Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: İslamcılar her ülkede oy kaybetti, İran sarsıldı!
MesajGönderilme zamanı: 17.06.09, 16:05 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 02:19
Mesajlar: 275
İslamcılar her ülkede oy kaybetti, İran sarsıldı!

İbrahim Karagül
ibrahimkaragul@gmail.com

Yeni Şafak


2009-06-17


Tam da Obama'nın bütün Ortadoğu'yu ılımlı mesajlarla değiştirmeye giriştiği günlerde İran'da Mahmud Ahmedinejad'in yenilgiye uğraması, Mir Hüseyin Musavi'nin kazanması gerekiyordu!

Seçim sonuçları üzerindeki şaibe, sert tartışmalar, gösteriler, çatışmalar, ölümler, Anayasayı Koruma Konseyi'nin oyların yeniden sayılması kararı, muhalefetin ortak mücadelesi, Haşimi Rafsancani'nin rafine planları, Devrim'den otuz yıl sonra yüz binlerin yeniden sokaklara dökülmesi, Ortadoğu'da bütün denklemleri belirleyen, küresel denklemleri kendine bağımlı hale getiren İran'da çok önemli gelişmelerin olduğuna daha da olabileceğine işaret ediyor.

Şaka değil, gerçekten Musavi'nin kazanması gerekiyordu. Belki böyle bir hesap yoktu ama, bütün bölgedeki gelişmeler birlikte ele alındığında yeni ve derin etkileri olacak bir süreç var ve İran seçimleri bu süreci bozdu. Musavi'nin değil de Ahmedinejad'ın kazanması bu yeni süreci ters yüz ediyor. İran yine bütün hesapları bozmuş oluyor.

Bu gerçek şu: Fas'tan Endonezya'ya kadar bütün bölgede son seçimlerde İslamcılar kaybediyor, geriliyor ya da olduğu yerde duruyor. Oylarını artıramıyor. Bir çok ülkede ciddi oy kayıpları yaşıyor. 2002-2004 yıllarında oylarını hızla tırmandıran İslamcı partilerin, çevrelerin, oluşumların yükselişinde ciddi durgunluk yaşanıyor. Daha net anlatayım:

Irak seçimlerinde geleneksel İslamcı partiler oy kaybetti. Şii dindar siyasi yapılar geriledi. İslam Partisi geriledi. Kuveyt'te geçtiğimiz ay yapılan seçimlerde İslamcıların Meclis'teki sandalye sayısı 24'ten 16'ya düştü. Ürdün'de son seçimlerde yine İslamcılar kaybetti. Ürdün Müslüman Kardeşler Teşkilatı'nın aday gösterdiği 22 kişiden ancak 6'sı kazandı. Oysa 28 sandalye bekleniyordu. Daha önceki seçimlerde bu sayı 17'ydi.

Fas'ta son seçimlerin favorisi Adalet ve Kalkınma Partisi seçimi kazanması beklenirken bunu başaramadı. İstiklal Partisi galip çıktı. Endonezya'da son seçimlerde İslamcı partilerin oy oranı yüzde 38'den yüzde 25'e geriledi.

Pakistan'da son seçimlerde İslamcı partiler geriledi. İslami Cemaatler Birliği'nin bir kanadı seçimi boykot ederken diğer kanadının lideri bile seçilemedi. Bazı parti liderleri, eski bakanlar ve meclis başkanı meclise giremedi.

Lübnan'da son seçimlerde Mısır, S. Arabistan ve Batı'nın desteklediği iktidar yanlıları seçimi kazandı. Hizbullah, büyük beklentilere rağmen beklenen başarıyı gösteremedi. Daha doğrusu göstermek istemedi.

Afganistan'da yakında yapılacak seçimleri su anki Devlet Başkanı Hamid Karzai'nin kazanması bekleniyor. ABD'nin kriz bölgelerine gönderdiği Zalmay Halilzad'ın yardımcı olması, İslamcı grupların gerilemesi beklentisi söz konusu. Yine Yemen'deki son seçimlerde de İslamcı gruplar oy kaybetti.

Bütün bunlar nasıl açıklanabilir? Aslında geniş ve derin bir tartışma konusu bu. Dünyanın beklediği iki seçim daha vardı. Biri İran seçimleri diğeri Filistin seçimleri. Filistin'de seçim süreci uzarsa Hamas'ın oy kaybedeceğine inananlar yok değil. Hamas yetkililerinin de bunun farkında olduğu söyleniyor.

Bu yüzden İran'da Musavi'nin kazanması gerekiyordu. Bütün bu sonuçları Obama'nın İstanbul ve Kahire konuşmalarıyla birleştirdiğimizde yeni bir durum çıkıyor karşımıza. Sonuçlar ile Obama'nın sözleri arasındaki paralelliğe dikkat çekmek istiyorum. Siyasal İslam tartışmasını yeniden başlatmakta yarar var. İslamcıların bazı şeyleri yeniden değerlendirmeleri gerekiyor sanırım.

İran'da Ahmedinejad'ın kazanması bu yeni durumla çelişiyor. Oyun bozuyor. Varsa hesapları karıştırıyor, hesap yoksa bu yeni eğilimi ters yüz ediyor. Bu yüzden seçim sonrası İran'daki çatışmaları ciddiye almak gerekiyor.

Seçimden bir gün önce Devrim Muhafızları Komutanı'nın "seçim sonrası bir kadife devrim tezgahlanırsa ezeriz" mealindeki açıklamasının anlamı şimdi ortaya çıktı.

Seçim yolsuzlukları iddiası ciddi. Gerçekten bazı tuhaflıklar var. Milyonlarca genç oyun nereye gittiği belli değil. Irak'taki Şiiler'e bile oy kullandırıldığı söyleniyor. Ama Ahmedinejad'ın oyu yüzde 63, Musavi yüzde otuz civarında. Bu oran yolsuzlukla kapatılır mı? Hile yapıldı diyenlerin verdiği oran daha da şaibeli. Musavi yüzde 45, Kerrubi 30, Ahmedinejad ise yüzde 14! Bu daha da tuhaf gelmiyor mu?

Ayrıca ben, Musavi, Adnan Kaşıkçı, CIA-Mossad ajanı olduğu söylenen Manucher Gorbanifer ve neoconların sembol isimlerinden Michael Ledeen arasındaki dostluğu, bir zamanların sert isminin simdi değişimci olmasını ve İran-Kontra skandalını da düşünüyorum.

Yukarıdaki genel tablo, yeni eğilim, Obama faktörü, İran seçim sonuçları birlikte düşünülünce Tahran'da ciddi gelişmelerin olabileceği kanaatim artıyor. Daha önceki siyasi tepkileri, gösterileri pek ciddiye almamıştım. "Karşı devrim" değilse bile bu sefer durum farklı ve oldukça ciddi…


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Dünyayı değiştirme planı ve 'rejim içi hesaplaşma'
MesajGönderilme zamanı: 18.06.09, 10:42 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 17.12.08, 16:48
Mesajlar: 237
İbrahim Karagül - Yeni Şafak
ibrahimkaragul@gmail.com
2009-06-18
Dünyayı değiştirme planı ve 'rejim içi hesaplaşma'


İslam Devrimi'nden otuz yıl sonra Tahran'da yer yerinden oynarken, İslam Devrimi ilk kez bu kadar ciddi biçimde içeriden sorgulanırken, yüz binlerce insan bir şeyleri değiştirmek için meydanlarda toplanırken, "Batı İran'ı karıştırıyor" iddiaları eskisi kadar inandırıcı bulunmazken, Devrim Muhafızları Komutanı'nın "ezeriz" dediği "tehlike" gerçeğe dönüşürken, Musavi'den Rafsancani'ye ve Hatemi'ye kadar İran siyasetinin öncü isimleri bazılarına göre dini lider Ali Hamaney'i bile hedef alacak şekilde tavır koyarken, İran "rejim için hesaplaşma" ile yüzleşirken, tartışmaların merkezindeki isim olan Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın hiçbir şey yokmuş gibi Rusya'ya gitmesi, Yekaterinburg'daki zirveye katılmayı tercih etmesi ne anlama geliyor? Bu zirveyi İran'daki krizden bile daha önemli kılan ne?

Çok şey… İran'ı İran yapan, Ahmedinejad'a bu gücü kazandıran, yeni bir dünyanın kuruluşunda Tahran'a merkezi rol öneren, aynı zamanda milyonlarca insana özgüven sağlayan şey işte bu yaklaşım.. Seçim sonrası tartışmalarda pek dikkate almadığımız "büyük devlet", "güçlü devlet" pozisyonu. Ahmedinejad'ın sistem içi hesaplaşmaya rağmen, "tehlike içeren" iç gerilime rağmen gitmeyi tercih ettiği, İran rejiminin bu kadar önemsediği zirveye, gelişmeye bakalım.

Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), Asya'nın güçlü ülkelerini bir araya toplayan çatı oluşum, çok kutuplu dünya sistemi arayışının merkezi, "Üçüncü Dünya"cılığın ötesine geçip ekonomik ve siyasi olarak ağırlık merkezi olmaya aday ülkelerin oluşturduğu platform son zirvesini Rusya'nın Yekaterinburg kentinde yaptı. İran bu örgüte gözlemci üye. Aslında İran Asya'nın cephe ülkesi olarak, gücünü belli oranda bu ülkelerden, Asyalı güçlerden alıyor. Dolayısıyla ŞİO İran için hayati öneme sahip.

ŞİÖ Zirvesi dışında bir başka zirve daha gerçekleşti. Geleceğin dünyasını anlamamız için, İran'ın pozisyonunu algılamamız için, Türkiye'nin pozisyonunu tartışmamız için, terör gibi bugünlerde iç iktidar/komplolarla enerjimizi harcarken bizim için son derece hayati gelişmeleri kaçırmamamız için dikkatle izlememiz gereken bir zirveydi bu.

Global milli gelirin yüzde 15'ine sahip, 2050 yılında dünyanın ilk beş ekonomisinden dördünü oluşturması beklenen, bu yılki global büyümenin yüzde 70'ini gerçekleştireceği söylenen, küresel kaynakların çok önemli bir bölümünü kontrol eden dört ülke dünyanın gidişatını etkileyecek siyasi ve ekonomik kararlar almak için bir araya geldi. BRIC ülkeleri olarak bilinen Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin, küresel ekonomik sistemi değiştirmeyi, ABD Doları'nın küresel hegemonyasını kırmayı, ulusal para birimlerini güçlendirmeyi, yeni küresel rezerv para birimi oluşturmayı, ekonomik krize karşı ortak hareket etmeyi, kendi aralarındaki ticarette dolar kullanmamayı içeren çok önemli kararlar aldı. Hatta yeni ekonomik sistemin belirlenmesi için kendi bakanlarına talimat bile verdiler.

Şimdilik ekonomik krizi hafifletme, ticaret ortaklıkları, bölgesel yakınlaşmalar çerçevesinde ele alınsa da bu süreç, önümüzdeki yıllarda Asya'nın yükselişine, yeni siyasi ağrılık merkezi oluşuna, ABD ve Batı'nın küresel hakimiyetinin sınırlanmasına imkan sağlayacak siyasi bir platforma dönüşecektir. Yıllardır çok kutuplu dünya ve çok başkentli ekonomi olarak tartıştığımız, doların hegemonik kredisinin sonuna gelindiğine dair ısrarımız, Batı'nın tek yanlı küresel hakimiyetinin artık gerçek olmayacağına dair kanaatimiz işte bu tür gelişmelere dayanıyordu.

Dolar gücünü kaybeden ABD'nin finansal sıkıntılarını gideremeyeceği, dünya ekonomisini istediği gibi yönetemeyeceği, kaynaklar ve piyasalar üzerindeki belirleyici gücünü kaybedeceği, bu tartışılmaz ayrıcalığının sağladığı siyasi kontrol gücünün de paralel biçimde eriyeceği bir gerçek. Bazılarına saçma gelse de, Türkiye olarak biz de bu gerçekle er geç yüzleşmek zorunda kalacağız. Bu yüzden, günlerdir sahte mi gerçek mi belirlenemeyen bir metin etrafında kopan fırtına, tıpkı yıllardır süren terör gibi bu ülkenin enerjisini emerken, sanki kafamızı kuma gömmüş gibi dünyadaki gelişmeleri ıskalamıza yol açmamalı. Türkiye, bir an önce içerideki bu tartışmanın üstesinden gelip, kendini dizginleyen bu bağlardan kurtulup daha önce belirlediği yolda emin ve sağlam adımlar atmaya devam etmeli hatta adımlarını hızlandırmalı.

Rusya, ticarette yerel para birimi kullanacak. Çin, Brezilya, Malezya ve Afrika ülkeleriyle ticarette kendi para birimini kullanacak. Körfez ülkeleri ortak para birimine geçiyor. Rusya yakın çevresindeki ülkelerle ortak para kullanımına geçiyor. Türkiye'nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin kriz sonrası dünya ekonomisindeki ağrılıklarının hızla artması bekleniyor. Yakın gelecekte enerji sektöründe doların gücü tamamen kırılmış olacak. Bu değişim, para üzerindeki değişim, ekonomideki değişim 21. yüzyıl dünyasında çok ciddi güç kaymalarına yol açacak. Türkiye seferber olmalı. Yeni bir dünyayı kurmak için anlaşan yükselen değerlere gözünü kapatmamalı. En azından bu süreçten uzak kalmamalı. Bu ülkeler, gerçekten de dünyayı değiştirmeye kararlı.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye