Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Ulu Camii çilehanesi ve çayhanesi
MesajGönderilme zamanı: 24.11.09, 19:31 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 17.12.08, 16:48
Mesajlar: 237
Mustafa Özcan - Vakit

2009-11-24
Ulu Camii çilehanesi ve çayhanesi


Kimileri Hanımın Çiftliği’ne müptela, bense Adana’nın tiryakisi oldum. Orhan Kemal’in romanından uyarlanan Hanımın Çiftliği kimilerini ekrana bağlıyor. Hanımın Çiftliği Adana merkezli bir roman ve Adana merkezli olarak da diziye aktarılıyor. İşin bu yönünü Adana’da öğreniyorum. Orhan Pamuk’tan önce Batı’da Yaşar Kemal’i meşhur eden bölge, Çukurova ve Adana olmuştu. Keza Yılmaz Güney de göçmen olsa da Adana ile anılan bir isim ve aktör. Çukurova çoklarını meşhur ettiği gibi Sabancı gibilerini de zengin etmiştir. Birkaç defa Adana’ya gitsem de Adana’nın derinine inememiştim. Ne zaman Adana’yı arka sokaklarıyla birlikte dolaştıysam ve tanıdıysam gerçekten de bu şehri çok sevdim. Tiryakisi olmamak elde değil. Hatta şunu söylemek mümkün: Sadece Ulu Camii haziresinde ve çayhanesine dönüşen çilehanesinde çay içebilmek ve o havayı yeniden teneffüs ve temaşa edebilmek için bile tekrar be tekrar özel olarak bu şehre gelinse yeridir. Değer. Orası tarihin saklı köşelerinden birisi. Hayal meyal hatırlıyorum: Bir defasında Mustafa Kutlu bir dize, iki mısra yazmak için kalkıp Erzincan’a gittiğini ve o iklimin içine girerek mısralarını yazabildiğini söylemiştir. Adana’nın maddi iklimi de manevi iklimi de muhteşem. Adana’ya Eskişehir’den sonra gittim. Adana da Eskişehir gibi bir nehir kenti ve içinden Seyhan Nehri akıyor, siz de sürekli olarak Seyhan’la birlikte şehri turluyorsunuz. Toprağı münbit ve suyu bol bir şehir. Pınar Şaşal ve Hayat Suyu gibi kaynak suları buradan temin ediliyor. Adana düz bir ova, lakin sırtlarını dağlara dayamış vaziyette. Yani gerçekten de her yanıyla ve yöresiyle zengin bir havza.
¥
Adana denilince lezzet ve eğlence akla geliyor. Lakin sahip olduğu manevi cihetini anlatan az. Gaziantep ile birlikte mutfakların efendisi olarak biliniyor. Kendisine has çeşitlerle ve lezzetlerle anılıyor. Adana kebap, Adana’nın ürettiği lezzetlerden birisi. İkincisi, Adanalıların şifa kaynağı olarak tanıttığı şalgam suyu ve nar ekşisi de daha ziyade bu şehirle anılmaktadır. Az ötesinde Tarsus var. Geçen yıl da Akdeniz Derneği’nin daveti ile Mersin’e gitmiştim, lakin bir değini yazısı kaleme alamamıştım. Alsaydım, İbrahim Ethem’le Tarsus’un ve nar bahçelerinin derin ilişkisini yazacaktım. Beni çarpan, Adana’nın manevi havası oldu. Bütün görkemine rağmen Sabancı Camii’ne uğramadık. Daha öncesinde zaten uğramıştım. Lakin asıl keşfettiğim arka sokaklarında ve derin köşelerindeki manevi izlerdi. Bosnalı Salih Efendi Camii’nde kıldığım namazlar unutulmaz. Camii hoş ve model camilerden birisi. Hem fiziki güzelliği hem de metafiziki özellikleri insanı çarpıyor. Bir iki defa namaz kıldık ve tadı ve manevi hazzı yüreğimde kaldı. Bosnalı Salih Efendi bu camiyi 1939 yılında inşa etmiş. Kendisi Sakıp Sabancı’nın babasıyla birlikte ortaklık kurmuş ve Bossa Salih Efendi ile Sabancıların ortaklığını remzediyor. Bosna’nın Bo’su ile Salih’in S’si, Sabancı ailesinin Sa’sı ile birleşerek Bossa’yı meydana getirmiş. Lakin daha sonra Bosnalı Salih Efendi’den geriye yad olarak sadece bu manevi yapı kalmış. Bosnalı Salih Efendi Camii, aynı tarzda ve letafette olmasa yani ona yetişmese bile bana Adapazarı’nda yine Boşnaklar tarafından yaptırılan Salko Camii’ni hatırlattı.
