Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Suriye Başmüftüsü’nün Halep’te Türklerle Sohbeti
MesajGönderilme zamanı: 29.12.08, 17:55 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 02:19
Mesajlar: 275
Suriye Başmüftüsü Dr. Ahmet Bedrettin Hassun'un Halep’te Türklere Yaptığı Konuşma*

Yıldız Ramazanoglu


Hepiniz hoş geldiniz. Anneannem İstanbulludur. Kendimi kardeşlerimin arasında ailemle bir araya gelmiş gibi hissediyorum. Suriye ve Türkiye birbirleriyle akrabadır.

Sanırım yaşlı birini bekliyordunuz. Yaşımı söylemeyeceğim. Beş oğul ve on torun sahibi bir adamım. Genç görünüşümün nedeni imandır. İman sevgisiz olmaz. İnsan mümin ise bu sevgi olabilir. Koca, çocuk ve eş sevgisi Allah sevgisine engel olmamalı.

C. Rumi 'Allah'ı her şeyde gördüm onu için her şeyi sevdim' der. Gülü sevdim onu yaratanı gördüm, bülbülü sevdim sesi vereni bildim. Gezegenleri yıldızları sevdim o nuru vereni tanıdım. Sağ elimi gökyüzüne açtım, sol elimi yere verdim, vermeye layık et. Sevginin kaynağı insanın içinde.

On iki saat önce Viyana'daydım. Dışişleri bakanları toplantısında -46 bakan vardı- şöyle dedim. Siyaset konuştunuz. Benim de Allah üzerine konuşmamı beklersiniz. Ben insan üzerine konuşacağım. Kur an insan içindir. Her insan bir sayfadır. Beni de Türk Arap ya da başka biri olarak görmemelisiniz. Annem Havva, sizin de anneniz Havva. Hepimizin babası da ortak: Adem. Benim ruhum sizinle aynı. Işığımız tek merkezden.

Türkiye'den gelen sizler ise komşularımızsınız. Tarihte aramızda sınır yoktu. Bu sınırlar dış güçlerle çizildi. Kardeşlerin akrabaların buluşması için sadece bayram arifesinde kalkıyor sınırlar. Bu anlamda bayramın 365 gün olmasını diliyorum. Hergün buluşalım.

Arap ve Türkler kimliklerimizi yitirme sürecinden geçtik geçiyoruz. Dil ve atalar bakımından Arabım, inançta Müslümanım. Arap Hristiyanlar da var. Siz de Türksünüz. Çoğumuzun hüviyetinde Müslüman yazıyor, bundan onur duymalıyız.

Küreselleşme büyük sorun. Hepimizin jean giymesi hamburger yemesi bekleniyor. Yeni nesiller İngilizceyi Arapça'dan iyi kullanıyor. Bu coğrafyada çoğu insan Türkçe de kullanırdı.

Atalarınız olan Osmanlılarla iftihar edin. Onlar hiçbir yere sömürmek için gitmedi. İlk iş hastane hamam medrese mescid hatta kilise yaptılar. Kalbin ve bedenin arınması ve temizlenmesi için. Gerçek ve objektif tarih yazıldığında çocuklarımız bunu görecekler. Mimar Sinan bu bölgede yaptığı her mescide bir de medrese yaptı. İlim irfan önemliydi.

Endülüs'e gidince de Arapların neyi başardığını görebilirsiniz. Aynıdır: Üniversiteler, hamamlar ve camiler temel yapı taşlarıdır. Bunlar aklın vicdanın ve bedenin temizliğine inanmamızın göstergesidir. Bu yapıyı Avrupa'ya taşıdık. Orada ise fikir bazında herkesin hikmetinden yararlandık.

Türkçe Arapça kullanılan bölgelerde bütün bu değerleri bir arada görebilirsiniz. Tarihin yeniden yazılması lazım. Tarihimiz bilim bazında yükseldi katletmek zemininde değil. Elele verip gerçeği yalanla değiştirmek isteyenlere tavır koymalıyız.

