Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: O bakışı sana şehrin vaizi anlatamaz...
MesajGönderilme zamanı: 19.10.09, 19:42 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 19.09.09, 21:50
Mesajlar: 105
O bakışı sana şehrin vâizi anlatamaz!
Cennet nimetleri, sadece maddî haz veren nesne ve olgulardan mı ibaret? Çeşit çeşit yiyeceklerden, meyvelerden, çeşit çeşit hûrilerden?...

Hurmalar ve huriler... yani bitmek bilmez bir iştahı, sona ermeyecek bir şehveti tatmin edecek sonsuz sayıda oyuncak!..

Bahçeler arasında, nehirler kenarında, birer mücevher kutusu gibi inşa edilmiş köşklerde sürekli yiyen, içen ve çiftleşen insanlar!.. Sonsuza değin... durmadan...

Hep oyun, hep eğlence...

Acep sonsuzluğun içinde yaşarken canlar sıkılmasın diye mi?

Kim bunlar?

Mü'minler! Hem de daha dünyadayken şehvetlerinin ve iştahlarının taleplerine yüz vermemiş müminler!

Mülkiyet ve cinsiyet sözkonusu oldukta, şeytanlarını bile alt etmeyi başarmış inanç adamları!

Dünyadayken, maddî hazları ellerinin tersiyle iten edeb ve ahlâk âbideleri!

Bu insanlar, onca sıkıntıyı, öte-dünyada bu nimetleri fazlasıyla elde etmek için çekmiş olabilirler mi?

Hz. Eyyub meselâ? Beden mülkündeki dertlerin ve çilelerin o cefakâr sultanı!

Ne dersiniz ey dostlar, bu hakikat elçisi, tebessümle katlandığı onca derdin, onca sıkıntının, onca cefanın karşılığını, şehvet ve iştah hislerinin tatmininden ibaret olarak mı tasavvur ve tahayyül etmiştir?

Tahmin edebilir misiniz, o mübarek insanın beklentisi neydi acaba? Arzusu, hayali, serabı?..

Muhteşem konaklarda, köşklerde kendisine sunulacak hurmalar ve hûriler mi?...

Yani 'iştiha'nın ve 'şehvet'in tatmini!

Bu mudur?


* * *
Bu tür sorulara niçin olumlu cevaplar vermeyelim? Niçin, "İnsan daha ne isteyebilir ki rabbinden?" demeyelim?

Elbette insanların çoğu, ağır meşakkatlere ancak karşılığında elde edecekleri büyük ödüller için katlanırlar; tıpkı gün boyunca aç kalmış olan oruçlunun akşamleyin ulaşacağı mükellef bir iftar sofrasını hayal etmesi gibi.

Öyle ya, bu dünyada iştah ve şehvet duygularını tatmin edemeyenlerin öte-dünyada bu duygularını bol bol tatmin edecek olmalarında ne mahzur var?

Maddi çilelere maddi ödüller! Yani mükâfatlar da külfet ve meşakkatlerin cinsinden!

Böylelerinin marifeti, rabb'ul-âlemin'in (esma-i hüsnanın sahibinin) talimatı değil, sadece rabb-i hassının (bir tek ismin, bir tek sıfatın) telkinlerinden ibarettir. Kişi kendisinde tecelli eden bir tek ismi bilir ve o ismin sınırlarını genellikle aşamaz. Dünyası tek isimlik ise, cenneti de tek isimliktir!

İştiha'nın ve şehvet'in efendisini, zavallı kullar, âlemlerin efendisi sanırlar. Onlara iskeletlerini armağan eden Hak değil mi, onlar da Hakkı ister istemez sadece "iskeletlerin rabbi" olarak görürler; bedenin rabbi... şehvet ve iştihanın rabbi... kendi cennetlerinin rabbi...

Esma'yı ne bilsinler, bildikleri kişisel dünyalarını istila eden o tek 'isim'dir sadece.


* * *
Karşı mıyım bu zanlara? Tek ismin sınırlarına?

Hâşâ!.. Herkesin rabbi kendi zannıncadır, kendi makamınca, kendisini istilâ eden isim kadarınca.

İyi ama, hani nerede gönüllerin rabbi?

Dünyada armağan ettiği iskeletlerin rızkını veren Rahman, o iskeletlere öte-dünyada da rızkını verir!

Peki ama, hani gönüllerin rızkı nerede?

İşte fakirin itirazı tam da bu noktada. Mükâfatın, çilenin cinsinden olması gerektiğini kim söylüyor?

Bir düşünelim bakalım, gerçekten de oruçlunun ödülü, günün sonunda başına oturacağı mükellef bir sofra mıdır? Açlığının karşılığı, en nihayet midesinin dolması mıdır?

Şöyle de düşünebiliriz: Daha fazlasını elde etmek amacıyla kişinin kendisini bir süreliğine bazı nimetlerden mahrum etmesinde ne tür bir erdem vardır?

Cezalarda nasıl "kısasa kısas!" yasası geçerliyse, acep mükâfatlarda da benzer bir yasa mı geçerli?

Gerçi böyle düşünmekte de bir beis yok! İşaret ettiğimiz gibi, insanların çoğu nezdinde mükâfatın türü kendi makamlarıncadır. Herkes mahrum olduğunu ister. İnsanoğlu, çokluk, mahrum olduğunun hayalini kurar!

İyi ama, siz hiç, sırf annesi üzülmesin diye dersini çalışan bir çocuk görmediniz mi?

Ya da babasının veya dedesinin hoşnutluğunu kazanmak için yaramazlıktan vazgeçen bir evlat, bir torun?

Sevgilinin bir bakışı için sabaha kadar pencere önünde donan bir âşık?

Ey dostlar, söyler misiniz, siz ne zamandan beri, Hakkın rızasını kazanmayı dünyanın hiçbir nimetine, hiçbir hazzına, hiçbir zevkine değişmeyecek dîvanelerin hikâyelerini dinlemekten kendinizi mahrum ediyorsunuz?

Sırf sevgilinin yüzünü görmek için, sırf onun hoşnutluğunu kazanmak için, iştah ve şehvet fırsatlarını tekmeleyen hak dostlarının hikâyelerini hakikaten bu kadar çabuk mu unuttunuz?


* * *
Avam, karnesinde göreceği not için çalışır. O karne sayesinde gireceği iş için... O iş vesilesiyle elde edeceği aş için... O aş sayesinde ulaşacağı maddî hazlar için...

Peki sonrası?

Avamın sonrası yoktur! Makamınca arar, makamınca bulur.

Sözümüz, malum zevklerin üzerinde, daha bilinmedik, duyulmadık nice zevklerin de olduğunu idrak edenlere/edeceklere...

Herkes elindekinden razıdır. Bu dünyada da, öte dünyada da.

Peki ben ne diyorum ey talib?

Şunu: Elini değil, gönlünü geniş tut! Aklını değil, muhayyileni! Eğer dilersen, görülemeyeni görebilir, erilemeyene erebilirsin.

Yârin bir anlık bakışına nâil olmak için, ömrünü, değil cennetin, cehennemin kapısında dahî tüketebilirsin.

Sorma boşuna, o bakışı sana şehrin vâizi anlatamaz! Sen o bakışı, o bakış için çıldırandan dinlemelisin! Yani, önce kendisine secde edebileceğin bir âşık bulmalısın!

Cennetin nimetleri için değil, cennetin sahibi için çıldıran bir âşık!..



http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/Defaul ... eCundioglu


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye