Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Direnişçi hareketlere karşı yeni strateji
MesajGönderilme zamanı: 16.01.10, 16:47 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 16:36
Mesajlar: 44
Direnişçi hareketlere karşı yeni strateji

Soğuk savaşın sona ermesiyle İslam dünyasında adeta yeni bir bölgesel güç olarak ortaya çıkan olgu, "direnişçi hareketler"dir

16 Ocak 2010

Dr. Tarık Abdülcelil

Kahire- Dünya Bülteni


Soğuk savaşın sona ermesiyle İslam dünyasında adeta yeni bir bölgesel güç olarak ortaya çıkan olgu, "direnişçi hareketler"dir. Her ne kadar silah gücünü ve potansiyelini diğer bölgesel güçlerle karşılaştırmak imkansız olsa da, bu direnişçi hareketler, İslam dünyası üzerindeki Siyonist ve Amerikan askeri saldırı tehlikesini minimize etmeyi başarmıştır, özellikle 2006 Lübnan savaşından sonra. Lübnan, Irak, Filistin ve Afganistan'daki İslami direniş hareketleri (hataları ile birlikte) işgalci ve vahşi saldırılara karşı dikkate değer bir başarı gösterdi. Bu durum, uluslararası ve bölgesel müzakare masasına yeni dosyalar konulmasını gerekli kılacak gibidir.

Direniş hareketlerinin gerçekleştirdiği başarı kadar, saldırgan güçlerin stratejilerinde de o ölçüde değişimler yaşandı, yeni stratejiler geliştirildi. Bu nedenle saldırgan güçlerin başarısı sonraki aşamalarda kendini daha net gösterecektir. Her şeyden önce, İslam ve Arap ülkelerinin içindeki direnişle beraber, savaş alanlarının yeri değiştirildi. Bu değişiklikle bir taraftan saldırgan güçlerin destek rolünü sınırlamak, diğer taraftan gerektiğinde mücadeleye devam edebilmek amaçlandı. Bölgedeki siyasi iradenin olumsuz, tutarsız durumundan yararlanıldı. Bir taraftan uluslararası gelişmelerle birlikte Arap ülkelerinin uyuşması bağlamında kazanım sağlanırken, diğer taraftan direnişçi hareketler ve halklarına karşı Arap siyasi otoritelerine aldırılan ekstra önlemler ve uygulamalarla da başarı elde edildi.

Bu stratejik planlar, İslam dünyasının çeşitli bölgelerinde meyvelerini vermeye başladı. Aynı tehlike ve tehdit altındaki tarafların içinde bulunduğu iç çekişme tablosu, her yeri kırmızıya boyadı. Lübnan'ı bir kenara bırakacak olursak, tablonun kırmızı parçalarının dağılımını şu şekilde görmemiz mümkündür:

Pakistan: Saldırgan güçler, terör ile mücadeleyi gerekçe göstererek Pakistan askeri güçlerini, büyük halk kitleleriyle bir iç savaşa doğru sürüklemektedir.

Afganistan: Saldırgan güçler, Afgan güvenlik ve askeri gücünü ve teçhizatını, Taliban ve Kaideye karşı takviye etmektedir.

Irak: Burada güvenlik anlaşmasından sonra işgalci güçlerle direkt mücadele sona erdi. Dahası Aralık 2009'a kadar Amerikalılar bir yaralı bile vermezken, kalabalık mekânlarda Iraklılarca acımasızca gerçekleştirilen bombalı saldırılar sonucu çok sayıda Iraklı hayatını kaybetmiş, sakat kalmıştır; yani Iraklıya karşı Iraklı kullanılmıştır.

İran: Reformcularla muhafazakârlar arasında bir iç savaş çıkarma çabası, bu ülkenin uluslar arası güçler tarafından boykot edilmesine yönelik girişimler ve bütün bunların hem siyasi yolla, hem de basın yoluyla desteklenmesi.

Somali ve Yemen'de hükümetlerle direnişçiler arasında iç savaş çıkarma hazırlıkları.

Filistin: Filistin'deki son parlamento seçimlerinden sonra Filistin sorunu, işgalci Siyonist güçlerle mücadele olmaktan çıkıp, Filistinli tarafların kendi aralarında, özellikle de Hamas ve Fetih Hareketleri arasında çeşitli çatışma yöntemleri üretmeye dönüştü. Siyonist güçler ve onlara destek verenler, Filistin sorunundaki bu yeni algılama biçiminin, zamanla diğer Arap taraflarına, örneğin Mısır'a da aynı şekilde geçişinde başarılı oldu.

Filistin-İsrail savaş alanında Mısır araya sokularak, zor durumda bırakıldı. Dünya kamuoyunda Mısır, Filistinli hareketler arasında bir taraf olarak sunuldu. Hatta sorun, giderek Mısır rejimi ile Hamas arasındaki soruna dönüştü. Gazze'nin abluka altına alınışı, İsrail'e duyulan öfke bir kenara itilerek, basının gayretleriyle Mısır rejimi ile Hamas arasındaki sorun ön plana çıkartıldı.

Böylece saldırgan güçler, ürettiği yeni strateji ile mücadele ve savaş meydanlarını Arap ve İslam ülkelerinin içine sokabildi. Bu yeni meydanlardaki savaşlar, artık uzaktan planlanıp yönetilmektedir. Bu şekilde Arap ve Müslüman ülkeler, kendi içlerindeki direniş güçleri ile mücadele ve kavgaya devam ettikleri sürece saldırgan güçler hiç beklemedikleri ve hayal bile etmedikleri kazançlara ulaşabilmektedirler. Böylesi bir strateji ile saldırgan güçler, bir yandan hem kendi askerlerini korumuş olmaktalar, hem de direnişçi hareketlere karşı Arap ve Müslüman ülkelerin kullanılmasıyla daha kesin ve daha başarılı sonuçlar almaktadırlar.

Keşke Arap ve Müslüman ülkeler, saldırgan güçlerin ürettikleri yeni stratejiye karşı, kendi kozlarını kullanarak, kendi durum ve konumlarını güçlendirecek bir strateji üretme imkânına sahip olsalar. Çünkü dünya devletleri ve örgütleri, gerçek aktörleri göz önünde bulundurarak, roller ve etkilerine saygı duyarlar. Son gelişmeler karşısında Arap ülkelerinin sessiz ve hareketsiz kalmalarından dolayı Ortadoğu'da boş bir stratejik alan oluştu.

Bu sahnenin geleceği, Arap ülkelerinin değil, birbirine rakip olan ABD, İran, Türkiye ve direniş hareketlerinin elinde olacak.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye