Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 101 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1 ... 6, 7, 8, 9, 10, 11  Sonraki
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -III- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 29.05.09, 10:29 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Şeriatın İzin Verdiği Yerlerden Başka Alanda Malı Telef Etmenin Yasak Oluşu

1785. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Şüphesiz Allah Teâlâ sizin için üç şeyden hoşnut olur, üç şeyden de hoşlanmaz. Sizin sadece kendisine ibadet etmenizden, O'na hiçbir şeyi ortak koşmamanızdan ve Allah'ın ipine sımsıkı sarılıp tefrikaya düşmemenizden hoşlanır. Dedi kodu yapmanızdan, çok sual sormanızdan ve malı telef etmenizden de hoşlanmaz."[1]

1786. Mugîre'nin kâtibi Verrâd şöyle dedi:
Mugîre İbni Şu'be, Muâviye radıyallahu anh'e gönderdiği bir mektubunda bana şöyle yazdırdı:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem her farz namazın ardından şöyle dua ederdi:
"Lâ ilâhe illallâhü vahdehü lâ şerîke leh. Lehü'l–mülkü velehü'l–hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr. Allahümme lâ mânia limâ a‘tayte, ve lâ mu‘tiye limâ mena‘te; ve lâ yenfeu ze'l–ceddi minke'l–ceddü: Bir olan Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O'nun ortağı da yoktur. Mülk O'nundur. Hamd O'na mahsustur. O'nun her şeye gücü yeter. Allahım! Senin verdiğine engel olacak hiçbir güç yoktur. Senin vermediğini verecek de yoktur. Servet sahibi olanın serveti, senin yardımın yerine geçip kendisine bir fayda sağlamaz. "
Mugîre, Muâviye'ye şunu da yazdı:
Resûl–i Ekrem, dedikodudan, malı telef etmekten, gereksiz yere çok soru sormaktan nehyederdi.
Ayrıca Peygamberimiz, analara itaatsizlikten, kız çocuklarını diri diri toprağa gömmekten, verilmesi gerekeni vermemekten ve hakkı olmayan bir şeyi istemekten de nehyederdi.[2]

* Namaz arkasında ve namazda yapılacak dualar hakkında 342, 1416-1430 numaralı hadislere bakılabilir. [3]

[1] Müslim, Akdiye 10. Ayrıca bk. Mâlik, Muvatta', Kelâm 20; Ahmed İbni Hanbel, Müsned, II, 327, 360, 367.
342 no’lu hadis ve açıklamasıyla Al-i İmran: 3/103; Bakara: 2/115; Nahl: 16/43; Maide: 5/101; Furkan: 25/67 ayetleriyle Buhari, İ’tisam, 2; Müslim, Fezail, 130’a bakınız.
[2] Buhârî, İ'tisâm 3, Rikâk 22; Müslim, Akdiye 12–14. Ayrıca bk. Buhârî, İstikrâz 19, Edeb 6.
1417’de geçmiş, gerekli açıklama orada verilmişti.
[3] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 521.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


En son arsiv tarafından 30.05.09, 20:15 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.

Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -III- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 29.05.09, 20:16 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Silâhla Şakalaşmanın Yasak Oluşu
(Ciddî Veya Şaka Olarak Bir Müslümana Silâh Ve Benzeri Şeylerle İşaret Etmenin Ve Kınından Çıkmış Kılıcı Alıp Vermenin Yasaklığı)

1787. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Sizden biriniz silâhını (ortaya çıkarıp) din kardeşine işaret etmesin. Çünkü o bilmez, belki şeytan silâhı elinden çıkarır da, bu yüzden cehennemin bir çukuruna yuvarlanır."[1]
Müslim'in bir rivayeti şöyledir:
Ebû Hüreyre dedi ki:
Ebü'l–Kâsım sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Bir kimse kardeşine bir demirle işaret ederse, elinden onu bırakıncaya kadar melekler ona lânet eder. Ana baba bir kardeşine olsa bile."[2]

* Müslümanların her türlü yollarla birbirlerini korkutmaları yasaklanmıştır. Bu sebeple bir kimseye çevrilen silah aniden ateşlenebilir veya ok yaydan fırlayabilir. Neticede sonu ölümle biten bir kaza meydana gelebilir. İstemeyerek ortaya çıkan bu durumun sebebi de hadiste şeytan olarak gösterilmiştir. Halk arasında silahla şaka olmaz, şeytan doldurur gibi söylenen atasözleri bu konuda çok dikkatli olmayı bize gösterir, bazen şaka olarak başlayan işler çok ciddi boyutlara ulaşabilir, bu silah çevirme yasağı toplumun her kesimini kaplar.
Toplum hayatımızda bunun pek çok örneklerini görmekteyiz.
Meleklerin laneti ve neticesinde de cehennem çukuruna yuvarlanma, hadisenin haramlık boyutunu gözler önüne sermektedir.[3]

1788. Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kınından çıkmış kılıcı elden ele vermeyi yasakladı.[4]

* Müslümanlar Kur’an ve Sünnette olan her emir ve yasağa önem vermelidirler. Kılıç, hançer gibi kesici aletlerle patlayıcı aletlerin elden ele alınıp verilmesindeki mahzur ve tehlikelere hadisle dikkat çekilip tedbirsizlik yapmanın hoş olmayacağı anlatılmak istenmektedir. Dolayısıyla tüm silahlar ve tehlike arzedecek makine alet ve cihazların nakil ve alınıp verilmesinde çok dikkat ve tedbirli davranmak gerektiğini öğrenmekteyiz. [5]

[1] Buhârî, Fiten 7; Müslim, Birr 126.
[2] Müslim, Birr 125. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 4.
[3] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 521.
[4] Ebû Dâvûd, Cihâd 66; Tirmizî, Fiten 5.
[5] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 521.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -III- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 30.05.09, 19:48 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Ezandan Sonra Mescidden Çıkmanın Mekruh Oluşu
(Ezan Okunduktan Sonra Bir Özür Olmadıkça Farz Namaz Kılınıncaya Kadar Mescidden Çıkmanın Mekruh Olduğu)

1789. Ebü'ş–Şa‘sâ şöyle dedi:
Biz Ebû Hüreyre radıyallahu anh ile birlikte mescidde oturuyorduk. O esnada müezzin ezan okudu. Bir adam kalkıp dışarıya doğru yürüdü. Ebû Hüreyre, o adamı mescidden çıkıncaya kadar gözüyle takip etti ve:
Bu adam, Ebü'l–Kâsım sallallahu aleyhi ve sellem'e isyan etti, dedi.[1]

* Bu hadisin müsned 5/337 şu şekilde geçtiğini görüyoruz: “Herhangi biriniz namaz için kamet getirildiği zaman namazı kılmadan mescidden dışarıya çıkmasın.” Hastalık, zaruri ihtiyaç yoksa kametten sonra mescidden çıkmamak gerekir. Çıkan ve farz namazı kılmayan kimse peygamberimize itaat değil isyan etmiş olur. [2]

[1] Müslim, Mesâcid 258. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 42; Tirmizî, Salât 36; Nesâî, Ezân 40; İbni Mâce, Ezân 7.
[2] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 522.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -III- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 30.05.09, 20:16 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Özrü Olmaksızın Güzel Kokuyu Reddetmenin Mekruh Olduğu

1790. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Güzel bir koku ikram edilen kimse onu reddetmesin; çünkü onun taşınması kolay, kokusu güzeldir."[1]

1791. Enes İbni Mâlik radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem güzel kokuyu reddetmezdi.[2]

* Peygamberin her cins helal hediyeyi azlığına çokluğuna cins ve çeşidine bakmaksızın kabul ederlerdi. Koku da bunlardan biri olduğu için hiç reddetmemiş ve kabul etmiştir. Pek çok hadislerde erkeklerin kokusu açığa çıkan ve rengi gizli olmalı, kadının kullanacağı koku ise rengi açık olan fakat kokusu gizli olandır buyurulur. Bu konuda bkz. (Şemail-i Mühammediye 187-192. hadislerle Buhari III/133; Ebu Davud, IV/110; Nesai, VIII/189; Müsned, II/320; Nesai, VIII/61-62) [3]

[1] Müslim, Elfâz 20. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tereccül 6.
[2] Buhârî, Hibe 9, Libâs 80. Ayrıca bk. Tirmizî, Edeb 37.
[3] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 522.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -III- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 31.05.09, 10:16 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Kişiyi Yüzüne Karşı Övmek
(Kendini Beğenmesinden Ve Benzeri Hallerinden Korkulan Kimseyi Yüzüne Karşı Övmenin Mekruhluğu, Bu Hususta Güvenilen Kimseyi Övmenin Câiz Olduğu)

1792. Ebû Mûsâ el–Eş'arî radıyallahu anh şöyle dedi:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, bir adamın bir kişiyi övdüğünü ve övmede çok ileri gittiğini işitti. Bunun üzerine:
"Adamı mahvettiniz (veya adamın bel kemiğini kırdınız)" buyurdu.[1]

1793. Ebû Bekre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında bir adamdan bahsedilmiş ve orada bulunan bir kişi o adamı aşırı şekilde övmüştü. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz:
"Yazık sana! Arkadaşının boynunu kopardın" buyurdu ve bu sözünü defalarca tekrarladı. Sonra da:
"Şayet biriniz mutlaka arkadaşını methedecekse, eğer söylediği gibi olduğuna da gerçekten inanıyorsa, zannederim o şöyle iyidir, böyle iyidir, desin. Esasen onu hesaba çekecek olan Allah'tır ve Allah'a karşı hiç kimse kesin olarak temize çıkarılamaz" buyurdu.[2]

* Müslümanın yüzüne karşı da övülebileceğini fakat yüzüne karşı övmek kişinin kendisini beğenmesine, kibirlenip gururlanıp şımarmasına ve fitneye düşmesine sebep olacaksa, o kimsenin yüzüne karşı övülmesi yasaklanmıştır. Takva sahibi aklı başında gurur, kibir ve şımarmasından endişe edilmeyen kimselerin övülmesinde sakınca görülmemiştir. Övme işi güzel hasletler, takva ve örnek şahsiyet oluşturma yönleridir. Değilse az bir dünya geçimliği için mal ve makam sahiplerinin övülmesi şiddetle yasaklanmıştır. Böylelerine dalkavuk, çığırtkan ve yağcı gibi adlar verilir. Bunlar toplumu baştan çıkarırlar, yasaklanan bu tiplerin yaptığı işlerdir.
Aşırı olarak ve yüzüne karşı övülen kimsenin belinin ve boynunun kopması demek; övgüye layık olmayan ve haddinden fazla övülen şahsın kendisini gerçekten öyle zannetme ve bu yüzden nefsini murakabe ve muhasebeden vazgeçip tevbeye yönelmeme tehlikesi vardır, bu da onun için bir ölümdür. [3]

1794. Hemmâm İbni Hâris'in Mikdâd radıyallahu anh'den rivâyet ettiğine göre, bir adam Osman radıyallahu anh'i övmeye başlayınca, Mikdâd da dizleri üstüne çökerek metheden kişinin yüzüne çakıl taşları atmaya başladı. Bunun üzerine Hz. Osman ona:
– Ne yapıyorsun öyle? deyince Mikdâd:
– Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Meddahları gördüğünüz zaman yüzlerine toprak serpiniz" buyurdu, diye cevap verdi.[4]

* Dalkavuk ve yağcılara toprak serpmek bekledikleri dünyalığı elde edemeyeceklerine işarettir. Toprak serpme işi hem öven, hem de övülenin topraktan yaratıldığını, bu sebeple mütevazi olunması gerektiğini, kendilerini büyük görmemeleri icab ettiğini hatırlatma anlamında olduğu da söylenmiştir. [5]


[1] Buhârî, Şehâdât 17, Edeb 54; Müslim, Zühd 67.
[2] Buhârî, Şehâdât 16, Edeb 54; Müslim, Zühd 65. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 9; İbni Mâce, Edeb 36.
[3] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 523.
[4] Müslim, Zühd 69. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 9; Tirmizî, Zühd 55; İbni Mâce, Edeb 36.
[5] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 523.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -III- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 01.06.09, 18:17 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Bulaşıcı Hastalık Olan Yerden Dışarı Kaçmanın Ve Böyle Bir Yere Girmenin Mekruh Olduğu

“Nerede olursanız olun ölüm gelip sizi bulacaktır, göğe yükselen sağlam kulelerde olsanız bile...” (Nisa: 4/78)

“Allah yolunda bol bol harcayın. Harcamamak suretiyle kendi elinizle kendinizi mahvetmeyin ve iyilik yapmaya devam edin. Unutmayın Allah iyilik yapanları sever.” (Bakara: 2/195)

1795. İbni Abbâs radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre, Ömer İbni Hattâb radıyallahu anh Şam'a doğru yola çıktı. Serg denilen yere varınca, kendisini orduların başkomutanı Ebû Ubeyde İbni Cerrâh ile komuta kademesindeki arkadaşları karşıladı ve Şam'da vebâ hastalığı başgösterdiğini ona haber verdiler. İbni Abbâs'ın dediğine göre, Hz. Ömer ona:
– Bana ilk muhacirleri çağır, dedi; ben de onları çağırdım. Ömer, onlarla istişare etti ve Şam'da vebâ salgını bulunduğunu kendilerine bildirdi. Onlar, nasıl hareket edilmesi gerektiğinde ihtilaf ettiler. Bazıları:
– Sen belirli bir iş için yola çıktın; geri dönmeni uygun bulmuyoruz, dediler. Bazıları da:
– Halkın kalanı ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabı senin yanındadır. Onları bu vebânın üstüne sevketmenizi uygun görmüyoruz, dediler. Bunun üzerine Hz. Ömer:
– Yanımdan uzaklaşınız, dedi. Daha sonra:
– Bana ensarı çağır, dedi; ben de onları çağırdım. Fakat onlar da muhacirler gibi ihtilâfa düştüler. Hz. Ömer:
– Siz de yanımdan gidiniz, dedi. Sonra:
– Bana Mekke'nin fethinden önce Medine'ye hicret etmiş olan ve burada bulunan Kureyş muhacirlerinin yaşlılarını çağır, dedi. Ben onları çağırdım; onlardan iki kişi bile ihtilaf etmedi ve:
– Halkı geri döndürmeni ve bu vebânın üzerine onları götürmemeni uygun görüyoruz, dediler. Bunun üzerine Hz. Ömer insanlara seslendi ve:
– Ben sabahleyin hayvanın sırtındayım, siz de binin, dedi. Ebû Ubeyde İbni Cerrâh radıyallahu anh:
– Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun? dedi. Hz. Ömer:
– Keşke bunu senden başkası söyleseydi ey Ebû Ubeyde! dedi. Ömer, Ebû Ubeyde'ye muhalefet etmek istemezdi. Sözüne şöyle devam etti:
– Evet Allah'ın kaderinden yine Allah'ın kaderine kaçıyoruz. Ne dersin, senin develerin olsa da iki tarafı olan bir vadiye inseler, bir taraf verimli diğer taraf çorak olsa, verimli yerde otlatsan Allah'ın kaderiyle otlatmış; çorak yerde otlatsan yine Allah'ın kaderiyle otlatmış olmaz mıydın?
İbni Abbâs der ki:
– O sırada, birtakım ihtiyaçlarını karşılamak için ortalarda görünmeyen Abdurrahman İbni Avf radıyallahu anh geldi ve:
– Bu hususta bende bilgi var; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i:
"Bir yerde vebâ olduğunu işittiğinizde oraya girmeyiniz. Bir yerde vebâ ortaya çıkar, siz de orada bulunursanız, hastalıktan kaçarak oradan dışarı çıkmayınız" buyururken işitmiştim, dedi.
Bunun üzerine Ömer radıyallahu anh Allah'a hamd etti ve oradan ayrılıp yola koyuldu.[1]

1796. Üsâme radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Bir yerde bulaşıcı hastalık ortaya çıktığını duyduğunuz zaman oraya girmeyiniz. Bulunduğunuz yerde bulaşıcı bir hastalık ortaya çıkarsa, oradan da çıkmayınız."[2]

* Havayı, bedeni karakteri bozan her türlü bulaşıcı hastalık bulunan o yerlerden ve şahıslardan uzak durulması gerektiğini Peygamberimizden öğrenen Hz. Ömer yine de ashabıyla istişare etmeyi de ihmal etmemiştir. Çoğunluğun teklifi ve kendi ictihadı da aynı yönde olması dolayısıyla kararını geriye dönme doğrultusunda vermiştir ki böylece peygamberimizin sünnetini de yerine getirmiş oldu.
Burada geri dönmenin kaderi değiştirmek anlamında olmayıp ihtiyatlı davranma olduğunu öğrenmiş oluyoruz. Her şey Allah’ın kaza ve kaderi ile olur. Fakat insan tedbir almazsa Allah katında sorumlu olur. Dönmek veya dönmemek de Allah’ın kaderine dahildir. Tedbirden yüzçevirmek ve ihtiyatı elden bırakmak körü körüne kendisini tehlikeye atmak intihar olacağından müslüman böyle dengesizlikler yapmaz. Bu gün koruyucu hekimlik ve karantina dediğimiz şeye riayet gerekir.[3]

[1] Buhârî, Tıb 30; Müslim, Selâm 98.
[2] Buhârî, Tıb 30; Müslim, Selâm 100.
[3] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 524.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -III- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 02.06.09, 10:22 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Sihir Ve Büyü Yapmanın Kesinlikle Haram Olduğu

“Kitapta olana inanmaları gerekirken, onun yerine Süleyman’ın hükümdarlığı ve peygamberliği konusunda, şeytanların uydurup takip ettikleri şeylere uyarlar. Oysa Süleyman, büyü yaparak küfre sapmamıştı. Ama o şeytanlar, halka sihir öğreterek hakikatleri örtbas ettiler. Ve onlar, Babil’deki iki melek Harut ve Marut vasıtasıyla ortaya konulan şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek: “Biz, ancak imtihan aracıyız. Sakın sihir ve büyü yapıp da, hakkı örtbas edenlerden olmayınız” demedikçe hiçbir kimseye sihir öğretmezlerdi. İşte onlar o iki melekten, koca ile karısının arasını ayıracak şeyler öğrendiler. Halbuki sihirbazlar Allah’ın izni olmadıkça, onunla hiçbir kimseye zarar verici değillerdir. Onlar ancak kendilerine zarar veren, hiçbir faydası olmayan şeyleri öğrenmekteydiler. Oysa onlar, bu bilgiyi edinenin ahiret hayatının güzelliğinden nasipsiz kalacaklarını da iyi biliyorlardı. Canları pahasına aldıkları şey ne kötüdür, keşke bunu bilselerdi.” (Bakara: 2/102)

1797. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"İnsanı helâke sürükleyen yedi şeyden sakınınız." Sahâbîler:
– Yâ Resûlallah! Bu yedi şey nedir? diye sordular. Resûl–i Ekrem şöyle buyurdu:
"Allah'a şirk koşmak, sihir ve büyü yapmak, – haklı olarak öldürülen müstesna– Allah'ın öldürülmesini haram kıldığı bir insanı öldürmek, fâiz yemek, yetim malı yemek, düşmana hücum sırasında harpten kaçmak, evli olup hiçbir şeyden haberi olmayan namusuna düşkün müslüman kadınlara zina isnad etmek."[1]

* Sihir, lügatte gizli, üstü kapalı şey demek olup, aldatmak, göz bağcılık ve gözboyacılığı yapmak suretiyle insanları aldatmak demektir. Çok güzel konuşarak aldatmaya da sihir denilir. (Buhari, Tıb, 51)’de, “Nice güzel sözler vardır ki, sihir gibi etkilidir” buyurulur.
Sihirin ve sihirbazlığın tarihi en eski medeniyetlerden olan Keldaniler zamanına kadar ulaşır. Keldaniler yıldızlar ve gezegenlerle ilgili gökbilimlerine ağırlık vermişler hatta onlara ibadete kadar ileri gitmişlerdi.
Mısır’da Musa (A.S.) döneminde sihir çok yaygın bir meslekti. Musa (A.S.)’ın asa mucizesi karşısında iman eden sihirbazlar da o maharetli kimselerdi.
Süleyman (A.S.) zamanında da sihir ve büyü çok ileri idi. Bakara: 2/102 bu gerçeği anlatır. Babil’de iki melek insanlar için hayır olacak bazı gerçekler öğretiyorlardı. Kafirler ve şeytanlar bu gerçekleri şerre kullanarak bunu şer olarak sihir olarak kullanmışlardı. Sihir yapmanın caiz olduğuna veya fayda verdiğine inanmak küfürdür, sihir ve büyü yapan kimsenin cezası ölümdür. (Bu konuda geniş bilgi isteyenler Tecrid-i Sarih Tercemesi, 8/224-235 sh. Hak Dini Kur’an Dili Elmalı Tefsiri, 1/364-373 bakabilirler.)
Bu hadiste belirtildiği üzere büyük günahları yedi ile sınırlamak doğru değildir. Burada şu yedi şey büyük günahlardandır denmek istenmektedir. [2]

[1] Buhârî, Vasâyâ 23, Tıb 48, Hudûd 44; Müslim, Îmân 145. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vesâyâ 10; Nesâî, Vesâyâ 12.
1616’da geçmişti.
[2] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 525.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -III- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 03.06.09, 08:14 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Düşman Eline Geçmesinden Korkulduğunda Mushaf İle Kâfirlerin Yurduna Yolculuğun Yasak Kılındığı

1798. İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Kur'ân–ı Kerîm ile düşman diyarına yolculuk yapmayı yasakladı.[1]

* Rasûlullah (s.a.v.) zamanında bugünkü şekliyle Kur’an haline getirilmemişti. Ebubekir döneminde bu şekli aldı, fakat o dönemlerde değişik ayet ve surelerin yazılı olduğu parçalar kıymetli bir hazine gibi sahabenin yanında taşınıyordu, fakat her sahabenin elindeki yazılı metinler farklı surelerden ibaretti.
İş bu durumda iken küfür diyarına giderlerken ellerindeki Kur’an, sure ve ayetleri kafirlerin eline geçer, imha edilip kaybolabilir veya kafirler o metinlere saygısızlık edip imha edebilirler diye o gün Kur’an yazılı bulunan parçalarla küfür diyarına gidilmesi yasaklanmıştır. Bugün hakaret imha edilme gibi bir mahzur yoksa gidilebilir, İslami tebliğde esas metin olan Kur’an ve tefsirleri değişik dillerde tüm dünyaya yaygın vaziyettedir. İslami tebliğin temel taşı olması dolayısıyla bugün her yere Kur’an ulaştırılmalıdır.[2]

[1] Buhârî, Cihâd 129; Müslim, İmâre 92–94. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 81; İbni Mâce, Cihâd 45.
[2] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 525.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -III- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 03.06.09, 16:04 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Altın Ve Gümüş Kap Kullanmanın Yasak Oluşu
(Yemede, İçmede, Taharette Ve Benzeri Yerlerde Altın Ve Gümüş Kap Kullanmanın Haram Olduğu)

1799. Ümmü Seleme radıyallahu anhâ'dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Gümüş kaptan bir şey içen kimse karnına cehennem ateşi doldurmuş olur.”[1]
Müslim'in bir rivayetinde: "Gümüş ve altın kaplardan yiyen ve içen kimse" şeklindedir.[2]

1800. Huzeyfe radıyallahu anh şöyle dedi:
Şüphesiz Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bize ipek ve atlastan yapılmış elbise giymeyi, altın ve gümüş kaplardan içmeyi yasakladı ve:
"Bunlar dünyada kâfirlerin, âhirette ise sizlerindir" buyurdu.[3]

Buhârî ve Müslim'in bir rivayetinde, Huzeyfe radıyallahu anh:
Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i"Saf ipek ve atlas elbise giymeyiniz. Altın ve gümüş kaptan bir şey içmeyiniz. Altın ve gümüş tabaklardan da yemek yemeyiniz" buyururken işittim, demiştir.[4]

1801. Enes İbni Sîrîn şöyle dedi:
Ben, Enes İbni Mâlik radıyallahu anh ile birlikte Mecûsîlerden bir grubun yanında idim. Gümüşten bir kap içinde pelte tatlısı getirildi; Enes onu yemedi. Getiren kişiye, onu başka bir kaba aktarması söylenildi; o da ağaçtan yapılmış bir kaba aktarıp getirdi, Enes de ondan yedi.[5]

* Rasûlullah (s.a.v.) dünyaya ve dünyalığa aşırı düşkünlük alameti sayılan lüks israf aşırılıklardan bizleri sakındırmıştır. Altın, gümüş ve ipek dünyaya bağımlılığın önemli simgelerinden biri kabul edilmiş, her türlü kavga, hırsızlık ve soygunluk ve ölümlerin sebebi olmuştur. Bu tür eşyalar kullanmak kibir, kendini beğenme ve kendini başkalarından üstün görme alameti sayılır. Ahiret nimetleri dünyadakilere göre hem üstün hem de daha süreklidir.[6]

[1] Buhârî, Eşribe 28; Müslim, Libâs 1. Ayrıca bk. İbni Mâce, Eşribe 17.
[2] Müslim, Libâs 1.
[3] Buhârî, Eşribe 28, Libâs 27; Müslim, Libâs 3, 4. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Eşribe 17; Tirmizî, Eşribe 10; İbni Mâce, Eşribe 17.
777’de geçmişti.
[4] Buhârî, Et‘ime 29; Müslim, Libâs 5.
804-809 numaralı hadislere bakınız.
[5] Beyhakî, es–Sünenü'l–kübrâ, I, 28, Tahâret, bâbü'l–men'i mine'l–ekli fî sıhâfi'z–zehebi ve'l–fıdda.
[6] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 526.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -III- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 04.06.09, 08:54 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Erkeğin Sarı Renk İle Boyanmış Elbise Giymesinin Haram Oluşu

1802. Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem erkeğin sarı renkli koku sürünmesini yasakladı.[1]

1803. Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem benim üzerimde sarıya boyanmış iki elbise gördü ve:
"Bunu sana annen mi emretti?" buyurdu. Ben:
Onları yıkarım, dedim.
"Hattâ onları yak" diye emretti.[2]

Müslim'in bir başka rivayetinde:
"Şüphesiz ki bunlar kâfirlerin giysilerindendir. Sen onları giyme" buyurdu.[3]

* Dinimiz kadın erkek elbiselerinin ayrımını ve kafirlere benzememek gerektiği konusunda sert çıkışlarda bulunmuştur. Burada da aynı şekilde elbise ve makyaj konusunda aynı yasaklama getirilmiştir. Her bölge ve her zamanda kafirlere benzememek üzere ve kadın-erkek benzeşmemesi üzerine müslüman tedbirli olmalı ve onlara benzememeye çalışmalıdır. Çünkü “kadınlara benzeyen erkekler ve erkeklere benzeyen kadınlara lanet edilmiştir. Ayrıca kim bir müşrik ve kafir topluma benzemeye çalışırsa o kimse onlardandır” buyurulmuştur.[4]

[1] Buhârî, Libâs 33; Müslim, Libâs 77. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tereccül 8; Tirmizî, Edeb 51; Nesâî, Menâsik 43, Zînet 73.
[2] Müslim, Libâs 28. Ayrıca bk. Nesâî, Zînet 95.
[3] Müslim, Libâs 27.
193’de benzeri geçmişti.
[4] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 527.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 101 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1 ... 6, 7, 8, 9, 10, 11  Sonraki

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye