Ey â sevgili,
Sanman ki talebi devlet ü câh etmeye geldik Biz aleme bir yâr için âh etmeye geldik
Biz gittik kalanlar sağ olsun Doğan önünde sonunda ölür. Gök kubbede oturanlar iyi bilir Damdan bir taş atıldı mı düşer Hırsı bırak kendini boş yere harcama Şu toprak altında çırak ta bir ustada Hiç naz etme a güzel, bu mezarda ne şirinler var ne şirinler Ferhat gibi yok olup gittiler . . .
Âh ile çıkıp yola, sanki son vapurla giden sevgiliye el sallar gibi Ve “ne güzel gideceği son vapuru kaçırmak“der gibi Bir heyecanla dinledik gelip geçen ömür'den izleri Kalbimizin meyvalarını toplamaya çeyrek kala- Mevlayı seversen söyletme ne olur,neler olur bize andıkça neler olur Döner döner savrulur, Yanar yanar kavrulur, Aşkın ile kul olur Allah der dururuz, El-Medet N'olur Vakitleri aşk ile doldur, Âh ile illa Huuu
Her hattı tevhid kaleminden bir satır O yüz ki göz değince Allah’ı hatırlatır
Göz cemal ister, gönül o yüzü görmek diler...
İtirazlar haklı dâhi olsa câiz görülmemiştir
Zirâ teslimiyete muhâliftir.
Lâkin gayrı mecâlimiz kalmadı...
Gel özün saf eyle sûfî merd olup meydane gel Derd-i aşkı nûş edip bî-hûş olup mestane gel Zâhid-i bî-marifet pendini isgâ etme sen Varlığını terk ile terk eyleyip merdâne gel
Cenab-ı Hakk’ın feyizlerine kucak açmak için temizlenmekliğimize vesile
Bir Cemaziye'l-Evvel ayına, tövbe mevsimine rastlasa da gidişimiz..
“Reftim bâkiyerâ bekâ bâd” [Biz geçtik, kalanlar sağ olsun]
Bir süre buralarda olamayacağız erenler, sizlerin muhabbet dolu kalplerine cilâ olsun deyu gönderdiğimiz Cuma mektupları 199. Sayıda temama erdi, devamı nasib olur mu bilmeyiz, zuhurata tabiyiz erenler, bir başka zamanda gene mülâki olana dek: El-vedâ
Dilsizler haberini kulaksız dinleyesi Dilsiz kulaksız sözün cân gerek anlayası
Güzel(i) düşünün, hoşça kalın, hoş olun efendim
Yüksek müsaadelerinizle
Ümîd-i bî-nevâyı defter-i uşşâkına kaydet, Budur senden niyâz-ı kalb-i şeydâ yâ Resûlallah...
Mevlam ateş-i aşkınızı ziyâde eylesin Gam ve telaş sizlerden uzak olsun da huzur bulasınız efendim
|