¥
Adana denilince ilk aklıma gelen isimlerden birisi; ilmiyle irfanıyla bir yıldız gibi parlamış ve temayüz etmiş olan Ramazanoğlu Sami Efendidir. Sami Efendi ataları olan ve Adana yöresinden Ramazanoğulları ile birlikte anılan Ulu Camii’de vaktiyle vaazlar vermiş. İlk zamanlar bilebildiğim kadarıyla Düzceli Halil Fevzi Efendi’den feyzyab olmuş. Halil Fevzi Efendi de Kelami Dergahı geleneğinin bağlılarındandı. Sami Efendi, Adana İstanbul, Şam ve Medine arasında kemale ermiştir. Bu şehirler onun geniş çilehanesini temsil eder. Adana Ulu Camii bana aynı adla anılan Diyarbakır Ulu Camii’ni de hatırlattı. Diyarbakır Ulu Camii daha erken tarihlerde kurulmuş olmalı. Oranın çevresi de muhteşem ve adeta şehrin manevi hayatının dinamizmini temin eden merkeze ve kutba benziyor. Adana Ulu Camii, 1541 yılında Ramazanoğulları ailesi ve hanedanlığı tarafından kurulmuş. Ve en son olarak Ramazanoğlu Sami Efendi’nin dirilten vaazlarına tanık olmuş. Ve Ziya Paşa’nın makberinin karşısında bir çilehane yer alıyor. Tekkelerin açık olduğu devirlerde dervişler buralarda tezkiye ile olgunlaşır ve cefa aleminden sefa alemine geçerlermiş. Günümüzde ise çilehanenin yerini çayhane almış. Lakin burası da olgunlaştırma enstitüsü gibi görev veriyor. Günümüzün modern dervişleri burada çayla ve sohbetle olgunlaşıyorlar. Çay dervişin şarabı ve sohbet de canlarının iksiridir.
Adana’ya niye gittik? Bunu da unutmadan arzedelim. Anadolu Gençlik Derneği’nin kendi binasında 21 Kasım (2009) günü tertiplemiş olduğu Modern Dünya’da Tebliğ ve Davet Sorumluluğumuz adlı konferansa iştirak ettim ve hatip olarak konuşma yaptım. Benim açımdan çok semeredar oldu. Benden bir ay önce de hemşerim Mevlüt Özcan aynı yerde konuşma yapmış. Dünyevileşmeyi anlatmış. 21 Kasım’da 21’inci yüzyılın tebliğ konularını anlattık. Ve bunun dışında ertesi gün, Pozantı’da konferansın farklı bir boyutunu sunduk. Ve Radyo Barış ve Akdeniz TV gibi yerel yayın kurumlarında da konuyla ve İslam dünyasının geleceğiyle ilgili sohbetler icra ettik. Ve yeni dostluk köprüleri kurduk. Anadolu Gençlik Derneği Adana Şube Başkanı Abdulaziz Kıranşal gerçekten de iyi bir mihmandarlık örneği sergiledi. Çok dolu ve muntazam bir program tertip etmişler. Keza daha önceki başkan Alaattin Tekin Bey bizi hiç yalnız bırakmadı. Adana ile birlikte unutamayacağımız simalardan birisi de tam kıvamında Adana kebapla karşımıza çıkan ve Adana ve Adanalıları yücelten ve medar-ı iftiharı olan Sufi Mehmet (Yıldırım) Bey oldu. Orada tanıştığımız ve bize mihmandarlık eden, lakin adlarını sayamadığım ve aklıma getiremediğim dostlar beni bağışlasınlar. Camileriyle ve dostlarıyla Adana’yı hiç unutmayacağım.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye