Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: İslamiyat ve Kitabiyat neden kapandı?
MesajGönderilme zamanı: 22.07.09, 12:00 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 13.02.09, 15:55
Mesajlar: 29
İslamiyat ve Kitabiyat neden kapandı?

İlahiyatçı ve sosyal bilimcilerin düşünce platformu olan İslamiyat dergisi ile yayınevi Kitabiyat kapandı. İki kurumun da kurucularından olan Güler'den sitem dolu kapanış...


22.07.2009

BİR ÖLÜM İLANI: İSLAMİYAT-KİTABİYAT NEDEN KAPANDI?


Prof. Dr. İlhami Güler

TIMETURK

İslamiyat Dergisi ve Kitabiyat Yayınevi, İslami Araştırmalar Dergisi’ni çıkaran –çoğu A.Ü. İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyelerinden oluşan- editör ve yayın kurulunun bu derginin hükmi sahibi olan Prof. Dr. Hikmet Akgül ile anlaşamaması nedeniyle buradan ayrılarak, derginin yazı işleri müdürü S.Bayraktar’ın sahip olduğu Avrasya A.Ş.’nin temin ettiği büro altyapısından dolayı %50 ortaklığı, diğer yarısını da editör Prof. Dr. S.Hatipoğlu ve yayın kurulu (16 kişi) eşit hisselere sahip olmak üzere ceplerinden verdikleri paralar ile 1997 de kuruldu. Dergi, fikri bağlamda İslami mirasa eleştirel bakma ortak paydasında, kendi içinde İslami-modernist, Fazlurrahman’a sempatiyle bakan, nam-ı diğer “tarihselci” eğilim ile çoğu Hadisci olan gelenekselci eğilimin bir koalisyonuydu. Benim önerimle ortaklar ve aynı zamanda yayın kuruluna alınan “milliyetçi/ülkücü” eğilimi ile bilinen Sönmez Kutlu’nun yayın kurulu toplantılarında iki tarafın arasında hem katalizör, hem de ayrıksı kalması –bazı arkadaşların “Neden soktun bunu aramıza?” serzenişlerine rağmen- dergiyi “Platform” yapan belirleyici unsurlardan biriydi. Gururla söyleyebilirim ki dergi yayın hayatı boyunca namerd’e (yükselen İslami burjuvaziye(?!)) muhtaç olmadan hayatiyetini sürdürmüştür. Dergi 28 Şubat sürecinin terör estirdiği günlerde “Şeriat” ve “Başörtüsü” sorunlarını özel sayı yapma haysiyet ve cesaretini gösterebilmiştir.

Derginin mutat toplantılarına katılan yayın kurulunun içinde olaya existansiyel olarak kendini veren çekirdek bir grubun gece yarılarına kadar tartışmayı kendi arasında sürdürmesi ve ailelerini ihmali hazin bir olaydır. Ayrıca, yayın kurulunun yazdığı yazılardan para almanın ötesinde gerektiğinde yayın evine para koyması, eski “mücahid”lerin “müteahhit”liğe yükseldikleri aynı tarih dilimiydi.

Son üç-dört yılda sayın Hayri Kırbaşoğlu’nun “radikal” kişiliği ile yayın kurulunda bir taraftan yayın kurulundaki öğrencileri ile uzun polemikleri; diğer taraftan bacanağına (M.Paçacı) ve S. Kutlu’ya olan gıcıklığı ile (ona göre bu bir “ahlak” mücadelesiydi) yayın kurulunun zaten doğası gereği hassas olan dengesini zedelediği ve aynı zamanda ağız tadını bozduğu genel bir kanaat haline geldi. Diğer taraftan, yayın evinin mutfağında bulunan ve bütün yükü omuzlayan V. Aknar ve S.Yavuz ile yayınevinin yüzde 50 imtiyaz hakkına sahip olan S. Bayraktar arasında ortaya çıkan işletme ve yönetim anlayışı farkı veya onların geleceklerini burada görememeleri, onları kendi “iş”lerine bakmaya sevketti. Diğer taraftan, yayın kurulunun bazı üyeleri ile S.Bayraktar arasında bir güven ve yoldaşlık bunalımı üstü örtülü olarak hep devam etmiştir. Bütün bunlar olurken yayın kurulunda bulunan arkadaşların bir kısmı bürokrasiye transfer olmuşlardı. Ben de bu arada bir yıllığına yurt dışına gittim. Hasılı Dergi ve yayın evi ortada kaldı. S. Bayraktar, AKP’nin iktidar oluşunu fırsat bilerek Dergiyi ve yayın evini bir “Araştırma Merkezi”ne dönüştürmek için yaptığı olağan üstü kurucular toplantısına(2007) İngiltere’den gelerek katıldım. Fakat, bu hayırhah teşebbüs, siyasi cenahdan kabul görmedi. Akim kaldı. Yayın kurulunun uzun süreler toplanamaması sonucu faaliyetler durdu. Bu arada V.Aknar ve S.Yavuz ayrılarak kendi işlerini kurdu. Derginin son (2007) yıl abone kampanyası yapılmış (parası toplanmış) ve ilk iki sayısı da çıkmıştı. Okuyucuya iki sayı daha borcumuz vardı. Yayına hazırlanmış kitaplar basılamadığı gibi, büronun giderleri ödenemiyor ve borçlar duruyordu.

S.Bayraktar, - ki İslami Araştırmalar’dan ayrılma ve ayrı Dergi kurma fikri ve derginin –yayın evinin yarısı ona aitti- 22 Temmuz seçimlerinde AKP’den Bursa milletvekili aday adayı oldu. “Civi”sinde haklı olarak bu faaliyetlerini anlattı. Fakat bir “kısa-devre” olayı ile yüzde yüz emin olduğu adaylık olayı gerçekleşmedi ve depresyona girdi. Artık yayın evinin problemleri onun için hiçbir şey ifade etmiyordu. Ona göre herkes Derginin prestijinden bir yerlere gelmişti; fakat, bu faaliyet ona “yar” olmamıştı: “Ya şirketin bana ait olan hissesini –bila şey- alın veya sizin olan diğer yarısını aynı koşulla bana bırakın.” diye bir meydan okumada bulundu. Fakat, yayın kurulunun çoğu bürokrasiye giden üyelerinin “işleri yoğun” olduğu için, bu teklifi duymadıkları gibi, cenazeyi kaldırmaya zamanları da yoktu. Bu arada borçların bir kısmını ödemek için ben, H.Kırbaşoğlu ve M.Görmez gayret gösterdik. Refakatimde derginin üçüncü sayısı (Gelenek) çıktı. Para bulamadığımız için abonelerin tümüne gönderemedik. Son (4.)) siparişler vererek, kendim de bir yazı yazarak yayına hazır hale getirdim. Para olmadığı için sayıyı (Yenilikçilik) çıkaramadım.

Her ihtimale karşı yayın evini kirası daha ucuz (650 tl.) bir büroya taşıdık. Kira sözleşmesine ben imza koydum. Bu arada yeni bir yayın kurulu oluşturmaya çalıştım. Altı-yedi genç akademisyeni de ikna ettim. Fakat gidişatın iyi olmadığını gören bu gençler sonradan vazgeçti. Kirayı ödeyemiyorduk. Gecikince sahibi her ay arayıp avukata gideceğini söylüyordu. Bürodaki eleman, maaşını alamadığı için piyasadaki alacakları toplayarak ve depodaki kitapları satarak idare ediyordu. Veli ve Sema’nın yerine Süleyman tarafından işleri toparlaması için işe alınan ikinci bir eleman (Uğur), boşa bir yıl kürek çekti. Çünkü, derginin beyni dağılmıştı. Bu genç, “Nişan” yapma umuduyla girdiği işten bir yıllık emeğinin karşılığını hala alabilmiş değildir. Yeni büronun bir yıllık kirasını sağdan soldan toplamak/bulmak bana kalmıştı. Zira, kira ödenmediği takdirde maaşına haciz gelecek olan şahıs bendim. İki kirayı Lütfi Sever (yayın kurulu üyesi ve Ankara Okulu yayın evinin sahibi) ödedi. İki kirayı H.Kırbaşoğlu, diğer ikisini de M.Görmez buldu. Büronun kira kontratının bitimi sonunda (Haziran 2009), ben bir depo bularak, Lütfi ile birlikte büroyu boşaltıp taşımaya karar verdik. Bu son sürece hiç kimse katılmadı. Cenaze 16 kişiye aitti. Defin işlemine sadece iki kişi katıldı. Oysa, ölüsünü defnetmek, her şeyden önce insan olmanın elifbasıdır. Türkiye’nin yüz akı olan bir dergi, iki kişinin omuzlarında hazin bir şekilde gömüldü. Ne yalan söyleyim bu satırları yazarken ağladım. Herkesin günahı, vebali boynuna. Hilafım varsa, kim istiyorsa çıksın konuşsun.

Bilen herkes kabul eder ki, onur editörümüz sayın M. S. Hatipoğlu’nun ilmi hassasiyeti, kritik bakış açısı, bilgeliği, müşfikliği, dini hamiyeti, yayın kurulunu bir arada tutan en önemli unsurdu. Ömer Özsoy’un 28 şubat sürecinde fakülteden boğularak yurt dışına kaçışı, Hatipoğlu hocadan sonra derginin ikinci yumuşak başlı modaretörünü kaybetmesi demekti. Dergiyi unutup önüne(bürokrasiye) bakma, bu yıllardan itibaren artmaya başladı.

Sonuç olarak bu olay, Türkiye’nin muhafazakar siyaset erbabı ve zenginlerinin kültürel faaliyetlere karşı tutumunu ele vermesi ve entelektüellerinin de bürokrasi-siyaset karşısındaki dayanılmaz arzusunu ve daha birçok şeyleri göstermesi bakımından öğreticidir. Dergi, yayın kurulunun genç iken, merak ve hasbiliği sayesinde çıkmış; onların Profluğu ve hesabiliği nedeniyle de çökmüştür. Bu kadar yalın ve basit.

Dergi abonelerinden, son iki sayılarını kendilerine veremediğimiz için –sorumluluğum oranında- haklarını helal etmelerini istiyorum. Derginin yayınlandığı süre boyunca Türkiye’deki dini düşünce alanında entelektüel hegomonyayı elinde bulundurmasından rahatsız olan ve ona şaşı gözlerle bakan Muhafazakâr/Gelenekçi tüm vaizler, sufiler, proflar, sofular sevinebilirsiniz; buyurun, saha sizin. “Bina” okuma davanıza devam edin. “Dava”yı bırakıp para ve prestij peşinde olanlar için ise söylenecek bir şey yoktur.

*Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi · Temel İslam Bilimleri Bölümü Kelam Ana Bilim Dalı


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye