Elif diye diye senden seni isterim
Ey yolcu (biraz dur, dinle beni), Yola çıkmalı, yolda olmalı, yol almalıyız, yolu bulmalı, yol almalıyız
Kendi içimize bir yolculuk... İnsan kendinden, kendine yol almayı bildiği, becerdiği müddetçe cehilden kurtulur. Dünya kadar zengin olun, “siz sizin” olmadıkça kıymeti yoktur. Bir çok ilimlere vukufunuz olabilir, “siz sizi” bilmedikçe cehilden kurtulmuş değilsiniz. Bir teleskop ile en ufak bir yıldızı dahi ötelerden görebilirsiniz, “Size şahdamarınızdan daha yakınım ” [Kaf, 16] diyeni görmedikçe, gözünüzün sıhhatinden şüphe edilir. Elif, Lam, Mim... Günahkar titrek ellerim, 'Elif Elif' diye diye senden seni isterim, Madem ki sana varmak, dikenli yollar geçmek, Vuslatımın kanıtı olsun; kevser suyundan içmek İnsan ne ile yaşar? Bu alemde çokları sevmek ve sevilmek, bulmak ve görebilmek için yaşar. Bu maksatla hep seveceğini arar, ekserisinde her dala konmak iştiyakı vardır. Eskisinde ufak bir kusur bulunca yenisini aramak, bulmak peşinde koşar durur.
Ey yolcu sen TEK olanı ara bul! Sev ve bilhassa O’na kendini sevdir. Asıl mesele kendini sevdirebilmektir. Herkesi O san ve herkese kendini sevdir. Bil ki insan evvela Yaradan tarafından sevilmiş de yaratılmıştır. Hem mahlukattan hiçbir hayat sahibi yoktur ki bir anne ile bir babanın mecazi aşkından hâsıl olmasın. Böylesi bir aşkın zuhuru ile, dünya zindanına gelen, sevmeyi sonradan öğrenirse de, sevildiğini pek güç anlayabilir. Kendisini sevip Yaradandan aldığı, öğrendiği sevgiyi yine O’na iade edebilirse ne mutlu... Bu yolda önce aşık olunur, aşkı ve sevmeyi öğrenir ve fakat aşkta kemale erip mâşuk olmak herkese nasip olur devlet değildir. Hele maşukun sevgilisi olmak pek güçtür. Nehir, dere ırmak isimleri denize döküldükten sonra kalmaz. Kemale eren herşey aksine intikal eder. Suyun sıcaklıktaki kemali buhar, soğukluktaki kemali buz olmasıdır. İnsanın kötülükteki kemali şeytan nâmını alır. İyilikteki mânevi kemali de Hâk nâmını alır. Çün gönlü tertemiz olmuş, fenalıklar gitmiştir. Hakk’ın saltanat yeri olmuştur. Sâhib-i istidadın gönüllerinde, O’nun zuhurunun görünmesi neşesiyle mest olarak söyleriz. (Aşktan el-aman deyip incecikten yağan mânayı “Elif diye” görenin dilinden 191. Mestmp3 olarak dinleyebilirsiniz) Namazlar, niyazlar, oruçlar, haclar bu neşeyi vermezse neye yarar bu müslümanlık? Müslümanlık hamallık değildir erenler, Mânaya varan bir uçuş, bir oluştur. Hakk’a varmada, kemale ermede, bizler elbetteki terbiyeye muhtacız Sen bizleri şefkat-i Muhammediyye ile terbiye et ya rabbi Muhabbet devasını her türlü yaralarımıza ilac eyle ya rabbi Güzel(i) düşünün, Hoşça kalın, hoş olun efendim..
Vakt-i şerif, Cuma, ömür ve şahsiyetlerimiz, ahir ve akibet, zahir ve batınlarımız hayrola,
Aşkullah, Muhabbettullah, Marifetullah, Şevkullah ve Zikrullah gönüllere nakşola
Şefaat û nebi cümlemize nasib ola efendim Mevlam ateş-i aşkınızı ziyâde eylesin Gam ve telaş sizlerden uzak olsun da huzur bulasınız efendim
Fakîr Ed-dâi Nâyi AKDEMİR
|