Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Röportaj: Afganistan Dersleri (Mekke - 1990)
MesajGönderilme zamanı: 05.05.11, 08:57 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 07.12.10, 00:24
Mesajlar: 424
Molla Muhammed Nazar ile Röportaj:

AFGANİSTAN DERSLERİ

Alıntı:
SUNU

Bu konuşma, umre ziyareti için Mekke'de bulunan ve Afganistan'daki mücahid hiziplerin önde gelenlerinden olan Cemiyet-i İslami adlı örgütün Talkan şehrindeki birliklerinin komutanı Molla Muhammed Nazar ile görüşen yayın yöneticimiz Hayati Bice tarafından yapılmıştır. Geçtiğimiz günlerde ülkemize gelen Prof. Burhaneddin Rabbani’nin liderliğini yaptığı Cemiyet-i İslami ile Gulbeddin Hikmetyar'ın liderliğindeki Hizb-i İslami arasındaki ilişkiler 1989 yılı sonundan itibaren Cemiyet-i İslami'nin 30 güzide komutanının Ferhar bölgesinde Hikmetyar'a bağlı Seyyid Cemal ve arkadaşları tarafından pusuya düşürülerek öldürülmelerinden sonra gerginleşmişti. Son olarak Şubat ayı sonunda. şu andaki kukla Afganistan Devlet Başkanı Necibullah'ı mücahidlere karşı "ılımlı" bulduğu için devirme teşebbüsünde bulunan, aşırı bir Peştun (= Patan) ırkçısı olduğunu herkesin bildiği ve yıllardır binlerce mücahidin kanına girmiş olan, kukla Afganistan yönetiminin Savunma Bakanı Şahnavaz Tanay'a Hikmetyar'ın kucak açması Afganistan cihadında yeni bir dönemin başlangıcı olacak niteliktedir. Cemiyet-i İslami komutanlarından Molla Muhammed Nazar'ın dile getirdiği gerçekler, özellikle Ferhar Katliamı, Ahmed Şah Mes'ud ve Afganistan'daki Türkler'in tek örgütü olan Kuzey Afganistan Vilayetleri İslami Birliği'nin lideri Azad Beg hakkında ülkemizde bilinmeyen ve kısmen de çarpıtıldığına şahid olduğumuz hususlara ışık tutmaktadır. Öte yandan bir tasavvuf ehli olan Molla Muhammed Nazar'ın Sovyetler Birliği ile mücahidlerin etkinlikleri arasındaki önemli ilişkiyi ortaya koyan açıklamaları Sovyetler Birliğindeki Türkistan topraklarındaki muhtemel gelişmelerin de ipuçlarını vermektedir. Bu konuşma yapıldığında henüz Şahnayaz Tanay'ın darbe teşebbüsü ve sonrasındaki gelişmeler mevcut olmadığından bunlardan bahsedilmemiştir.

Afganistan Cihadı ve cihad içindeki Türkler'in durumunu gösteren bir yazı bundan 5 yıl önce TÖRE dergisinin Haziran-Temmuz 1985 tarihli 169-170 sayılarında Afganistan'dan gelen bir mektup olarak yayınlanmıştı. Aradan geçen 5 yıllık sürede mektupta bahsedilen olayların ve kişilere ait bilgilerin neredeyse % 100 olarak bugün ortaya çıkması sebebiyle ve ülkemizde Afganistan konusunu bir şahsî çıkar mekanizması yapmak isteyenlerin ard niyetlerinin açıklığa kavuşturulmasına sağlayacağı katkıyı düşünerek aynen yayınlamayı da uygun bulduk.

"Türkiye'deki kardeşlerimiz iyi müslümanlar olsun yeter" diyen gani gönüllü Molla Muhammed Nazar'a selâm ederken, "İnna Lillahi ve İnna ileyhi raciun" diyerek şehadete koşan mücahidlerin üzerimizdeki haklarını helâl etmelerini diliyoruz.

TÜRK YURTLARI

***

- Bize kendinizi tanıtır mısınız?
- Bismillahirrahmanirrahim, adım Molla Muhammed Nazar. 1939 yılında Talkan vilayetinin Ferhar kazasına bağlı Kelefgan nahiyesinin Handesmal köyü'nde doğdum. Halen Talkan vilayetinde Cemiyet-i İslami hizbinin kumandanıyım.
- On yıldır süren cihadın başlangıcından bugüne bir özetini yapar mısınız?
- 12 yıl önce Rusların desteğiyle Nurmuhammed Teraki adlı Halk Partisi lideri başa geçti. 6 ay kadar sonra toprakları kamulaştırarak, çeşitli zulümler yapmağa başladı. Halk bunun üzerine eline geçirebildiği vasıtalarla Halk Partisi'nin zulmüne karşı direnişe başladı. 1 yıl süreyle Afganistan Halk Partisi müslüman halkın direnişini kırmağa çalıştı, ama muvaffak olamadı.lar. Bunun üzerine bir darbe ile Hafızullah Amin başa geçti, ancak cihad yine devam etti. Durumun kötüye gittiğini gören Ruslar 27 Aralık 1979 tarihinde Kızılordu'yla Afganistan'a girdiler ve önce Kabil Havaalanını kontrol altına aldıktan sonra Başkanlık Sarayı'nı basarak Hafızullah Amin'i öldürdüler. Bu sırada Sovyetler Birliği'nde bulunan Babrak Karmal Tacikistan'ın Duşenbe şehri radyosundan bir konuşma ile yönetimin basma geldiğini ilan etti. Bu sırada Kabil Radyosu Hafızullah Amin'in taraftarlarının elinde idi. Birkaç saat sonra Kabil Radyosu'nu Ruslar ise dolayısıyla Babrak Karmal taraftarları ele geçirdi, ancak mücahidlerin cihadı devam ettiğinden Babrak Karmal da başarıya ulaşamadı. Mücahidlerimiz günden güne güçlendi ve Allah'ın yardımıyla Afganistan'ı tam olarak kontrolleri altına aldılar. Bu durum üzerine Ruslar Babrak Karmal'ı da görevden alarak yerine Necibullah'ı getirdiler. Halen de Necibullah Rusların hizmetine devam ediyor. Allah'a şükür, mücahidlerimiz Kızılordu'yu perişan ederek, geri çekilmek zorunda bıraktılar. Afganistan'ı ellerinde bulunduruyorlar ve 15 Şubat 1989'da Rusların tamamen çekildiklerini söylemelerine rağmen Kabil yönetimi bugün yine Rusların yardımı ile ayakta duruyor. Mücahidlerimiz inşallah yakın zamanda Kabil'i de ele geçirip Afganistan'da İslâmî bir yönetimi kuracaklardır.

-Kızılordu ile Sovyetler'den gelen Türkistan ve diğer Türk yurtlarından askerler ile hiç temasınız oldu mu? Sizlere yardım ettiler mi?
- Evet, Kızılordu içindeki müslümanlar ile görüştük. Onların hemen hepsinin boyunlarına asılı birer muskaları vardı. Bu kardeşlerimiz bize: "Metin olun, gevsek davranmayın! Bu Ruslar imansızdır ve korkakdır. Elhamdülillah biz sizlere vurmayacağız. Sizler güçlü olun ve komünistleri vurun, bizler de size yardım edeceğiz. Biz de devletimizin azad olmasını istiyoruz, inşallah biz de küfrün esaret çengelinden kurtulmak istiyoruz" diyorlardı. Bize mermi verirlerdi, uygun bir fırsatta veya köylerde arama tarama yaparlarken bize silah-mermi verirlerdi, yardımcı olmağa çalışıyorlardı. Bizim silahlarımızı görseler bile ele vermezlerdi, muharebelerde de bizi vurmak için ateş etmezlerdi. Bu kardeşlerimiz Türkistan, Azerbaycan, Kafkasya'dan gelen kardeşlerimiz bize zarar vermediler. Aramağa geldikleri zaman genç çocuklarımızı, kadınlarımızı da incitmezlerdi.

- Kızılordu ile gelen Türkler'den sizin birliğinize katılan da oldu mu?
- Evet, katılanlar olmuştur. Bunlar arasında Kazakistan'dan gelen bir Özbek vardı ki biz ona Tac Muhammed adını verdik, o Kunduz vilayetinde büyük bir müca-hid kumandanı oldu. Tac Muhammedi mücahidler Afganistan'da evlendirdiler.
- Siz silah yardımını kimden alıyordunuz?
- Başta halı, tahıl satarak silah alıyorduk, daha sonra ganimet olarak silahlar ele geçirdik. Bize düzenli olarak silâh yardımını Burhaneddin Rabbani'nin hizbi Cemiyet-i İslami yaptı. Bizim hepimiz Cemiyet-i İslami’ye bağlıyız. Bu bağlılığımız bize verilen silah yardımı sebebiyledir.

- Cemiyet-i İslami'de Türk-Tacik diye bir ayrım sözkonusu mu? Çünkü bildiğimiz kadarıyla Burhaneddin Rabbani'nin annesi Tacik babası ise Peştun...
- Hayır, Rabbani, hiçbir zaman böyle bir ayrım yapmadı. Hizbine bağlı olsanız hiç kimse birşey söylemiyor, ancak başka bir teşkilata geçseniz size ters davranıyorlar. Çünkü Türklerin girdiği hizib güçleniyor. Bu yüzden hepsi Türk mücahidleri kendi hiziblerine almağa çalışıyorlar, Dışarda kalan Türkleri ise hoş görmüyorlar. Türkleri kumandan olarak görevlendirmiyorlar. Hizb-i İslami ve diğer Peştun hizibleri ileri mevkilere, kumandanlıklara Peştunları getirmeğe gayret ediyor. Biz bu ayrımları kabul etmediğimiz için böyle bir siyaseti olmayan Rabbani'nin hizbinde yer aldık. Kuzey Afganistan'da en kuvvetli teşkilat Cemiyet-i İslamidir.
- Cemiyet-i İslami'nin en büyük kumandanı Ahmed Şah Mes'ud'u da tanıyor musunuz?
- Ahmed Şah Mes'ud'u, Pençşir arslanını nasıl tanımam i Elbette tanıyorum, bizim kumandanımız.

- Türkiye'de bazıları Ahmed Şah Mes'ud’un Fransızlardan yardım aldığını, dolayısıyla Fransızların adam olduğunu söylüyorlar bu doğru mu?
- Hayır, bu sözlerin hepsi yalan. Bu sözleri uyduruyorlar, sebebi ise düşmanlık için. Ahmed Şah Mes'ud çok müslüman bir kimse, bir büyük kişidir; Hatta evliyadandır. O üç kere ölümden kurtulmuştur, Allah'ın yardımıyla... O'nu çekemeyen diğer hizib başkanları, başta Hikmetyar bunları yayıyor. Hatta Ahmed Şah Mes'ud'u zayıf düşürmek için Hikmetyar'ın en önde gelen adamlarından olan Seyyid Cemal, Talkan vilayetinin Ferhar bölgesindeki bir vadide Pul-i ten (Dar köprü) denilen yerinde Cemiyet-i İslami'nin 30 büyük kumandanını ehid etti. Bu kumandanlar arasında Dr. Hüseyin, Mevlevi İzzetullah, Kazi İslamüddin Hamid, Kunduzlu Kılıç gibi çok büyük mücahidler de bulunuyordu, bu kişilerin çoğu Türkistan-Buhara'dan hicret etmiş Türk asıllı kimselerdi. Hikmetyar'ın bu kumandanları öldürtme sebebi Afganistan'daki Türk ve Tacikleri zayıf düşürmek içindir.

- Peki, niçin Türklere böyle düşmanlık gösteriyor, bu Peştunlar; Taraki'sinden, Babrak'ına, Necibullah'a kadar... Bunun sebebi nedir? Zahir Şah dahil, Türklere zülüm yapan bu insanların gayesi nedir?
- Afganistan'da Türkler'e çok zülüm edilmiştir. Türklerin topraklarına Zahir Şah zamanında çok vergi konup bu vergiler verilemeyince el konulmuştur. Böylece en verimli topraklarımız Peştunlara dağıtılmıştır.
Peştunlardan ise hiçbir vergi almıyorlardı. Bugün de cihadı Türk halkı yapıyor, ancak cihadın tamamı Afganlılara mal ediliyor. Kuzey Afganistan cihada başlamasaydı, Ruslar Afganistanı hemen ele geçireceklerdi. Halen Peştunların bulunduğu Kandehar, Celalabad, Host, Kabil vilayetlerinin hiçbirisi Ruslara ve komünist Afganlılara galip gelememiştir. Halbuki Kuzey Afganistan (Güney Türkistan)'daki ve Türklerin yaşadığı Kunduz, Talkan, Bedahşan, Ferhar, İmam Sahib, Hanabad, Şıbırgan, Cüzcan, Faryab, Meymene, Semengan, Belh vilayetlerinin hepsi kurtarılmıştır.

- Türkiye'ye gelen Afganistandaki Türklerin lideri AzadBeg'i tanıyor musunuz?
- Evet, tanıyorum, bizzat görüştüm; iyi ve muttaki bir müslüman kişidir. Halen Semengan Taht-ı Rüstem bölgesinde karargah kurmuş durumda. 1 yıldır Afganistan içinde cihada devam ediyor, mücahidlerine kumanda ediyor.

- Azad Beg ile Ahmed Şah Mes'ud'un ilişkileri nasıl?
- Her ikisi bir ittifak içindedir. Azad Beg'in aleyhinde kötü sözler söyleyenler Peştunlardır ve bunların Azad Beg aleyhinde konuşmalarının sebebi Türklerden korkmaları ve Türkleri çekememeleridir. Bu yüzden böyle kötü, müslümana yakışmayan sözler söylüyorlar.

- Peştunlar Türk'ten niçin korkuyorlar?
- Bu iktidarın ellerinden gitmesi korkusudur. Çünkü Peştunlar biliyor ki Afganistan'da yönetim yüzyıllarca Türklerin elindeydi. Şimdi de Türklerin güçlenerek Afganistan'daki yönelime hakim olmasından korkuyorlar, zaten bugün Afganistan'daki cihadı sürdürenler Türkçe veya Tacikçe konuşan mücahidlerdir. Peştunlar arasından çıkmış mücahid çok çok azdır. Ancak Peştunlar Türklerin kendi teşkilatlarını kurmasını çeşitli oyunlarla engellemek istediler. Çünkü Peştun olan Gülbeddin Hikmetyar'ın Hizb-i İslami'sindeki mücahidlerin çoğu da Türktür; Peştun olan Mevlevi Muhammed Nebi'nin hizbinde de Türk mücahid çoktur, bütün hiziblerde de hep böyle. Eğer ayrı hiziblerde tutulan Türklerin hepsi bir araya gelebilse Afganistan'daki en büyük güç haline gelir ve hiç kimse artık Türklerin hakkını yiyemez, işte bu yüzden Türklerin biraraya gelmesini çeşitli oyunlarla engellemeğe çalışıyorlar ve bugün maalesef Afganistan’daki Türk mücahidler tek bir teşkilatta ittifak halinde değildir. Mesela Özbek Türkleri'nden bir kişi biraz güçlendi mi artık diğer kumandanları hiç kaale almıyor. Özü tek başına buyruk olmak istiyor. Bu ise bir araya gelmeğe engel oluyor, ittifakı engelleyen bir diğer faktör de diğer Peştunların hâkim olduğu hiziblerin ellerinde bulunan maddi gücü kullanarak bazı Türk kökenli mücahid kumandanlarını yanlarına çekmesidir.

- Şu Türkiye'de artık biliniyor ki Afganistan'da İngiliz sömürgecilerin işbaşına getirdikleri Peştun yöneticileri (Emanullah Han, Davut Han, Zahir Şah, Nadir Şah gibi) 50 yıl kadar Türklere gayriinsani baskılar ve gayriislami zulümler icra etmişler, Cihad başladıktan sonra, o zor şartlarda bile Türkler'in Afganistan'da bugün eskisinden daha iyi bir durumda olduğu da bize gelen haberler arasında. Ancak şu endişe de dile getiriliyor: Afganistan'da komünist idare yıkıldıktan sonra yine öne çıkarılacak olan Peştunların eski zulümlerine devam edeceği, Türklerin haklarının gasbedileceği ihtimali konusu mu? Böyle bir ihtimali siz nasıl değerrlendiriyorsunuz?
- Bu ihtimal var ama artık Türkler, kendilerine baskı yapılsa buna karşı koyacaklar ve gerekirse haklarını söke söke alacaklardır. Zaten eğer yöneticiler Türk olsa, hatta iyi bir müslüman olsa bizim hakkımıza göz dikmeyecektir, biz Afganistan'ın gelecekteki yöneticilerinin iyi müslümanlar olmasını ümid etmekteyiz.

- Peki Zahir Şah'ı Afganistan’a "kral" olarak geri getirme planlarına ne diyorsunuz?
- Sıbgatullah Müceddidi, Seyyid Ahmet Geylani gibi hizip lideri Peştunlann Zahir Şah'ı geri getirmek istemelerine rağmen buna güçleri yetemez. Çünkü Hikmetyar ve Rabbani ile bütün Türk mücahidler Zahir Şah'ın geri gelmesine karşıdırlar, o zalimi iyi tanımaktadırlar, Mehaz-ı Milli ve Necat-ı Milli'nin Zahir Şah'ı Afganistan’a getirseler bile koruyabilecek güçleri yoktur.

- Böylesine önemli bir konuda farklı düşünen Peştunlar'ın kurulan geçici Afganistan Mücahid Meclisi'nde ve geçici hükümetinde Türk mücahidlere ve özellikle Azad Beg’in hizbine hiç yer vermemesine ne diyorsunuz? Nasıl Müceddidi, Geylani ve Hikmetyar Türklere karşı böyle bir araya gelebiliyor? Bu Türkiye'de çok merak edilen bir husustur.
- Bunun cevabı da daha önce bahsettiğim Türk korkusudur, iktidarın Peştunların elinden çıkacağı korkusudur. Korku hepsini bir arada tutuyor. Yoksa aralarında çok büyük çekişmeler var. Oysa Afganistan'daki nüfusun en az üçte biri Türk, ama mücahidlerin geçici hükümetinde hiç Türk olmadığı gibi, mecliste de birkaç taneden başka Türk yok. Bu elbette kabul edilemeyecek bir durum. Halbuki Peştunlann sayısı Afganistan'da en fazla Türkler kadar olduğu halde Meclis'te ve hükümette bütün çoğunluk onlardandır. Yani nüfusun % 30'u olan Peştunlar mecliste % 70 oranında bulunuyor. Nüfusun % 30'u olan Türkler ise meclisde temsil edilmiyorlar, hükümette ise hiç yoklar. Bunu hiç bir müslüman tasvib edemez. Peştunların Türkler'e karşı böyle kötülüklerde bir araya gelmesi de bence normaldir, çünkü herkes önce kendi soyunu düşünür. Siz Türk olduğunuz için geldiniz ve bizimle muhabbet edip konuşuyorsunuz, bizim durumumuzu merak ediyorsunuz, bize üzülüyorsunuz, biz iyi olsak da muhakkak sevineceksiniz; bu bir yerde Allah'ın bir hükmüdür ki kişi kavmini sevmekle kınanamaz.
Peştunlar geçmiş yıllardaki kralları zamanında Türklere haklarını vermediler. Devlet dairelerinde iş vermediler, ordudaki Türklerin de belli bir rütbeden daha yükseğe çıkmasına engel oluyorlardı. Size bir örnek vereyim, bunu bütün Afganistan'da bilirler: Türklerden Nurullah Zabit adlı bir komutan üstün başarılarıyla biraz rütbe sahibi oldu. Bu Nurullah Zabit, bir gün Zahir Şah'ın bulunduğu yere gittiğinde Zahir, onu yanından kovdu ve bütün rütbelerini de aldı. Eğer Nurullah Zabit görevde kalsa idi büyük bir devlet adam olacaktı, belki de hükümete girerdi. Ama Zahir bir Türkün ilerleyip öne geçmesinden iktidarı yönünden korktu, "Tahtım elden gidiyor, padişahlıktan olacağım" diye onu görevinden indirdi. Bunun sebebi de Türk'ten korkmasıdır. Şimdiye kadar Türklere zulüm ettikleri için, Türklerin yönetime gelmesi halinde bu defa kendilerine zulmedileceğini zannediyorlar, korkunun altında da bu yatıyor, kendi zalimlikleri yatıyor, kendi zulümlerinden korkuyorlar yani. Halbuki Türkler yüzyıllarca hâkim oldukları Afganistan'da hiçbir Allah'ın kuluna zulüm etmemişlerdir. Ancak işte bugün bunlar, Peştunlar Afganistan'daki müslüman halkı Ruslara teslim ettiler, küfre teslim oldular. Bu durumda iktidar Türkler'in eline geçse artık biz de Peştunlara buna göre davranacağız, ihtiyatlı hareket edeceğiz. Bizi bir daha İngiliz'e, Rus'a satmalarına asla fırsat vermeyeceğiz. Adı ne olursa olsun, mücahid kılığında bile olsun Peştunlara artık güvenimiz kalmamıştır. Rus komünistleri bizim başımıza getirenlere bir bakın: Babrak'ı da, Taraki'si de Hafızullahı da, Necib'i de hepsi Peştun'dur. Türklerden ise hiçbir tane Rus işbirlikçisi çıkmamıştır; işte bu Peştunların hepsi küfür ile ittifak edip önce kendilerini, sonra da müslüman Afganistan halkını satmışlardır. Zaten bu Peştun'lar biraz tahsil etseler kâfir olup çıkıyorlar. Türkler ise tahsil ettikleri derecede dürüst, doğru adam oluyorlar, bu da Allah'ın bir hikmetidir. Bizim içimizden sadece bir kumandan, bir meseleden dolayı Afganistan komünist idaresinin tarafına geçmiştir; o da ancak iki ay dayanabilmiş ve geriye bizim aramıza dönmüştür, kâfirle ittifak halinde kalamamıştır. Peştun'ların ise çoğu bugünkü komünist yönetimle ittifak halindedirler. Bizim bu kumandan komünistlerden epeyce silahı alıp gelmiştir. Şimdi bazen Peştunlar, bu kumandanımızı misal gösterip bize laf atıyorlar. Kendi hallerini ise hiç dile almıyorlar. Halbuki düşünseler bugün Afganistan'daki Rus uşağı olanların hemen hepsi Peştun'dur. Buna bakmadan bizim bir tek mücahidimizi bahane etmeleri bile ne kadar düşündürücü. Daha önce de bahsedildiği gibi Hikmetyar'ın adamlarının öldüğü 30 güzide mücahid kumandanının hepsi Farsça veya Türkçe konuşan mücahidlerdi. Bunun da sebebi Peştunlar'ın kıskançlığıdır.

- Yeri gelmişken bu Seyyid Cemal, yahud Ferhar katliamı konusunu biraz açar mısınız?
- Seyyid Cemal, Hikmetyar’ın emri ile 30 güzide mücahid kumandanını öldürdükten sonra Ahmed Şah Mes'ud, Hikmetyar'dan bu katilleri teslim etmesini istedi. Ancak Hikmetyar bunları teslim etmedi. Bunun üzerine Ahmed Şah Mesud, düzenlediği bir baskınla onları karargâhlarında ele geçirerek alıp getirdi ve İslam ulemasından oluşan mahkemeye teslim etti. 42 kişilik Şeriat mahkemesi bu katillerin idamına karar verdi. 21 Aralık 1989'da da ipe çekildiler. Şu yanımızdaki Abdullah Can da Seyyid Cemal asılırken orada bulunuyordu.

- Seyyid Cemal ve arkadaşlarının asılmasına Hikmetyar tepki gösterdi mi?
- Ne diyebilirdi ki, herşey açıkça ortada idi. elinden gelse bir şeyler yapardı yine, ama; elinden birşey gelemezdi, gücü de yetmezdi. Meydana hâkim olmak için, Cemiyet-i İslami’nin gücünü azaltmak için bu haince saldırıyı düzenletti. Bütün bunların sebebi yine Türklerin kuvvetlenmesini istememeleridir.

- Türkiye'de bunlar hiç bilinmiyor. Hatta biz "Afganistan'da Türkler var ve cihadı sürdürenlerin önemli bir kısmı Türk'tür" desek bile bazı müslümanlar bize karşı çıkıyorlar ve "Afganistan cihadını kavmiyetçilikle bölmek istiyorsunuz" diyorlar. Halbuki şimdi kesin olarak anladım ki Afganistan meselesi aslında bir yerde Türk meselesidir. Siz bu konuda neler söyleyeceksiniz?

- Bugün Afganistan'da cihad eden ve şehadet makamına erenlerin çoğu Türk'tür. Ancak Afganistan'da İslâm hâkim olsa biz hiç kimseye karşı çarpışmayız, zaten o zaman bizim haklarımızın da emniyette olması lazımdır. Eğer Afganistan'da İslâm hâkim olmasa, bize kim zulüm yaparsa yapsın ona karşı direneceğiz, buna kararlıyız. Zaten bizim bölgelerimize zülüm olmadan Peştunların hâkim olması mümkün değildir.

- Afganistan'daki Hazaralar'dan da bahseder misiniz?
- Afganistan'da Hazaralar epeyce vardır, ancak tam sayılarını bilemiyorum. Bunların bir kısmı Şia mezhebinden, bir kısmı ise Sünni mezhebindendir ve sünni olanların hepsi Türkler ile ittifak halindedir. Cihad yıllarında İran özellikle Şii Hazaralara yardım etti, ama Sünni Hazaralara ve diğer Türklere de çok yardımlarda bulundu, Allah razı olsun.

- Türkiye'den ve bütün dünyadaki müslümanlardan Afganistan için yardım, toplandığını biliyorum. Bu yardımlardan size ulaşan bir şeyler oldu mu?
- Belki Pakistan Devleti vasıtasıyla hiziblerin liderlerine verilmiştir. Ancak nereden gelirse gelsin bütün yardımların Pakistan tarafından dağıtıldığı biliniyor, bizim bu yardımların nasıl dağıtıldığından haberimiz olmadı. Türkiye'den geldiğini bildiğimiz bir yardım da bize ulaşamadı. Bilhassa Türkiye'den gelen bir yardım oldu ise biz buna çok seviniriz.

- Afganistandaki Türkler'in duygu, düşünce ve hedeflerini çok güzel özetlediniz. Şimdi başka bir konuya geçmek istiyorum. Bize ulaşan haberlere göre cihad yıllarında Sovyetler Birliği ile Afganistan sınırını oluşturan Amuderya nehrini geçen mücahidler Özbekistan, Tacikistan olarak bölünen Türkistan topraklarında faaliyet göstermişler, Türrkistan'daki Türklerin Ruslara karşı direnmeleri için propagandada bulunmuşlar ve yaptıkları saldırılarla Ruslara büyük zararlar vermişler. Bütün bunlar doğru mu? Biraz anlatabilir misiniz?
- Doğrudur. Benim bildiğim 6-7 yıldır mücahidler Ferhar bölgesinden giderek Amuderya'yı geçip Rusların mallarını ganimet olarak alıp gelmektedirler. Halen de faaliyet devam etmektedir. Yeni Kale, Deşt-i Kale, Derkar ve İmam Sahib gibi Amuderya kıyısındaki bölgelerden Sovyet topraklarına geçmektedirler. Ruslara büyük ziyanlar verdiriyoruz, ganimet ve silah ele geçiriyoruz.
- Sovyet topraklarına geçen mücahidlerin oradaki Türklerle ilişkileri nasıl oluyor, yardım görüyorlar mı?
- Mücahidlerimiz genellikle akşam namazından sonra Amuderya'yı geçip Sovyet topraklarına giriyor ve sabah namazında ise nehri geçip geri dönüyorlar. Bunun sebebi gündüz bizi görme ihtimali olan, gemi ve uçakların bölgede sürekli devriye gezmesidir. Ayrıca bizim bir bölgede görülmemiz halinde o bölgedeki Sovyet müslümanlarına zulüm ediyorlar. Bize yardım eden kardeşlerimize zulüm gelmemesi için biz mümkün olduğu kadar kısa süre Sovyet topraklarında kalıyoruz. Onların bize yaptıkları yardım çok büyüktür. Zaten onlar bize yol göstermese orada neyin nerede, kimin nerede olduğunu biz bilemeyiz ve yapacağımız harekâtlar başarıya ulaşamaz.

- Siz Afganistan'dan çıkalı ne kadar oldu?
- Bir ay önce biz Afganistan'dan çıktık.
- Peki Sovyetler Birliği'ndeki Azerbaycan ve Tacikistan'da meydana gelen olaylardan haberiniz oldu mu?
- Benim bildiğim kadarıyla Azerbaycan ve Tacikistan'da mücahidler Ruslara karşı baş kaldırmış ve buna karşılık Ruslar yine kan dökmüştür, zaten Ruslar öteden beri Türkler'in kanını dökmeğe heveskârdır. Ama istiklali alana kadar Türklerin mücadeleye devam edeceklerini biliyorum. Mesel Türklerin ittifak edebilmesindedir.

- Azad Beg Türkiye'ye geldiğinde hedeflerinin sadece Afganistan'ın kuzey bölgelerindeki Türklerin haklarını almak olmadığını, işgal altındaki Türkistan toprakları da kurtarılana kadar cihada devam edeceklerini söylemişti. Sizin bağlı olduğunuz Cemiyet-i İslami ve onun lideri Burhaneddin Rabbani'nin de Türkistan ile ilgili böyle bir hedefi var mı?
- Cemiyet-i İslami Sovyetler Birliği'ndeki Türklere ve Taciklere yönelik olarak büyük çalışmalar yapmıştır. Bundan 6 yıl öncesinden bu yana Cemiyet-i İslami'nin mücahid üyelik kartlarından 10 bin tanesi Sovyetlerde tevzi edilmiştir, yani Cemiyet-i İslami’ye bağlı 10 bin kişi vardır Sovyetlerde. Bu 10 bin kişinin birbiriyle irtibatı vardır, haberleşiyorlar. Telsizleri bile var, böylece hem birbirleriyle hem de bizle görüşüyorlar, ihtiyaçlarını bildiriyorlar. Bunların bir kısmı tebliğ ile görevlidir ve Kazakistan'a bile ulaşmışlardır. Bunları Ruslar tanıyamaz, çünkü gündüz işlerinin başındadırlar, geceleri ise mücahid olarak çalışmağa başlıyorlar. Ancak tebliğ faaliyetini gündüzleri de yapabilecek güce ulaşmışlardır. Bu Cemiyet-i İslami’nin kartını taşıyan kişilerin hepsi Sovyetlerde doğup büyümüş kişilerdir ve kendi istekleriyle mücahid olmuşlardır. Tacikistan'da meydana gelen ve 100'e yakın kişinin öldüğü çatışmalarda bu mücahidler de görev almışlardır. İnşaallah Türkistan ve bütün Türk toprakları bağımsız olana kadar her yerde cihad sürecek...

- Şimdi size özel bir soru sormak istiyorum: Azrail (A.S.) size kaç defa selam verdi, yani kaç defa ölümle yüz yüze geldiniz?
- Sayısız defa. Biz cephede iken Hz. Azrail bizimle dolaşıp dururdu. Muharebede kimi mücahid şehid olur, kimisi de yaralanırdı. Takdir nasılsa ölüm gelip buluyordu. Hz. Azrail bizi hiç yalnız bırakmadı. Bu muharebelerde komünistlerin tanklarını, gemilerini, helikopterlerini imha ederdik ve birçok kâfir de murdar olurdu. Bizden Azrail'in selam verdikleri şehid, kâfirlerinkiler murdar oluyor elhamdülillah. Tabii, eceli gelmeyene hiçbir şey değmezdi.
- Siz herhangi bir tarikata mensub musunuz?
- Evet, ben Nakşbendiyye-i Şerif tarikatına mensubum. Tahsilimi medresede tamamladım. Talkan medresesinin hocası iken cihad başlayınca silahlan ele aldık, 12 yıldır da asker olduk.
- Afganistan'da hangi tarikatlar mevcut?
- Nakşbendiyye-i Şerif, Kadiriyye, Çiştiyye ve biraz da Yeseviyye tarikatları Afganistan'da vardır.
- Pekala, size şunu da sorayım: Cihad esnasında çok keramete şahid oldunuz mu?
- Bunu biz zahir kılamıyoruz, açığa vuramıyoruz, çünkü keramet sırdır. Allah'ın nezdindeki bir sırdır. Bu sırları ortaya döksek biz kendimizi harab ediyoruz, vakti kaybediyoruz ve vardığımız mertebeden düşüyoruz. Yalnız şu kadarını söyleyeyim Afganistan'daki cihadı Allah desteklemektedir, pek çok kerametlerini bize göstermiştir. Allah'ın sevdiği bir kul "dur" deyince duran tankları, ben bu gözlerimle gördüm, bu kadar yeter mi?

- Siz Rus işgalindeki Türkistan'daki tarikatların da, durumunu bileceksiniz..
- Bütün Türkistan'da şeyhler ve müridleri mevcuttur. Ancak kendilerini gizli tutmaktadırlar. Bütün ibadetlerini, zikirlerini yapmaktadırlar. Fakat ortada hiç kimse görülmemektedir, çünkü zahirden bilinseler komünist idare ortadan kaldırmağa çalışacaktır. Ancak tarikat yürümektedir. Sovyetlerdeki tarikatlardan bize ulaşan bilgilere göre "çilten" lar (= Çilten, Farsça kırk kişi anlamına gelmektedir. Türkistan'da yaygın bir rivayete göre dünyadaki en büyük kırk veliyi kastetmektedir. Bu kırk veli'den birisi öldüğünde dünyadaki diğer salih kişi ve velilerden biri onun yerini almaktadır. T.Y.), abdallar, gavs vardır. Bu mübarek insanlar Allah'ın izni ile her biri bir beldeye tasarruf etmektedir. "Müslüman güneş gibidir, güneş batsa karanlık olur". Hatta bu Allah dostları, sebebiyle Allah'ın merhameti komünist ve dinsizleri de kaplamaktadır. Bu Allah'ın büyük bir lütfudur. Bir müslümanın rızkını cümle-âlem yemektedir. Allah dostları araya girince bütün müşküller kolaylaşmaktadır.

- Siz Ahmed Yesevi (K.S.)'yi biliyor musunuz?
- Elbette, onlar bize malûmdur. Kendileri gerçi toprağa defnedilmiştir ama ruhları azaddır. Evvela Allah'ın yardımı, sonra da evliyaullah himmeti ile Rus Afganistan'da zelil, perişan oldu. Mücahidler ile evliyaullah komünist kâfirlere karşı beraber cihad ettiler ve gerçekte Ruslar ehlullahdan, Allah dostlarından korktuğu için yenildi.

- Afganistan'da çok mücahid de şehid oldu değil mi?
- Evet, hemen her köyden 40-50, her evden 2-3 kişi şehid olmuştur. Ancak imanımız tam ki hepsi kaza-kader'in sonucudur. Kimin kaderinde var idiyse o şehid oldu, şehid olmayanlar ise gazi oldu, öylece sevabını aldı. "İnna Lillahi ve İnna İleyhi râciun" diye çarpışarak şehid olanları çok gördüm. "Allahuekber" diye hamle kılarak şehid olanları da gördük. Zaten cephede güzelce abdest alıp 2 rekât namaz kıldıktan sonra "Allahuekber" diyerek yola düşüyorduk. Şehid olanlarımız kalıyordu, gazi olanlarımız çıkıp geliyordu.

- Son olarak Afganistan'da bundan sonra neler olabileceği konusunda sizin fikriniz nedir?
- Benim fikrime göre inşallah Afganistan'a İslâm hâkim olacaktır, o zaman Türklerin de her türlü hakkı ayrılıp verilecektir, hiç bir zulme uğramayacaklardır. Bu inşaallah, bütün Türk ve Taciklerin ittifakı ile gerçekleşecektir. Afganistan'da bundan sonrası için şunu ümid ediyoruz: Allah'ın iradesiyle, Allah hangisini isterse ya Azad Beg, ya Ahmed Şah Mes’ud Afganistan'da başa geçecektir. "Her çi hast kerd, her çi hast biküned" (Farsça bu deyimin anlamı: Allah her istediğini yaptı ve her istediğini de yapar. T.Y.) İnşaallah Afganistan'a İslam Sancağı çekilince komünizm yıkılacak ve peşpeşe Tacikistan'a, Kazakistan'a, Özbekistan'a yani Türkistan'a Azerbaycan'a da İslam Sancağı dikilecektir. Artık komünist Rus belini doğrultamayacaktır. O günleri esaretteki kardeşlerimiz de hasretle beklemektedirler, Türkistan'dan bize ulaşan kasetlerde müslümanlar "Rabbimiz, bizim ata-babalarımız güzel müslümanlar idi, bizleri de güzel müslümanlar eyle, küfürün hakimiyetinden bizi kurtar" diye ağlaşarak dua etmektedirler. Ayrıca oraya gidip dönen mücahidler vasıtasıyla azadlık isteklerini ve bunun için her türlü mücadeleye hazır olduklarını bize iletmektedir. İnşallah Afganistan'dan sonra Türkistan ve Azerbaycan'a da İslam Sancağı çekilecektir.

- Türkiye'deki müslümanlara söylemek istediğiniz, Türkiye'den beklediğiniz bir şey var mı?
- "Müslümanlar ancak kardeştir." Müslümanın müslümana duası müstecabtır. Velev ki Türkiye'de olsun, velev Afganistan’da olsun; velev ki batıda olsun velev doğuda olsun, her yerde mü'minin duası mü'mine ulaşır. Türkiye'deki kardeşlerimizden başka ne isteyelim: "İyi müslüman" olun yeter!...

***

AFGANİSTAN CEPHELERİNDEN.../Fotoğraflar: Yasir Gerçik

Dergimizde yer verdiğimiz Afganistan'daki Türklerin örgütü olan "Kuzey Afganistan Vilâyetleri İslâmi Birleşmesi" adlı Azad Beg’in liderliğini yaptığı mücahid hizbinin cephelerinden gelen bu fotoğraflar, uzun süre Afganistan'da bulunmuş olan gazeteci arkadaşımız Yasir Gerçik tarafından çekilmiştir.
Mücahidlerin geçerken görüldükleri nehir Sovyet toprakları ile Afganistan'ı ayıran Amuderya nehridir.
Türkiye'de Afganistan'daki Türk Mücahidler ve liderleri Azad Beg aleyhinde konuşanlara bu fotoğraflar da bir şey anlatamıyorsa artık onlarla konuşmak da anlamsızdır.

TÜRK YURTLARI/2

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN,90 / s.20-28


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Röportaj: Afganistan Dersleri (Mekke - 1990)
MesajGönderilme zamanı: 06.05.11, 09:16 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 07.12.10, 00:24
Mesajlar: 424
Alıntı:
Afganistan'da Ruslara Karşı Cihad Sürerken

BİLMEDİKLERİMİZ

(TÖRE, Haziran-Temmuz 1985, Sayı 169-170)


Alıntı:
TÖRE'NİN NOTU: Aşağıda bir kısmını yayınlayacağımız mektup çeşitli haber kaynaklarından Afganistan dışına sızabilen haberlerden derlenmiş olup Türk Kamuoyu'nda hemen de hiç bilinmeyen; belki daha kötüsü yanlış bilinen önemli gerçeklerin gözler önüne serilmesi gayesiyle dergimizde yer almıştır. Keza, yayınladığımız fotoğraflar da Türkiye ve dünya basınında ilk defa yayınlanmaktadır. İlk planda okuyucunun mektupta bahsedilen gerçekler ile Afganistan'daki cihad üzerine şimdiye dek bildikleri arasında bir tenakuz bulması da sürpriz olmayacaktır. Bu çelişki Afganistan'da cereyan etmekte olan ve bir kısmından aşağıdaki mektupta da bahsedilen olayların tarihi ve sosyolojik back-ground'unu teşkil eden vetireler göz önüne alındığında izaha kavuşacaktır. Böylesi bir fikir cehdine bigâne kişilerin yanlış anlamalarından ve kasıtlı saptırmalardan Allah'a sığınırız. Mektubun imla ve uslûbu muhafaza edilmiştir.


Aziz Kardeşim,
(…. …………..!)

Afgan mücahid örgütleri bildiğiniz gibi bir taraftan Ruslarla vuruşurken diğer taraftan kendi aralarında da anlaşmazlıklarla uğraşıyorlar ve her örgüt istiyor ki, bütün Afganistan kendi örgütlerine girsin. Ancak ve ancak Afganistan'ın kuzeyindeki Türklerin kendi örgütle-rini kurmalarını hoş karşılamıyorlar; hatta maalesef orada gece gündüz devam eden kurtuluş savaşı hakkında dışarıya bilgi sızmasını da istemiyorlar. Gazetecilerin gidiş kanalı olan Pakistan'da Afgan örgütleri propagandayı kontrol ediyorlar. Bir gazeteci Güney Türkistan'a (Güney Türkistan Afganistan'ın kuzey yarısını teşkil eder) gitmiş ve film çekmiş, ancak sınırda filme el koymuşlar
...Bu bilgilerden şu sonuç elde ediliyor. Güney Türkistan'daki kurtuluş savaşından dünyanın haberi yok. Dünyanın haberi daha çok Kabil, Kandehar, Gazne ve Herat'tan. Bu haber ambargosu dikkat edilirse aslında Hazaralara (1) da konmuş, ancak Şii oldukları için, İran onları destekliyor ve haberlerini yayınlattırıyor. Öğrendiğimize göre Hazaralar kendi bölgeleri olan Orta Afganistan'ı tam olarak kurtarmışlar ve İslamî hükümetlerini de kurmuşlar.
Ama dünyanın bundan da haberi yok.
....Halbuki Peştunlar (2) vur-kaç taktiği uygulayıp Pakistan'a sığınıyorlar. Son zamanlarda Penç-Şir Vadisi zaferi dışında hemen hemen bütün bölgelerde gerileme var. Çünkü Gulbeddin Hikmetyar ile Burhaneddin Rabbani (4) ve diğerleri birbirleriyle vuruşmaktan Ruslarla uğraşamıyorlar. Bu gerilemeleri yüzünden dünyaya şu telkinde bulunuyorlar: "Afganistan mücadeleyi kaybetti! Yetişin!.."

Pençşir Vadisi kahramanı Mes’ud (5) bunlardan değişik. Genç, dinamik ve Türklere tutumu iyi; aynı zamanda zeki. Ruslar geçen yıl, bir yıllık ateşkes karşılığında 100.000 dolar teklif etmişler. Mes’ud kabul edip aldığı parayla silah ve mühimmat alarak bir yıllık süre bitene yakın Ruslar saldırınca, çok iyi beklediği bu saldırıyı Penç-Şir vadisinde büyük bir zaferle püskürtmüştür.
Türklere gelince ne CIA'dan ne Suudi Arabistan'dan ve ne de Pakistan'dan yardım alıyorlar. (Afgan örgütleri CIA'dan her yıl 100 milyon dolar alıyorlar.) Türkler halı veya mal satıp silah satın alıyorlar, Allah'a şükür silah sıkıntıları yok; çünkü Ruslardan epeyce silah ele geçiriyorlar. Türkistan halkı da onları destekliyor.... Hatta o kadar ileriye gitmişler ki Batı Türkistan'a (Batı Türkistan SSCB işgali altındadır.) bile girip eylemlerde bulunmuşlar.
Yolladıkları mektupda 4 fotoğraf ve önemli bilgiler göndermişler. Bilgi şudur:
Şubat 1985 gecesi Andhoy (6) yakınındaki Karamkul bölgesinde büyük bir Rus üssü havaya uçurulmuş 140 Rus askeri, subayı ve generali öldürülmüş, 200 orta ve hafif silah ele geçirilmiştir..
Burada 14 Türk mücahidi şehid olmuştur. Bir hafta sonra da Andhoy şehri içindeki bir Rus karakolu bombalanmıştır. Andhoy bölge genel emiri …… ve ikinci kumandan …….. çok yiğit mücahidlerdir. Geçen yıl başka bir yiğit kumandandı: ……… ... Ruslar O'nun başına 200.000 dolar koymuşlardı. O'nu hiçbir zaman ele geçiremediler, ancak şahsi düşmanlık yüzünden O'nu bir Türk öldürdü. Türklerin derdi sadece tanınmamak değil, aynı zamanda örgütsüzlük ve eğitimsizlik.Ayrıca Türkmenlerle Özbekler arasında soğukluk var. (….)
Mektuplarında, Türkler, ne pahasına olursa olsun milli kurtuluş mücadelelerini dünyaya tanıtmaya çağırıyorlar. Güney Türkistan'daki bu Türk direnişi Cenab-ı Allah'ın bir lütfudur. Zira, bu mücadele 1920'lerden beri (Basmacılar (7) ve Enver Paşa Birlikleri) ikinci harekettir, 50 yıllık uyku yeter. Güney Türkistan'daki Türklerin tek bir örgüt etrafında toplanmaları şart. Bu şimdi ve gelecek için önemlidir. Zira Afgan örgütleri Türklerin ileride ayrılmalarından korkuyorlar. Ve bu yüzden örgütlenmelerini hoş karşılamıyorlar. Halbuki tek bir Türk örgütü Afgan örgütlerinin bu yersiz korkularını bertaraf edip ortak mücadeleye girebilir veya Hazaralarla işbirliği yapılabilir,
Bütün bunlar hayal görülebilir, ancak hiçbir hakikate düşünülmeden varılamamıştır.
…..

Allah'ın dediği olur.

***

(1) Hazaralar: Aslen Türk soylu bir kavimdir. 4 milyon civarında nüfusları mevcut olup yoğun olarak Afganistan'ın merkezi kısımlarında yerleşiktirler. Türkçe-Farsça karışımı bir dille konuşmakta olup çoğunlukla Caferi mezhebindendirler.
(2) Peştunlar-Patanlar: Aslen Ari soylu bir kavim olup tüm Afganistan nüfusunun % 20'sini teşkil ederler. Aralık 1979'daki Rus işgalinden önceki dönemlerde yönetim kademelerinin tamamını işgal ediyorlardı. Rus işgali sonrası göreve getirilen Hafizullah Amin, Babrak Karmal vb. yöneticiler de bu topluluktandır. Yoğun olarak, Afganistan'ın güney-doğu bölgelerinde yaşarlar.
(3) Gulbeddin Hikmetyar: Hizb-i İslami’nin Lideri
(4) Burhaneddin Rabbani: Cemiyet-i İslami’nin Lideri.
(5) Mes'ud: Cemiyet-i İslami’nin askeri kanadının liderlerinden.
(6) Andhoy: Güney Türkistan'ın büyük şehirlerinden olup 100.000 lik nüfusunun tamamını Türkler teşkil eder.
(7) Basmacılar: 1920’lerde Rus işgallerine direnen Türkistan Türklerinin oluşturduğu silahlı milli mukavemet kuvvetlerine Ruslarca verilen ve "eşkıya" anlamında kullandıkları deyim.


Bu yazı 1985'de yayınlandığında Afganistan'daki Türk kökenli mücahidlerin Rus istilacılara karşı direnişinden Türkiye basınında ilk kez haber vermesi ile tarihe geçmiştir.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye