İMÂM-I RABBÂNÎ'ye büyük oğlu Muhammed Sâdık “aleyhirrahme” tarafından yazılan ikinci mektûb:
***
Kölelerinizin en aşağısı Muhammed Sâdık, yüksek kapınıza bildirir ki, burada bulunanların hâline şükrler olsun!
Dileklerimizin Kâbesi olan yüksek zâtınızın, hizmetcilerinizin ve sevdiklerinizin hepsi ile iyi olmanıza duâ etmekteyiz. Bütün dileğimiz, ancak budur.
Başımızın tâcı olan mektûbunuz, değeri ölçülemez olan yazılarınız, İsmâ'îl eli ile bizleri şereflendirdi. Okumakla çok sevindik. Hak sübhânehu ve teâlâ, âlemlerin kıblesinin ihsân gölgesini, bütün müslümanların üzerinden eksik eylemesin! Ümmî olan Peygamberleri ve Onun temiz olan Âli hurmetine -aleyhi ve aleyhim minessalevâti efdalühâ ve minetteslîmâti ekmelühâ- bu duâmızı kabûl buyursun
Ey, gönüllerin kıblesi! Hâllerimin yıkılmakta olduğunu nasıl bildireyim? Çirkin işlerimden ve geçmişteki ve şimdiki iyi hâllerin elden çıkmasından dolayı âh etmekten başka bir işim yoktur. Hiçbir zamanın ve ânın, Onun beğenmediği bir hâlde geçmemesini istiyorum. Fakat, bu nîmet ele geçmiyor. Tek ümmîdim, yüksek kapınızın hizmetcilerinin teveccühlerinin yardımına kavuşmaktır.
Fârisî mısra' tercemesi: Büyük ihsân, kerimlere güc gelmez!
Allahü teâlâya hamd olsun, şükr olsun ki, kıymetli teveccühlerinizin yardımı ile, bu âna kadar, emr buyurulan yolda çalışırken, az bir gevşeklik hiç olmadı. Hergün ilerleyiş ve artış umuyoruz. Sabah, öğle ve ikindi namazlarından sonra toplanıyoruz. Hâfız Behâeddîn, zaman bulunca, Kur'an-ı kerim de okuyor. Bu fakir, ara sıra (Kabz) oluyorum. Sonra (Bast) hâsıl oluyor, açılıyorum. Kabz, bast, teveccüh, zevk ve sükûn ve benzerleri, yalnız bedende hâsıl olmaktadır. Bedenden başka yere bulaşmıyorlar. Altı latîfe, ne teveccüh ediyorlar, ne de gâfildirler. Teveccüh ederlerse, teveccühleri, ilm-i huzurî gibidir. Hattâ, tâm öyledir. Teveccüh, zevk ve benzerlerinin hepsini zıllerin içinde bilmektedir. Zılden dışarda bulmamaktadır. Latîfeler, önce beden ile karışık idi. Kalb gözü, bedenden başka birşey görmüyordu. Böyle olduğu, çok sevinçli olan huzurunuzda da bildirilmişti. Şimdi, bedenden ayrı bulunmaktadır. Bu makamı, (Bekâ makamı) olarak bilmektedir. Bekâdan sonra, latîfelerde yine bir Fenâ hâsıl oldu. Bekâdan sonra olan bu Fenâ hâsıl olmadıkca, işin temâm olamıyacağı anlaşıldı. Birkaç günden beri yine (Kabz hâli) vardır. Sevindirici hâller pekaz olmaktadır. Bakalım ne olacak. Şu âna kadar bu âleme hiç teveccüh olunmadı. Hâlleri bildirmek lâzım olduğu için, birkaç kelime ile arz etmeğe kalkışıldı.
Ey gönüllerin kıblesi! Bu fakir, hemen hemen her gece, hazretinizi rü'yâda görmekle şereflenmekteyim.
Bundan daha çok ne yazayım. Daha çok yazmak, resmî şeyler eklemek olur.
Köleniz.
Muhammed Sâdık
_________________ " Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."
|