Yabancı dil unsurlarının, yazılı, görüntülü, sözlü basın ve reklamcılar tarafından bir yarış havası içinde, bir keşif heyecanıyla kullanıldığını belirten Prof. Dr. Halil Ersoylu, Ötüken Neşriyat'tan çıkan eserinde, öz kültürü bozmaya, değiştirmeye, yozlaştırmaya yönelik kullanım sorunlarına dikkati çekiyor.
* Türk dili yozlaştı mı? -
Prof. Dr. Halil Ersoylu'nun Türk Dili dergisinde yayımlanan yazılarından oluşturulan ''Türkiye Türkçesinin Çağdaş Sorunları Üzerine İncelemeler'' kitabı okuyucuyla buluştu. Ersoylu, kitabında, Türkçenin kullanımında geçmişte ve günümüzde yaşanan sorunlara yer veriyor. Bu sorunların başında gelen batı kaynaklı yabancı kelime kullanımının bugün daha önce hiç görülmemiş bir biçimde yoğunluk ve hız kazandığını vurgulayan Ersoylu, yabancı dil unsurlarının, yazılı, görüntülü, sözlü basın ve reklamcılar tarafından bir yarış havası içinde, bir keşif heyecanıyla kullanıldığını belirterek, öz kültürü bozmaya, değiştirmeye, yozlaştırmaya yönelik kullanım sorunlarına dikkati çekiyor.
Türkçe ve diğer diller arasında tek taraflı verişsiz alış biçiminde olan etkileşime işaret edilen çalışmada, batı kökenli kelimelerin kullanımının geçmişte de görüldüğü ifade ediliyor.
Halil Ersoylu'nun kitabında yer alan bilgilere göre, Türk dilinde batı kaynaklı kelimelere rastlanılma zamanı Uygur Türkçesi dönemine kadar iniyor. Mesela, ''Kanun, din, akide, inanç, dua, dini eser'' gibi anlamlara gelen Yunanca ''nomos'' kelimesi Uygur Türkçesine Sogd dilinden gelip, dinle ilgili olduğu için ''nomça: törece, nomçı: vaiz, nomlanmak: kutlanmak, nomluğ: kanuna uygun'' şekillerinde kullanılırdı.
Batıya göç eden Türkler, Anadolu'nun doğusundan itibaren yerleşmeye başladıkları yeni yurtlarında bir zamanlar buralara siyasi üstünlük sağlamış Bizans devleti ile ilişkilerde bulunmaya başladı. Rumeli'ye geçilip İstanbul alındıktan sonra Türklerin komşuları değiştiğinden Türkçe'nin alışverişte bulunduğu diller, Çince, Moğolca, Mançuca gibi diller olmaktan çıkıp, başta Yunan dili olmak üzere Ceneviz ile Venedik (İtalyan, Macar, Arnavut, Bulgar ve diğer Slav veya Germen dilleri oldu.
Tanzimat dönemine gelinceye kadar Türk dilinde görülen batı kaynaklı kelimeler, matbaanın henüz olmaması, dolayısıyla gazete, dergi gibi basılı eserlerin bulunmaması sebebiyle daha çok konuşma dilinde yer etti. Ancak el yazması eserlerde de bazı batılı kelimeler yer aldı.
Terim olarak kullanılan batı kaynaklı kelimelere 14. yüzyıl sonları ile 15. yüzyıl başlarında rastlanıyor. Ünlü bilgin ve hekim Celalüddin Hızır'ın ''Teshil'' adındaki eseri ile ''Müntehab-ı Şifası''nda geçen ''foryaz'' (poyraz, Yunanca: boreas, kapısı gün doğusuna ve foryazdan yana) kelimesini kullanmıştı. Yunanca ve İtalyanca'dan geçen denizcilik terimleri arasında ise ''talaz (dalga, kasırga), fener, iskele, liman, kadırga, kalafat, kalyon, kalyeta, dalyan'' gibi kelimeler görülebiliyor.
15. yüzyıldan sonra artık bir imparatorluk dili olan Osmanlı Türkçesi Arapça ve Farsça başta olmak üzere çeşitli dillerden gelen kelimeler ''ödünç alınma'' sınırını aştı. Bu durum batıda kullanılan dillerden de takviye aldı. Mesela, İspanya'dan çıkarılan ve Türklerin kabul etmesiyle İstanbul'a gelen Yahudiler arasında hekimlerin tıp diline soktukları ''İspanyol-İtalyan kırması birtakım hekimlik sözleri'' bunların arasında yer aldı.
Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa devletleri ile ilişkilere girmesiyle siyaset ve maliye gibi alanlarda kullanılan bazı terimler Fransızca yoluyla Türk diline girdi. Bu kelimelerin ilk 1789 yılında yapılan bir barış görüşmesi komisyonunda yer alan Kazasker Abdullah Efendi'nin tezkiyesinde kullandığı ''Statüsko''dur. Bundan yarım yüzyıl sonra ''diplomat, politik, avans'' gibi kelimeler de Türkçe'ye girdi. Bu dönem batıdan gelen kavramların Türkçe yeni kelimelerle karşılanması fikri ortaya atıldı. Namık Kemal, Şinasi, Şanizade Ataullah Efendi ve Kırımlı Aziz Efendi gibi kişilerin bu yönde çalışmaları olsa da Türkçenin sıradan kelimeleri ve temel kuralları bile yüzyıllarca önemsenmediği için başarılı olunamadı.
Prof. Dr. Halil Ersoylu, eserinde, ''Bugünkü Türkçede terimler konusu kimsenin sahip çıkmak istemediği bir miras olarak kalmıştır'' görüşüne yer veriyor.
Kitapta, Batı kaynaklı kelimelerin geçmişteki ve bugünkü durumu, eski Türkiye Türkçesinde kullanılan batı kaynaklı kelimelere örneklerle işleniyor.
http://www.milligazete.com.tr/haber/tur ... 130187.htm