ı görmek) hasıl olur.
CAMİ'UL USÛL Müellif: Ahmed Ziyaüddin (K.S.) Gümüşhanevi Mütercimi: Hüsameddin Fadıloğlu
s.56-57
İstanbul-2007
|