Bu coğrafyada bin yıldır farklı süreçlerden geçtik. Anadolu'da ve Şam'da 1600 yıl önce Hıristiyanlar vardı. İslam başkalarının varlığını kabul etmek için geldi. Hz. Muhammed İsa'yı ve Musa'yı kabul etti. Kur'an'da bu peygamberlerin hayatını okumaktayız. İslam olmakla içimizdeki İbrahim, Musa ve İsa sevgisinde bir azalma olmadı.

Buralardan halifeler devri, Emeviler, Abbasiler geçti. Abbasi ordusunun yarısı Türk. Çin seddine kadar gittiler birlikte. Fetih denince bu terim sömürme ve katletmeden uzaktır, gidilen her yerde yerel halktan kabul görürlerdi.

Sovyet müdahalesi olmasaydı sanırım Çin seddine kadar herkes Türkçe konuşurdu. Osmanlı hilafetinde de aksaklıklar elbette vardı. Fakat iyi yönler daima ağır basar. Hala o iyiliklerin hayratıyla yaşıyoruz.

Sonra laiklik geldi. Dine karşı mıdır, değildir. Fakat bazı laiklerin din karşıtı olduklarına inanıyorum. Baas rejimi laiktir ama namaz kılıp oruç da tutarlar. Sosyalistler bizimle camilere gelir. Yönetimde sosyalist Arap partisi var. Sosyalizmdeki güzellikleri alır ve kullanırım.

Çine gittim. Parlamento başkan yardımcısının adı Abdurreşid. Komunist Müslüman mısın dedim, hayır buradaki din adamları bana kafir diyor dedi. Sen de neden komünist Müslümanım demiyorsun onlara dediğimde, ama ben gökyüzünde Müslümanım, yeryüzü için komünistim dedi.

Almanya da Almanlara dedim ki, Türklerin hakkını teslim edin, onların çabalarıyla bu seviyeye geldiniz. Müslüman olmaları dışlama sebebi olmamalı. Üç başörtüsüz Türk kadını geldi biz Türk Müslümanlarıyız dediler. Elhamdülillah, bununla övünün, bu inanca tutunun, çocuklarınıza Türkçe öğretin dedim.

Hüviyetimizi, dolayısıyla bizi bertaraf etmek isteyenler var. Irak gibi Türkiye ve Suriye'yi de bölmek isteyen güçler işbaşında. Lübnan'da da bunu yapmışlardı. Biz oraya girerken paramparçaydı çıkarken tek Lübnan vardı. Bu tehlikeye dikkat etmeli. Bizi laik Müslüman Kürt, Türk, Arap, Alevi, Sünni, Keldani, Bektaşi diye ayırmaya çalışanlara karşı uyanık olmalı. Sünni bir Türk, Alevi Süryani kardeşine farklı bakmamalı.

Aynı evde biri örtülü öteki hicapsız iki kız kardeş yaşıyor. Fabrikalarda üretirken de insanlar bir aradalar. Burada bir hastanede Müslüman ve Hıristiyan hekim yan yana çalışır. İnsan olarak ayrı olduğumuz duygusuna kapılmamalıyız.

BM azınlıkların hakkından söz eder. Bize de soruyorlar ne düşündüğümüzü. Azınlıklar sizin toplumunuzda, bizde yok öyle şey diyorum. Bizde hak ve sorumlulukta eşit vatandaşlar var. Din ve kanun bize böyle öğretti. Din sadece Allah'a yakın olmaktan bahseder kalbi bir üstünlük olarak. Kanun önünde hepiniz eşitsinizdir. Burada çatışma olmaz. Türk azınlık Arap azınlık: bunu siz söylersiniz. Biz Elhamdülilllahirabbilalemin deriz. Alemlerin rabbine hamdederiz, Kürdün rabbine, Türkün rabbine Avrupalıların rabbine değil. Biz bu Allah'a inanıyoruz.

Sizler kökleri köklerim olan bir ülkeden geldiniz. Gündelik yaşamımdan geldiniz. Annem Türkçe sözcükler söylerdi. Dayı oğullarım Türkiye'de. Gelirler buraya da. Biz bir aileyiz. Bu duyguları taşıyan birçok aile mevcut.

1966 da İstanbul'a geldim. Bir bardak çay bulamadım. Yoktu. Annem çay götür demişti. Altı yıl önce tekrar gittim, sizde şimdi dünyanın en güzel çay bahçeleri var. Kadınlar buraya Suriye'ye elbise almaya gelirdi. Şimdilerde Türk tekstilini Paris'te gördüm. Dünya markası. Ama hayrınızı iyiliğinizi görmek istemeyenler, paramparça görmek isteyenler var. Bölgemde dış güçler var. Bu onlara karşı bir aile buluşması olsun.

Geçtiğimiz günlerde başbakanınız Erdoğan'a laik sistemin ilerlemeye ortam hazırladığını söyledim. Batı bizden yararlandı siz de ondan yararlanın dedim. Sosyalizm ve laiklik dini hüviyetimizi ortadan kaldırmadı. Şam-ı şerif coğrafyası olarak Türkiye'nin Avrupa İslam ve Arap dünyasına açılan kapısı olacağız. Siz de bizim batıya açılan penceremizsiniz. Siz Avrupa'ya muhtaç değilsiniz. Onlar size muhtaç. Bunu gidince gördüm. Onlara dedim ki Türklerin aklı serttir, onları imana getiremezsiniz. Avrupa'ya bu kadar hızlı koşmayın çünkü onlar size koşacak.

İslam'ın ekonomiye bakışıyla ilgili bir soru üzerine :

Bu kadar büyük ve görkemli camiler yerine küçük ve mütevazı olanlar öncelenir ve yanına bir fabrika yapılırsa bu İslam'ın ruhuna daha uygun olur. Emek ve ibadet zaten birbirini tamamlar. Çalışmak da ibadettir. Hac aynı zamanda mal mübadelesi ve ticaret içindi. İslam'da ekonomi ve ibadet birbirinden ayrılmaz. Zekat fazlanın fazlasını verdiğimiz bir sadaka değildir. Yoksulu bu durumdan kurtulmak için harekete geçiren miktarda olmalıdır ve böyle bir eylemin aracıdır. Ona kazanmak için bir sermaye sağlar. İslam beldesinde yoksul kimse kalmaz. Oruç da dinin sosyal ve iktisadi çalışmalarına ağırlık verilmesi gerektiğini gösteren bir ibadettir. Namaz ise birlik ve beraberliğin, tek yürek olarak eğilip doğrulmanın adıdır. Birlikte ibadet edenler ahenk ve kardeşlik içinde üretir paylaşır.

Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Dr. Ahmet Bedrettin Hassun / Suriye Başmüftüsü

* Bu konuşma Suriye ekonomisinde önemli bir yer tutan MAS Şirketler Topluluğu'nun davetlisi olarak bir gurup yazarla birlikte gittiğimiz Halep'de, Rawda Camiinde 20/12/2008 günü akşam ezanı okunurken gerçekleşti. Arapça yapılan konuşma Türk Dili Merkezi başkanı Dr. Mehmet Yuva tarafından çok güzel bir Türkçeye spontane olarak çevrildi. Burada sizlere bu çeviri sırasında birebir yazmaya çalıştığım konuşmayı aktardım.

Katılımcılardan ilk aklıma gelenler: Yusuf Kaplan, Hakan Albayrak, Rıza Zelyut, Şule Perinçek, Sevgi Kurtulmuş, İlter Turan, Faik Bulut, Ayhan Aydın, Yusuf Armağan, Ceyda Karan, Erkan Akkuş, Ahmet Turan Alkan, Afet Ilgaz. Adını yazamadığım değerli yol arkadaşlarımız bağışlasınlar.

http://www.timeturk.com/Yildiz-Ramazano ... azisi.html


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 8 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye