Şam-ı Şerif'den selamlar.25-31 Ocak 2009 günleri Suriye'de idim.
Hz. Yahya a.s. ; Hz. Zekeriyya a.s. ile Hz. Zeyneb r.a. ; Bilal-i Habeşi r.a. ve birçok başka sahabe ve evliyaullahı ziyaret nasib oldu elhamdulillah...
Insaallah kısa kısa notlar ile bazı resimleri burada paylaşırız.
Selam ve muhabbet ile...
***
Suriye gezisi Vakit gazetesinin promosyon kampanyası ile gezi kazanan gazete aboneleri ile benim gibi kendi ücretini ödeyerek geziye katılan yaklaşık 180 kişi ile gerçekleştirildi.
Geziye Vakit yazarı Sibel ERASLAN; İslami camiadan Vehbi VAKKASOĞLU, Emine ŞENLİKOĞLU gibi isimler ile MORAL-FM yayın yetkilisi Abdullah ARIDORU gibi isimler de katılmıştı. Bu isimlerden bazıları ile -özellikle Vehbi Vakkasoğlu ile- özel sohbet imkanı da buldum.
26 Ocak Pazartesi günü Şanlıurfa'daki Hz. İbrahim a.s. ile Hz. Eyyüb a.s. makamlarını ziyaret ile başlayan gezi Haleb üzerinden gidilen Haleb-Hama-Humus-Şam-Busra hattı ile devam etti. Bu arada Hz. Meryem a.s.'ın Hz. İSa a.s. ile 16 yıl yaşadığı bildirilen ve bugün de az sayıda Hrıstiyan'ın yaşadığı Ma'lula antik şehrini ziyaret de söz konusu oldu.
Şanlıurfa ile ilgili izlenimlerimi nasıl olsa herkesin Hz. İbrahim a.s. ile Hz. Eyyüb a.s. hakkında bilgisi olduğu düşüncesi ile atlıyorum.
BUSRA: Rasulullah s.a.v.'in 12 yaşında amcası Ebu Talib'in ticaret kervanı ile geldiği bu kentte kendisi ile karşılaşan rahib Bahira'nın manastırı ve Rasulullah s.a.v.'in devesinden indiği yerdeki izleri...
ŞAM: Hz. Yahya a.s. ; Hz. Hüseyin r.a. ; Hz. Seyyide Zeyneb r.a. ; Hz. Bilal Habeşi r.a.; Hz. Abdullah ibn Ümmi Mektum r.a; Hz. Dihyetul Kelbî r.a.; Şeyh-i Ekber Muhyiddin ibn Arabi -Q-; Emir Abdulkadir Cezayiri -Q-; Sultan Vahideddin Han rh.a ve benim için en önemli sebeb-i ziyaretim olan silsilemizden Hz. Şeyh Abdullah Dağıstanî -Q- ziyaretleri... ( Şam'da bulunan Hz. Ebud-Derda r.a. ; Selahaddin Eyyubî rh.a ve Hz. Pir Mevlana Halid Bağdadi -Q- ziyaretleri değişik nedenlerle mümkün olamadı.)
HUMUS: Halid bin Velid r.a.
HAMA: Maarratul Numan: Ömer bin Abdulaziz rh.a
HALEB: Hz. Zekeriyya a.s.
***
BUSRA ve RAHİB BAHÎRA
Şam'ın yaklaşık 130 km. kadar güneyinde, Ürdün sınırına yakın bir bölgede olan Busra kenti Rasulullah'ın risaletinin ilk kez dillendirildiği mekandır.
Busra asıl anlam ve önemini Rasulullah'ın henüz çocukluğunda bu beldeyi şereflendirmesiyle kazanmıştır. Hz.Muhammed (s.a.v.) 12 yaşında iken amcası Ebu Talip'le Şam'a giden ticaret kervanı ile bu beldeye gelmiştir.
Busrada yaşayan Bahira adındaki bir rahib, Hz.Muhammed (s.a.v.)'in peygamberlik nişanelerini taşıdığını amcası Ebu Talib'e anlatır ve bölgedeki Yahudiler'in ahir zaman peygamberinin alamaetlerini bildiklerini ve bu alametleri Hz.Muhammed'de gördüklerinde O'na zarar vermelerinden endişe ettiğini iletir. Rahib Bahira'nın bu uyarısı ile Ebu Talib Şam'a varmadan kervandan ayrılır ve Mekke'ye geri döner.
Rahip Bahira'nın Hz.Muhammed (s.a.v)'in peygamber olacağını keşfettiği Busrada bulunan ve hâlâ ziyarete açık olan manastır, Rasulullah'ın peygamberliğinin -henüz risalet ile görevlendirilmeden- ilk kez dile getirildiği mekandır.
Rivayetlerdeki Rasulullah'a gölge eden bulutun durduğu yerde Rasulullah'ın devesine ait olduğu belirtilen izlerin olduğu bir kaya görülmektedir.
Burada küçük bir mescid ile yanına bir medrese inşa edilmiş olup ziyaret edilebilmektedir.
Hz. Ömer -rz- tarafından fethedildiğinde kiliseden mescide tebdil edilen tarihi bir camii ile Hıristiyanlığın önemli merkezlerinden birisi olan Busra'da Romalılar zamanında yapılmış olan antik anfitiyatro ile, Selçuklular ve Memluklular döneminden kalan han ve hamamlar şehrin görülmesi gereken yerlerindendir.
***
Riyazussalihin musannifi İmam Nevevi kabri de Suriye'de Busira kentinde imiş.
Alıntı:
BAHİRA'NIN GÖZÜNDEN SÜZÜLEN BİR DAMLA YAŞ
Abdullah AYMAZ
Büyük manastırdan yüz-iki yüz metre uzaklıkta duran bir Kureyş kervanı Rahip Bahira'nın dikkatini çeker.
Onlarla gelen bulut, orada gölge yapmaya devam etmektedir ve bir devenin dibine çöktüğü kuru ağaç da bir anda yaprak açarak gölge yapmaktadır.
Bu olağanüstü olayın bir peygambere yapıldığından Bahira'nın şüphesi yoktur. Onun için gözünden yaşlar süzülen mübarek Bahira, onlarla ilgilenir ve gerçeği yakından görür... İşte biz Busra şehrinde tam o olayın gerçekleştiği mekânda bulunuyoruz! Selâhaddin Eyyûbî, Mebraka-i Nâka'da (Devenin Çöktüğü Yer) külliye şeklinde mescid, medrese ve bir hâtıra yer yaptırmış. Sembolik olarak, o hâtırayı yâd etmek için üzerine ağaç motifi işlenen mihraba benzer yerin zeminine konulan taş üzerinde deve izleri nakşedilmiş. O bölüm bir nevi Selâhaddin Eyyûbî'nin de kaldığı odası gibi...
Mescide girdik... Kıble tarafında açık vaziyette bir Kur'an-ı Kerim vardı. Yaşlı bir zât, "Aslında Kur'an okunurken açılır. Okuma bitince kapatılır ama bu Kur'an'ın açık bırakılması, sırf Şam hattını göstermek içindir. Bu 1400 yıllık bir Kur'an." dedi. Medrese kısmı, hâlen faal. Yani kullanılır vaziyette. Bir zamanlar orada İbn-i Kesir kaldığı için İbn-i Kesir Medresesi, diyorlar. Tefsirini de bu medresede yazdığı söyleniyor. Kabri Şam'da...
Kervanın olduğu yerden Rahip Bahira'nın bulunduğu nokta yüz-iki yüz metre uzakta... Oraya gidiyoruz. Evine giriyoruz. Saraydan önemli bir yer. En güzel sanat mimarisi unsurlarını bu evde görüyoruz. Bütün harabeler arasında o evin ayrı bir konumu var. Hâlâ ihtişam izleri mevcut. Kör pencere halindeki dört nişin üzerinde dört mevsimi sembolize eden ayrı ayrı taştan kabartma resimler var. Kilisesini de gezdik. Rahip Bahira'nın esas ismi Cercis... Bahira ismi ise ilminin büyüklüğü için ona verilmiş ikinci bir isim. Mezarı belli değil. Bazı rivayetlere göre, Mekke'ye gittiği için öldürülmüş. Çünkü çocuk yaşta bile olsa, Efendimiz'i (sas) tanıyıp tahkik ettikten sonra, "Ahir zaman peygamberi geldi!" diye Busra'da ilan etmiş. Onun bu ilanından hem kendi mensupları hem de Busra'da yaşayan Yahudiler rahatsız olmuşlar... Bazı münakaşa ve münazaralar olmuş. Rahip Bahira, elindeki İncil'den Efendimiz'in (sas) vücut yapısı ile ilgili bilgiye sahipmiş... Onun daha sonra Mekke'ye gidip bu mesele üzerinde fazla durmalarından dolayı; günümüzün Ergenekoncularının yaptıkları gibi fâil-i meçhullere benzer şekilde peşine takılıp takip ediyorlar. Abdülmuttalib'in kılıcını çalıp onunla Bahira'yı öldürmek istiyorlar. Maksatları, Rumları yani Bizans'ı tahrik etmek! Yani "Bakın işte sizin tayin ettiğiniz büyük din adamını Kureyşliler öldürdü!" diyerek, onları üzerlerine salıp Efendimiz'in (sas) ve sülalesinin kökünü kazıtıp, ahir zaman Nebi'sini yok etmek. Fakat öldüremiyorlar. Yaralı halde kalıyor. Onların bu niyetlerini bilen Bahira, onlara zarar gelmesin diye Mekke'den olabildiğince uzaklaşıyor ve bilinmeyen bir yerde vefat ediyor. Bu menkıbenin, aslında çok iyi araştırılması gerekiyor.
Hz. Osman zamanında ana nüshadan (Mushaf) Kur'an çoğaltılınca bir nüsha Mushaf da Busra'ya gönderilmiş. O zaman beş nüshayı üzerinde taşıyan deve, tam bu noktaya gelince yine Efendimiz'in (sas) ağaç altında devesinin çöktüğü gibi çökmüş.
Oradan Hz. Ömer Camii'ne gittik. Öğlen namazlarımızı kıldık. Hz. Ömer'in temelini atıp yaptırdığı bu caminin sütunları Nebâtîler ve Romalılardan kalma sütunlar ve malzemelerle yapılmış... Yanında Roma hamamı var. Yerden ısıtmalı. Hâlâ kışın yerden ısıtılıyor. Busra'nın fethi için Şurahbil bin Hasan geliyor. O zaman Busra patriki Romanos imiş. Önce direniyorlar. Çünkü kuvvetleri Şurahbil'in gücünden fazla imiş. Şurahbil, dua ediyor. Bir gürültü ile bir seferden dönmekte olan Halid bin Velid imdatlarına yetişiyor... Busra'da ilk minareli mescid ise Fâtıma Mescid...
Oradan İzmir'in Agorasına benzeyen Antik Roma çarşısına giriyoruz. Yüksek sütunlar üzerinde özel ve farklı işlenmiş bir yer görüyoruz; "Serir binti Melik" yani "Kralın kızının yatağı" diyorlar. Aynen bizim İstanbul'daki Kız Kulesi gibi bir hikâyesi var.
20.Nisan.2009
***
HALEBHaleb'de Bir Akşam NamazıSuriye gezimiz bitip dönüş yolunda iken uğradığımız Haleb'de ikindi namazı için Kerimiyye Camii'ne yolumuz düştü.
Kerimiyye Camii, bu camii-i şerifin banisi olan Zat'a (200 yıl kadar önce yaşamış bir veli) Rasulullah s.a.v.den armağan olan ayak izi kıble duvarında sergileniyordu. Bu ayak izinin bu camiin kıble duvarına gelişinin ilginç menkıbesini rehberimiz anlattı. Salat ü selam ile ziyaret edildi.
İkindi ile akşam arası zaman kış günlerinde kısalmış olduğundan vakit akşama yaklaşıyordu. Camiin cemaatinden bazılarının tesbihat ile meşgul oldukları fark ediliyordu ve camiideki manevi atmosfer dikkat çekici idi.
Yerli cemaatten nurani simalı bir derviş kardeşimiz akşam namazında camie bir evliyaullah geleceğini söyledi. Bu kardeşimiz ile yaptığımız sohbette Camiin Haleb Şazeli cemaatinin zikir meydanı olduğunu öğrendik. Bu nazarla dikkat edince de cemaatin
yarı mırıldanır tarzda "Al-Laaaah-Al-Laaaah...." diye zikretmekte oldukları farkediliyordu.
Tam akşam namazı için ezan okunurken camie 70 yaşlarında nurani ve sevimli çehresiyle bir Zat-ı Kerîm geldi ve doğrudan imamet için öne geçti. Akşam namazını bu Zat'ın imametinde ikmal ettik. Namaz sonrası miharaba varıp bu Zat ile musaffaha edip bir kaç kelam eyleyince; isminin Bekri Hayyan; kendisinin Şazeli tarikinden olduğunu öğrendik. Silsilelerinden bir Zat'ın İstanbul Ebu Eyyub el-Ensari -rz- türbesi yakınında medfun olduğunu da belirtti. "Evliyaullah" olarak tarif edilen ve hakikaten de insana tesir eden bu Zat'tan dua taleb edip ayrıldık...
Haleb'e yolu düşecek olan olursa Kerimiyye Camii'ni ziyaret edip iki rekat namaz kılsın ve o camideki manevi atmosferi yaşamayı ihmal etmesin. Şazeli mürşid-i kamil Bekri el-Hayyan da ziyaret edilebilir ise ne güzel olur.***
Haleb'deki ErmenilerHaleb'de Ermenilerin önemli bir nüfusa sahip olduklarını da öğrendik.
Özellikle "doktor-avukat" gibi prestijli mesleklere sahip epeyce ermeni varmış.
Bunların önemli bir kısmının 1915 sürgünü sonrası Anadolu'dan göçerek Haleb'e yerleştikleri biliniyor.
***
HAMA'da CUM'A NAMAZI30 Ocak 2009 Cuma günü Türkiye'ye dönüş yolunda idik. Cum'a namazı saatinde Hama'ya vasıl olduk. Cum'a namazı için şehir merkezindeki camilerden birisinde mola verdik.
Yakın tarihte büyük bir katliama sahne olan Hama'da kıldığımız bu Cum'a namazında İmam'ın hutbesi tamamen "Cihad ve Filistin" hakkında idi. Genç yaşlarda olan İmam, heyecanlı bir üslub ile Gazze olaylarından söz etti ve müslümanları malları ve canları ile cihada destek olmağa davet etti.
Namaz sonrası cami avlusunda HAMAS'a iletilmek üzere yardım toplanıyordu. Gezi grubumuz da bu yardım kampanyasına katılım gösterdi.
***
Suriye İzlenimleri - Resimler