Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Rabbani İrfan: Allah'ı Tanımak
MesajGönderilme zamanı: 31.12.09, 10:12 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 27.12.08, 17:20
Mesajlar: 565
17. Bölüm: “Allah’ı Tanıyan Kişiye Günah Zarar Vermez” Cümlesinin Mânâsı:

Meşâyıhtan yani büyük velîlerden bazıları şöyle demiştir: “Allah’ı tanıyan kişiye günah zarar vermez”. Yani mârifetullâha ulaşmadan ve Allah’ı tanımadan önceki günahı ona zarar vermez. Çünkü İslâm, önceki günahları kesip atar.

Gerçek İslâm, sûfîlerin yolu ve metodu üzere fenâ ve bekâ mertebelerinden sonra Allah’ı tanımaktır. Ve bu tanımanın (mârifetullahın) elde edilmesi, daha önce oluşan günahları siler ve yok eder. Ayrıca bu sözde “günah” kelimesi ile kastedilen şey, Allah’ı tanıdıktan sonraki günah da olabilir. O zaman bu günah ile büyük değil küçük günah kastedilmiş olur. Çünkü evliyâullah büyük günah işlemekten korunmuştur. Küçük günahın onlara zarar vermemesi de, günahta ısrarcı olmamaları ve hemen tevbe ile onu gidermeleridir.

Yine bu sözün mânâsı “Allah’ı tanıyan kişiden günah sâdır olmaz” şeklinde de olabilir. Günah işlemeyince onun zararı da olmaz. Cümlede gerekli olan (Allah’ tanımak) zikredilmiş ve onun gerektirdiği şey (günah işlememek) kastedilmiştir.

Yoldan çıkmış bazı mülhidlerin bu cümleyi “Allah’ı tanıyan (ârif) kişinin günah işlemesi câizdir, çünkü günah ona zarar vermez” diye yorumlamaları bâtıl, kesinlikle geçersizdir ve açıkça zındıklıktır.

“Onlar şeytanın yandaşlarıdır. İyi bilin ki şeytanın yandaşları hep kayıptadırlar” (el-Mücâdele, 58/19).
“Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Lütfu en bol olan sensin” (Âl-i İmrân, 3/8).

Salât ve selâm Efendimiz Muhammed’e (a.s).

Mağfireti bol olan Allah Teâlâ’dan dilerim ki, zulüm ve kul hakkı türünden olsa bile, hakîkî İslâm’a erişen ârifin bu irfândan önce işlediği günahlar ona zarar vermesin. Çünkü Hak Teâlâ genel anlamda (kayıtsız şartsız) mâliktir. Kulların kalpleri onun (kudret) parmaklarından ikisinin arasındadır, dilediği gibi çekip çevirir. Bilindiği üzere, mutlak ve genel anlamda İslâm (müslüman olmak) zulüm ve kul hakkı hâricindeki günahları yok eder.

Bir şeyin hakîkati ve kemâlinde ise, genelinde olmayan bir üstünlük vardır.

***

MEBDE’ VE ME‘ÂD (RABBÂNÎ İLHAMLAR)

İMÂM-I RABBÂNÎ

Doç Dr. Necdet TOSUN

SUFİ Kitap


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Rabbani İrfan: Allah'ı Tanımak
MesajGönderilme zamanı: 31.12.09, 10:18 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 27.12.08, 17:20
Mesajlar: 565
43. Bölüm: Yakînin Mertebeleri:

“Ve Rabbinin nimetini anlat” (ed-Duhâ, 93/11) âyet-i kerîmesinin hükmünce, şu büyük nimet anlatılacaktır:

Bu fakîrin, Ehl-i Hak (doğru yolda) olan Ehl-i Sünnet ve Cemâat’in inanç esaslarına uygun bir şekilde kelâmî konulardaki kesin inanç ve bilgisi öylesine oluşmuştur ki, bu yakîn yani kesin inanç ve bilgi yanında apaçık bilinen diğer şeyler zan ve vehim ile bilinenler gibi kalır.

Meselâ kelâm meseleleri hakkında oluşan kesin bilgimi Güneş’in varlığına olan kesin bilgim ile kıyaslarsam, (kelâmî konulardaki) birinci bilgiye nisbetle ikinci bilgiye (Güneş’in varlığına dâir bilgime) “yakîn” yani kesin bilgi demek yazık olur.

Akılla hükmedenler bu durumu ister kabul etsinler, isterse etmesinler. Herhalde bunu kabul etmezler. Çünkü bu konu aklın düşünce sahasının ötesindedir. Sâdece zâhire (dışa) bakan aklın bu mertebede inkârdan başka nasîbi yoktur.

Bu işin gerçeği şudur: Kesin bilgi, kalbin işidir.

Meselâ kalbin Güneş’in varlığına olan kesin bilgisi (göz gibi) câsus hükmündeki hisler ve duyular vâsıtası ile olur.

Kalbin kelâm meselelerinden biri hakkındaki kesin bilgisi ise bir şeyin aracılığı olmaksızın gerçekleşir. Hak Teâlâ tarafından ilhâm yoluyla vâsıtasız olarak elde edilmiştir. O hâlde birinci kesin bilgi (kalbin duyular vâsıtası ile Güneş’in varlığına inanması) ilme’l-yakîn türündendir, ikinci kesin bilgi (kalbin ilhâm ile bilmesi) ise ayne’l-yakîn yerindedir. Aralarında büyük fark vardır.

Mısrâ:
“Duyulan şey, görülen gibi nasıl olabilir?”

***

MEBDE’ VE ME‘ÂD (RABBÂNÎ İLHAMLAR)

İMÂM-I RABBÂNÎ

Doç Dr. Necdet TOSUN

SUFİ Kitap


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye