Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 6 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Mevlâna Halid'den Mürşidi Abdullah Dehlevî'ye İki Mersiye
MesajGönderilme zamanı: 01.12.09, 17:35 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 27.12.08, 17:20
Mesajlar: 565
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin mürşidi Abdullah Dehlevî -kuddise sirruh-u övmek için yazdığı Arabca Kasîdenin Tercemesi:


Abdullah Dehlevî -kuddise sirruh- Kasidesi

Arzûların kıblesine (mürşidime) giden yol sona erdi.
Bu mesâfeyi kat’etmeyi nasîb eden Allah'a hamd olsun.
Allah; yorgun bineğimi gece yürümekden, kâh konmak, kâh gitmek külfetinden...
Beni, bukağı gibi insanın ayağını bağlayan akrabâ ve vatan te’sîrinden,
dostlar ile dünyâ servetine karşı duyulan alâkadan...
Annemi düşünmekden, kardeşlerime hasret duymakdan, amcam veyâ dayımı aklıma getirmekden...
Bana, “Abdullah-i Dehlevî hazretlerine gitme!...” diyenlerin te’sîrinden,
çekemeyenler ile kınayanların sözlerine kulak vermekden kurtardı.
Beni son derece yalancı ve çok câhil bir cemâ’atin şerrinden korudu.
Ya’nî iş ve davranışlarıyla mahlûkların en berbatı olan Âzerbaycan râfizîlerinin şerrinden muhâfaza buyurdu.
Çünki, onları yoldan çıkaran “İsmâ’îl Kâşi” münâzara ve mübâhese ateşini tutuşdurunca yenilgiye uğradı.
Allah'a hamd-ü senâlar olsun ki, beni maksadların en yücesine ulaştırdı.
Çok fazîletli ve kâmil mürşide kavuşmayı bana nasîb eyledi.
O mürşid (Abdullah Dehlevî), karanlık ufukları aydınlatan
ve herkesi dalâletden hidâyete kavuşduran zâtdır.
O reîs “Gulam Alî’dir”…

Bakışı ile, çürümüş dağılmış şeyler dirilir.
Mânen ölmüş kimseler onun feyziyle hayâta kavuşurlar.
Gulam Alî, bir ni’met denizi ve cömerdlik dağıdır.
Bütün fazîlet ve iyi hasletlerin de kaynağıdır.
O hidâyet yıldızı, karanlık gecelerin dolunayı, takvâ ummânı, feyzler defînesi ve kerâmetler hazînesidir.
Abdullah Dehlevî “kuddise sirruh” sükûnetde arz, sağlamlıkdadağ,
her tarafı aydınlatmakda güneş ve yücelikde gök gibidir.
İslâm pınarı, irfân ma’deni mahlûkâtın yardımcısı ve fadl-ı ihsânın kaynağıdır.
Halkın şeyh-ül-islâmı, müslümânların gönül kıblesi, büyüklerin reîsi ve zor işlerin merci’îdir.
Gizlice rehberlikde en iyiye götürücü ve halkı, açıkca Allah'a da’vet edicidir.
O, herşeyin Rabbi tarafından sevilmekdedir.

Kim onun irşâdına uyarsa,
sen o kimseye ey emsâllerine örnek olan zât diye hitâb et.
Abdullah Dehlevî kemâle ermemişlerin hepsini kemâle erdiren
ve bütün kâmil insanların kusûrlarını da giderendir.
Ey âlemlerin Rabbi!
Bu mürşidin hâtırı için, bu yüce zâta lâyık bir edebi ve terbiyeyi bize de nasîb eyle.
Ömrümün bir kısmını onun ömrüne ekle.
Onun himâyesi sebebi ile halkı râhatlık gölgesi altında dâim kıl.
Beni hocamın hüsn-ü kabûlü ile mutlu kıl.
O'nu memnûn edecek hizmetleri bana nasîb eyle.

Bütün hâllerde, hayâtda kaldığım müddetce hergün kalbimde onun kadrini biraz dahâ artır.
Ey Rabbim! Uhrevî kurtuluşu te’mîn edecek bir tarzda, mürşidim benden râzı olarak cânımı al.
Elhamdülirabbirrahimü’l-mün’ım.
El kâdirül mukaddes El-Fe’âl…
Sümmessalâtü alâ Resûlül müctebâ, Hayrülverâ ve sahbihî ba’de âlihî.


Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî
-kuddise sirruh-


En son rabbani tarafından 01.12.09, 17:44 tarihinde düzenlendi, toplamda 4 kere düzenlendi.

Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mevlâna Halid'den Mürşidi Abdullah Dehlevîye İki Mersiye
MesajGönderilme zamanı: 01.12.09, 17:35 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 27.12.08, 17:20
Mesajlar: 565
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin mürşidi Abdullah Dehlevî -kuddise sirruh-u övmek için yazdığı Farsca Mersiyenin Tercemesi:

Abdullah Dehlevî -kuddise sirruh-a Mersiye

Güzellerin şâhına benden gizlice şu haberi verin.
Dünyâ, nisan yağmurundan yeniden canlandı.
Seyirciler sıraya dizilmiş beklemekde ve gözleri onun yolundadır.
Bütün güzeller toplanmışlar, na’meci ise güzel okumakdadır.
Şâyet yüzbinlerce cilve ve na’me ile salına salına bağçenin ortasından bir ân için lutfedip, şeref verirse.

Lâlenin kalbindeki yaraya ayağının tabanından merhem bırakır.
Alyanaklı dilberlerin alnına kölelik damgası vurur.
İlkbahârın yeni açmış güllerine kendi letâfetinden su, câzibe verir.
Bağçenin fidanları da karşısında utançlarından terlerler.
Düzgün selvileri kendi boy ve bosuna köle yapar.
Şimşir ağacını güzellik iddi’asından pişmân eder.
Onun cemâlini kıskandığı için, gülün içi kanla dolar.
Yeşillikde yaşayan tavus kuşunu da nazlı yürüyüşünden mahcûb eder.
Nergisin gözü onun mubârek yüzüyle nûrlanır.
Tâze sümbül onun ayağını öperek intizâmsızlıkdan kurtulur.
Bugün hâkimâne bir tarzda bağçenin seyrine gitmek için yönelmesi, bağçeyi,
Cennet bağçesine karşı kıskandırıcı yapar.
Çünki, nâziklik ve zerâfetden dolayı çekişme ve rekâbetin temeli pek sağlam ve kuvvetlidir.
Bu rekâbet fidanlardan tut da harem dâirelerindeki kadınlara kadar gider.
Bir yandan sevgililer bezenerek yüzlerinden peçeyi düşürmüşlerdir.
Öyle sevgililer ki, hepsi de meşhûr ressam Mâninin kaleminin kıskandığı kimselerdir.
Diğer tarafdan bağçe öylesine açılmış ve yeşermiş ki, onu kalem ve yazıyla anlatmak mümkin değildir.
San’at kalemi reyhânî yazıyla çemenin kenârlarında birçok hârikalar yazmışdır.
Menekşe, sevgilinin beniyle aynı renkde olduğunu iddia eder.
Üzerine inci gibi çiğ düşmüş, gül de sevgilinin yüzü gibi ter saçıcıyım diye böbürlenir.
Gonca ağzındaki sırrını yavaş yavaş açıklar.
Nergis de gözleriyle gizli gizli işâretler, cilveler yapar.
Reyhânlar yeni terlemiş bıyık ve sakaldan, sünbül ise, sevgililerin zülüflerinden haber verir.
Doğrusu selvi de güzellerin boylarıyla aynı seviyede olduğunu iddia eder.
Gül yaprağının üzerine düşen her damla çiğ, sanki Yemen’in kırmızı yâkutu üzerinde ummânın incileri gibidir.
Bağçe yeşil örtüsünden dolayı zümrütü hor görür.
Açılmakda olan lâle de kırmızı yâkutla alay eder.
Seherde esen rüzgâr, hazret-i Îsâ’nın mu’cizesini hâtırlatır.
Gül, ilkbahâr bulutlarının haykırış ve ağlayışından hep güler.
Tıbkı fânî âşıkın feryâdından korkusu olmayan sevgililer gibi.
Hazret-i Yûsuf’un kokusundan hazret-i Ya’kûb'un gözleri açıldığı gibi,
gülün kokusundan da bülbüllerin gözleri yeniden aydınlandı.
Semenderler, ateş renkli güllerin gölgesine sığına sığına artık su hayvanı oldular.
Çölün yabânî hayvanları da bağçenin letâfetinden evcilleşdiler.
Bağçe yeşil, papağan yeşil ve na’me yeşil.
Yeşil içinde yeşil.
Böyle bir meclisde na’meci Nikisanın sesi bile rağbet görmez.
Seher yeliyle bir ânda binlerce gül açdı.

Tıpkı o büyük velînin ma’nevî iltifâtından müridlerin kalblerinin açılması gibi.
Öyle bir velî ki, yaratılışın ışığı, ilm ve idrâk burcunun güneşi,
hikmet defînesinin anahtarı ve ilâhî sırların hazînesidir.
O, mürşidlerin büyüğü, evliyânın meş’âlesi, rehberler rehberi ve büyüklerin merci’î.
O kutb, kudsî âlemin mu’temedi Dehlevî Abdullah şâhdır.
Onun iltifâtıyla siyâh taş dahî Bedahşân'da çıkan yâkutun hassâsını gösterebilir.
Abdullah Şâh, evliyânın önderi, ma’rifetullah sahrâsında gezen,
azâmeti ilâhîye dalan ve ma’rifetullah deryâsında yüzen bir zâtdır.
Abdullah Şâh'ın meş’âle yakdığı yer, her ne kadar Cihânâbâd ise de,
bütün dünyâ onun meş’âlesinden ışık almakdadır.
Bugün Çin'in kuzey ucundan batının nihâyetine kadar insanlar arasında onun bir benzeri yokdur.

Onun güneş gibi kemâlinden yarasadan başka kimse nasîbsiz kalmaz.
Bu âlemde şaşıdan başka kimse onun bir benzerini göremez.
İmâm-ı Rabbânî'ye “kuddise sirruh” zâhir olan kemâlât,
Mazhar-i Cân-ı Cânân’dan “kuddise sirruh” sonra
Abdullah Şâh’dan “kuddise sirruh” başka kimsenin kalbine yerleşmemişdir.
Abdullah Şâh’ın feyzi ve ilmi kadar ne güneş dünyâyı aydınlatmakdan söz edebilir,
ne de felek onun mertebesi kadar yüce olabilir.

Rüzgârın gücü yetmez ki, onun huzûrunda çeviklikden bahs etsin.
Dağın da haddi değildir ki, onun himmetine karşı ağırlıkdan dem vursun.
Eski müderrisler dahî bu devrde olsalardı,
can atarak ders okumak için Abdullah Şâh'ın meclisinde otururlardı.
“Sefer der vatan” onun dergâhından ayrılmayanların şânıdır.
Onlar “halvet der encümen”siz bir ân bile geçirmezler.
O sa’âdetli zümrenin parlak feyzi yanında, “huş derdem” ve “nazar ber-kadem” hiç bir değer ifâde etmez.
Kalbden yüzer kitâb ilm ve irfân yazmış olan büyük âlimler,
Abdullah Şâh'ın yanında, yeni mektebe başlamış çocuklar gibidirler.
Abdullah Şâh’ın köyünde (dergâhında),
Ebû Yezid-i Bistâmî ve Hallâc-ı Mansûr derecesine ermiş birçok evliyâ var ki,
“Enelhak” ve “Sübhânî” sözlerini kat’iyyen ağızlarına almazlar.

Eğer Suhâ yıldızı güneşe karşı parlaklık iddi’asında bulunması doğru olursa,
büyük velîlerin Abdullah Şâh ile aynı derecede olduklarını iddi’a etmeleri de doğru olur.
Dehlî şehri, Abdullah Şâh’ın rûhâniyyetiyle öylesine mücerred rûhların bir yeri oldu ki,
insanoğlunun fikri ve aklı bile şehr kal’asının etrâfında dolaşamaz.
Dehlî şehri her ne kadar küfr ülkesi ise de,
lâkin Abdullah Şâh’ın orada bulunmasından dolayı Cennet gibidir.
Bu sözüm, âyet-i kerîmeye aykırı düşmez.
Hidâyet ve irşâd bağçesi son derece solgun ve perîşân idi.
Abdullah Şâh’ın feyzleriyle yeniden yeşerip, parlaklık kazandı.
Eğer son zamânlarda Abdullah Şâhın mi’mâr gibi olan lütfu, îmân
yapısının temelini yeniden bağlamamış olsaydı, virâneliğe yüz tutardı.

Dahâ Abdullah Şâh'ı görmeden öyle ma’nevî hâllere kavuşdum ki, o hâller,
Multanlı mürşidi gördükden sonra bile Iraklı Şeyh İbrâhîm'e zâhir olmadı.
Turanlılar ve Horasanlılar beni çok kınadılar.
Eğer müslümân isen küfr diyârına gitmeyi nasıl benimsedin, dediler.
Onlar Dehlî’de küfr karanlığı var dediler.
Ben ise, içimden eğer âb-ı hayât arıyorsan mutlaka karanlığa gitmelisin, dedim.
Dahâ Abdullah Şâh’ı görmeden bana ihsân olarak verilen ma’nevî hâl,
uzun sohbetlere rağmen Mekke ve Medîne’deki evliyâdan ele geçmedi.

Ey nefsin hîlelerinden ve şeytânın aldatmalarından kurtulmak isteyen kimse!
Sen cân-u gönülden Abdullah Şâh’ın kölesi ol.
Eğer Sahre adlı cin, bir lahza bile Abdullah Şâh’ın devrânının yüzüğünü parmağına takabilseydi,
Süleymân aleyhisselâmın bütün saltanâtını bir karınca ile satın almazdı.
Dehlî’de bulunmasına rağmen, fânî dünyâya meyl eden tâlihsiz bir kimse,
tâlihsizliğine kan ağlasa yeridir.
Bir alçak kimse, ben Abdullah Şâh’ın beldesine yakınım, fakat onu tanımıyorum, dedi.
Ona dedim ki, gâliba sen Ebû Cehl ile Muhammed aleyhisselâmın hikâyesini bilmiyorsun!
Abdullah Şâh'ın dergâhının çöpçülerine âcizâne yüzlerce ihtârım olsun ki,
sakın o büyük kimyâyı elden kaçırmasınlar.
Lâyık olmadığımı bildiğim hâlde, Abdullah Şâh'ın kabûlüne mazhar olmayı umarım.
Kabûl edilmem için Şâh-ı Nakşibend ve Gavs-i Geylânî’nin rûhâniyyetlerinden de yardım beklerim.

Ben kelbim, hattâ dahâ aşağıyım.
Sen ise, ey sevgilim, Necmeddîn Kübrâ gibisin.
Lutfun ve kereminle uygun bulduğun bir şekilde bana bir iltifâtda bulun.
Doğana benzeyen nefsin korkusundan, saksağan gibi sana doğru kaçkınım.
Bu saksağanı lutfunla bir doğan kuşu gibi yaparsan ne güzel bir sa’âdet olur.
Mâdem biz akrabâ ve yakınlarımıza yabancı olduk, bâri sen bizi kendine dost ve bildik yap.
Biz Selmân-ı Fârisî gibi yapdığımız için,
siz de bize Muhammed aleyhisselâm gibi lutf buyurun.

Senin tertemiz cânın, Cân-ı Cânân'ı göstermek için öyle bir ayna olmuşdur ki,
artık bu devrde ehl-i basîret nazarında Cân-ı Cânân’ın ta kendisisin.
Sen kendi feyz kadehinle âciz ve muhtâc Hâlid’e kana kana içir.
Çünki, Hâlid çölde susamış birisidir.
Sen ise bir ihsân deryâsısın.


Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî
-kuddise sirruh-


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mevlâna Halid'den Mürşidi Abdullah Dehlevî'ye İki Mersiye
MesajGönderilme zamanı: 03.12.09, 10:11 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 03.01.09, 22:40
Mesajlar: 926
Pîrimiz Mevlanâ Halid Hz.nin "Mürşide muhabbet"inin derecesine dikkat eder misiniz?

_________________
" Hayrlar Feth Olsun ; Şerler Def Olsun !.."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mevlâna Halid'den Mürşidi Abdullah Dehlevî'ye İki Mersiye
MesajGönderilme zamanı: 03.12.09, 12:35 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
Allah razı olsun, pek kıymetli bir nakil.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mevlâna Halid'den Mürşidi Abdullah Dehlevî'ye İki Mersiye
MesajGönderilme zamanı: 03.12.09, 12:46 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 09:14
Mesajlar: 764
ALlah razı olsun.

_________________
Ehl-i Bidat-ı Red ve Tahkir Ediyoruz |


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mevlâna Halid'den Mürşidi Abdullah Dehlevî'ye İki Mersiye
MesajGönderilme zamanı: 03.12.09, 13:15 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 24.12.08, 14:54
Mesajlar: 417
sufi7007 yazdı:
Pîrimiz Mevlanâ Halid Hz.nin "Mürşide muhabbet"inin derecesine dikkat eder misiniz?


Mürid olabilen mürşid olur derler ya..

Rabbim maddi/manevi makamlara göz dikmeden, hakikatli bir mürid olabilmeyi nasip etsin bizlere.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 6 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 5 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye