Nihat Genç: SUUD-TÜRK İMPARATORLUĞU 16.02.2012
Öncelikle şunu söyleyeyim, Milliyet’ten Aslı Aydıntaşbaş’ın makalesinde Amerika’nın Suriye’ye acil müdahalede şimdilik çekimser tavır sergilediğine dair görüş akla çok yatkın, çünkü seçim arifesinde bir ABD elçiliğinin bombalanması vs. gibi beklenmedik hesap edilmedik bir kaza korkusu ABD’yi seçimlere kadar ikircikli tedirgin ihtiyatlı bırakacaktır.
Ancak ‘savaş makinesi’ çoktan yola çıktı, İstanbul’da oteller özgür Suriye ordusu denilen ya da Esad’a karşı örgütlenip adının önüne ‘konsey’ ibaresi koymuş gruplarca dolup taşıyor. Kimler yok ki, El-Kaide’den tutun Libya’dan gelen savaşçılara silahlara kadar. Ve Türkiye’den ‘islamcı gruplar’ Afganistan işgali günlerindeki gibi ‘mücahid’ safhalarına canlarıyla kanlarıyla paralarıyla ınternet siteleriyle propagandalarıyla çoktan katıldılar, TRT’sini, cemaat gazetelerini, MİT’ini Kızılay çadırlarına kadar her birini ayrı ayrı saymaya yetişemeyiz.
Esad’ı devirmek için El Kaide, Türkiye’den İslamcı gruplar, Mısır’ın Müslüman Kardeşler’i, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, İsrail, Suudlar, Amerika, Arap Ligi ve Avrupalı devletler, hepsi harıl harıl ‘isyanı’ yönetmeye Suriye sokaklarında bombalar patlatmaya çoktan başladılar.
Şu anda tartıştıkları tek şey, Suriye’de devrim, Mısır ve Tunus tarzı olmadı çünkü halk Esad’dan yana, Libya tarzı ise sonuçları itibariyle tam bir rezalet ve altından kalkılmayacak uluslar arası ihlallerle dolu, şimdi ne yapalım, yine başına ‘insani’ tabirini koyup ‘insani koridor’ açmak için uluslar arası güçler devreye girmeli diye bastırıyorlar, insani dedikleri koridordan da silahlarını isyancı askerlerini ellerini kollarını sallayarak geçirmek. Bir yığın ayrıntısını geçelim.
Bu güçlerin hepsinin Suriye’den beklentileri hayalleri var, en çok İsrail, İran’ın kolu kanadı kesilecek diye Esad’ın devrilmesini dört gözle bekliyor.
Suudlar’ın kavgası sadece ‘laik Baaslar’dan nefret değil, asıl hedefleri en büyük düşmanları İran Şii Rejimi’ni yok etmek. Suudlar’ın nihai hayalleri ise bizimkilerin Osmanlı hayallerine nal toplatır, aslında haklılar da, Esad yıkıldıktan sonra Amerika Suudlar’a mı daha yakın durur yoksa Türkiye’ye mi, şüpheniz olmasın bugünden Suudlar Amerika’nın tercihinin kendilerinden yana olacaklarından çok eminler.
El Kaide’yle CIA’nın Suriye’ye karşı yan yana gelmesi ise hiç şaşırtıcı değil. Haa bu arada Irak sınırından Suriye’ye giren savaşçıları ve silahları unutmayalım. Ama asıl bu savaş makinesinin her biri Lübnan’daki Nasrallah’dan bir ‘gizemli güç’ bir, nerde ne zaman ne yapması bilinmeyen bir büyük tehlike olarak hepsi tırsıyor.
Mısır’ın Müslüman Kardeşler’i ise bizim cemaate çok benzer hamleler içinde. Şimdilik taşın altına hasar alacak şekilde ellerini sokmuyor ama bir numaralı destekçi gibi görünüyor ve asıl güçlerini Esad yıkıldıktan sonra Suriye’yi diğer isyancı güçlerin elinden almak. Hiç de yabana atılmaz bir görüş, çünkü her kaos sonucu ‘kurulu düzenli ve zayiat vermemiş örgütler’ hep kazanmıştır, tıpkı 12 Eylül öncesi etliye sütlüye kavgaya karışmayan İslamcı tarikat ve cemaatlerin uzun vadede kazanması gibi.
Oturup her bir siyasi grup ve gücün Suriye’den beklentilerini apayrı makaleler halinde sıraya koyup bir bir yazmak lazım.
Oysa işin özeti şu: İslamcılar içerde birbirlerini yiyor, İslamcılar dışarıda birbirlerini yiyor.
Ancak bugün itibariyle güçlü batılı istihbarat servisleri, bir yabancı ülkeye kimler silah taşıyor kimler gönüllü katılıyor kimler hevesli kimler kışkırtıyor bir bir notlarını kayıtlar altına almış durumdalar. Mesela Türkiye’de İslamcı grupların internet sitelerine girip bir bir tespit etmek mümkün, yarın birgün, olur ya, bir iktidar kaosu ve değişikliğinde bu zavallı farelerin hepsini isim isim grup grup yabancı bir ülkede silahlı isyandan casusluktan vs. enselemek mümkün.
Bam teli de işte burası, neden bu kadar korkusuz bu kadar aleni bu kadar rahatlar, bu ülkede ‘yasa’ yok mu ‘hukuk’ yok mu?
Yok, olsaydı Libya’dan silah ve savaşçıları İstanbul otellerine kadar getirip örgütleyen sahiplenen insanlardan ve Kızılay çadırlarından ordu kuranlardan hesap sorulurdu?
Yok, çünkü Türkiye coğrafyası gün itibariyle ‘Afganistan’a’ çoktan dönmüş, siyasetimiz kontrolümüz yasalarımız kim kime kim duma, kim kimin yanında, silah nerden geliyor kime geliyor nasıl gidiyor, cep telefonlarını uydu telefonlarını kim temin ediyor kimler geçiriyor, milyar dolarların Türkiye’ye ve isyancı orduya seferber edenler kimler, her yönüyle çoktan AFGANİSTANLAŞTIK bile.
Demek ki bu İslamcı kardeşler Türkiye Cumhuriyetinin yasalarına hukukuna değil dünya konjoktürünün şemsiyesine çok güveniyorlar, deyimin tam anlamıyla: Dingo’nun ahırında at oynatıyorlar.
Amerika ve İsrail tarafından kullanılmadıklarından emin’ler. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden yasadışı eylemlerine göz yumacaklarından yüzde yüz eminler.
Bir kanun bir yargıcın bir savcının hakimlerin hukukun meclisin siyasi hükümetin KENDİLERİNDEN HESAP SORMAYACAĞINI Allah’a iman gibi biliyorlar.
İşte bugün itibariyle Türkiye’nin hali, onlarca ayrı silahlı grup, örgüt, servis, ajan, güya direniş orduları İstanbul’un göbeğinde cirit atıyor, savcılar seyrediyor, polis seyrediyor, gazeteler tek satır yazmıyor…
Tekrar edelim, bunun adı AFGANİSTANLAŞMAK.
Ve Libya’dan Afganistan’dan Irak’tan hiç ders çıkartılmamış gibi, mesela İsrail, Esad yıkıldıktan sonra duruma hakim olacağından emin.
Esad yıkıldıktan sonra Suudlar duruma hakim olacağından emin.
Esad yıkıldıktan sonra Müslüman kardeşler duruma hakim olacaklarından emin.
Esad yıkıldıktan sonra Davutoğlu duruma hakim olacağından emin.
Esad yıkıldıktan sonra Avrupalı devletler duruma hakim olacaklarından emin.
Esad yıkıldıktan sonra Amerika duruma hakim olacaklarından emin.
Tıpkı Ergenekon davalarıyla tasfiye edip iktidarına oturup kardeş kardeş ganimetlerini bölüşüp yiyecekleri kadar, duruma hakim olacaklarından eminler.
Buradan bütün bu hevesli, mücahid, İslamcı, hayalci, manyak, Amerikan köpeği aslancıklara sesleniyorum, bu işin tek karlısı olacak, o da Suudlar.
Babamdan bilirim, ev sahibinin köpeği tabii ki baş sedirde uyuyacak, derdi.
|