sufiforum.com http://sufiforum.com/ |
|
Bilim büyük bir yalan mı? http://sufiforum.com/viewtopic.php?f=48&t=877 |
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) |
Yazar: | aşkınsonhecesi [ 10.02.09, 11:27 ] |
Mesaj Başlığı: | Bilim büyük bir yalan mı? |
aşağıdaki konular üzerinde düşünmek... Alıntı: > Ay’ın hilâl, yarım Ay ve dolunay hâlleri gibi, Güneş de Ay’ın bu hallerine > benzer şekilde doğar ve ilk önce alt kısmı, yarısı ve sonra da tamamı gözden > kaybolur, ve Güneş’in bu görünüşleri ufuk çigisinde, yatayda oluşmaktadır( > şekil A). Eğer yeryüzü, uzayda bir kürenin düşey durumdaki yüzeyi > gibi olsaydı, Güneş karşımızda ve gece gündüz oluşumu dünyanın kendi > etrafında dönmesinden oluşuyor olsaydı, Güneş’in bu görünüşleri, meselâ > yarısı doğmuşken veya yarısı batmışken, bu durum Güneş’in düşeyde yarısı > olacak şekilde gözlenirdi (şekil B). > > …………. > Ayrıca, eğer yeryüzü uzayda yatay değilde bir kürenin düşey yüzeyi gibi duruyor > ve Güneş karşımızda olsaydı, herkes Güneş’i karşısında ve yeryüzünde > bulunduğu yere göre farklı seviyelerde ama gün boyunca doğuşundan batışına > kadar, yatayda hep aynı hizada gözlemlerdi. Güneş’in yükseldiği ve sonra > alçaldığı gözlenmezdi. Güneş’in her hangi bir yerde ilk görüldüğü anda, > düşeyde o yere olan dik uzaklığı batana kadar sabit kalırdı. Kuzey kutbunda > yaşayanların Güneş’i görmek için başlarını göğe kaldırmaları gerekmezdi, > karşıya bakmaları yeterli olurdu. Güney kutbunda yaşayanların da Güneş’i > hep baş aşağı durumda görmeleri gerekirdi. Yeryüzü uzayda yatay durumda bir > ‘yer’ olduğu için Doğu’dan Güneş’in yükselmesi ve Batı yönünde aşağıya > doğru kayıp batması gözlenmektedir. > > ………….. > Gökkuşağı, yağmurlu günlerde havada bulunan sayısız su damlacıkları tarafından > oluşturulmaktadır. Güneş’ten gelen ışınların küresel su damlacıkları > içinde kırılarak, birkaç iç yansımadan sonra dışarı farklı bir yönde çıkmasından > kaynaklanmaktadır. Gökkuşağının görülebilmesi için Güneş’in, ufuk > çizgisinin en fazla 42° üzerinde olması gerekir. Eğer yeryüzü küre şeklinde, > gece ve gündüz yeryüzünün kendi etrafında dönmesinden oluşuyor olsaydı, > Güneş’in yükselip alçalması diye birşey olmayacağı için, Güneş ışınlarının > yeryüzüne geliş açısındaki faklılıklar yatayda oluşurdu, şu andaki gibi düşeyde > değil. Gökkuşağının oluştuğu yer, Güneş ışınlarının gittiği doğrultunun 40° > civarındaki yönlerdir. Eğer yeryüzü küre şeklinde ve Güneş ışınları karşımızdan > geliyor olsaydı, Güneş ışınlarının yeryüzüne geliş açısındaki değişiklikler > yatayda oluşacağı için, oluşan tüm gökkuşakların da Doğu-Batı doğrultusunda > oluşması gerekirdi. Güneş, yatay durumda olan yeryüzü etrafında Doğu- > Batı doğrultusunda döndüğü ve ışınlar, düşeyde açı oluşturarak yeryüzüne > ulaştığı için, gökkuşakları, kuzey-güney doğrultusunda oluşmaktadır. > > ………… > Yeryüzünün uzaydan ve karşıdan çekilmiş gerçek görüntülerinde, yeryüzünün > yatayda üst yarısının aydınlık olduğu durumda alt yarısının tamamen > karanlık olduğu görülmektedir. Eğer yeryüzü bir küre şeklinde ve Güneş ışıkları > karşıdan geliyor olsaydı, dünyanın düşeyde ön yarısı aydınlık, arka tarafta > kalan yarısıda yine düşeyde karanlık olacak şekilde görünürdü. Yarı yarıya > oluşan aydınlık ve karanlık durumu düşeyde değil yatayda oluşmaktadır. > Gece ve gündüz, ön ve arka taraf olarak değil, üst ve alt taraf olacak şekilde > birbirlerini izler durumda var edilmişlerdir. > > > ………….. > Bu durum, Güneş’li ve açık bir günde Ay’ın da gökyüzünde, Güneş’in sol > tarafında, doğusunda görünür olmasından da anlaşılmaktadır. Belirlenmiş > yörüngeleri ve hızları olduğu için daha hızlı hareket ediyor olsa da, Güneş bir > turunu tamamlayarak Ay’a yetişemediği gibi, Ay da Güneş’e yetişip önüne > geçememektedir. Peki o zaman Güneş tutulması nasıl oluşmaktadır? Güneş > ve Ay, altlı üstlü olarak yeryüzü etrafında döndüklerine ve yeryüzünün Ay ile > Güneş arasına girebilme durumu olmadığına göre Ay tutulması nasıl oluşmaktadır? > Ay gerçekten Güneş ışıklarını mı yansıtmaktadır? Değil, gerçek > bu değildir. > > ………… > Gece ve gündüz olarak var edilen/yaratılan göğün > yapısının içinde yer alanlar; bizlere, en uzak olduğu söylenilen yıldızlardır. > Gündüz, Güneş ışıklarının çok daha kuvvetli olması nedeniyle görünmeyen > yıldızlar gece görünür olmaktadırlar. Yıldızlar göğün yapısı içindedirler, uzay > boşluğunda değil. Atmosferin üzerine, uzaya çıkıldığında yıldızlar gözükmemektedir. > Uzayın, bir uzay aracı içinden çekilen hiçbir görüntüsünde yıldızlar > görülmemektedir. Güneş batmak üzereyken, uzayın derinliklerine ulaşabilen > teleskoplarla gözlem yapıldığında dahi yıldızlar görülmemektedir. > > > ………….. > Burçların/takım yıldızların ‘gök’te olduğu bilgisi verilmiştir, ‘gökler’de değil. > Amerikan hava kuvvetlerinden emekli olan pilot yarbay Joe Kittinger > 1960 yılında özel kıyafetler ve helyum balonuyla atmosferin üzerine çıkmıştır. > Kayıt etmiş olduğu görüntülerde uzayın karanlık bir boşluk olduğu > görülmektedir ve kendisi de yıldızları görmediğini söylemiştir. Şu anda uzay > boşluğunda Güneş sistemimizdeki gezegenler dışında bizlerin bu yaratılıştaki > gözlerimizle görebileceğimiz başka birşey yoktur. Eğer yıldızlar söylendiği > kadar uzakta olsaydılar, şehir ışığının olmadığı bir ortamda gökyüzüne > bakıldığında görünen tüm yıldızların aynı seviyede düz bir hat > boyunca görülmesi gerekirdi. Sözde o kadar uzakta olan yıldızların dağılımı > /yerleşimi göğün şeklini takip etmezdi. Yani, milyonlarca kilometre uzakta > oldukları söylenen yıldızlar, gök kubbenin şeklini takip ederek ufuk çizgisine > kadar iniyor gözükmezdi. Düz bir hat boyunca aynı seviyede gözükürdü, > söylendiği kadar uzakta olsaydılar. Gece yıldızlar gözlendiğinde Doğu’ > dan Batı’ya doğru hareket halinde oldukları gözlemlenir, Güneş ve Ay gibi. > Eğer dünya küre şeklinde olup kendi ekseni etrafında dönüyor olsaydı, bizler > de dünya ile birlikte sözde döndüğümüz için, yıldızların yatayda dairesel bir > yörünge boyunca hareket ettiklerini gözlemlememiz gerekirdi. Yıldızlar uzay > boşluğunda olmayıp göğün yapısı içinde oldukları için, gökle birlikte Doğu’ > dan Batı’ya doğru düşeyde dairesel bir yörünge boyunca hareket etmektedirler. > Eğer yıldızlar sabit ve dünya dönüyor olsaydı, gece boyunca aynı yıldızlar > gözlenemezdi. Sözde dünya döndüğü için yeryüzü görüş alanımızı kapatacak > ve sözde küre şeklindeki dünyanın arka tarafında kalacağından, bizlerin > gece boyunca sürekli aynı yıldızları görmesi mümkün olamazdı. Yeryüzü küre > şeklinde ve dönüyorsak, nasıl oluyorda güney kutbunda yaşayanlar da gece > boyunca kutup yıldızını görebilmekteler? Dünya küre şeklinde olmayıp bir > ‘yer’ olduğu için tüm yıldızlar gece boyunca görülebilmektedir. > > ………….. > Eğer yeryüzü küre şeklinde olup, Ay küre şeklindeki yeryüzünün etrafında > dönüyor ve Güneş’in ışıklarını yansıtıyor olsaydı, gündüz Güneş gökyüzündeyken > Ay’da aynı anda gökyüzünde bize göre Güneş’in doğusunda ve > alt tarafında pırıl pırıl görülmezdi. O anda tümüyle aydınlık göründüğüne > göre Güneş ışınlarını tam karşıdan alacak şekilde sözde küre şeklinde olan > dünyanın arka tarafında olmalıydı, Güneş ile aynı tarafda değil. Ya da, > yeryüzüne daha yakın olduğu için arkasında kalan Güneş’le birlikte gökyüzünde > görünen Ay’ın bize bakan yüzünün en azından bir kısmını karanlık > veya koyu gölge halinde görmemiz gerekirdi. Eğer Ay’ın gündüz vakti bu > şekilde aydınlık gözükmesinin sebebi söylendiği gibi yeryüzünden yansıyan > Güneş ışıkları ise, yeryüzünden yansıyan Güneş ışıkları niçin Güneş tutulmaları > başladığı andan itibaren Ay’ı aydınlatmıyor ve bizler Güneş tutulmaları > süresince Ay’ı hep karanlık görüyoruz? > > …………… > Bir ay süre, Ay’ın yeryüzü etrafında tam bir tur atması için geçen süre > değildir. Ay da Güneş gibi hergün yeryüzü etrafında tam bir tur atmaktadır. > Güneş’in iki kez doğuşu arasındaki süre bir gündür. Bir ay süre de; Ay’ın > aynı iki hâli arasında geçen süredir. Ay’ın dolunay olarak göründüğü ilk > gün ile tekrar dolunay olarak görünmesi arasında, Güneş’in toplam doğup > batma sayısı kadar gün; bir aydır. İki dolunay durumu arası süre 29 gün 14 > saatir. > Bu durumda; > Bir ay : 29,583333 gündür. > Bir yıl : 12 x 29,583333 = 355 gündür. > Şu an kullandığımız hesap sistemine/Güneş takvimine göre ise bir yıl 365 > gündür. Bu da demektir ki her sene 365-355 = 10 gün fazla sayılmıştır. Yani > aslında her yeni bir seneye girilmişken hep 10 gün geriden gelinmiştir. Şu > anda 2005 yılındayız. Eğer Hz.İsa’nın milad kabul edilişi doğru ise, şu ana > kadar yapılan hata toplam; 2005 x 10 gün = 20050 gündür. > 20050/355 = 56,5 yıl geriden gelinmektedir. > Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısına göre şu an 2005 yılı değil, > 2005+56,5 = 2061 yılı ortasındayız demektir. > Nostradamus’u hatırlamakta fayda vardır. Serüvenin sonuna gerçekten az > kalmıştır. Bu durum, bunca gerçeğin su üstüne çıkmasından da anlaşılmaktadır. > Güneş takvimini uydurup sene hesabında bilinçli olarak bu hatayı yaptıranlar, > olacakları zaten bilmekte olanlar; gerçeği örtenlerdir. > Yeryüzü, Güneş ve Ay’ın arasına girmediğine göre Ay tutulması ve Ay’ın halleri > nasıl meydana gelmektedir? Ay, Güneş’e yetişip önüne geçemediğine > göre Güneş tutulması nasıl meydana gelmektedir? > Bunlara sebep olan on üçüncü gezegendir. > > ……………. > Bu ayetde verilen toplam sayı 13’dür. Kur’an’da gezegenler yıldız, Güneş ve > bizim yıldız olarak adlandırdıklarımız kandil, Ay; nur olarak tanımlanmıştır. > Şu an bilinen 9 gezegen vardır. Güneş ve Ay ile birlikte 11 eder. 12. gezegen > yaklaşmakta olan Marduk’dur. Kulaklarımızın nasıl duyma sınırları > var ise, göz yapımızın görme sınırlarıyla görülemediği için henüz biz Ademoğulları > tarafından bilinmeyen 13. gezegenin yörünge seviyesi yeryüzü ile Ay > arasındadır. > Şayet Ay tutulmasının sebebi yeryüzünün Ay ile Güneş arasına girmesi > olsaydı, Ay’ın ilk önce alt kısmı karanlıkta kalırdı. Ay tutulmalarında Ay’ın > kararması üst kısımdan başlayıp alt kısmına doğru kaymaktadır. Ay ile Güneş > arasına giren sözde küre şeklindeki dünya olsaydı, Ay’ın en son karanlıkta > kalacak kısmı üst bölgesi olurdu. > > …………… > Niçin tüm Güneş tutulmalarında, tutulmanın gözlendiği her yerde hava > hep parçalı bulutlu olmuştur? Bulutlar neyi gizlemişlerdir? 29 Mart 2006 > tarihinde meydana geleceği söylenen tam Güneş tutulması anında Ay da > gökyüzünde Güneş'in doğusunda ayrıca göründüğünde kimsenin şüphesi > kalmayacaktır. Bu durum gerçeği örtenler tarafından zaten bilinmektedir. > Onlar, Güneş ve Ay tutulmalarına sebep olan ve her zaman olduğu gibi 29 > Mart 2006’daki Güneş tutulmasına da sebep olacak olan 13. gezegeni, o gün > Ay da gökyüzünde ayrıca görüneceğinden, şimdiden insanları hazırlamakta > oldukları Marduk gezegeni diye yutturmaya çalışmaktadırlar. Bu arada bir > de, yeni bir gezegen keşfettik yalanını uydurmuşlardır. Belki de 12 Ocak > 2006’da olacağı söylenen büyük olay olarak, karanlık olan 13. gezegenin > görüntülerini yayınlayıp işte Marduk yaklaşıyor diye kandırmaya çalışacaklardır. > Allah, 13. gezegeni, bilinmesini istediği ana kadar, yani insanların > çarpıcı şekilde herşeyin farkına varmasını istediği ana kadar binlerce yıldır > Güneş tutulmaları esnasında Ay’ı bulutlarla gizleyerek, son ana kadar, tutulmaya > sebep olan gezegenin Ay sanılmasını sağlamıştır. > > ………….. > Gerçeği örtenlerin cevap vermeleri gereken soru şudur. Şimdiye kadar Ay’ın > sebep olduğu söylenen Güneş tutulmalarında ve özellikle tam tutulmada Ay, > Güneş’i tam olarak bire bir örtmüştür. Eğer doğru ise, dünyadan yedi kat > büyük olduğu söylenen Marduk, 2006 yılındaki tam güneş tutulmasına > sebep olacak gezegen ise, gökyüzünde Ay’dan daha büyük veya daha küçük > gözükmelidir. Yani, bu tarihte görülecek olan gezegen Marduk ise, Ay’dan > daha büyük ve farklı yörüngede olduğuna göre ya Güneş’i tam örtememeli > ya da Güneş’ten daha büyük gözükmelidir. Yok eğer Marduk gezegeni > Ay’dan daha büyük ama daha uzak olduğu için aynı büyüklükte gözükecektir > derlerse, o zaman 2006’daki tam güneş tutulması öncekilerden daha kısa > sürmelidir. Kaldı ki, Güneş tutulmasına sebep olacak kadar Güneş’e yaklaştıysa > önceden de görülmelidir, eğer Marduk gezegeni ise. Önümüzdeki > tam Güneş tutulmasında var olduğu anlaşılacak olan 13. gezegendir ve bu > nedenle önümüzdeki Güneş tutulmasının toplam süresi de öncekilerle aynı > olacaktır. Tabii Ay da aynı anda gökyüzünde görülerek. > > ……………. > Suyun, Arşimet’in bir hamamdan çıplak olarak fırlayıp ‘buldum,buldum’ diyerek > bağırmasını gerektirecek kendine özel bir kaldırma kuvveti yoktur. Her > varlığın yapısına ve yoğunluğuna bağlı olarak kaldırma/taşıma kapasitesi > vardır. Bir masanın üzerine birkaç bavul koyarsanız taşır ama yirmi paket > çimento koyarsanız taşımaz ve kırılır. Mesele, ne kadar yükün ne kadar alana > uygulanıyor olduğudur. Ağırlığın, taşıtıldığı yüzeye oranıdır. Denizde bir uçak > gemisi batmaz ama küçücük bir taş batar. Nerede suyun kaldırma kuvveti? > Her varlık madde özelliğine ve yoğunluğuna bağlı olarak gücü yettiği şeyi > kaldırır. Karşılıklı iki varlığın yoğunluklarıyla ilgili bir olaydır. Sadece suya ait, > insanı sokağa çıplak fırlatacak özel bir durum değildir. > > ………….. > Allah’ın Kur’an’da bildirmiş olduğu ayetlerin/kanıtların her birine karşı > gerçeği örtenler hep bir yalan uydurmuştur. Allah ‘yer’ demiştir, onlar ‘yuvar- > laktır’ demişlerdir. Allah, ‘Güneş’in yörüngesi var demiştir’, onlar ‘dünya > Güneş etrafında dönüyor’ demiştir. Allah, ‘gece ve gündüz birer varlıktır ve > yörüngeleri vardır’ demiştir, onlar ‘gece ve gündüz dünyanın kendi ekseni > etfarında dönmesinden oluşuyor’ demişlerdir. Allah ‘insanı topraktan yarattık’ > demiştir, Arşimet gibi onlardan olan Darwin maymundan türediğimiz > yalanını uydurmuştur. Kur’an’da ‘gemileri yüzdürüp sizin hizmetinize veren > bizleriz’ denilmiştir, onlar ‘suyun kaldırma gücü var’ demişlerdir. Kur’an’da > ‘oku’ denilmiştir, onlar ‘çok okuyan değil çok gezen bilir’ demişler, insanları > okumakdan, gerçekleri öğrenmekten uzak tutmuşlardır. > > ……….. > Bilim, okyanusların alçalma ve yükselmesine (med-cezir olayına) Ay’ın çekim > gücünün sebep olduğunu söylemektedir. Ay’ın, hemde kendisinden çok > daha büyük olan dünyanın sözde çekim gücüne rağmen o kadar büyük ve > ağır okyanusları hareket ettirecek çekim gücü var da, bizleri niye hareket > ettirememektedir? Bir insan okyanuslardan daha mı ağırdır? Ay’ın, o kadar > uzaktan okyanusları hareket ettiren sözde çekim gücüne kıyasla çok daha > güçlü olması gereken dünyanın sözde çekim gücünden, bizler nasıl oluyorda > zıplayarak kurtulabilmekteyiz? > > …………. > Madem gezegenlerin çekim gücü vardır da, Ay’ın o kadar uzaktan milyarlarca > ton ağırlığındaki okyanusları hareket ettiren çekim gücünden kat kat fazla > olması gereken dünya gezegeninin sözde çekim gücüne rağmen uydular nasıl > olup da sinek gibi dünyaya yapışmamaktadır? Uyduların kendi yapıları içindeki > güç kaynakları dünyanın sözde çekim gücünden daha mı kuvvetlidir? > Dünya kadar büyük bir gezegenin sözde çekim kuvvetini dengelemek için > ulaşmaları gereken merkez kaç kuvvetine erişmek için uyduların çok büyük > bir hızla hareket etmeleri gerekmez miydi? Bu denli hızla hareket etselerdi, > uydular, amaçlarına uygun işleri yapabilirler miydi? > > …….. > Gezegenlerin kendilerine ait bir çekim gücü yoktur. Arş’da melekler tarafından > taşınıyor olduğuna göre tüm kâinatda aşağıya doğru bir çekimden > bahsedilebilir fakat bu durum, her gezegenin kendi büyüklüğüne bağlı olan > farklı çekim güçleri değildir. Arşimet ve Darwin gillerden olan Newton’un > başını uf yapan elmanın aşağıya doğru düşmesinin sebebi yeryüzünün kendi > çekim gücü değildir. Uzayda da olan ve tüm kâinata etki eden aşağıya doğru > bir çekim gücüdür. > > > Selam ve sevgiyle > > Mehmet Cüneyd Çapanik |
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) | Tüm zamanlar UTC + 2 saat |
Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group http://www.phpbb.com/ |