Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: ÜMMÎ SİNÂN -Q- Deryasından Damlalar
MesajGönderilme zamanı: 22.01.09, 20:59 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
ÜMMÎ SİNÂN

[ Kaddesallahu Sırrahulaziz ]



Ey gönül bak kâinata gör cihânun hâlini

Âhir olmuşdur semânın vâdesi gözle bunu

Zirâ çok dürlü alâmet zâhir oldu bir birin

Maşrık u mağrib arası geydi cehlin zulmünü

Fakîrin hâlin sorarsan pür-şikâyet Tanrı’dan

Hırs u nefsin igvâsıyla şeytân almış sabrını

Hubb-ı dünyâ balçığıyla yapdı hayrın kapısın

Kaplamışlardır hırs u gaflet ağniyânın gönlini

Âlimin ilmin sorarsan şöyledir bahsi müdâm

Ebced öğrense bir oğlan satmak ister ilmini

Hırs-ı dünyânın elinden bak mürîdin cengine

Açmak isterler meşâyıh perdesinden sırrını

Pîrlerin gönlünde yokdur hergiz ölüm korkusu

Sanki şol hubb-ı zamândır gözler isen kavlini

Ne hatunlarda hayâ var ne kız-oğlanda edeb

Ne yiğitlerde kemâlât var göreler fi’lini

Mescidin kapılarına yapdı evler ankebût

Çün cemâat yok imâmun te’sîr eylemez ünü

Pâdişâhlar dürdü adlin defterin yakdı oda

Saçdılar beğler hakîmler halka zulmün odunu

Zulm ü gafletden cihân uş tutuşup par par yanar

Gussasından kimse bilmez kimsenin ahvâlini

Ârif olan bildi iblîs çerisinin cengini

Her kişinin üstüne kıldı havâle cehlini

Fâil-i mutlakdır ol Hak kün fe-kân emrindedir

Her ne isterse kılar ol kimse yıkmaz hükmünü

Lutf anındır kahr anındır derd anın dermân anın

Lutf içün kıldı havâle kullarına kahrını

Ey Sinan Ümmî nazar kıl olma tevhîdden cüdâ

Pâdişâhlar pâdişâhı pek bilir ef’âlini (S.31-32)





Zikr edeyin Rabb’im seni

Mevlâm inleyi inleyi

Derdinle doyur beni

Mevlâm inleyi inleyi

Derdini derman bileyin

Hüsnüne hayran olayın

Zâr-ı sergerdân olayın

Mevlâm inleyi inleyi

Bakmayam dünyâ âhirne

Meyl eylemeyem vaslına

Ko gark olayın hazrete

Mevlâm inleyi inleyi

Şöyle mecnûn eyle beni

Bilmeyeyin beni seni

Dost diyeyin dün ü güni

Mevlâm inleyi inleyi

Yok eyle bu cân u tenim

Helâl olsun sana kanım

Göklere boyansın ünüm

Mevlâm inleyi inleyi

Gözlerimi giryân eyle

Ciğerimi biryân eyle

Cânı aşka kurbân eyle

Mevlâm inleyi inleyi

Derdinden gayrısı yokdur

Beni derdin ile tutdur

Derdin bana iyilikdir

Mevlâm inleyi inleyi

Habîbin şefâ’atin

Lâyık gör bana himmetin

Doldur câna muhabbetin

Mevlâm inleyi inleyi

Müfti Derviş eydir ey şah

Kıl du’âyı kabûlu’llah

İşim eyle vâsılu’llah

Mevlâm inleyi inleyi (S.39-40)





Teslîm ol mürşide yolda kalırsın

Mürşidsiz varılmaz dost illerine

Bin cânın da var ise ver yoluna

Mürşidsiz varılmaz dost illerine

Hak gönderdi Cebrail’i Ahmed’e

Mürşid oldı ol server Muhammed’e

Elbet mürşid lâzım oldu ümmete

Mürşidsiz varılmaz dost illerine

İşitmedin mi Hazret-i Musâ’yı

Arayıban buldu Hızır Nebî’yi

Önce Hızır oldu anın delîli

Mürşidsiz varılmaz dost illerine

Her mürşide varıp olma sen bende

Dükkân ara gör sattığı ne anda

Ara bul kâmili kalma yabanda

Mürşidsiz varılmaz dost illerine

Mürşid ile vardı yolu varanlar

Dost cemâlin bunda ayân görenler

Mürşid kılavuzdur gelin yârenler

Mürşidsiz varılmaz dost illerine

Ey nice girer lezzet alamaz

Ya neylesin anlar teslim olamaz

Maksûda murâda vâsıl olamaz

Mürşidsiz varılmaz dost illerine

Ol Uşşakî Şeyhî Muslihüddin’e

Derman etdi Ümmî Sinan derdine

Her vechile mûti oldu emrine

Mürşidsiz varılmaz dost illerine (S.46-47-48)





Âşıkların eğlencesi ism-i Zâtın yâ Rabbenâ

Cânlarının dinlencesi zikr-i zâtın yâ Rabbenâ

Fazlın kime beyân olur gizli râzı duyan olur

Ana katı ıyân olur keşf-i zâtın yâ Rabbenâ

Ne gelmiş ne gelesidir ne olmuş ne olasıdır

Ne bulmuş ne bulasıdır misl-i zâtın yâ Rabbenâ

Halkın çoğu Hakk’ı bilmez ister râhı arar bulmaz

Değmelere nasîb olmaz vasl-ı zâtın yâ Rabbenâ

Gerçek erlerin hâlidir gidenin uğrar yoludur

Cümle âleme doludur hüsn-i zâtın yâ Rabbenâ

Hûr u cinân sohbetine mağrûr olma devletine

Eremezler lezzetine kurb-ı Zâtın yâ Rabbenâ

Cezb eylesin kime sırdan eğer geçden eğer erden

Hergiz ayrılmaz nazardan resm-i zâtın yâ Rabbenâ

Bahr-i muhrikdir dalınmaz bu bahre gavvâs bulunmaz

Lâ-ta’ayyündür bilinmez kevn-i zâtın yâ Rabbenâ

Bilen sensin ilme’l-yakîn gören sensin ayne’l-yakîn

Bulan sensin Hakk’el-yakîn bahr-i Zâtın yâ Rabbenâ

Seni bildim diyen bilmez seni buldum diyen bulmaz

Dile gelip şerh olunmaz vasf-ı Zâtın yâ Rabbenâ

Bilmeyenler bildim sanır bulmayanlar buldum sanır

Görmeyenler gördüm sanır nûr-ı Zâtın yâ Rabbenâ

Ger enbiyâ ger evliyâ ger asfiyâ ger atkıyâ

Oldular mazhar-ı ziyâ vech-i Zâtın yâ Rabbenâ

Her kimi nûrun cezbeder aşkın yolun durmaz güder

Dâim anı ihrâk eder aşk-ı Zâtın yâ Rabbenâ

Sensin âlemlerden ganî ister bu cân senden seni

Ayırmasın cân u teni kevn-i Zâtın yâ Rabbenâ

Ümmî Sinan fazlın ile gitmek dilerler ol ile

Sen mahrem eyledin hele sırr-ı Zâtın yâ Rabbenâ (S.56-57-58)







Meded Allah sana sundum elimi

Bizi güzel Muhamed’den ayırma

Gayrı kime arz edeyim hâlimi

Bizi güzel Muhammed’den ayırma

Gerçi kim günâhın bahrine daldım

İllâ ki âcizim bî-çâre kaldım

Sâilim kapına yalvara geldim

Bizi güzel Muhammed’den ayırma

Ey keremler kânı Ganî Celîlim

İbrâhim’e dedin dostum Halîlim

Zahirde bâtında oldur delîlim

Bizi güzel Muhammed’den ayırma

Göster cemâlini bize görelim

Ayağı tozına yüzler sürelim

Kabul et cânımız kurbân verelim

Bizi güzel Muhammed’den ayırma

Gerçi kim katında karadır yüzüm

İllâ ki fazlına bağlıdır özüm

Cümle yârânlara budur niyâzım

Bizi güzel Muhammed’den ayırma

Ol gün İsrâfil’in sûru urucak

Silkinip toprağın kalkıp durucak

Bölük bölük dîvânına varıcak

Bizi güzel Muhammed’den ayırma

Pîrimin himmeti yoldan ırmasın

Meleklerin gelip haber sormasın

Sırâtı mîzânı gözüm görmesin

Bizi güzel Muhammed’den ayırma

Âsiler azâb ile gamlarında

Mü’minler safâ ile demlerinde

Hazîre-i Kudüs makamlarında

Bizi güzel Muhammed’den ayırma

N’ola bizi ganî kılsan fakîrken

Tûtîler kumrular ötüp şâd iken

Er-Rahmânu sûresini okurken

Bizi güzel Muhammed’den ayırma

Furkân’ı okuyup açdığı vaktin

Şarâben tahûrâ içdiği vaktin

İzzet hicâbını geçdiği vaktin

Bizi güzel Muhammed’den ayırma

Ebubekr ü Ömer Osman Ali’nin

Burhânıdır anlar selâm yolunun

Hürmetine Mevlâ’m cümle velînin

Bizi güzel Muhammed’den ayırma

Enbiyâ evliyâ çıkar köşküne

Mest olurlar anberine miskine

İmâm Hüseyin’in kanı aşkına

Bizi güzel Muhammed’den ayırma

Ümmî Sinan söyler sözü gümânsız

Hûr-ı cennet gerekmez bize ansız

N’iderler içinde cesedi cânsız

Bizi güzel Muhammed’den ayırma (S.58-59-60)







Ey bana dermân soranderdi haber ver sen bana

Dost yolında cân veren merdi haber ver sen bana

Ayn u şın u kâf içinde gördüğüm seyrân-ı Hû

Ayn-ı vuslat harfi kim gördü haber ver sen bana

Kâmil insânın yolunda cânı kurbân itmeden

Sohbet-i sultâna kim erdi haber ver sen bana

Kimdir ol hânın yolunda var varından vaz gelen

Aşkına fermân olan ferdi haber ver sen bana

Ehl-i derdin tapusunda zâr ü giryân olmadan

Devlet-i Hak devri kim sürdü haber ver sen bana

Kul gerek sultân önünde kulluğa bel bağlaya

Ol mübârek pâye kim girdi haber ver sen bana

Bu Sinan Ümmî olupdur pây-ı aşkın bendesi

Ol kapudan anı kim ırdı haber ver sen bana (S.61)





Zâhid benim aşka yâr olduğum mudur hatâ

Işıkla yokluğu kâr kıldığım mıdır hatâ

Çün buyurdu ol Resûl mûtû kable ente mûtû

Ölmezden ön aşkıla öldüğüm müdür hatâ

Ben bu mülke gelmeden çâr anâsır olmadan

Aslımdaki ummâna daldığım mıdır hatâ

Geçip akdan karadan istediğim Yaradan

Mâsivâyı aradan sildiğim midir hatâ

Dilimdeki zikrimin kalbimdeki fikrimin

Ma’nâsına özümde bulduğum mudur hatâ

Gördüm vücûd ilinde Kur’ân okur dilinde

Tıfl-ı ma’nâ dersini bildiğim midir hatâ

Kılıban derd ile âh dilimdeki ol İlâh

Saltanat tahtında şâh olduğum mudur hatâ

Bir kişinin yüzünden bin kişiye lutf olur

Anca gönül pasını sildiğim midir hatâ

Ümmî Sinan der hoca fikrim bu irte gice

Işk ile cân mi’râca saldığım mıdır hatâ (S.61-62)







Sır hümâsı pervâz edip sırru’llaha erdi yine

Mahabbeti niyâz edip aşku’llaha erdi yine

Hakîkatin nihâyeti neydiğini bilmek içün

Kodı cân u akl u gönlü ilmu’llaha erdi yine

Ma’rifetin lübbüdür bu kâmil insân gıdâsıdır

Anlar isen mu’ammâyı sırfu’llaha erdi yine

Her kemâlin lezzetinin hakîkatın anda bulup

Terk edip gayrı varlığı keşfu’llaha erdi yine

Nûr-ı siyâhın neydiğin anlayanadır sözümüz

İzzim Celâlim dediği zıllu’llaha erdi yine

Dilimdeki ism-i zâtın müsemmâsıdır gördüğüm

Be vallahi inanırsan hüva’llaha erdi yine

Ben sözümü söylemekden söylemesem hoş yeğ idi

İhtiyârım elde değil mahvu’llaha erdi yine

Sır gözüyle görenlere çok değildir sözüm benim

Aydan günden ayân oldu seyru’llaha erdi yine

Zât-ı hakâyık dediğim hakîkatin esfelidir

Sırdan öte sır denilen kenzu’llaha erdi yine

Nûr-ı amâ menziline konup göçen ayân bilir

Görmeyene gümân gelir nûru’llaha erdi yine

Ümmî Sinan eydür bu sır vuslatının pertevidir

Söylediğim aceblemen vaslu’llaha erdi yine (S.72-73)





Görün aşkı nice hayrân eyledi

Görün aşkı nice uryân eyledi

Mahabbet âteşi yanar yürekde

Görün aşkı nice büryân eyledi

Atar münkir olan taşı cânıma

Görün aşkı nice nişân eyledi

Zâhide vermedi zâkirin zevkin

Görün aşkı nice devrân eyledi

Bulunca gönülde genc-i nihânı

Görün aşkı nice vîrân eyledi

Bir zerrece on sekiz bin âlemi

Görün aşkı nice seyrân eyledi

Cân gözün katrede yedi deryâyı

Görün aşkı nice ummân eyledi

Hakk’ın tevhîdinin zâtın sıfâtın

Görün aşkı nice ayân eyledi

Ârifin nutkunu hakke’l-yakînden

Görün aşkı nice irfân eyledi

Zâhidin korkusu tamu yerini

Görün aşkı nice bostân eyledi

Cemâl-i bâğının âb-ı revânı

Görün aşkı nice reyhân eyledi

İçel’den cür’asın bezm-i elestin

Görün aşkı nice mestân eyledi

Olupdur vücûdum meye kârhâne

Görün aşkı nice dükkân eyledi

Yedi iklîm dört köşenin hânıyım

Görün aşkı nice sultân eyledi

Bu nefsin yediği inkâr aşını

Görün aşkı nice îmân eyledi

Bu akl u bu nefsi cânı emrine

Görün aşkı nice fermân eyledi

Unutdu iğvâsın hannâs u şeytân

Görün aşkı nice insân eyledi

Bu derdin çâresi bulunmaz derler

Görün aşkı nice dermân eyledi

Ledünnî ilmini bildirmek içün

Görün aşkı nice erkân eyledi

Bilmez Ümmî Sinan ağ u karayı

Görün aşkı nice fettân eyledi (S.74-75-76)







Dervîşliğin vasfını demeğe irfân gerek

Ma’rifet yemişini yemeğe insân gerek

Küfr-i zulmet kapusu kâl ü kîlden açılmaz

Ağır çevgân salmağa âlemde merdân gerek

Devlet topun atmayan nefsin burcun yıkamaz

Hû deyip cân vermeğe aşk ile mihmân gerek

Kevn ü mekân çirkini irkindi su ayırmaz

Dalıban oynamağa tâlibe ummân gerek

Dışın düzen dem be-dem Hak’dan nazar bulur mu

Kâlin bâbın açmağa zikr ile devrân gerek

Dört kitâbı okuyan ilme muhtâc olur mu

Sırrın seyrân etmeğe delîl ü bürhân gerek

Aç gözüm Ümmî Sinan dostu bunda göre gör

Dostu bunda görmeğe ehline fermân gerek (S.76-77)







Aç gözünü bir dem uyan

Sen ey gönül gel ey gönül

Mahabbet rengine boyan

Sen ey gönül gel ey gönül

Aldanma nefsin âline

Yapış bir mürşid eline

Eresin ol dost iline

Sen ey gönül gel ey gönül

Tevhîde döndür sözünü

Dergâha döndür yüzünü

Pâk eyleyigör özünü

Sen ey gönül gel ey gönül

Bilirsin bu cihân fânî

Senden evvel gelen hani

Aşka ulaşdır bu cânı

Sen ey gönül gel ey gönül

Ümmî Sinan eydür sana

Sözüm budur önden sona

Çevir yönün Hak’dan yana

Sen ey gönül gel ey gönül (S.77-78)







Ey gönül doğru git Hakk’ın yoluna

Erenlerin çığrından çıkma gel

Dilersen maksûdun ayân buluna

Cihânın nakşına becid bakma gel

Ne gördünse evliyânın yüzünden

İzle ayrılma erenlerin izinden

Hazer eyle sakın İblîs sözünden

Dergâhdan nâmını varıp yıkma gel

Niçe bir ben diyü da’vâ kılasın

Her ne diledinse bugün bulasın

Sözi doğru söyle mü’min olasın

Yılan gibi irdiğini sokma gel

Âlimler ilm ile erkân ederler

Âşıklar âlemi seyrân ederler

Ârifler isyânı pinhân ederler

Görüp işitdiğin ilip çatma gel

Yarın cennet kapıları açıla

Hakk’ın rahmetleri halka saçıla

Ola kim eksiklerinden geçile

Kimsenin suçuna lakap takma gel

Sular gibi çağla aslını gözle

Fâş itme câhile sırrını gizle

Alçağa meyl edip ummânı gözle

Dağılıban her yanaya akma gel

Bu dünyanın yokluğuna darılma

Sinek gibi ankebûta sarılma

Bülbül gibi gülistândan ayrılma

Arı gibi her çiçeği kokma gel

Gör e bu dünyâyı irkip dereni

Anca bir sâatdir anın vîrânı

Lokmanı pâk eyle, ele gireni

Hayvan gibi boğazına tıkma gel

Ümmî Sinan eydür fânîdir cihân

Anca bir kâmiller olupdur nihân

Bir adım türâbda sana da mekân

Bulunur şimdi hevâdan bakma gel (S.79-80)





Söylemesem derim ammâ söylemeden geçemedim

Derd hâniyle âşıkları toylamadan geçemedim

Söylenenin söylememek hasînesinin hâsıdır

Ol hâs olan hazîneyi fâş eylemeden geçemedim

Gördüceğim bildiceğim söylemesem derim illâ

Erenlerin ahvâlini haylamadan geçemedim

Bülbül ericek bahâra sabr edemez turmaz dili

Men isem ol vahdet gülün yıylamadan geçemedim

Hikmet ile âriflerin makâmına erdi yolum

Erenlerin menzilini söylemeden geçemedim

Ehl-i hâlin haberidir ehl-i kâle ni’met olan

Men hâl ile hân ehlini toylamadan geçemedim

Ümmî Sinan eydür özüm sencileyindir bu sözüm

Âşıkları irfânile toylamadan geçemedim (S.82-83)





Âşık olan kişi dâim

Dostun yolun düze dursun

Âşıklara ta’n eyleyen

İmân evin boza dursun

Sabreden münkir taşına

Bilmez ne gelir başına

Ebû Cehil kuyusunu

Bugün kendi hâlin bilen

Oldur varıp manzil alan

Ele bakıp yolda kalan

Yol erine göze dursun

Bil Tanrı’ya kulluk iden

Toğru gider dost iline

Şudur budur diyen tâgî

Yoldan çıkıp aza dursun

Buldu bulan ma’nâ yüzün

Kesb eyleyip irfân özün

Geldin câhil, ilmin yüzün

Okusun hem yaza dursun

Mürşid gönül vermeyen

Meydâna doğru girmeyen

Hâlin anda göre yarın

Bugün bunda beze dursun

Hakk’ı gerçek sevenlerin

Aşk odına girenlerin

Nişânı budur anların

Kalbi yanıp sıza dursun

Yedi tamu ne şeydür ki

Yakabile yanmışlar

Aşk âteşine yanmayan

Yanıcağın seze dursun

Derd üstüne derd isteyen

Bilin oldur merd isteyen

Bülbül olup verd isteyen

Güzden geçip yaza dursun

Gerçeklere eren kişi

Dostu ayân gören kişi

Açma bu sırrı nâdâna

Ferdâ çekip geze dursun

Kim ki şâha lâyık ola

Çirkini ol sâfî kıla

Kâl olmağa tarîkatın

Potasında sıza dursun

Gerçek âşık dost bağında

Kevser şarâbın nûş eder

Nerfsinin gamında gezen

Mercimeğin süze dursun

Hak kalbine ilhâm eder

Anın içün söyler dili

Ümmî Sinan sır ilinde

Gördüceğin yaza dursun (S.86-87-88)





Kalb içinde bulduğum ol evliyânın sırrıdır

Hamdüli’llah çok şükür hem Mustafâ’nın sırrıdır

Dersini hatm eyledin diyü işâret eyleyen

Oldur ol mahbûb-ı âlem cümlenin ol varıdır

Zulmet-i nefsin azâbından beni şâd eyleyen

Cân u dilden evliyâya gönlümün ikrârıdır

Kim bu sırra ermese insan gelir hayvân gider

Cûş edip âb-ı revân bu zikrimin envârıdır

Evliyânın himmeti kıldı fenâ-ender-fenâ

Tevhîd-i zât-ı İlâhî gönlümün mi’mârıdır

Hamdüli’llah çok şükür doğdu sa’âdet şemsi mâh

Bir kula kılsa hidâyet dâimâ nusretidir

Küfr-i zulmet perdesinden kurtulal’dan cânımız

Der Sinan Ümmî şükür her dem dilin tekrârıdır (S.92-93)







Ya İlâhî her nefesde cân sana mihmân diler

Bahr-i zâtın pertevinden lutf ile ihsân diler

Âşıkın yokdur murâdı dü-cihândan zerrece

Küntü kenzin varlığında sırr-ı cân seyrân diler

On sekiz bin âlemi ref eyleyip önden sona

Bî-nişân u lâ-mekân illerine pinhân diler

Zât-ı deryâ-yı hakîkatdir murâdı ârifin

Anın içün bağrı biryân gözleri giryân diler

Yokluğu yok varlık denizine atıp Ümmî Sinan

Varlığı yok var ile bir katrede ummân diler (S.93)









Dur yola gir kârbândan kalma kim yağı basar

Hânumânın elde iken eylegil ana hisâr

Korkarım ben kimseye kılmaz vefâ çarh-ı felek

Gaflet içinde bu ömrüm yayını bir gün yasar

Bunda vü anda belâdan olmadı hergiz halâs

Her kim İblîs’in yoluna uğrayıp ayak basar

Her ki gafletden uyanmaz kim nasîhat dinleye

Ol kişinin gözünü yarın cehennem açısar

Halk içinde adımız dervîş ü sûfî ehl-i dil

İllâ meğer ehl’içinde olmuşuz ki bî-şümâr

Ger inâyet olmaya ferd-i Çalap’dan âh u vâh

Akl u rûhânî çerisin leşkeri nefsim basar

Gör Sinan Ümmî cihân mâlın derenler hırsla

Rızkını yer içer ancak artığın lâ-büd kusar (S.93-94)





Dilde Hak’dan gayrı güftâr eylemez dervîşler

Cânda aşkdan gayrı bir kâr eylemez dervîşler

Lâ-mekândan geldiler evvel yine andan âhir

Konmağa bir mülke ikrâr eylemez dervîşler

Dünye vü ukbâ hevâsın dem be-dem medh eylemen

Hubbunu kalbinde hiç var eylemez dervîşler

Cân verip cânânı bulmakdır murâd ancak hemân

Bunda bundan özge bâzâr eylemez dervîşler

Zikr olunsa dost kanda gözlerden akar acı yaş

Sevmeğe Allah’ını âr eylemez dervîşler

Mürşid-i kâmil yüzünden seyr edip dildârını

Hak bilir kim meyl-i ağyar eylemez dervîşler

Yâr elinden yaralansa yandığından şâd olur

Gam çekip ol derde tîmâr eylemez dervîşler

Kanda varsa aşka uyar kalbi arşu’llâh olur

Hırsa verip gönlünü dar eylemez dervîşler

Döşeği sabrın tevekkül yasdığına söykenip

Hak’dan âher kimseden çâr’eylemez dervîşler

Gelse kaçmaz kaçsa kovmaz cengi yok dünyâ ile

Nahnü kasemnâ dan ikrâr eylemez dervîşler

Mâsivâ rengin koma dilden sakın Ümmî Sinan

Zât-ı Hak’dan gayrı efkâr eylemez dervîşler (S.94-95)







Mest ü hayrân ister isen bak gözünden bellidir

Doğru kârbân ister isen sor izinden bellidir

Nûr-ı imân berk urup yüzünden envârlar saçar

Kâmil insân ister isen benizinden bellidir

Sanasın kim her kelâmı la’l ü mercândır dizer

Ârife yâr olmağa dinle sözünden belidir

Şol kişinin aklı vardır ağzının dadın bilir

Elini şol işe sunmaz kim tozundan bellidir

Ehl-i zerkin hîlesinden gâfil olma ki sakın

Yiyip içdiği harâmdır boğazından bellidir

Ma’rifet kamışı dadın bilmeyenden kıl hazer

Dem be-dem yeşil kabın yir cevizinden bellidir

Ehl-i küfrün kaç yanından sohbet etme fâriğ ol

Hakk’a bâtıldır diyiben garazından bellidir

Her sözü bir zehr-i mârdır uğrasa bağrın biçer

Câhili söyletme hemân kör gözünden bellidir

Cehl-i zulmet kaplamışdır müdde’înin kalbini

Hak kelâmı doğru gelmez genizinden bellidir

Aslı esfel toprağının balçığıdır münkirin

Açma râzın yokla gör evvel özinden bellidir

Âlim-i hâmil nasîhat ehli olan kişiler

Halkı Hakk’a da’vet eyler âvazından bellidir

Mest ü hayrân âşıkın yolunda kurbân eyle cân

Tut kulağın Hakk eşiğinde nâzından bellidir

Ehl-i kâlin kalbi çiğdir anın içün kan döker

Bir vilâyet nev-bahâr olsa yazından bellidir

Değme kimse mansıb alıp erlik aşın yiyemez

Tâli’in tut kişinin gör yıldızından bellidir

Bu Sinan Ümmî’yi tevhîd hâke yeksân eyledi

Esdiğince bâd-ı aşkın yol tozundan bellidir (S.95-96-97)





Ârifin kalbinde her dem “alleme’l-esmâ”sı var

Âşıkın kalbinde her dem ma’şûkun sevdâsı var

Sırrına hâlen tecellî eylemiş ol pâdişâh

Ehl-i vahdet ehl-i vuslat zevkinin ra’nâsı var

Kâmil insan on sekiz bin âleme câmi durur

Âlimin kalbinde her dem âyet-i kübrâsı var

Gerçek erler Hak yolunda varlığın eylen fenâ

Sâlikin kalbinde Hak’dan gayrının ifnâsı var

Âr ider âriflere baş eğiben Hak görmeğe

Dahl ider dahhâlı gör nâ-hak yere Hak da’vâsı var

Dersini İblîs’den alır küfrünü îmân sanır

Münkirin kalbinde nakş olmuş kuru gavgâsı var

Küfr ü îmân n’idiğin fehm eylemez yokdur necât

Fâsıkın kalbinde her dem İblîs’in iğvâsı var

Vâhid ü Ferd Ahad’dir dâimâ zikr etdiği

Zâkirin kalbinde her dem tevhîdin deryâsı var

Hamdü li’llah çok şükür ihsânına yokdur aded

Şâkirin kalbinde her dem şükr eder Mevlâ’sı var

Hikmet ü kudreti çokdur Hâlık u Yezdân’ımın

Münkirin kalbinde “lâ”sı mü’minin “illâ”sı var

Âşinâsından haberdâr olmayıp gussa çeker

Zâhidin kalbinde her dem cennetin ferdâsı var

Gün gibi âşikâredir âşıklara tevhîd-i Zât

Kulle-i Kâf üzre turmuş âdemin ankâsı var

Mü’minin mir’âtı mü’mindir belî hakke’l-yakîn

Ol Muhammed Mustafâ’nın nûrunun ziyâsı var

Der Sinan Ümmî bizim maksûdumuz Hû’dur hemân

Anın içün gayrısından kalbin istiğnâsı var (S.99-100)







Gelin girin bu âşıklar bu tevhîdin hisârına

Konar dahi kona geldi ezelden konuculardır

Gelin görün bu sâdıklar bugün aşkın şarâbına

Konar dahi kona geldi ezelden konuculardır

Gelin ey merd-i âkiller nazar kılın bu sevdâya

Nice dil verdi bunlar görün Hazret-i Mevlâ’ya

Cenâb-ı İzzet’e karşı uçup dergâh-ı a’lâya

Döner dahi döne geldi ezelden dönücülerdir

Salâdır ehl-i dermâna giden gelsin turağına

Kanı pervâneler yansın bu tevhîdin çerâğına

Karâr itmez bu cân hergiz yine aşkın burâğına

Biner dahi bine geldi ezelden binicilerdir

Kanı bir akl-ı evvel kim bu esrârı haber versin

Kanı bir tâlib-i esrâr bu ilmi okuyup görsün

Budur âşıkların kârı ledünnî ilminin dersin

Tanır gâhî tana geldi ezelden tanıcılardır

Halâs olup geçer gamdan düşerse bir kişi aşka

İçer ol câm-ı vuslatdan yâr olursa başı aşka

Sinan Ümmî sınanmışdır ezelden âteş-i aşka

Yanar gâhî yana geldi ezelden yanıcılardır (S.102-103)





Zikrimiz esrâr-ı Hak’dır cânımız hayrân-ı Hû

Fikrimiz bâzâr-ı Hak’dır bağrımız biryân-ı Hû

Kalbimi ihyâ eden ol pâdişâhı Lemyezâl

Gönlümüz mi’mâr-ı Hak’dır katremiz ummân-ı Hû

Ders-i Hak’dan görmeyen bilmez bizim güftârımız

Dersimiz envâr-ı Hak’dır sırrımız seyrân-ı Hû

Tevhîd-i Zât-ı İlâhînin kemâlin söyleriz

Sözümüz ahbâr-ı Hak’dır özümüz mihmân-ı Hû

Dünyâ vü ukbâ hevâsın terk eden gelsin beri

Azmimiz dîdâr-ı Hak’dır derdimiz dermân-ı Hû

Dört kitâbın ma’nâsın keşf eyledik Hakk’el-yakîn

Sun’umuz ol kâr-ı Hak’dır keşfimiz ol hân-ı Hû

Enbiyânın evliyânın menzilinden al haber

Cânımız ber-dâr-ı Hak’dır olmuşuz mestân-ı Hû

Fakr içinde fakra erdik gayrı gitdi aradan

Seyrimiz dîdâr-ı Hak’dır vaslımız vicdân-ı Hû

İhtiyâr elden gidicek n’eylesin Ümmî Sinan

Varımız ol var-ı Hak’dır nutkumuz irfân-ı Hû (S.106-107)







Yağmaladı gönlümü benim bin bin bendeli

Düşdüm aceb sevdâya görün yine ben deli

Kodum nâmûs u ârı kılam âh ile zârı

Dağıdam berg ü bârı çün denildim ben deli

Ol hakîkat bahrinin dürrün dökem bâzâra

Ârif olan söylesin nedir anın sandalı

Sındı gönül şîşesi dökdü gülâbı yere

Reyhân edip almağa vay bir eli kandalı

Münkirlere karşı gel bâri uryân eyleme

Aklın evinde otur gel yeter uslan deli

Kâl ü kîlin bağına bağlıdır başdan başa

Nice pervâz eylesin şol ayağı kündeli

Her nefes âşıkların nutkundan yâ Hû gelir

Ağır basdı âr olur duymadın sen bendeli

Hayrân olan ezelden ayık olmaz tâ ebed

Yahşıların yahşısı halka ne yaman deli

Ümmî Sinan sen bugün açarsın gizli düğüm

Söylenecek söz müdür meğer oldun sen deli (S.111-112)





Tevhid zâtın bahrine aşk ile dalmayan bilmez

Ledünni bahrinin dürrün sarrâfı olmayan bilmez

Âşıkları hayrân eden tevhid-i zât envârıdır

Cân gözünden mâsivanın tozunu silmeyen bilmez

Muhammed nûrunu görmek men aref sırrıdır bildim

Bir kâmil erin himmeti bürhânı olmayan bilmez

Erenlerin sözü Hak’dur inanmayan münâfıkdır

Zann u gümânı terk edip sıdk ile gelmeyen bilmez

Me’ânî bahrinin vasfın Sinan Ümmî kıldı izhâr

Nişân-ı mekândan bir nişânı olmayan bilmez (S.116-117)

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye