Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 4 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: En Sahih İsnad Tartışmasında Ebû Hanîfe’nin Konumu
MesajGönderilme zamanı: 22.01.09, 08:14 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 09:14
Mesajlar: 764
En Sahih İsnad Tartışmasında Ebû Hanîfe’nin Konumu


Ebû Hanîfe’nin hadis ilmindeki büyüklüğüne, zabtına, rivayetleri tedkikteki titizliğine, naklettiği hadislerin sahih olduğuna ve bu alanda yüksek bir konumda bulunduğuna delil olan hususlardan birisi de şu­dur:

Buhârî hadis senedleri içinde en sahih isnad (esahhu'l-esânid) [1] şudur demiştir:

Malik- Nâfi’- İbn Ömer. İmam Ebû Mansur Abdulkahir b. Tahir et-Temîmî buna bir ilavede bulunarak, isnadların en sa­hihinin şu olduğunu söylemiştir: Şâfii - Malik -Nâfi'-İbn Ömer. Ancak üstad, allame, hafız Alaaddin Moğoltay buna itiraz etmiş ve şöyle demiştir: “Dârekutnî’nin bahsettiğine göre Ebû Hanîfe de Mâlik'den hadis rivayet etmiştir.[2]

Bulkînî Mehâsinu'l-Istılâh adlı eserinde bu itiraza şu cevabı ver­miştir: “Ebû Hanîfe Dârekutnî’nin bahsettiği gibi Malik'den hadis riva­yet etmiş olsa bile, bu, Şafiî’nin Mâlik'den rivayeti gibi meşhur değil­dir.”

Irâkî de şöyİe demiştir: Dârekutnî’nin Garâib'inde ve Mudebbec'de zikrettiğine göre, Ebû Hanîfe Mâlik'den rivayet etmektedir. Ancak onun bu rivayeti Nâfi'-İbn Ömer tarikiyle gelmemektedir. Dolayısıyla Ebû Hanîfe’nin bu konuya dahil edilmesi varsayıma da­yanmaktadır. Bununla beraber Hatîb, Ebû Hanîfe vasıtasıyla Malik'den gelen böyle bir hadis zikretmiştir.

Şeyhülislam İbn Hacer el-Askalânî de bu hususta şöyle demiştir:

“Moğoltay'ın Ebû Hanîfe'yi zikrederek böyle bir itirazda bulunması uygun değildir. Çünkü Ebû Hanîfe’nin Mâlik'den rivayeti tesbit edile­memiştir. Dârekutnî daha sonra da Hatîb, Ebû Hanîfe’nin Mâlik'den aktardığı iki hadis rivayet etmiştir ancak bu iki isnad tenkid edilmiştir.

Aynı şekilde, (Hatîb'in bahsettiği) Ebû Hanîfe’nin Mâlik'den rivayeti, Ebû Hanîfe’nin müzakere anında zikrettiği birşeydir. O bunu aktarır­ken, Malik'le uzun süre birlikte bulunmuş ve bizatihi ona Muvattaı okumuş olan Şafiî’nin amaçladığı gibi, Mâlik'den hadis rivayet etme­yi murad etmemiştir.” [3]

_________________
Ehl-i Bidat-ı Red ve Tahkir Ediyoruz |


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: En Sahih İsnad Tartışmasında Ebû Hanîfe’nin Konumu
MesajGönderilme zamanı: 22.01.09, 08:20 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 09:14
Mesajlar: 764
Değerlendirme:

Sayın okuyucu! Burada şuna dikkat etmelisiniz:

Hafız Moğoltay Ebû Hanîfe'yi Malik-Nâfi' -İbn Ömer şeklindeki en sahih hadis senedinin başında zikredince, bu büyük hadis İmamları, Ebû Hanî­fe’nin hafızasının nahif, rivayet hususunda zayıf olduğunu söyleyip onu suçlamadılar. Onun hadisteki celaletini, rivayetlerde gereken titiz­liği hakkıyla yerine getirdiğini reddediyoruz demediler.

Onların itiraz­ları şu noktalardadır:

(a) Ebû Hanîfe’nin Mâlik'den rivayetinin Şafiî ka­dar meşhur olmaması nedeniyle, Moğoltay'ın bu silsileye Ebû Hanî­fe'yi dahil etmesi yerinde değildir,

(b) Ebû Hanîfe’nin Mâlik'den rivayeti müzakere esnasında gerçekleşmiştir. Ebû Hanîfe bu hadisi akta­rırken Malik'den rivayet etmeyi murad etmemiştir,

(c) Ebû Hanîfe’nin Malik'den rivayet ettiği hadisi Malik Nâfi'den rivayet etmemiştir,

(d) Ebû Hanîfe’nin Malik'den rivayeti sahih olarak tesbit edilememiştir.

Buradan, tenkit ilmi üstadı, İmam Hafız Moğoltay, İmam Hafız Bulkînî, Hafız Irâkî, Şeyhülislam İbn Hacer el-Askalânî, Hafız Suyûtî gibi büyük hadis alimlerinin şu hususta ittifak ettikleri sonucu ortaya çıkmaktadır: Ebû Hanîfe, kadrinin yüceliği ve hadisteki titizliği husu­sunda Mâlik ve Şafiî gibidir.

Eğer Moğoltay en sahih senedlerden bin' de Ebû Hanîfe-Nâfi'-İbn Ömer tarikidir deseydi bu başka bir zaviyeden meseleye yaklaş­tığı için doğru olacak ve itiraza uğramayacaktı.

Hiç şüphe yok ki, en sahih senedlerden birisi de Ebû Hanîfe- Atâ b. Ebî Rabâh-İbn Abbas senedidir.

Bu senedi İmam Abdulvehhab eş-Şa'rânî el-Mizânu'l-Kubrâ'da zikretmiştir. Aynı müellif Mâlik'in Nâfi -İbn Ömer ta­rikini de zikretmiştir. [4]

Hafız Zehebî Siyeru A'lâmi'n-Nubelâ'da Abîde es-Selmânî’nin terceme-i halini zikrederken şöyle der:

“Ebû Amr b. es-Salâh şöyle de­miştir: 'Amr b. Ali el-Fellâs'ın şöyle dediği bizlere rivayet edildi: İsnadların en sahihi ibn Şîrîn -Abîde -Ali isnadıdır.”

Ben de derim ki[5]: Bu sened kuvvetli bir isnad oİmasına rağmen İbrahim - Alkame -Abdullah senedinden keza Zuhrî-Salim- babası Abdullah b. Ömer senedinden daha kuvvetli değildir. Sonra, bu iki isnad vasıtasıyla Sahîhayn 'da pekçok hadis rivayet edilmiştir ancak, onun bahsettiği sened böyle değildir. Şöyle ki, Sahîhayn'da Abîde’nin Hz. Ali'den rivayet ettiği tek bir hadis yer almaktadır.” [6]

Zehebî, Alkame b. Kays en-Nehaî el-Kûfî’nin terceme-i halinde de şöyle demektedir:

“Bazı hadis hafızları güzel demişlerdir:

İsnadların en sahihi şudur:

Mansur- İbrahim -Alkame -İbn Mes'ûd. Bu isnadın yukarısı için en sahih isnad ise Şu'be ile Sufyan'ın Mansur'dan rivayetidir. Bundan yukarısı için de Yahya el-Kattân üe Abdurrahman b. Mehdî’nin bu iki­sinden rivayetidir. Daha yukarısı için Ali b. el-Medînî’nin Yahya ile Abdurrahman'dan rivayetidir. Bundan daha yukarısı için de Ebû Abdul­lah el-Buhârî’nin Ali b. el-Medînî'den rivayetidir.”- [7]

Zehebî Vekf b. el-Cerrâh'ın terceme-i halinde de şöyle söyler:

“Irak ve dışında en sahih isnad şudur: Ahmed b. Hanbel - Vekî' -Sufyan - Mansur -İbrahim - Alkame - Abdullah - Hz. Pey­gamber. Bu isnadla Musned'de pekçok hadis metni yer almaktadır.

Abdullah b. Hâşim da şöyle demiştir: “Vekî' birgün yanımıza gel­di ve “şu iki isnaddan hangisi sizce daha iyidir” diye sordu. “A’meş - Ebû Vâil - Abdullah isnadı mı yoksa Sufyan -Mansur - İbrahim- Alkame - Abdullah senedi mi?” Bizler de “A’meş senedi. Çünkü bu sened diğerine göre âlîdir (daha kısadır)” [8] dedik. O ise “bilakis ikincisi daha üstündür. Çünkü bu sened fakihlerin birbirlerinden riva­yet ettiği bir isnaddır. Diğeri ise (fakih olmayan) hocaların birbirlerin­den rivayet ettiği bir hadistir. Fakihlerin birbirlerinden naklettiği bir ha­dis, hocaların birbirinden naklettiği bir hadisten elbette daha üstündür.” [9]

Zehebî Abdullah b. Hâşim'in terceme-i halinde de şöyle söyler:

“Abdullah b. Hâşim anlatıyor:

Vekî' bizlere sordu: “Şu iki isnad­dan hangisi sizce daha iyidir” diye sordu. “A’meş -Ebû Vâil -Abdullah isnadı mı yoksa Sufyan -Mansur - İbrahim - Alkame - Ab­dullah senedi mi?” Bizler “birinci isnad” dedik. O ise

“A’meş bir ha­dis hocasıdır. Ebû Vâil de öyle. Sufyan ise fakihtir. Mansur, İbrahim, Alkame de öyle. Bu nedenle fakihlerin birbirlerinden naklettiği bir ha­dis hocaların birbirinden naklettiği bir hadisten elbette daha üstün­dür. “

Ben de derim ki [10]: “Bilakis A’meş ve hocası Ebû Vâil de fıkıh ve ilim sahibi büyük insanlardı. [11]

Yukarıdaki değerlendirmelere bakarak burada şunu söyleyebiliriz:

Irak'taki isnadların en sahihi ve en kıymetlisi Ebû Yusuf ve Muhammed'in İmam-i A'zam Ebû Hanîfe'den, onun Hammad b. Ebî Süley­man'dan, onun İbrahim'den, onun Alkame veya Esved'den, onların Abdullah b. Mes'ûd'dan, onun da Hz. Peygamber'den rivayet ettiği hadistir. [12]

Bunların hepsi üstün fakihlerdir, son derece bilgili büyük İnsanlardır.

Aynı şekilde Ebû Yusuf ile Muhammed, Vekî'den daha fa­kih ve bilgili ilim adamlarıdır. Ebû Hanîfe de hem Sufyan'dan hem de A’meş'den daha fakih ve bilgili bir insandır. Ebû Hanîfe’nin hocası Hammad da Mansûr'dan daha fakihdir.

Hafız İbn Hacer Şerhu Nuhbeti'l-Fiker fi Mustalahi'l-Eser adlı eserinde şöyle demektedir:

“Meşhur, aziz, garib diye kısımlara ayrılan âhâd haberlerin bir kıs­mı -tercih edilen görüşe göre- destekleyici bazı unsurların bulunması durumunda nazarî (kesin olmayan ancak istidlal ve istişhad açısından ilim ifade eden) bilgi arz ederler... Bazı unsurlarla desteklenen böyle haberlerin birçok çeşidi vardır.

Sahîhayn müelliflerinin kitaplarında rivayet ettikleri hadisler -te­vatür derecesine ulaşmamış olsalar bile- bu guruba dahildir...

Farklı tarikleri olan ve ravileri zayıf olmayan, illeti de bulunma­yan... meşhur hadisler de bu guruptandır...

Hafız, otorite hadis imamlarının birbirlerinden rivayet ettiği ve garîb olmayan (başka sahih isnadları bulunan) hadisler de böyledir.

Ör­neğin Ahmed b. Hanbel'in rivayet ettiği ve kendisiyle beraber bir baş­kasının da Şafiî'den rivayet ettiği; Şafiî'yle beraber bir başkasının da Malik b. Enes'den rivayet ettiği hadis böyledir. Çünkü böyle bir hadis, dinleyen kimse nezdinde istidlal için ilim ifade eder. Zira ravileri büyük insanlardır; sahip oldukları özellikler onları adeta kendileri gibi olma­yan pekçok sayıdaki ravi topluluğu gibi yapar. Bu konum, rivayetleri­ni kabul etmeyi icap ettirir.

İlimle ve insanların naklettikleri rivayetlerle birazcık mümaresesi olan bir insan, diyelim ki Malik kendisine bir haber nakîetse, onun doğru söylediğini bilir. Onunla aynı derecede bulunan bir başkası da bunu naklettiğinde haberin sağlamlığı daha da artar ve endişe edilen yanılma uzak bir ihtimal halini alır.” [13]

Bu durumda şunu söyleyebiliriz:

İmam Leys b. Sa'd'ın İmam Ebû Yusuf'dan (ki başkası da aynı rivayeti Ebû Yusuf dan rivayet etmiştir}, onun da İmam-ı A'zam Ebû Hanîfe'den (ki başkası da aynı rivayeti Ebû Hanîfe'den nakletmiştir) rivayet ettiği bir hadis; aynı şekilde İmam Şafiî’nin İmam Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî'den (ki başka­sı da aynı hadisi Muhammed'den rivayet etmiştir), onun da İmam-ı A'zam Ebû Hanîfe'den (ki başkası da aynı rivayeti Ebû Hanîfe'den ak­tarmıştır) rivayet ettiği bir haber yukarıdaki hüküm çerçevesinde de­ğerlendirilir.

Çünkü böyle bir hadis bir takım unsurlarla desteklenmek­te, hafız ve hadis otoritesi üstadların birbirlerinden rivayetiyle nakledil­mektedir.

Böylesi imamların birbirlerinden rivayet ettiği hadisler Sahîhayn'daki hadislere bile üstün tutulur.

Nitekim İbn Hacer, Şerhu'n-Nuhbe'de şöyle demektedir:

“Bazan aşağıda görülen hadisi üste çıka­rıcı bir unsur bulunabilir. Örneğin Müslim'de bulunan ve tevatür de­recesinden aşağıda olan meşhur bir hadis, ilim ifade ettirecek bir ta­kım karîne ve unsurlarla desteklense, böyle bir hadis Buhârî’nin riva­yet ettiği ferd mutlak [14] hadise takdim edilir.

Aynı şekilde, Sahîhayn'in rivayet etmedikleri hadis, Mâlik-Nâfi' -İbn Ömer tariki gi­bi en sahih olduğu belirtilen senedlerden biriyle gelse, bu rivayet, Sahîhayn'dan birinde yer alan hadise takdim edilir; hele de isnadında tenkid edilen biri varsa.”

Buna göre, Malik'in Nâfi'-İbn Ömer tarikiyle rivayet ettiği ha­dis, en sahih İsnadlardan olduğu belirtilen tariklerden biriyle gelmemiş olan Sahîhayn rivayetine takdim edilir. Aynı şekilde Ebû Hanîfe’nin Nâfi' - İbn Ömer tarikiyle veya Ebû Hanîfe’nin - Atâ b. Ebî Rabâh - İbn Abbas tarikiyle veyahutta yine Ebû Hanîfe’nin - hocası Hammad -İbrahim - Alkame - ibn Mes'ûd tarikiyle rivayet ettiği hadis de böyledir. (Bu rivayet Sahîhayn rivayetine takdim edilir).

Kaynak : Abdufettah Ebu Gudde Rahimehullah - İmamı aazamın HAdis İlimindeki yeri

[1] Esahhu'l-Esânîd: İçinde bulunan ravilerin sikalıkları bakımından en üstün derece­de bulunan veya öyle kabul edilen sened. isnad. Bunlar alimlere göre değişik ola­bildikleri gibi, "fulan sahabiden gelen İsnadlann en sahihi" şeklinde ravi sahabiye göre de farklı olabilmektedirler. Örnek:Ahmed b. Hanbel ve İshak b. Râhûye'ye göre: Zuhrî - Salim b. Abdullah b. Ömer - babası. Buhârî'ye göre: Malik - Nâfi' - İbn Ömer.

Hz. Ebû Bekr es-Sıddîk'den gelen senedlerin en sahihi: İsmail b. Halid - Kays İbn Ebî Hazim -es-Sıddîk.

Hz. Ömer'in esahhu'l-esânîdi: Zuhrî - Salim -Ömer. Bkz. Aydınlı, Hadis Istılahları Sözlüğü, s. 36. (Mütercimin notu).

[2] Bu nedenle Şafiî'nin yerine Ebû Hanîfe'nin zikredilmesi gerekir veya ikisinin aynı kanalla rivayetleri eş değerde görülmesi icap eder. (Mütercimin notu).

[3] Bunu Suyûtî, Tedrîbu'r-Râvi Şerhu Takribi'n-Nevevî'de nakletmiştir. s. 30. Hayriyye baskısı-1307.

[4] el-Mizânu'1-Kubrâ, 1/48.

[5] Diyen Zehebî.

[6] Siyeru A'lûmi'n-Nubelâ, IV/41.

[7] Siyeru A'lâmi’n-Nubelâ, IV/60-1.

Bunu şöyle formüle edebiliriz: Ebû Abdullah el-Buhârî -Ali b, el-Medînî -Yah­ya el-Kattân, Abdurrahman b. Mehdî - Şu'be, Sufyan - Mansur - İbrahim - Alkame - İbn Mes'ûd. (Mütercimin notu).

[8] Âlî: Bir metnin muhtelif senedlerinden veya metinleri farklı da olsa birkaç sened-den ravi sayısı hakikaten veya hükmen en az olanı. Bkz. Aydınlı, Hadis Istılahla­rı Sözlüğü, s. 35. (Mütercimin notu).

[9] Siyeru A'lâmi'n-Nubelâ, IX/158.

[10] Diyen Zehebî.

[11] Siyeru A'lâmi'n-Nubelâ, XII/328-9. Görüldüğü gibi Zehebî, A'meş ile Ebû Vâil'in sıradan birer hadis ravisi olarak kabul edilmelerine tahammül edememektedir.

[12] Bunu şöyle formüle edebiliriz: Ebû Yusuf, Muhammed - Ebû Hanîfe -Ham­mad fa. Ebî Süleyman - İbrahim -Alkame, Esved - Abdullah b. Mes'ûd - Hz. Peygamber. (Mütercimin notu).

[13] Şerhu Nuhbeti'L-Fiker'den yapılan özet alıntı burada bitmektedir.

[14] Ferd mutlak: Sadece bir senedle rivayet edilmiş olan (her tabakada ravi adedi bir­den fazla olmayan hadis). Bkz. Aydınlı, Hadis Istılahları Sözlüğü, s. 57. (Müter­cimin notu).

_________________
Ehl-i Bidat-ı Red ve Tahkir Ediyoruz |


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 4 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye