Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Şam ve Mevlana
MesajGönderilme zamanı: 08.02.09, 20:20 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 17.01.09, 20:24
Mesajlar: 55
Şam ve Mevlana

Mustafa ÖZCAN


Mevlana ile Gazali ve İbni Arabi Şam'da aralıklarla bulunmuşlardır. Hepsini buluşturan ve tarih içinde yoğuran Şam'ın mübarek iklimi olmuştur.

2006-09-12


Şam ve Mevlana

Hartum ve Ümm Durman Nil'lerin buluştuğu yerdir. İstanbul ise denizlerin buluştuğu yer. Hızır ile Musa Aleyhisselam'ın buluştuğu yere de 'mecmau'l bahreyn' denmektedir. Şam ise manevi deryaların ve denizlerin buluşma noktalarından birisidir. Kimi rivayetlere göre Mevlana burada vahdet-i vucud anlayışının ve nazari ve batini tasavvuf anlayışının temsilcisi ve piri Muhyiddin Arabi ile son yıllarında karşılaşmıştır. Bu karşılaşma doğru ise bu taktirde Mevlana genç yaşlarında Pir-i Endülüs Muhyiddin Arabi ise son günlerinde olmalı. Mevlana babasıyla Konya'ya geldikten sonra şer'i ilimleri tahsil etmek üzere önce Halep'e gider ve burada El Adimiyye Medresesine yerleşir. Bu medrese tarihçi Kemaleddin Ömer İbni'l Adim tarafından kurulmuştur ve o­nun adını taşımaktadır. İbnü'l Adim'in 'Zübdetü'l talep fi tarihi Haleb' isminde meşhur bir tarih kıtabı vardır. İbnü'l Adim'in medresesinde yaklaşık üç yıl kaldığı rivayet olunur. Bu zaman zarfında burada hanefi mezhebinin usul ve furuunu tahsil etmiştir. Daha sonra Şam'a giderek Burada Rahimiyye Medresesine yerleşmiştir. Burada da hikmet ve nazariyat öğrendiği ve ilmi tartışmalar eşliğinde kendisini geliştirdiği söylenir. Mevlana'nın olgunluk devresine damgasını vuran Şam'dır. Eflaki'ye göre burada Burhaneddin Tirmizi ve Sadreddin Konevi ile de mülaki olmalıdır. Zaten Konya'da daha sonra Tirmizi ve Sadreddin Konevi ile birlikte olmuş ve bu birliktelik ölümüne kadar devam etmiştir. Mevlana'nın selefleri olarak İmam--ı Gazali ve İbni Arabi'den bazı yönleriyle etkilendiği hilaf kabul etmez bir gerçektir. Halef selef olmaları hilaf kabul etmez bir gerçektir. Bununla birlikte yöntem de ayrılıyorlar.
***
Muhyiddini Arabi fıkıhta zahiri mezhebine bağlıydı ve tasavvufta nazariyatını vahdet-i vucud anlayışı üzerine kurmuştu. Mevlana hazretleri ise ulemadan idi ve hanefi mezhebine ittiba ediyordu. Sonra bu temelinin üzerine tasavvufu inşa etti. Muhyiddin Arabi'nin tasavvuf anlayışı nazariyatta kalırken ve sülük ve teslik ile tatbikata geçmezken aksine Mevlana Celaleddin Rumi iki yolu da iyi kullandı. Gazali ve İbni Arabi'den pratiği ile temayüz etti. Muhyiddin Arabi ile Mevlana arasındaki farklardan birisi de vahdet-i vucud meselesidir. Mevlana'da vahdet-i vucuda sadece işaret ve telmih vardır. Doktrin olarak vahdet--i vucuda pek yer verilmez. Oysa Muhyiddin Arabi bütün denklemini vahdeti vucud üzerine kurmuştur.Vahdeti vucudu çekip aldığınızda neredeyse geriye bir şey kalmaz. Veya vahdet-i vucud mesleğinin merkezini teşkil eder. Bir çapraz mukayese ile şunu görüyoruz: Gazali tasavvufi terbiyeyi kitabi veya nazari olarak anlattı ve Mevlana gibi o­nu realize etmedi veya tatbikata koymadı. Gazali tasavvuf anlayışı konusunda gelenekten kopmadı bilakis o­nu derinleştirdi ve müteşerri hale getirdi. Ama Mevlana'da olduğu gibi anlayışını tarikat şeklinde pratiğe dökmedi. Bununla birlikte İbni Arabi gibi vahdet-i vucud üzerine bir nazariyat da kurmadı. Gazali teori inşa etmedi sadece müteşerri tarikat anlayışını savundu. Meşrulaştırdı. Tarikatlar terbiye ekolleri ise bunu en iyi yapanlardan birisi Mevlevilik olmuştur. Ameli tasavvufa yönelmiştir. Mevlana şair idi ve şiirini vecdine ve irfanına tercüman kıldı. Dilin kalbe tercüman olduğu gibi o da şiirini duygularına tercüman kıldı. Ve eğitimde kimi mutasavvıfların karşı çıktığı musikiyi de araç olarak kullandı. Bazı tarikatlar da bu yolu kullansalar bile Mevleviliğin bu konuda ulaştığı noktaya ulaşan olmamıştır.
***
Mevlana'yı evrensel boyuta çıkaran o­nun zıtlar arasında uzlaşma dili olarak keşfettiği sevgi ve aşk dili ve mesleğidir. Ancak aşkla zıtlar birbiri içinde erimektedir. İçinden çıkılmaz tezadlar aşk diliyle bir anlam kazanmaktadır. Zıtları aşkla yoğurmuş ve bununla kavgayı sona erdirmiştir. Kavga gözüyle bakanlar Mevlana'yı anlamakta zorlanmışlardır. İbni Teymiyye çok büyük bir alim olmasına rağmen böyle bir anlayışı keşfedemediğinden dolayı takipçileri ve muakkipleri yolunu sürekli olarak kirletebilmektedir. Belki Mevlana için de tersinden veya tefrit bağlamında yozlaştıranlardan söz edilebilir. O da hayatın başka bir gerçeğidir. Bu da başka bir meseledir. Mevlana dönemindeki siyasi çalkantıları ve tarafların siyasi ve çıkar maksatlarıyla dini nasıl kullandıklarını görmüş ve buradan çıkmak için dinin ulvi özüne rehberlik yapmış ve dini kısır çekişmelerin elinden kurtarmıştır. Konya'da Yahudi, Hıristiyan ve diğer milletlerle güzel ilişkileri de muhabbet tarikatının pratiğe dökülmesi olmuştur. Gazali'nin buhranı da aynı nedene dayanıyordu . Gazali ve Mevlana afaki çalkalanma ve buhran dolayısıyla enfusi dairede de buhrana düşmüşler ve bu buhran ateşinden geçerek damıtılarak yeniden saf altın haline yani asli cevherlerine avdet etmişlerdir. Afaki altüst oluş enfüs dairesinde o­nları buhrana garketmiş buhran da o­nlara çıkış noktası olarak samimiyete ve ihlasa götürmüştür. Dolayısıyla dini aslına yani ihlasa çevirmeye gayret etmişlerdir. Bunlar o yönüyle simyager ve kimyagerdirler. Gazali'nin İhya'nın özeti olarak Kimya-yı saadet'i de yazması boşuna değildir. O ihlas sayesinde amelleri altın haline çevirir veya bu yolun rehberliğini yapar. Bu itibarla simyagerdir. Aracı da ihlas. o­nları bitmez tükenmez ve kurumaz bir kaynak haline getiren işte bu sırdır. Elbette Gazali'nin buhranı daha derin olmuştur. Gazali nazari ve pratik olarak bir ihlas abidesidir. Torisi İhya gibi kitaplarında ortadadır. Pratiğini de El Münkizu mineddalal'da anlatmıştır. Gazali, Ali Yakup Cenkçiler ve Şamlı Mevlana uzmanı Murad Mevlevi gibilerine göre belki de dünyanın gelmiş geçmiş en büyük psikoloğudur. Şarkı ve garbı bu noktada tenvir etmiştir. Şii uleması da o­na bilgane kalamamış ve Molla Sadra'nın talebelerinden Feyz Kaşani gibiler o­na özenmiş ve öykünmüşlerdir. Bu manada İranlılar Feyz Kaşani'ye ikinci Gazali demişlerdir. Hatta mübalağa cihetiyle ilimlerle ahlakı irtibatlandırmada Feyz Kaşani'nin Gazali'yi aştığını ve geçtiğini de ileri sürmüşlerdir .

Gazali dönem olarak Muhyiddin-i Arabi'ye tekaddüm etmiştir. İbni Arabi, Geylani üzerinden Gazali'ye ulaşır. Mevlana ise hepsinden sonradır. Bir rivayete göre Şam'da İbni'l Arabi ile mülaki olmuştur. Gazali, zahiri batınla yani fıkhı tasavvufla yoğurmuştur. Ama bunun tatbiki için geriye canlı bir ekol veya tarikat bırakmamıştır. Bu yönüyle Gazali tasavvufa yani tarikatların kaynağına ışık tutmuş ve o­nlar için bir usul vazetmiştir. İbni Arabi'nin nazariyatı ise teemmülidir. Tefekküridir ve nazaridir. Gazali'nin nazariyeti vazettiklerini pratiğe yansıtmamasıdır. Muhyiddin Arabi'ninki ise vahdet-i vucud üzerine yoğunlaşmıştır ve nazari olması bundandır. Mevlana ise aşk ve irfan mesleği üzerine yazdıklarını tarikat noktasında usule koymuş ve o­nları tatbik etmiştir. En azından kendisinden sonra gelenler. Nazariyatını pratiğin kalıplarına dökmüştür. Mevlana ile Gazali ve İbni Arabi Şam'da aralıklarla bulunmuşlardır. Hepsini buluşturan ve tarih içinde yoğuran Şam'ın mübarek iklimi olmuştur. Şam'ın buluşturdukları arasında, her biri aynı zamanda bir ekol olan bu şahsiyetler de vardır.


http://www.sentezhaber.com/index.php?mo ... ex_id=4458


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye