Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 101 mesaj ]  Sayfaya git 1, 2, 3, 4, 5 ... 11  Sonraki
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -III- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 20.04.09, 13:00 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Riyâzü's-Salihîn'den -III- "İşaretince Amel Edile"...

İndeks:

* FAZİLETLER BÖLÜMÜ

-Kur’ân-ı Kerîm Okumanın Fazileti

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -III- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 20.04.09, 13:01 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Kur’ân-ı Kerîm Okumanın Fazileti

993. Ebû Ümâme radıyallahu anh, ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i:
“Kur’an okuyunuz. Çünkü Kur’an, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçı olarak gelecektir” buyururken işittim, demiştir.[1]

994. Nevvâs İbni Sem’ân radıyallahu anh şöyle dedi:
Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i:
“Kıyamet gününde Kur’an ve dünyadaki hayatlarını ona göre tanzim eden Kur’an ehli kimseler mahşer yerine getirilirler. Bu sırada Kur’an’ın önünde Bakara ve Âl–i İmrân sûreleri vardır. Her ikisi de kendilerini okuyanları müdafaa için birbiriyle yarışırlar” buyururken işittim.[2]

995. Osmân İbni Affân radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sizin en hayırlılarınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğretenlerinizdir.”[3]

996. Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kur’an’ı gereği gibi güzel okuyan kimse, vahiy getiren şerefli ve itaatkâr meleklerle beraberdir. Kur’an’ı kekeleyerek zorlukla okuyan kimseye de iki kat sevap vardır.”[4]

997. Ebû Mûsa el–Eş’arî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kur’an okuyan mü’min portakal gibidir: Kokusu hoş, tadı güzeldir. Kur’an okumayan mü’min hurma gibidir: Kokusu yoktur, tadı ise güzeldir. Kur’an okuyan münâfık fesleğen gibidir: Kokusu hoş fakat tadı acıdır. Kur’an okumayan münâfık Ebû Cehil karpuzu gibidir: Kokusu yoktur ve tadı da acıdır.”[5]

998. Ömer İbni Hattâb radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah şu Kur’an’la bazı kavimleri yükseltir; bazılarını da alçaltır.”[6]

* Tarihe baktığımızda bunun örneklerini görmemiz mümkündür. Kur’an’a sarılıp ona göre hayat tanzim edildiğinde devletler ve insanlar rahat içinde ve huzurla yükselmişler. Kur’an’dan uzak kaldığında da alçalmışlardır. [7]

999. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sadece şu iki kimseye gıpta edilir: Biri Allah’ın kendisine Kur’an verdiği ve gece gündüz onunla meşgul olan kimse, diğeri Allah’ın kendisine mal verdiği ve bu malı gece gündüz O’nun yolunda harcayan kimse.”[8]

* Taklit edilecek örnek alınacak iki tür şahsiyet ancak bunlar olmalıdır. Bunun dışındaki şahsiyetler takdir edilemez, örnek alınamaz. [9]

1000. Berâ İbni Âzib radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Bir adam Kehf sûresini okuyordu. Yanında iki uzun iple bağlanmış bir at vardı. O adamın üzerini bir bulut kapladı ve yaklaşmaya başladı. Atı da o buluttan ürkmeye başlamıştı. Sabah olunca, adam Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve bu durumu anlattı. Bunun üzerine Peygamberimiz:
“O sekînedir; okuduğun için inmiştir” buyurdu.[10]

1001. İbni Mes’ûd radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim Kur’ân–ı Kerîm’den bir harf okursa, onun için bir iyilik sevabı vardır. Her bir iyiliğin karşılığı da on sevaptır. Ben, elif lâm mîm bir harftir demiyorum; bilâkis elif bir harftir, lâm bir harftir, mîm de bir harftir.”[11]

1002. İbni Abbâs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kalbinde Kur’an’dan bir miktar bulunmayan kimse harap ev gibidir.”[12]

* Allah’ın yarattığı insanın harabe haline gelmemesi mamur olması ancak onu yaratan Allah’ın indirdiği Kur’an’ın onun hafızasında ve kalbinde yer almasıyla mümkündür. Kalbin süsü zineti doğru inançlar ve doğru sözlerdir. En doğru söz ise Kur’an olduğu için o insanı bir harabeye dönmekten Kur’an kurtarır. [13]

1003. Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Her zaman Kur’an okuyan kimseye şöyle denecektir: Oku ve yüksel, dünyada tertîl ile okuduğun gibi burada da tertîl ile oku. Şüphesiz senin merteben, okuduğun âyetin son noktasındadır.”[14]

* Kur’an’ın ve surelerin faziletiyle alakalı pek çok hadisler vardır. Tüm hadis kitaplarının Fezailü’l-Kur’an bölümünde pek çok rivayetler zikredilir. Ayrıca kaleme alınan bu eserlerde değişik bölümler ve kısımlar vardır. En meşhuru İbn Kesir tefsirinin yazarı Ebul Fida İsmail ibni Kesirin Fedailü’l-Kur’an’ıdır. Bu konuda biraz hadis ve pek çok ayetlerle Kur’anın nasıl okunup nasıl anlaşılacağını anlatmak için kaleme aldığımız makaleyi burada veriyoruz. [15]

[1] Müslim, Müsâfirîn 252. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, V, 249, 251.
[2] Müslim, Müsâfirîn 253. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü’l–Kur’ân 5.
[3] Buhârî, Fezâilü’l–Kur’ân 21. Ayrıca bk. Ebû Dâvud, Salât 349; Tirmizî, Fezâilü’l–Kur’ân 15; İbni Mâce, Mukaddime 16.
[4] Buhârî, Tevhîd 52; Müslim, Müsâfirîn 243. Ayrıca bk. Ebû Dâvud, Salât 349; Tirmizî, Fezâilu’l–Kur’ân 13; İbni Mâce, Edeb 52.
[5] Buhârî, Et’ime 30 Fezâilü’l–Kur’ân 17, Tevhîd 36; Müslim, Müsâfirîn 243. Ayrıca bk. Ebû Dâvud, Edeb 16; Tirmizî, Edeb 79; İbni Mâce, Mukaddime 16.
[6] Müslim, Müsâfirîn 269. Ayrıca bk. İbni Mâce, Mukaddime 16.
[7] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 294.
[8] Buhârî, İlm 15, Zekât 5, Ahkâm 3, Temennî 5, İ’tisâm 13, Tevhîd 45; Müslim, Müsâfirîn 266– 268. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 24; İbni Mâce, Zühd 22.
544 ve 571’’de geçmiş, 1378’de tekrar gelecektir.
[9] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 295.
[10] Buhârî, Fezâilü’l–Kur’ân 11; Müslim, Müsâfirîn 240
[11] Tirmizî, Fezâilü’l–Kur’ân 16.
[12] Tirmizî, Fazâilü’l–Kur’ân 18. Ayrıca bk. Dârimî, Fezâilü’l–Kur’ân 1; Ahmed İbni Hanbel, Müsned, I, 223.
[13] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 295.
[14] Ebû Dâvûd, Vitr 20; Tirmizî, Fezâilü’l–Kur’ân 18.
Bkz. Sad: 38/29, Zümer: 39/23.
[15] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 295.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -III- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 20.04.09, 13:02 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Kur’an’ı Sık Sık Tekrarlamak Ve Unutulmaya Terketmekten Sakınmak

1004. Ebû Mûsa radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Şu Kur’an’ı hâfızanızda korumaya özen gösteriniz. Muhammed’in canını kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, Kur’an’ın hâfızadan çıkıp kaçması, bağlı devenin ipinden boşanıp kaçmasından daha hızlıdır.”[1]

* (Müslim, Müsafirin 230)’da geçen bir hadiste şöyle buyurulur: “Filan veya falan sureyi unuttum demek ne kadar çirkindir. Belki de bana unutturulmuştur”, demesinin uygun olacağı hatırlatılır. Bilerek ve ihmalkar davranıp Kur’an’ı unutmanın çok çirkin davranış olduğu hatırlatılmıştır. Kaçan deveyi yakalayıp tekrar zaptetmek ne kadar zor ise Kur’an’ı hafızada tutmak da o kadar zordur. Bu yüzden hafız olanlar ve ezberinde ayetler ve sureler bulunan kimseler her zaman tekrarlamalı ve unutmamaya gayret etmelidirler.[2]

1005. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kur’an hâfızı, bağlı devenin sâhibine benzer. Deve sahibi devesini sürekli gözetirse elinde tutar. Eğer onunla ilgilenmezse kaçıp gider.”[3]

[1] Buhârî, Fazâilü’l–Kur’ân 23; Müslim, Müsâfirîn 231.
[2] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 303.
[3] Buhârî, Fezâilü’l–Kur’ân 23; Müslim, Müsâfirîn 226. Ayrıca bk. Nesâî, İftitâh 37.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -III- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 20.04.09, 15:03 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Sesi Kur’an’la Süslemek
(Sesi Kur’an’la Süslemenin, Sesi Güzel Olandan Kur’an Okumasını İstemenin Ve Onu Dinlemenin Müstahaplığı)

1006. Ebû Hüreyre radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i:
“Allah, güzel sesli bir peygamberin, Kur’an’ı tegannî ile yüksek sesle okumasından hoşnut olduğu kadar hiçbir şeyden hoşnut olmamıştır” buyururken işittim, demiştir.[1]

* Teğanni, birden çok anlama gelen kelimelerden olup, Kur’an’ı okuyup güzelleştirmek, okurken sevinç ve hüznü belli etmek demektir. Ayrıca yetinmek, başka bir şeye ihtiyacı olmamak, Kur’an okuyan kimsenin geçmiş milletlerin haberlerinden ve eski kitaplardan uzak kalıp ihtiyaç duymaması anlamına da gelir. Meşgul olmak, zenginlik anlamlarına da gelen teğanni, açıktan ve yüksek sesle okumak anlamına da gelir. Bu kelimenin kullanıldığı yerlerde duruma göre bu anlamlardan biri kabul edilebilir. (Bunun için bkz. Yunus: 10/61, Ankebut: 29/48-51, Alak: 96/1-5) [2]

1007. Ebû Mûsa el–Eş’arî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle buyurdu:
“Şüphesiz Dâvûd’a verilen güzel seslerden bir nağme de sana verilmiştir.”[3]
Müslim’in bir rivayeti şöyledir:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Ebû Mûsâ’ya şöyle dedi:
“Dün gece senin okuyuşunu dinlerken beni bir görmeliydin!”

1008. Berâ İbni Âzib radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’i yatsı namazında “Ve’t–tîni ve’z–zeytûni” sûresini okurken dinledim. Ondan daha güzel sesli bir kimse işitmedim.[4]

1009. Ebû Lübâbe Beşîr İbni Abdülmünzir radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kur’an’ı tegannî ile okumayan kimse bizden değildir.”[5]

1010. Abdullah İbni Mes’ûd radıyallahu anh der ki: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:
– ”Bana Kur’an oku” buyurdu.
–Yâ Resûlallah! Kur’an sana indirilmişken ben sana nasıl Kur’an okurum? dedim.
– ”Ben Kur’an’ı başkasından dinlemeyi gerçekten çok severim” buyurdular. Bunun üzerine ben kendilerine Nisâ sûresini okudum. “Her ümmetten gerçek bir şahit, seni de bunlara hakkıyla şahit getirdiğimiz zaman halleri nice olur” (Nisa: 4/41) anlamındaki âyete gelince:
– ”Şimdilik yeter” buyurdular. Kendisine dönüp baktım, iki gözünden yaşlar boşanıyordu.[6]
* Manayı düşünerek dinleyen peygamberimizin gözü önüne kıyamet manzaraları geldiği için ağlıyordu. [7]

[1] Buhârî, Fezâilü’l–Kur’ân 19; Tevhîd 32; Müslim, Müsâfirîn 232–234. Ayrıca bk. Ebû Dâvud, Vitr 20; Tirmizî, Fezâilü’l–Kur’ân 17; Nesâî, İftitâh 83.
[2] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 304.
[3] Buhârî, Fezâilü’l–Kur’ân 31; Müslim, Müsâfirîn 235–236. Ayrıca bk. Tirmizî, Menâkıb 55; Nesâî, İftitâh 83; İbni Mâce, İkâme 176.
[4] Buhârî, Ezân 102; Müslim, Salât 177. Ayrıca bk. İbni Mâce, İkâmet 10.
[5] Ebû Dâvûd, Vitr 20. Ayrıca bk. Buhârî, Tevhîd 44; İbni Mâce, İkâmet 176.
[6] Buhârî, Tefsîru sûre(4), 9; Fezâilü’l–Kur’ân 33, 35; Müslim, Müsâfirîn 247. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, İlm 13; Tirmizî, Tefsîr 5.
447’de geçmişti.
[7] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 304.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -III- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 21.04.09, 08:27 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Belirli Bazı Sûre Ve Âyetleri Okumaya Teşvik

Bu bölümdeki ondört hadis-i şeriften; Fatiha suresinin Kur’an’ın en büyük suresi olduğunu, İhlas suresinin Kur’an’ın 1/3’ine denk olduğunu ve İhlas suresindeki gibi Allah’ı tanıyarak bir ömür sürdüren kimsenin mutlaka cennete gireceğini, cin, şeytan vb gibi şeylerden korunmak için nas ve felak surelerinin okunması gerektiğini, mülk suresinin içerisindekilere göre yaşayan kimseye o surenin şefaat edip bağışlanacağını, Bakara suresi son iki ayeti okunduğunda ve gereği gibi yaşandığında o kimseye her yönden kafi geleceğini, evlerimizi Kur’an okumamak suretiyle kabir haline getirmememiz gerektiğini, Bakara suresi okunan ve içerisindekilere göre yaşanan evden şeytanın kaçacağını Ayet-el Kürsi’nin çok kıymetli ve değerli bir ayet olduğunu, şeytanın bazen doğru söz söyleyebileceğini, Kehf suresinin baştan veya sondan on ayeti okunduğunda deccal şerrinden korunulabileceğini öğreneceğiz. [1]

1011. Ebû Saîd Râfi‘ İbni Muallâ radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana:
– ”Mescidden çıkmazdan önce sana Kur’an’daki en büyük sûreyi öğreteyim mi?” buyurdu ve elimi tuttu. Çıkmak istediğimizde ben:
–Yâ Resûlallah! Bana Kur’an’daki en büyük sûreyi sana öğreteyim mi demiştiniz? dedim. Bunun üzerine:
– ”Elhamdülillâhi Rabbi’l–âlemîn’dir. O seb’ul–mesânîdir; bana verilen Kur’ân–ı Azîmdir” buyurdular.[2]

* Fatiha suresi Kur’an’ın en kapsamlı suresidir. Kur’an’ın anası, kitabın anası isimleri de verilir. Tevhid inancı Allah’a kulluk ve Allah’ın tüm kainatın işlerini ayarladığı da bu sure ile bildirilmiştir. Kur’an’ın tamamı bu surede gizlidir. Çünkü bu sure çok kısa olmasına rağmen Allah’tan, kuldan ve kulluk prensiplerinden bahseden tek kısa suredir. Tefsirlerde faziletiyle alakalı çok bilgiler verilen bu sure için “Fatiha suresi tefsiri” adı altında pek çok müstakil eserler yazılmıştır.
Kur’an’daki sure ve ayetler birbirinden farklı ve faziletli olabilir.
Şifa olması dolayısıyla tedavi için okunacak surelerdendir.
Hıcr: 15/87 ayetine göre Kur’an’ın tamamına denk bir sure olduğu da beyan edilir. [3]

1012. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “Kul hüvallahü ahad” sûresi hakkında şöyle buyurdu:
“Canımı gücü ve kuvvetiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, bu sûre Kur’an’ın üçte birine denktir.”[4]
Bir başka rivayete göre: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ashabına şöyle buyurdu:
“Sizden biriniz bir gecede Kur’an’ın üçte birini okumaktan âciz mi kalıyor?” Bu onlara gerçekten zor geldi ve:
–Buna hangimizin gücü yeter ki, yâ Resûlallah! dediler. Bunun üzerine Efendimiz:
“Kul hüvellahü ahad Allahü’s–samed, Kur’an’ın üçte biridir” buyurdular.[5]

1013. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, bir adam başka bir adamın “Kul hüvellahü ahad”’ı tekrar tekrar okuduğunu duydu. Sabah olunca Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu durumu anlattı. Adamın kendisi bunu azımsıyordu. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Canımı gücü ve kudretiyle elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki, o sûre Kur’an’ın üçte birine denktir” buyurdu.[6]

1014. Ebû Hüreyre radıyallahu anh ‘den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “Kul hüvellahü ahad” sûresi hakkında:
“Şüphesiz ki o sûre Kur’an’ın üçte birine denktir” buyurdu.[7]

1015. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, bir adam:
–Ben şu “kul hüvellahü ahad” sûresini seviyorum, dedi. Peygamberimiz:
“Şüphesiz ki onun sevgisi seni cennete sokar” buyurdular.[8]

* Bu surede Fatiha suresi gibi birden fazla isimle anılır.
Tevhid suresi: İnsanları şirk ve küfürden kurtarıp tek Allah’a yöneltir.
Marifet suresi: Allah’ı en özlü biçimde tanıtan sure.
Necat suresi: Küfür ve şirkten kurtaran sure.

İslam dininin üç temel esasa dayandığı Kur’an’ın pek çok ayetleriyle sabittir. Bunlar;
Tevhid: Allah’ın birliği.
Risalet: Peygamberlik ve peygamberler.
Ahiret: Öteki dünya hayatı.

Bu üç esastan “Tevhid”i en güzel ve kısa bir şekilde izah ettiği için anlam ve mana itibarıyla Kur’an’ın üçte birine denktir. Dolayısıyla kişi bu sureyi sever hayatını küfür ve şirkten uzak olarak devam ettirirse mutlaka cennete girecektir. Çünkü Allah iyiliklere en az 10 karşılık sevap veriyor[9] veya yedi yüz katı ve fazlasını veriyor.[10] Veya otuz bin kat ve derece fazlasıyla lütufta bulunuyor.[11] Böyle olunca bu sure de değişik yönlerden Kur’an’ın üçte birine denk olabilir. Çünkü Allah Rasulü yalan ve yanlış söylemez, onun söyledikleri mutlaka vahye dayanır.[12] Her şeyin bir özü ve mayası olduğu gibi bu surede es Samed ismi geçmektedir ki çok geniş anlamları içermektedir. Mesela: Geniş ve yüksek makam, açlık ve susuzluk hissetmeyen, zor durumda başvurulan reis, kendisine danışılmadan hiçbir karara varılamayan, herkesin her ihtiyacını istediği kişi eksiği bulunmayan, kendisinden üstün hiçbir kimse ve şey olmayan, hiçbir kimseye muhtaç olmayan fakat herkesin ve her şeyin kendisine muhtaç olduğu zat gibi pek çok anlamlarda Rabbimiz, kendisini bu surede tanıtmış oluyor. [13]

1016. Ukbe İbni Âmir radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bu gece indirilen âyetleri görmedin mi? Onların benzerleri asla görülmemiştir: Kul eûzü birabbi’l–felak ve kul eûzü birabbi’n–nâs.”[14]

1017. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem cinlerden ve göz değmesinden Allah’a sığınırdı. Nihayet Muavvizeteyn (Kul eûzü birabbi’l–felak ve kul eûzü birabbi’n–nâs) nâzil oldu. Ondan sonra Muavvizeteyn ile Allah’a sığınmaya başladı ve diğer duaları bıraktı.[15]

* Bu iki sureye iki sığındırıcı sure anlamına gelen muavvizeteyn adı verilir. İhlas suresi de ilave edilirse üçüne birden muavvizât denilir. Rasûlullah her gece yatağına girdiklerinde bu üç sureyi okuyup avuçlarına üfleyerek başından ayağına kadar tüm vücudunu sıvazlar ve bunu üç sefer yaparlardı.[16] Medine’de peygamberimize yahudi Lebid ibn A’sam’ın sihir yapması üzerine bu iki sure nazil olmuş kendisindeki sihrin tesiri bu iki sureyi okumak suretiyle Allah’ın izniyle giderilmiştir. Önceden okumakta olduğu ayet ve sureleri bırakıp en tesirli ve güçlü olan bu iki sure ile nazar değmesi ve cin şeytan işlerine yani büyüye karşı bu iki sureyi bir silah olarak veya bir sigorta olarak kullanmışlardır ve bize de tavsiyeleri bu doğrultudadır. İslamda dualarla da Rabbimize sığınmamız emredilmiştir. Hadis kitaplarında “Rukye” denilen bölüm hep bundan bahseder zaten Kur’an’da da şifa ile ilgili ayetler bu maksatla okunup kişinin kendisini emniyete alıp Allah’a sığındırması uygun görülmüştür. Şifa ayetleri şunlardır: (Tevbe: 9/14, Şuara: 26/80, Yunus: 10/57, İsra: 17/82, Fussilet: 41/44) Ayrıca hadis kitaplarında zikredilen ve ileride 1020 numarada gelecek olan Ayet-el Kürsi (Bakara: 2/255) ayeti ile de kişi her türlü kötülüklerden korunabilir. Sihir hadislerde büyük günahların ikincisi olarak belirtilir ve haram olan bir iştir. Yapmak, yaptırmak, vasıta olmak küfür, şirk ve haram olan işlerdendir. [17]

1018. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kur’an’da otuz ayetten ibaret bir sûre bir adama şefaat etti; neticede o kişi bağışlandı. O sûre: Tebârekellezî biyedihi’l–mülk’dür.”[18]

* Bu surenin faziletine ve özelliklerine dair tefsirlerimizde pek çok bilgiler verilmektedir. Hadis kitaplarının Fezailül Kur’an bölümünde yine pek çok malumatla karşılaşmaktayız. Hatta bu sureye Mülk ismi yanı sıra Mania ve Münciye isimleri de verilir ki kabir azabından ve cehennemden koruyan kurtaran engel olan anlamındadır. Yani surenin tümünü mana ve mahiyetini kavrayarak inanıp Allah’ı o şekilde tanıyıp o şekilde bir hayat süren kimseye Allah’ın izni ile bu sure şefaat edecek ve onun affına sebep olacaktır. Değilse kuru kuru anlamadan muhtevasından habersiz bir yaşantı içerisinde yaşayarak okuyanlara şefaatçi değil belki de şikayetçi olacaktır. Çünkü yüzlerce ayet Kur’an’ın bize okunmak, anlaşılmak ve yaşanmak üzere indirilen bir kitap olduğunu bize bildirmektedir. [19]

1019. Ebû Mes’ûd el–Bedrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bakara sûresinin sonundan iki âyeti geceleyin okuyan kimseye bunlar yeter.”[20]

* Bakara suresinin sonundaki bu iki ayet halk arasında Amenerrasulü diye bilinen ve başlanan iki ayettir. Hadis kitaplarımızdan (Müslim, İman 199-200)’de bildirildiğine göre peygamberimiz bu iki ayetin ikincisini okurken yedi ayrı dua cümlesini okudukça Rabbimizin “Duanı kabul ettim” buyurduğu aktarılır.
Her müslümanın kendi başına mutlaka yatmazdan önce okuması gereken ve tavsiye edilen bu iki ayet hakkında hadis kitaplarımızda: “Bu iki ayeti belleyiniz, çoluk çocuğunuza belletiniz. Çünkü bunlar hem dua hem namaz sevabına denk hem de Kur’andır” denilmektedir. Memleketimizde yatsı namazı sonrası imamlar tarafından okunması da bir hatırlatma kabilindendir. Herkes kendisi evde yatmazdan önce okuyup, manasını düşünüp imanını kuvvetlendirmelidir. Çünkü ilk ayet imanın temel şartlarını, ikincisi ise yedi ayrı dua cümlesinden oluşmaktadır. (Darimi Fedailül Kur’an 14)’de Hz. Ömer ve Hz. Ali “Akıllı olan müslüman mutlaka Bakara suresinin son iki ayetini okuyarak uyur” dediklerini de öğreniyoruz. Müslüman manasıyla birlikte her gün okumalı ve Allah’a bu iki ayetle yönelmeli ki gündüz işlediği günahlara ve her şeyine karşı bu iki ayet kafi gelmiş olsun. [21]

1020. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Evlerinizi kabirlere çevirmeyiniz. Şüphesiz şeytan, içinde Bakara sûresi okunan evden kaçar.”[22]

* Kabirler canlılık ve hayat olmayan yerlerdir. Issız ve sessizdir. Kuran okunup namaz kılınmayan evler de Rasûlullah (s.a.v) tarafından kabirlere benzetilmiştir ve mezarlıklara benzemesin diye müslümanlar uyarılmıştır. Nafile namazları evde kılınız diye emretmesi de bu sebepledir. Çünkü kabirlerde namaz kılınmaz. Biz de böylece evlerimizde Kuran okuyup farz dışındaki namazları evlerimizde kılmak suretiyle evlerimizi kabirler haline çevirmeyeceğiz. Hepimizin evi birer eğitim yeri mektep ve kreş olacak adeta...
Bu sure Kur’an’ın tüm surelerinin özü durumundadır. Çünkü içerisinde emir, yasak, hüküm ve haber olarak pek çok özellik bulunmaktadır. Sahabeden pek çoğunun da bu sureyi çok uzun zamanlarda okuyup hazmettikleri de anlatılır. Dolayısıyla böyle bir sureyi bilen kimseyi şeytanın aldatması veya aldatmak için o evde oyalanması düşünülemez. Mutlaka o evden şeytan iş yapamayacağı için kaçar. [23]

1021. Übey İbni Kâ’b radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Ey Ebü’l–Münzir! Allah’ın kitabından ezberinde bulunan âyetlerden hangisinin daha büyük olduğunu biliyor musun?” diye sordu. Ben:
–Allâhü lâ ilâhe illâ hüve’l–hayyu’l–kayyûm, dedim. Bu cevabım üzerine elini göğsüme vurdu ve:
– “İlim sana mübarek olsun, ey Ebü’l–Münzir” buyurdu.[24]

* Bu hadis hakkındaki açıklama bir sonraki 1020 nolu hadisle birlikte verilecektir.
Hadisin ravisi Übey ibni Ka’b Rasûlullah döneminde Kur’an’ı baştan sona ezbere bilen kimselerdendir. Ebu-l Münzir onun künyesidir. Ezbere bilmekle birlikte manaya aşina oluşu ve Allah’ın yüce saltanatının izah edildiği bu ayeti hemen cevap vererek bilmesi; bizlerin de ezbere bilmediğimiz yerleri manasıyla birlikte anlamamız gerektiğini ve öyle değilsek bile öyle olmamız gerektiğini bize öğretmiş oluyor. [25]

1022. Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem beni ramazan zekâtı olan sadaka–i fıtrı korumakla görevlendirmişti. Bir adam gelip yiyecek şeylerden avuçlamaya başladı. Adamı tuttum ve:
– Vallahi seni Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna götüreceğim, dedim. Adam:
– Şüphesiz ben muhtacım, çoluğum çocuğum ve pek çok ihtiyacım var, dedi. Bunun üzerine ben adamı salıverdim. Sabaha çıkınca, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Yâ Ebâ Hüreyre! Dün gece tutsağını ne yaptı?” buyurdu. Ben de:
– Yâ Resûlallah! İhtiyaç içinde bulunduğunu ve çoluk çocuğu olduğunu söyledi, ben de acıdım ve salıverdim, dedim. Resûl–i Ekrem:
– “O sana yalan söyledi, tekrar gelecek” buyurdu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bu sözü üzerine tekrar geleceğini anladım ve onu gözetlemeye koyuldum. Adam geldi ve yine yiyecek şeylerden avuçlamaya başladı. Bunun üzerine:
– Seni Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna çıkaracağım, dedim. Adam:
– Beni bırak, çünkü ben gerçekten muhtacım. Çoluk çocuğum da var. Bir daha gelmem, dedi. Ben de acıdım ve salıverdim. Sabah olunca yine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana:
– “Yâ Ebâ Hüreyre! Dün gece tutsağın ne yaptı?” diye sordu. Ben de:
– Yâ Resûlallah! Bana yine ihtiyaç içinde bulunduğunu ve çoluk çocuğu olduğunu söyledi, ben de acıdım ve salıverdim, dedim. Peygamberimiz:
– “O kesinlikle sana yalan söyledi, ama tekrar gelecek” buyurdu. Ben de üçüncü defa gelmesini bekledim. Gerçekten geldi ve yine yiyecek şeylerden avuçlamaya başladı. Onu tekrar yakaladım ve:
– Seni mutlaka Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna çıkaracağım; artık bu üçüncü ve son gelişindir. Bir daha gelmeyeceğine söz veriyorsun sonra tekrar geliyorsun, dedim. Bu defa bana:
– Beni bırak! Allah’ın seni faydalandıracağı bazı kelimeleri ben sana öğreteyim, dedi. Ben:
– O kelimeler nelerdir? dedim. O:
– Yatağına girdiğinde Âyetü’l–kürsî’yi oku. O takdirde, senin yanında Allah tarafından sürekli bir koruyucu bulunur ve sabaha kadar şeytan sana yaklaşamaz, dedi. Bunun üzerine ben onu salıverdim. Sabah olunca Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana:
– “Tutsağın dün gece ne yaptı?” diye sordu. Ben de:
–Yâ Resûlallah! Allah’ın beni faydalandıracağı birtakım kelimeleri bana öğreteceğini söyledi, ben de onu salıverdim, dedim. Peygamber Efendimiz:
– “O kelimeler neler?” diye sordu, ben de o kimsenin bana:
–Yatağına girdiğin zaman Âyetü’l–kürsî’yi, “Allahü lâ ilâhe illâ hüve’l–hayyü’l–kayyûm” âyetini başından sonuna kadar oku; senin yanında Allah tarafından sürekli bir koruyucu bulunur ve sabaha kadar şeytan sana asla yaklaşamaz, dediğini söyledim. Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Bak hele! Kendisi yalancı olduğu halde bu sefer sana doğruyu söylemiş. Üç gecedir kiminle konuştuğunu biliyor musun, ey Ebû Hüreyre?” dedi. Ben:
– Hayır, bilmiyorum, dedim. Resûl–i Ekrem:
– “O şeytandır” buyurdular.[26]

* Tefsirlerde ve hadis kitaplarının Fezailül Kur’an bölümlerinde Ayet-el Kürsi’nin fazilet ve faydalarına dair pek çok hadis-i şerifler vardır.
Allah’tan gelen doğruların tam karşısında olan şeytan ve şeytani güçler her zaman yalan söylerler. Bu onların esas görevleridir ama böyle nadiren de olsa doğru söyledikleri de bir gerçektir. İnsan ve cin şeytanlarından oluşan bu güçlerin bazan söyledikleri bu tür doğruları esas alıp onlara uymak, onların arkasından gitmek doğru olmaz. Bu hadisteki olayda vahiyle desteklenen ve haber verilen Peygamberimizin bu işaretinden bunları anlayacak ve ölünceye dek şeytani güçlerin bazı kere söyledikleri doğrularla yolumuzu değiştirmeyeceğiz. Allah’ın kitabıyla, Rasûlullah (s.a.v)’in sünneti ile bize gösterilen dosdoğru yolda yürümeye devam edeceğiz.
Kitabımızın, hayatımızın gece ve gündüzlerini küfre şirke ve şeytani güçlerin aldatmasına karşı birer sigorta hükmünde olan sure ve ayetlerine sıkı sarılıp onların emirleri doğrultusunda yaşamak yasaklarından da kaçınmak suretiyle kendimizi küfre, şirke ve şeytani güçlerin şerlerine karşı her zaman koruma altına almalıyız.
Bu sebeple yatarken felak-nas sureleri ve Ayet-el Kürsiyi, Bakara suresinin son iki ayeti olan Amenerrasulü ayetlerini manalarını da öğrenip anlayarak okumalıyız ki ibadetlerimiz de bilerek ve şuurlu biçimde yapılmış olsun.
Bugün yirminci asrın insanının hayatından, kafasından, kalbinden ve gündeminden çıkan ayetlerle korunma ve sığınma = rukye modelini yeniden diriltip hayatımıza hakim kılmalıyız ki çağın ve materyalizmin bizlere verdiği stres, bunalım, sıkıntı ve buhranlardan kurtulup huzurlu bir hayata kavuşmuş olalım. Bu hususta gayret bizden olmalı, yardım da Allah’tan beklenmelidir. [27]

1023. Ebü’d–Derdâ radıyallahu anh ‘den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kehf sûresi’nin başından on âyet ezberleyen kimse deccâlden korunmuş olur.”
Bir rivayette: “Kehf sûresi’nin sonundan” buyurulmuştur.[28]

* Bu surenin ilk on ve son on ayetlerini gözden geçirdiğimizde çıkan ayette Allah’ın kullarına indirdiği eğrilik olmayan kitaptan insanların bu kitapla uyarılıp gerçek karşılıklarını alacaklarından ve onun da cennet olduğundan. Allah’a oğul isnad edenlerin ne büyük sapıklıkta olduğundan. Dünyadaki her şeyin imtihan için yaratıldığından ve geçmiş toplumlardan zalim ve diktatör islam düşmanlarına karşı gelip hicrette ve mağaraya sığınmada kurtuluşu arayan gençlerin durumlarını görüyoruz.
* Son on ayetlerde ise dünyada Allah’ın kitabına karşı gözleri perdeli olan kafirleri ve onların Allah’ın dışındaki kulları Allah’ın yerine koyduklarını cehennemin o tip kişilere konak olduğunu, dünyada iyi iş yaptıklarını sanıp ahirette zararda olanları ve bunlar için terazi bile kurulmayacağını direkt cehenneme gireceklerini, iyi iş yapanların ise firdevs cennetlerinde ebedi kalacaklarını, Rabbimizin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsa bir katı daha olsa biteceğini fakat Rabbimizin sözlerinin bitmeyeceğini, Rabbimizin tek olduğunu kimin ona kavuşma isteği varsa iyi işler yapması ve kimseyi ona ortak koşmaması gerektiğini öğreniyoruz.
Surenin başında ve sonunda onar ayetten anlaşılan budur. Böyle olunca bir kimse bunları bilerek ve bildiği gibi de yaşayarak ömrünü tüketirse deccal denilen hakkı batıla karıştıranlardan veya her türlü dini istismar ederek aldatanların şerrinden ve kendisinden korunmuş olacağı bildirilmektedir. Yani Allah’ın gönderdiği eğrilik olmayan kitabın muhtevasıyla iman üzere olup şirke ve küfre bulaşmaksızın hayatı devam ettirmek gerekiyor. [29]

1024. İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, bir keresinde Cebrâil aleyhisselâm Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında oturmakta iken, Resûl–i Ekrem yukarı taraftan kapı gıcırtısına benzer bir ses işitti ve başını kaldırdı. Cebrâil:
– Bu, şimdiye kadar hiçbir şekilde açılmayıp sadece bugün açılan bir gök kapısıdır, dedi. Peşinden o kapıdan bir melek indi. Bunun üzerine Cebrâil:
– Bu, yeryüzüne inen bir melektir. Bugüne kadar hiç inmemişti, dedi. Melek selâm verdi ve Peygamberimiz’e şöyle dedi:
– Müjde! Sana, senden önce hiçbir peygambere verilmeyen iki nur verildi. Biri Fâtiha sûresi, diğeri Bakara sûresi’nin son âyetleri. Bunlardan okuyacağın her harfe karşılık sana sevap ve ecir verilir.[30]

[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 305.
[2] Buhârî, Tefsîr 1; Fezâilü’l–Kur’ân 9. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitr 15; Nesâî, İftitâh 26; İbni Mâce, Edeb 52.
[3] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 305.
[4] Buhârî, Fezâilü’l–Kur’ân 13. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitr 18; Tirmizî, Fezâilü’l–Kur’ân 11.
[5] Buhârî, Fezâilü’l–Kur’ân 13. Ayrıca bk. Müslim, Müsâfirîn 259; Tirmizî, Fezâilü’l–Kur’ân 11.
[6] Buhârî, Fezâilü’l–Kur’ân 13.
[7] Müslim, Müsâfirîn 261.
[8] Buhârî, Ezân 106. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilu’l–Kur’ân 11.
[9] Enam: 6/160.
[10] Bakara: 2/261
[11] Kadr: 97/3.
[12] Necm: 53/4.
[13] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 306.
[14] Müslim, Müsâfirîn 264. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü’l–Kur’ân 12.
[15] Tirmizî, Tıb 16. Ayrıca bk. İbni Mâce, Tıb 33.
[16] Ebu Davut, Tıb 19, Buhari Fezailül Kur’an 14, Müslim, Selam 51.
[17] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 306.
[18] Ebû Dâvud, Salât 327; Tirmizî, Fezâilü’l–Kur’ân 9. Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 52.
[19] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 307.
[20] Buhârî, Fezâilü’l–Kur’ân 10, 27, 34; Müslim, Müsâfirîn 255. Ayrıca bk. Ebû Dâvud, Ramazan 9; Tirmizî, Fezâilü’l–Kur’ân 4; İbni Mâce, İkâmet 183.
[21] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 307.
[22] Müslim, Müsâfirîn 212. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü’l–Kur’ân 2.
[23] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 307.
[24] Müslim, Müsâfirîn 258.
[25] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 307-308.
[26] Buhârî, Vekâlet 10, Fezâilü’l–Kur’ân 10, Bed’ü’l–halk 11.
[27] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 309.
[28] Müslim, Müsâfirîn, 257. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Melâhim 14; Tirmizî, Fezâilu’l–Kur’ân 6.
[29] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 309.
[30] Müslim, Müsâfirîn 254. Ayrıca bk. Nesâî, İftitâh 25.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -III- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 21.04.09, 08:28 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Kur’an Okuyup Müzakere Etmek Üzere Toplanmak

Bu bölümdeki hadis-i şeriften; Müslümanların her zaman bir araya gelip mescid, salon, ev gibi yerlerde Kuran-ı okuyup mütalea ve müzakere yapmaları gerektiğini ve neticesinde de o anlaşılan şekilde hayat tanzim etmeleri gerektiğini anlıyoruz. [1]

1025. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir cemaat Allah’ın evlerinden bir evde toplanır, Allah’ın kitabını okur ve aralarında müzakere ederlerse, üzerlerine sekînet iner, onları rahmet kaplar ve melekler etraflarını kuşatır. Allah Teâlâ da o kimseleri kendi nezdinde bulunanların arasında anar.”[2]

* Müslümanlar her zaman bir araya gelerek Rablerinden gelen Kur’an’ın öğretimini ve eğitimini yapmalılar ve bu sebeple ilim ve bilgilerini arttırmalılar. Kuran her türlü bilgilenme ve kültürün önüne geçirilmeli ve ilk öğrenilmesi anlaşılması gerekenin Kur’an olduğu bilincinde olmalıdır.
Kuran’ın sadece metnini okumayı öğrenip ve bazı sureleri ve ayetleri veya tamamını ezberlemek yeterli değildir. Bunlarla beraber şuur kazanma bilinç yenileme maksadıyla Kur’an tedrisatı yapmak aklımızı kalbimizi ve düşünme hasletlerimizi işin içine katarak her bir sure ve ayeti derinlemesine incelemek o ayetlerden çıkan hüküm ve esasların hayatımıza nasıl yansıyacağını karşılıklı müzakere ederek; fikir, anlayış ve davranış birliğinde karar kılmak gerekir.
Böylece Kur’an ve sünnetin genel çizgileri içerisinde kalarak İslamı bir bütün olarak anlamalı ve yaşamalıyız. Bu da ilk kaynak Kur’an ve ikinci kaynak sünnet birlikteliğiyle her ikisini de Allah’ın ve elçisinin işlediği gibi anlayıp bellemekle mümkün olur. Böylelikle okunan Kur’an ve sünnetin ahkamı hayata aktarılmış olur.
Böylece Kur’an nuruyla kalpler temizlenmiş huzurlu bir hayat stres ve bunalımlardan uzak bir hayat Allah tarafından bu kullarına bağışlanmış olur ve böylece derecelerin en üstünü olan Allah’ın yanındaki meleklere Benim kullarımdan filan kimselere bakınız kitabımı müzakere ediyorlar diye hatırlatması da gerçekleşmiş olur. [3]

[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 310.
[2] Müslim, Zikr 38. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitr 14; Tirmizî, Kırâat 12; İbni Mâce, Mukaddime 17.
247’de uzunca geçen ve açıklama verilen bu hadis 1382’de tekrar gelecektir.
[3] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 310.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -III- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 22.04.09, 10:15 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Abdesti Güzelce Almanın Fazileti

Bu bölümdeki bir ayet ve 9 hadis-i şeriften; abdestin farzlarını tarif edilen ayetle abdestin nasıl alınacağını, yıkanması gereken yerlerin daha ötesinde yıkamanın kıyametteki nurlu oluşu daha da artıracağını, bu nurlu yerin miktarına göre cennette ziynetler takınılacağını, abdestle birlikte küçük günahların döküleceğini, abdesti güzelce almanın günahların bağışlanmasına sebep olacağını, mahşer yerinde müslümanların abdest uzuvlarının parlaklığıyla tanınacaklarını, güzelce abdest alıp mescidlere giderken adımları çoğaltmanın ve bir namazı kıldıktan sonra öteki namazı iştahla beklemenin faziletini iman ve temizliğin bir bütünün iki parçası olduğunu, abdestten sonra okunması gereken duayı okuyanın cennetin 8 kapısından hangisini isterse oradan gireceğini öğreneceğiz. [1]

“Ey iman edenler! Namaz kılacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi; ve başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer boy abdestini gerektirecek bir halde iseniz guslediniz. Eğer hasta iseniz veya seyahatte iseniz, yahut tabii ihtiyacınızı gidermişseniz veya kadınlarınızla cinsi birleşme yapmışsanız ve bu halde su bulamamışsanız, o zaman temiz toprağa ellerinizi ve onunla yüzünüzü ve kollarınızı hafifçe ovun. Allah sizi zora koşmak istemez; ama sizi tertemiz kılmak ve size olan nimetini tamamlamak istiyor ki; şükredenlerden olasınız.” (Maide: 5/6)

1026. Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i:
“Şüphesiz ki benim ümmetim, kıyamet gününde, abdest izlerinden dolayı yüzleri nurlu, elleri ve ayakları parlak olarak çağırılacaktır. Yüzünün nûrunu artırmaya gücü yeten kimse bunu yapsın” buyururken işittim.[2]

* Yani abdest uzuvlarındaki beyazlığın ve nurluluğun artmasını isteyenler onları farz olan yerlerin ötesine de geçerek dirsek ve topuklardan daha yukarını da yıkamaları gerekmektedir. [3]

1027. Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Ben dostum sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim:
“Mü’minin nuru ve beyazlığı, abdest suyunun ulaştığı yere kadar varır.”[4]

* İnsan: 76/21, Kehf: 18/31, Hac: 22/23, Fatır: 35/33 ayetlerinde de ifade olunduğuna göre mü’minler cennete ziynet eşyası olarak bilezikler takınacaklardır, abdest uzuvları ne kadar geriden itibaren yıkanırsa orada el ve ayaklara takılacak bileziklerde o kadar çok olacaktır. [5]

1028. Osman İbni Affân radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim güzelce abdest alırsa, o kimsenin günahları tırnaklarının altına varıncaya kadar bütün vücudundan çıkar.”[6]

* Kişi içinde bulunduğu durum, zamana ve imkana göre farz ve sünnetlerine uygun biçimde abdest alırsa kul hakları dışındaki Allah’ın hakkını ilgilendiren küçük günahları ve bilmeden işlediği günahları affedilir. Büyük günahların affedilmesi ise şartına uygun tevbe ile mümkün olacaktır. [7]

1029. Osman İbni Affân radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i benim şu abdestime benzer şekilde abdest alırken gördüm. Sonra da şöyle buyurdu:
“Bir kimse bu şekilde abdest alırsa geçmiş günahları bağışlanır. Onun namazı ve mescide kadar yürümesi de fazladan kazanç sayılır.”[8]

* Sahabi abdest, namaz ve her şeyini Rasûlullah’tan gördüğü gibi yapıyor ve başkalarına da aynen göstererek örnek oluyorlar biz de öğrendiğimiz doğruları bizden sonrakilere örnek olarak öğretmeliyiz. [9]

1030. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Müslüman –veya mü’min– bir kul abdest alır ve yüzünü yıkarsa, gözleri ile bakarak işlediği her günah abdest suyu –veya suyun son damlası– ile yüzünden çıkar. İki elini yıkadığında, elleriyle tutarak işlediği her günah abdest suyu –veya suyun son damlası– ile ellerinden çıkar. Ayaklarını yıkadığı zaman, ayaklarıyla yürüyerek işlediği her günah abdest suyu –veya suyun son damlası– ile ayaklarından çıkar. Neticede o mü’min kul günahlardan temizlenmiş olur.”[10]

1031. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kabristana geldi ve:
“Selâm size ey mü’minler diyarı! İnşâallah biz de size katılacağız. Kardeşlerimizi görmemizi çok isterdim” dedi. Ashâb–ı kirâm:
– Biz senin kardeşlerin değil miyiz, yâ Resûlallah? dediler. Resûl–i Ekrem:
– “Sizler benim ashâbımsınız, kardeşlerimiz henüz gelmemiş olanlardır” buyurdular. Bunun üzerine ashâb:
– Ümmetinden henüz gelmemiş olanları nasıl tanıyacaksın, ey Allah’ın Resûlü? dediler. Peygamber Efendimiz:
– “Ne dersiniz? Bir adamın alnı ak ve ayakları sekili bir atı olsa, yağız ve doru at sürüsü içinde kendi atını tanımaz mı?” diye sordu. Sahâbe:
– Evet, tanır, ey Allah’ın Resûlü, dediler. Resûl–i Kibriyâ:
“İşte onlar da abdestten dolayı yüzleri nurlu, el ve ayakları parlak olarak gelecekler. Ben havzın başına onlardan önce varacağım” buyurdular.[11]

1032. Ebû Hüreyre radıyallahu anh ‘den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Size, Allah’ın kendisiyle günahları yok edip, dereceleri yükselteceği hayırları haber vereyim mi?” buyurdular. Ashâb:
– Evet, yâ Resûlallah! dediler. Resûl–i Ekrem:
– “Güçlükler de olsa abdesti güzelce almak, mescidlere doğru çok adım atmak, bir namazı kıldıktan sonra öteki namazı beklemek. İşte ribâtınız, işte bağlanmanız gereken budur” buyurdular.[12]

1033. Ebû Mâlik el–Eş’arî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Temizlik imanın yarısıdır.”[13]

* İmansız yapılan ibadetin bir faydası olmayacağı gibi abdestsiz pek çok ibadette yapılamaz. (Namaz – Tavaf) Müslüman’ın hayatında şirk ve küfürden temizlenmek yani iman ve gözle görülen pisliklerden temizlenmek bir bütün teşkil eder. [14]

1034. Ömer İbni Hattâb radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sizden biriniz güzelce abdest alır –onu tastamam yapar– sonra da: Eşhedü en lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh. Ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh, derse, o kimseye cennetin sekiz kapısı açılır. O da dilediği kapıdan girer.”[15]

Tirmizî’nin rivayetinde şu ziyade vardır: “Allahümme’c‘alnî mine’t–tevvâbîn ve’c–alnî mine’l–mütetahhirîn” duasını da okur.


[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 311.
[2] Buhârî, Vudû‘ 3; Müslim, Tahâret 35.
[3] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 311.
[4] Müslim, Tahâret 40. Ayrıca bk. Nesâî, Tahâret 109.
[5] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 311.
[6] Müslim, Tahâret 33. Ayrıca benzer rivayetler için bk. Nesâî, Tahâret 84; İbni Mâce, Tahâret 6.
[7] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 311.
[8] Müslim, Tahâret 8. Benzerleri içi bk. Ebû Dâvûd, Tahâret 50; Nesâî, Tahâret 84; İbni Mâce, Tahâret 6.
[9] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 312.
[10] Müslim Tahara 32.
129 da geçmişti ve gerekli açıklama orada verilmişti.
[11] Müslim, Tahâret 39. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 36.
528 ve 584 de kısaca geçmişti. Gerekli açıklama 584 de verildi.
[12] Müslim, Tahâret 41. Ayrıca bk. Tirmizî, Tahâret 39; Nesâî, Tahâret 180; İbni Mâce, Tahâret 49, Cihâd 41.
Önceden 131 numarada geçmiş ileride 1059 da tekrar gelecektir.
[13] Müslim, Tahâret 1. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 86.
Bu hadis 25 numarada geçmiş ve gerekli açıklama orada verilmişti, 1414 numarada tekrar gelecektir.
[14] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 312.
[15] Müslim, Tahâret 17. Ayrıca bk. Ebû Dâvud, Tahâret 65; Tirmizî, Tahâret 55; İbni Mâce, Tahâret 60.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


En son arsiv tarafından 22.04.09, 10:22 tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kere düzenlendi.

Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -III- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 22.04.09, 10:16 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Ezanın Fazileti

Buradaki 8 hadis-i şeriften; Ezan okumanın İslam’ın vazgeçilmez esaslarından olduğunu birinci safta namaz kılmanın diğer saflara göre daha faziletli olduğunu cemaata yetişmenin de faziletli olduğunu, sabah ve yatsı namazlarının da münafıklara ağır gelen iki namaz olduğunu müezzinlerin kıyamette boylarının uzun olacağını, Ezan seslerinin ulaştığı yerlerin kıyamette okuyan kişiye şahadetlik edeceğini şeytanın ezan okunurken kaçtığını namaz esnasında da vesvese vermek üzere bazı şeyleri hatırlattığını ezan okunurken yapılması gereken tavır ve duaları ezan ve kamet arasında yapılacak duaların reddedilmeyeceğini öğreneceğiz. [1]

1035. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İnsanlar ezan okumanın ve namazda birinci safta bulunmanın ne kadar faziletli olduğunu bilselerdi, sonra bunları yapabilmek için kur’a çekmek zorunda kalsalardı kur’a çekerlerdi. Şayet camide cemaate erken yetişmenin ne kadar faziletli olduğunu bilselerdi, birbirleriyle yarışa girerlerdi. Eğer yatsı namazı ile sabah namazındaki fazileti bilselerdi, emekleyerek ve sürünerek de olsa bu iki namaza gelirlerdi.”[2]

1036. Muâviye radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i:
“Kıyamet günü boyunları en uzun olanlar müezzinlerdir” buyururken işittim, demiştir.[3]

1037. Abdullah İbni Abdurrahman İbni Ebû Sa‘saa’dan rivayet edildiğine göre, Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh ona şöyle dedi:
“Ben senin koyunu ve kır hayatını sevdiğini görüyorum. Koyunlar arasında veya kırda iken, namaz için ezan okuduğunda sesini iyice yükselt. Çünkü müezzinin sesinin ulaştığı yere kadarki alanda olup da onu işiten cin, insan ve her varlık, kıyamet gününde ezan okuyanın lehine şahitlik yaparlar.” Ebû Saîd:
Ben bunu Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim, dedi.[4]

* Kırda bayırda çölde bile olsa her namaz için ezan okumak gereklidir. Ezan sesini insan cin ve diğer varlıklar da duyarlar.[5]

1038. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Namaz için ezan okunduğu zaman, şeytan ezanı duymamak için arkasını dönüp yellenerek kaçar. Ezan bitince tekrar geri gelir. Namaz için kamet edilince yine arkasını dönüp kaçar. Kamet bittiğinde yine gelir ve kişi ile nefsi arasına sokulur ve ona: Filân şeyi hatırla, filân şeyi hatırla diyerek, namazdan önce aklında olmayan şeyleri hatırlatır da, neticede insan kaç rek’at namaz kıldığını bilemez olur.”[6]

1039. Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ezanı işittiğiniz zaman, müezzinin söylediklerinin aynısını siz de söyleyin. Sonra bana salâvat getirin. Çünkü bir kimse bana bir defa salâvat getirirse, Allah buna karşılık ona on defa salât eder. Daha sonra benim için Allah’tan vesîleyi isteyin. Çünkü vesîle, cennette Allah’ın kullarından bir tek kuluna lâyık olan bir makamdır. O kulun ben olacağımı umuyorum. Benim için vesîleyi isteyen kimseye şefatim vâcip olur.”[7]

1040. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ezanı işittiğiniz zaman siz de müezzinin söylediklerini söyleyiniz.”[8]

1041. Câbir radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim ezanı işittiği zaman: Ey şu eksiksiz davetin ve kılınacak namazın rabbi Allahım! Muhammed’e vesîleyi ve fazîleti ver. Onu, kendisine vaadettiğin makâm–ı mahmûda ulaştır, diye dua ederse, kıyamet gününde o kimseye şefâatim vâcip olur.”[9]

1042. Sa’d İbni Ebî Vakkas radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim müezzini işittiği zaman: Tek olan ve ortağı bulunmayan Allah’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve resûlü olduğuna şahitlik ederim. Rab olarak Allah’tan, resûl olarak Muhammed’den, din olarak İslâm’dan razı oldum, derse, o kimsenin günahları bağışlanır.”[10]

1043. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ezan ile kamet arasında yapılan dua reddedilmez.” [11]

* Halk arasında ezan okunmaya başlarken veya ezanı duyan kimseler azizallah ve benzeri ifadeler kullanıyorlar bunların sünette yeri yoktur yapmamak lazımdır yukarıdaki hadislerden öğrendiğimiz şekilde ezana karşılık vermelidir. Yani müezzinin sözleri aynen tekrar edilmeli “Hayyealessalah” ve “hayyealelfelah” sözlerine gelince “la havle vela kuvvete illa billahilaliyyil azim” denilmeli kamet yapılırken de aynen yapılmalıdır sadece “essalatü hayrun minenevm” denilirken “sadakte ve bererte” denilmeli “kad kametis salatu” denirken de “ekamehallahü ve edameha” denilmelidir.
* “la havle vela kuvvete illa billahilaliyyil azim” Çaba ve güç gösterebilmemiz yüce Allah tarafındandır.
* “ekamehallahü ve edameha” Allah bu dini ve bu namazı hep ayakta tutsun ve devam ettirsin.
* “sadakte ve bererte” Doğru söyledin ve iyi ettin. [12]


[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 313.
[2] Buhârî, Ezân 9, 32, Şehâdât 30; Müslim, Salât 129. Ayrıca bk. Tirmizî, Mevâkît 52; Nesâî, Mevâkît 22, Ezân 31.
[3] Müslim, Salât 14. Ayrıca bk. İbni Mâce, Ezân 5.
[4] Buhârî, Ezân 5, Tevhîd 52, Bed’ü’l–halk 12. Ayrıca bk. Nesâî, Ezân 14.
[5] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 313.
[6] Buhârî, Ezân 4, Amel fis’–salât 18, Sehv 6, Bed’ü’l–halk 11; Müslim, Salât 19, Mesâcid 83. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 31; Nesâî, Ezân 20, 30.
[7] Müslim, Salât 11. Ayrıca bk. Ebû Dâvud, Salât 36; Tirmizî, Menâkıb 1; Nesâî, Ezân 37.
[8] Buhârî, Ezân 7; Müslim, Salât 10–11. Ayrıca bk. Tirmizî, Salât 40; Menâkıb 1; Nesâî, Ezân 33, 35, 37; İbni Mâce, Ezân 4.
[9] Buhârî, Ezân 8, Tefsîru sûre (17), 11. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 37; Tirmizî, Mevâkît 43; Nesâî, Ezân 38; İbni Mâce, Ezân 4.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


En son arsiv tarafından 22.04.09, 10:24 tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kere düzenlendi.

Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -III- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 22.04.09, 10:16 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Namazların Fazileti

Bu bölümdeki tek ayet ve 5 hadisten; namazın kişiyi tüm kötülüklerden alıkoyduğunu, alınan her abdest ve kılınan her namazla kişinin günahlarının silindiğini namazlar arasında işlenen günahlara namazların keffaret olduğunu büyük günahlardan sakınıldığı sürece beş vakit namazın küçük günahlara keffaret olacağını öğreneceğiz. [1]

“Kitaptan sana vahyedileni oku ve insanlara ulaştır. Namazında dikkatli ve devamlı ol çünkü namaz insanı çirkin işlerden, vahye ve ona teslim olan akla aykırı her türlü şeyden alıkoyar. Allah'ı gündemde tutmak elbette en büyük ibadettir. Allah ne işlerseniz hepsini bilir. (Ankebut: 29/45)

1044. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittiğini söyledi:
– “Ne dersiniz? Birinizin kapısının önünde bir nehir olsa da, o kimse her gün bu nehirde beş defa yıkansa, kirinden bir şey kalır mı?” Sahâbîler:
– O kimsenin kirinden hiçbir şey kalmaz, dediler. Resûl–i Ekrem:
– “Beş vakit namaz işte bunun gibidir. Allah beş vakit namazla günahları silip yok eder” buyurdular.[2]

1045. Câbir radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Beş vakit namazın benzeri, sizden birinizin kapısı önünden akıp giden ve her gün içinde beş defa yıkandığı bol sulu bir ırmak gibidir.”[3]

* Hem ayetlerde Rabbimiz hem de hadislerde peygamberimiz bizlere bazı şeyleri örneklerle açıklamışlardır yukarıdaki iki hadis-i şerifte bu şekilde gelmiştir bizleri büyük günahlardan Ankebut: 29/45 ayeti gereği namaz koruyacaktır namaz kılmamak kişiyi küfre götürecek kadar büyük günahlardandır. (Bak 1078 – 1079 – 1080 numaralı hadisler) Bu bilinçle günde beş vakit namaza devam eden kişinin küçük günahları da kıldığı namazlarla temizlenmiş olur. Müslüman bilerek günah işlemez bilmeyerek işlediği günahlarına da namaz ve abdest keffarettir. [4]

1046. İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, bir adam bir kadını öptü. Sonra Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip durumu haber verdi. Bunun üzerine: “Gündüzün iki yanında ve gecenin gündüze yakın saatlerinde namaz kıl. Şüphesiz iyilikler kötülükleri giderir” (Hûd: 11/114) anlamındaki âyet nâzil oldu. Adam:
– Bu sadece bana mı mahsus yâ Resûlallah, dedi? Resûl–i Ekrem:
– “Ümmetimin tamamı içindir” buyurdular.[5]

* Bu ve benzeri hadiselerde sahabiler işledikleri bir suçu ve günahı pişmanlık duyarak Rasûlullah’a gelip itiraf ederler cezasını çekmek isterlerdi. Bu husus onların ahirete olan inançlarının bir göstergesiydi bu dünyada işledikleri suçun cezasını çektikleri taktirde ahiretteki cehennem azabından kurtulacakları veya cezanın hafifletileceği inancına sahiplerdi. Rasûlullah’ta önceden bir hüküm gelmişse ona hüküm verir yoksa vahiy gelmesini beklerdi burada da önceden hüküm gelmediği için (Hud: 11/114) ayeti nazil oldu. [6]

1047. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Büyük günahlardan kaçınıldığı müddetçe, beş vakit namaz ile iki cuma, aralarında işlenen küçük günahlara keffârettir.”[7]

* İbadetleriyle hayatına düzen vermiş olan müminler abdest, namaz v.b. ibadetlerle tüm hayatına da düzen vermiş olurlar günahlardan uzak stres, bunalım, sıkıntı olmayan huzurlu bir hayat sürerler ve gerçek kurtuluşa ermişlerdir. Mü’minun: 23/1-2 ayetlerinde belirtildiği gibi. [8]

1048. Osman İbni Affân radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittiğini söyledi:
“Bir müslüman, farz namazın vakti geldiğinde güzelce abdest alır, huşû içinde ve rükûunu da tam yaparak namazını kılarsa, büyük günah işlemedikçe, bu namaz önceki günahlarına keffâret olur. Bu her zaman böyledir.”[9]

* Peygamberimiz başka bir hadislerinde “Nasıl namaz kıldığımı görüyorsanız sizde öylece kılınız.” buyurmaktadır. Dolayısıyla tavuğun yem topladığı gibi değil başka şeylerle meşgul olmaksızın huzur ve huşu içerisinde kılınan namaz önceden işlenmiş günahların silinmesine vesile olur. Kalp huşu içerisinde olursa vücut ve azalar da huşu içinde olacağından öncelikle namaza başlamadan kalbi huzursuzluklardan temizlemek, meşguliyetlerinden arındırmak gerekir ki namazımız gerçekten namaz olsun. [10]


[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 315.
[2] Buhârî, Mevâkît 6; Müslim, Mesâcid 283. Ayrıca bk. Tirmizî, Emsâl 5; Nesâî, Salât 7; İbni Mâce, İkâmet 193.
[3] Müslim, Mesâcid 284.
430 da geçmişti.
[4] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 315.
[5] Buhârî, Mevâkît 4, Tefsîru sûre (11) 6; Müslim, Tevbe 39. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru sûre (11).
[6] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 315.
[7] Müslim, Tahâret 14. Ayrıca bk. Tirmizî, Mevâkît 46; İbni Mâce, İkâmet 79.
Benzeri 130 da geçmişti 1046 – 1150’de tekrar gelecek.
[8] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 316.
[9] Müslim, Tahâret 7.
Benzeri bir hadis 130 da geçmişti 1150 de tekrar gelecektir.
[10] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 316.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


En son arsiv tarafından 22.04.09, 10:26 tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kere düzenlendi.

Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -III- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 22.04.09, 10:16 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Sabah Ve İkindi Namazlarının Fazileti

Bu bölümdeki 6 hadis-i şeriften; Bu iki vakitte fedakarlık yapıp uyku ve ticaretini veya işlerini bırakarak namaza devam etmenin kişiyi cennete ulaştıracağını, cehennemden kurtaracağını ve o kişinin Allah'ın himayesi altında olacağını, meleklerin nöbet devir teslim vakitlerinin sabah ve ikindi vaktinde olduğunu Rabbimizi cennette apaçık göreceğimizi öğreneceğiz. [1]

1049. Ebû Mûsâ radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İki serinlik namazını, sabah ve ikindiyi kılan kimse cennete girer.”[2]

1050. Ebû Züheyr Umâre İbni Ruveybe radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittiğini söyledi:
“Güneş doğmadan ve batmadan önce namaz kılan bir kimse cehenneme girmeyecektir.” Resûl–i Ekrem bu sözüyle sabah ve ikindi namazlarını kastetmişti.[3]

* Nur: 24/37 ayetine göre; “Gerçek müminleri ne ticaret ne de alışveriş Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan, zekat vermekten alıkoymaz.”
Uyku ve ticari meşgaleler vasıtasıyla en çok terk edilen namaz bu ikisi olduğu için dikkatler bu iki namaza çekiliyor değilse diğer vakit namazları da bunlardan farklı değildir. Rızık temini için yapılan çalışmalar ve aşırı uyku sever olmamız bizi bu ibadetlerden alıkoymamalıdır. [4]

1051. Cündüb İbni Süfyân radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sabah namazını kılan kimse Allah’ın himayesindedir. Dikkat et, ey Ademoğlu! Allah, bizzat himayesinde olan bir konuda seni sorguya çekmesin.”[5]

* Bir kimse önce Allah'a verdiği sözü yerine getirmelidir eğer verdiği sözü yerine getirmez veya gücü yeten işleri yapmaz güzel davranışlarda bulunmazsa mutlaka hesaba çekilir kim de hesaba çekilecek işler yapmışsa mutlaka azap görür. Hesaba çekilecek işlerden kul uzak olmalıdır bu hadis bize bunu anlatmaktadır. Belki de bu iki namazın vaktine fazla değer verilmesi bir sonraki hadisten öğreneceğimiz üzere meleklerin de şahit olmalarından dolayıdır. [6]

1052. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Birtakım melekler geceleyin, diğer birtakımı da gündüz vakti birbiri ardınca gelip sizin aranızda bulunurlar. Onlar sabah namazı ile ikindi namazında bir araya gelirler. Geceleyin aranızda kalmış olanlar Allah’ın huzuruna çıkarlar. Allah Teâlâ, kullarının halini çok iyi bildiği halde, meleklere:
–Kullarımı ne halde bıraktınız? diye sorar. Melekler:
–Onları namaz kılarken bıraktık; yanlarına da namaz kılarken varmıştık, derler.”[7]

1053. Cerîr İbni Abdullah el–Becelî radıyallahu anh şöyle dedi:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında idik. Dolunay halindeki aya bakarak şöyle buyurdu:
“Siz şu ayı güçlük çekmeden gördüğünüz gibi, Rabbinizi de açıkça göreceksiniz. Güneş doğmadan ve batmadan önceki namazları kaçırmamak elinizden geliyorsa, kesinlikle kaçırmayıp kılınız.”
Buhârî’nin bir rivayetinde: “Resûl–i Ekrem, ayın on dördüncü gecesi aya bakmıştı” denilmektedir.[8]

* Uyku ve dünyevi işlerin yoğun olduğu saatlere rastlayan bu iki vakit namazın kaçırılma tehlikesi diğerlerinden fazla olduğu için dikkatler bu iki namaza çekilmektedir. [9]

1054. Büreyde radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İkindi namazını terkeden kimsenin işlediği amelleri boşa gider.”[10]

* Namazı bile bile terk etmek (uyku, unutma ve baygınlık) dışında ya dünyevi çalışma ticaret vs. olur veya bilerek terk etmekle olur. Bilerek namazları terk eden ise küfre girecek kadar büyük günah işlemiş olur. İleride gelecek (1078-1079-1080) nolu hadisler bu hadis-i şerife ışık tutmaktadır. Böylece kişi namazı dünyevi işleri bahane ederek veya bile bile terk etme durumuna düşerse tüm yaptığı ameller boşa gitmiş olur çünkü kafir olarak ölümle karşı karşıya gelmiştir. (Bakara: 2/217 ayetin hükmüne girmiş olur.) [11]


[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 316.
[2] Buhârî, Mevâkît 26; Müslim, Mesâcid 215.
132 de geçmişti.
[3] Müslim, Mesâcid 213–214. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 9.
[4] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 316.
[5] Müslim, Mesâcid 261–262. Ayrıca bk. Tirmizî, Salât 51, Fiten 6; İbni Mâce, Fiten 6.
234 ve 390 da geçmişti açıklama 390’da verilmişti.
[6] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 317.
[7] Buhârî, Mevâkît 16, Tevhîd 23, 33; Müslim, Mesâcid 210. Ayrıca bk. Nesâî, Salât 21.
[8] Buhârî, Mevâkît 16, Tefsîru sûre (50) 2, Tevhîd 24; Müslim, Mesâcid 211. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 19; Tirmizî, Cennet 16; İbni Mâce, Mukaddime 13.
[9] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 317.
[10] Buhârî, Mevâkît 15. Ayrıca bk. Nesâî, Salât 15; İbni Mâce, Salât 9.
[11] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 317.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


En son arsiv tarafından 22.04.09, 10:30 tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kere düzenlendi.

Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 101 mesaj ]  Sayfaya git 1, 2, 3, 4, 5 ... 11  Sonraki

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye