Ey tâlib-i esrarı Hû, Ey âşık-ı didârı Hû, Ey cân u dilden yâri Hu,
Ta ezel "kâlû belâ"dan, eyledim ikrâr-i aşk / Öldürürlerse beni, ben etmezem inkâr-i aşk, Zâil olmaz haşra dek kalbimde bu efkâr-i aşk / Her nefes verdikçe, zikrim dâimâ ezkâr-i aşk
Her nereye başımı koysam secde edilecek illa Hu Altı cihette ve altı cihetten dışarıda da ma’bud illa Hu Bağ, gül, bülbül, sema’ hep birer bahâne Bunların hepsinden maksat hep illa Hu
Hazır kurbanın gölgesi üzerimizde iken bir elimizi aşk ile Hazreti Pire uzatıp Sema’daki manaları derelim:
Malumâliniz olduğu üzere kurban kesilirken 3 ayağı bağlanır bir ayağı serbest bırakılır.
O ayaklarını çırpma, can cekişme acısından gelmez; bir balonu şişirdiniz sonra ağzını bağlamadan koyuverdiniz. Dışarıdaki hava basıncı balonun içindeki hava basınıcından daha fazla olduğu için balonun içindeki hava dışarı çıkarken yani balonun içindeki hava boşalırken sabit durmaz sağa sola savrulur. Bir kasaplık hayvan boğazlandığında kanı ve nefesi onun bedeninden boşalır, bu esnada ayaklarını oynatması çırpması doğaldır, boşalmanın tesiridir
can acısının belirtisi değildir. Manevi bakımdan ise kurban; ben öyle bir talihli hayvanmışım ki sıradan bir gıda olmanın ötesinde beni kesen zatın Allah'a yakin olabilmek için beni vasıta kılması benim şansımdır, oh ne ala ki böyle bir işe vasıta oldum diye Bir müslümana kurban oldum, ona gıda oldum, fukaraya rızık oldum diye sevinçten el çırpması gibidir.
Vücûd âlemine geldikten sonra o rûhanî âlemden uzak düştüklerinden ne zaman güzel bir ses, güzel bir nağme işitseler mahzun gönülleri zevk ve şevkten çırpınmaya, coşmaya ve buna uygun olarak can veren kurban misali, bedenleri de harekete, semâ'a başlar. Lakin sema esnasında semazen ancak şeyhini selamladıktan sonra dönmeye başlıyor. İşte yaratılmış bir kul olan Hazret-i insan da ancak yegane yaratıcı olan Cenab-ı Mevla’yı sevdikten sonra O’nun izniyle alemde iş yapmaya muktedirdir. Ancak böyle bir iş, ilahi aşkın neticesi ve tecellisidir. Böylesi bir sema’, diri kişilerin canlarına rahattır, huzurdur; canında cân olan bilir bunu.
Gül bahçesinde yatıp uyuyan kişi, uyanmayı ister.
Fakat zindanda uyumuş olan, uyanırsa zindana düşmüş olur.
Üzerindeki cevheri görmeyen, öylesine bin ayı gözüyle görmeyen kişi yok mu;
Böyle kişiye mûsiki ne yapsın, def ne etsin; sema’ gönüller alan sevgiliyle buluşmak içindir. Yüzlerini kıbleye dönmüş kişiler, bu dünyada da sema’dadır, o dünyada da;
Hele halka olup semâ’ ederek dönüp duranların ortasında Kâbe de olursa.
Bir parmak şeker istiyorsan zaten var, hem de bedava; fakat şeker madenini istiyorsan o da burada!
Böylesi bir şeker madeninden nağmeler istiyorsanız “Beyati Post Taksimi” isimli 178. Mestmp3’ü istifadelerinize sunarken siz güzelim canlardan minik bir de ricamız olacak;
Cenab-ı Pir’den kalma, Şeb-i Arus’un ünlü karpuz geleneği vardır. Hazret-i Pir son demlerinden ateşler içinde kıvranırken canı karpuz istemiş. Kış günü Konya’da bulup buluşturup getirmişler, bir kaç dilim tatmış. Bu sebepten Mevleviler bu tatlı hatıranın hatrına Şeb-i Arûs’ta karpuz yerler, ne dersiniz biz de Hazreti Pir’in aziz hatırasına, hazır bulanan ruhaniyetlerine bir bir gül serinliği olsun deyu, konu komşu, dost akrabaya gülbanklarla süslediğimiz KARPUZlardan ikram edelim mi? Çerağ-ı rûşen-i fahr-i dervişan, ziyâ-yı iman, kanûn-ı merdân,dem-i Hazreti Mevlana Huu diyelim Hû...
Her türlü dünya düşüncesinden, gam ve talaşından hâlas olmuş Kabiri can topluluğunun perdesi bilen Cenab-ı Pir’in
Pîşîter â pîşîter ey cân-ı men. Peyk-i derî Hazret-i Sultân-ı men (Beri gel, daha beri ey benim canım, Ey benim sultanımın habercisi!)
beytindeki “Dervişlik ölüme hazır olma sanatıdır” farkındalığı ile Azrail(as)’i karşılamak nasip ola, son nefeste cümle canlara.. [Her Cuma, günü bayram bilip gönderdiğimiz bu mektubu, Ölümü vuslat, perdelerin kalkması ile Hakka kavuşma bayramı bilen Hazreti Pir’in aziz hatırasına Şeb’i Arûs arifesinde göndermeyi münasip gördük.]
Vakt-i şerif, Şeb-i Arûs, Bayram, ömür ve şahsiyetlerimiz, ahir ve akibet, zahir ve batınlarımız hayrola, Aşkullah, Muhabbettullah, Marifetullah, Şevkullah ve Zikrullah gönüllere nakşola Şefaat û nebi cümlemize nasib ola efendim
Mevlam ateş-i aşkınızı ziyâde eylesin Gam ve telaş sizlerden uzak olsun da huzur bulasınız efendim
|