Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 6 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Seyyid Abdülhakim Arvasî'ye Ne Bitmez-Tükenmez Bir Kin Bu !.
MesajGönderilme zamanı: 25.02.09, 17:24 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 03.01.09, 22:40
Mesajlar: 926
Yanlışa "Taraf" olmayalım

M. Latif SALİHOĞLU


Yeni Asya, 13.03.2008


Bediüzzaman Said Nursî'nin en eski, en sâdık ve en çilekeş talebelerinden biri olan ve bundan tam 38 sene evvel (13 Mart 1970) bugün vefat eden büyük âlim Seyyid Şefik Arvasî hakkında, dünkü Taraf gazetesinde hatalarla dolu bir yazı yayınlandı.

Temenni edelim ki, burada yapacağımız düzeltmelerin bir benzeri orada yapılır.

* * *

Taraf'ta 11 Mart günü başlayan "Kürt İslâmının Yeni Yol Haritası" başlıklı yazı dizisinin dünkü bölümünde "Kürt dindarlarının siyasî gücü: Medreseler" başlığı kullanılmış ve aslında ciddî bir münasebeti olmadığı halde, bu konuya Bediüzzaman Hazretleri ile onun vefakâr, cefakâr talebelerinden Seyyid Şefik Efendinin de ismi karıştırılmış.

Bu şahsiyetlerin asıl konuyla bağlantıları çok zayıf olması bir yana, ayrıca bu zâtların hüviyet ve hizmet hayatları çok farklı, hatta aykırı şahsiyetlerle öyle bir karıştırlarak takdim edilmiş ki, bunları düzeltmeye çalışmak, konuyu en baştan yazmaya kalkışmaktan çok daha zor görünüyor.

Biz, bunların bir kısmına kısaca değinelim; gerisini de dosyayı yayına hazırlayan meslektaşımız Nevzat Çiçek'e havale edelim.

1) 1514 yılında Osmanlı'ya "müsâlemetle" dahil olan Kürtlerin medreselerine, en az üç asır müddetle siyaset hiç girmedi.

2) Said Nursî'nin medrese hayatı ile, yazıda ismi zikredilen diğer âlimlerin medrese tahsili arasında dikkate değer bir benzerlik bulunmadığı gibi, aksine ciddî ölçüde farklılıklar var. Bediüzzaman'ın medrese tahsili hem çok kısa (toplam bir–iki sene gramer ve üç ay da ilim) olmuş, hem de saadece çocukluk zamanını içine alır. 13–14 yaşından sonra en büyük âlimlerle münâzarâya başlamış. Kaldı ki, onun tercih ve takip ettiği eğitim tarzı da, klâsik medrese tarzından tamamiyle farklıdır. Dolayısıyla, nasıl olur da aynı kategoriye dahil edilir, anlamak kolay değil. (Bkz: Emirdağ Lâhikası, s. 312)

3) Yazıda iki farklı şahsiyete, hüviyete, hizmete, mizaç ve karaktere sahip olan iki "Arvasi" birbirine adam akıllı karıştırılmış. Tıpkı, Şeyh Said ile Said Nursî isimlerinin birbirine karıştırılması gibi...

Meselâ, söz konusu yazıda Üstad Bediüzzaman'ın eski talebesi, Denizli Hapishanesi maznunlarından, Sultanahmet Camii eski imamı Seyyid Şefik Arvasî Efendi ile Necip Fazıl'ın hocası Şeyh Abdülhakim Arvasî'nin hem ismi, hem de hüviyetleri birbirine karıştırarak tuhaf mı tuhaf bir sunum yapılmış.

Şefik Efendi için, "Sultan II. Abdülhamid'in hocası" deniliyor, ayrıca günümüzde "Işıkçılar" diye bilinen cemaatin de mânevî önderi olduğu nazara veriliyor.

Oysa, Sultan Abdülhamid'den 42 yıl sonra dünyaya gelen Şefik Efendi, 1884–1970 yıllarında yaşamış olup, herhangi bir cemaatin lideri falan değildir.

Söz konusu yazı dizisinde kast edilen, ancak hakkında çok yanlış ve karışık bilgiler sunulan cemaat lideri, olsa olsa Abdülhakim Arvasi'dir. Ki, o da 1865–1943 yılları arasında yaşamış olup, sinnen on yaş büyük olduğu Bediüzzaman Said Nursî ile herhangi bir ülfet ve uyumlu bir münasebeti olmamıştır. Hatta, çok noktada zıtlaşarak ayrılıp gittiler bu fâni âlemden.

* * *

Genelde, cesur davranan ve doğruları olduğu gibi yansıttığı kabul edilen Taraf'taki bu yazı dizisinde düzeltmeye muhtaç daha başka noktalar da var.

Ancak, biz şimdilik bu kadarıyla iktifa etmeyi düşünüyoruz.

Neticeyi görelim, bakalım; ihtiyaç hâsıl olması durumunda, konuya tekrar değinmeye çalışırız.

Bundan dolayı da kızmak, gücenmek, alınganlık yapmak yok. Mühim olan, yanlışların izâlesi ve doğruların olduğu gibi yansıtılmasıdır.

Taraf çalışanlarının da aynı düşüncede olduğunu biliyoruz.


http://www.yeniasya.com.tr/2008/03/13/y ... ihoglu.htm

_________________
" Hayrlar Feth Olsun ; Şerler Def Olsun !.."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Seyyid Abdülhakim Arvasî'ye Ne Bitmez-Tükenmez Bir Kin Bu !.
MesajGönderilme zamanı: 25.02.09, 17:27 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 03.01.09, 22:40
Mesajlar: 926
Bu "risale-i nur" şakirdi yazarın ilk vukuatı değil bu...

Daha önce de aynı herzeyi yumurtlamış ve buna karşı ihvanforum.com sitesinde bir protesto yapılmıştı.

O yazı burada idi.

http://www.yeniasya.com.tr/2007/06/29/y ... ihoglu.htm

_________________
" Hayrlar Feth Olsun ; Şerler Def Olsun !.."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Seyyid Abdülhakim Arvasî'ye Ne Bitmez-Tükenmez Bir Kin Bu !.
MesajGönderilme zamanı: 25.02.09, 17:29 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 03.01.09, 22:40
Mesajlar: 926
M. Latif SALİHOĞLU

Anlaşılmazsa yanarım (3)


Yeni Asya, 29.06.2007


Hafta başında ilk bölümü çıkan bu yazı serisinin üçüncü halkasını halihazırda yaşandığına şahit olduğumuz "Zihnî kargaşa" konusu teşkil ediyor.

Seçmen vatandaşın zihnini karıştırıp bulandıran en mühim nokta, iki büyük parti arasındaki "Demokratlık" meselesidir.

Buradaki Demokratlıktan kasıt, şahıs bazında değil, kimlik, gelenek ve misyon bazında olanıdır.

Daha açık bir dille ifade etmek gerekirse, kritik duruş şudur: Büyük bir seçmen kitlesi, altmış yıllık Demokrat misyon ve geleneğin devamı ve takipçisi durumdaki parti DP mi, yoksa AKP midir diye, tereddütler içinde bocalayıp duruyor.

Bu tereddüt dalgası her ne kadar günden güne azalıyor olsa bile, yine de tesirini önemli ölçüde devam ettirdiği söylenebilir.

Oysa, bu iki parti aynı şey değildir. Zahiren birbirine benzeşmekle beraber, kesinlikle birbirinin aynısı değildir. Aralarında pek mühim farklar vardır.

İşte, biz de burada bu iki siyasî cereyan arasındaki farklara dikkat çekmeye çalışalım ki, vatandaş daha rahat bir şekilde kararını verebilsin.

Peki, bu işi yapmak bizim üzerimize vazife midir? Evet, vazifedir. Zira, gazeteler bir anlamda siyasetin lisanıdır. Siyaseti konuşmayan bir gazeteyi Türkiye'de göstermek kàbil değil.

Öte yandan, demokrasilerde bir siyasî harekete en büyük zararı veren, onun zıddı olan değil, ona en çok benzeyen bir diğer harekettir.

Onun içindir ki, bugün itibariyle DP ile AKP, dip dalgalar itibariyle birbirine en fazla tesir edebilen iki siyasî cereyandır. Ve, hiç şüphesiz ki, mizanın iki kefesi gibi, birinin hiffeti, diğerinin sıkleti şeklinde tezahür eder. Çünkü, sosyolojik taban itibariyle aralarında büyük bir benzeşme var. Oysa, fikrî ve siyasî damarları birbirinden haylice farklı olup, beslendiklerin ana kaynaklar arasında önemli ayrılıklar mevcuttur.


İşte o farklılıklar


Yarım asırdan fazla bir zamandır siyasette Demokrat misyon ve geleneğe en çok değer verenler, Nur Risâlelerini okuyanlar, Üstad Bediüzzaman'ın ortaya koyduğu içtimaî düstûrları özümseyenler ve Nur Talebelerinin istişare kararlarını kabul edenler olmuştur.

Şurası da açık bir noktadır ki, Üstad Bediüzzaman'ın vefatından sonra onun bu cihetteki meslek ve meşrebine tavizsizce ve tam bir sadâkatla bağlı kalan talebelerinin başında Zübeyir Gündüzalp gelir. İttihad ve Yeni Asya gazetelerinin kurulmasında fikrî ve mânevî en büyük desteği sağlayan Gündüzalp...

İşte, bu müstakim çizgi ve silsileyi takip edenler, dün olduğu gibi bugün de tereddütsüz şekilde Demokrat misyon takipçisinin hangi parti olduğunu biliyor ve o partiye "nokta–i istinât" olma vazifesini deruhte ediyorlar.

Ne var ki, cüz'î miktarda da olsa yıllarca bu cenahın içinde bulunmuş bazı ihvanlarımızın tereddütlerine de şahit olmaktayız: "Ahrar–Demokrat, acaba bugünkü AKP midir?" tereddüdü...

Hemen ifade edelim ki, yukarıdaki silsilenin tam aksine, bugünkü iktidar partisinin kurmay sınıfı, tâ başından beri farklı bir kulvarda at koşturagelmişlerdir. Zahirî görüntüye aldanmamalı...

Meselâ, bu partinin kurmayları, siyasete atıldıkları tâ gençlik yıllarından itibaren en çok okudukları ve bağlandıkları eserler Risâle–i Nur değil, Necip Fazıl'ın eserleri ve özellikle de İdeologya Örgüsü isimli eseridir.

Bu eser, Necip Fazıl'ın özellikle siyasî fikirlerini ihtiva eden, dahası siyasî teşkilâtlanma modeli öngören ve kendisinin de "baş eserim" dediği çalışmasıdır.

Bununla beraber, yine bu esere "Türkiye’yi, İslâm âlemini ve bütün insanlığı kurtaracak sistemin örgüsü" mânâsı da yüklendiği olmuştur.

İşte, yazarının bizzat kendi ifadeleriyle İdeologya Örgüsü'nü takdimi: "Bu eser, benim bütün varlığım, vücut hikmetim, her şeyim... Ben, arının peteğini hendeseleştirmeye memur bulunması gibi, bu eseri örgüleştirmek için yaratıldım. Şiirlerim de, piyeslerim de, hikâyelerim de, ilim ve fikir yazılarım da, sadece bu eserin belirttiği bina etrafında bir takım 'müştemilât'dan başka bir şey değil."

Esasen, içtimaî sahada bir bakıma Risâle–i Nur'a da alternatif şekli verilen bu eseri okuyanlar, kendileri zamanla değişme, yahut başkalaşma eğilimi göstermekle beraber, temelde "Ahrar ve Demokrat" misyonunu yüklenme çabası içine sûret–i kat'iyede girmiş değiller.

Evet, öyle bir görüntü vermek başka, o çabanın içine girmek büsbütün başkadır.

Dolayısıyla, İdeologya Örgüsü, bugünkü AKP kurmay kadrosunun bir nev'î manifestosu işlevini görmüştür.

Bu eseri yazan, hayatının hiçbir devresinde Zübeyir Gündüzalp ve onun arkadaşlarıyla uyuşmuş veya uyum içinde çalışmış değildir.

Öte yandan, İdeologya örgüsü yazarının ilham kaynağı da, Zübeyir Gündüzalp'in Üstad'ına ömrü billah hep muhalefet etmiş, hatta zaman zaman şiddetli taarruzlarda bulunmuş olan "İstanbul'daki ihtiyar zât"tır.

Yani, iki dindar taraf arasında tâ 1940'lardan bu yana süregelen ve zaman zaman tehlikeli boyutlara kadar çıkan bir "içtimaî muhalefet" gerçeği var. Burada bu muhalefeti körüklemek adına değil, mutlaka bilinmesi ve bundan bir ders–i ibret çıkararak, ciddî yanlışlara düşülmemesi maksadıyla, bazı izahatları yapmaya ihtiyaç duyduk.

Şayet, misyon ve gelenek itibariyle Demokrat olanlarla, olmayanların tefriki yapılamazsa ve şahit olduğumuz zihnî kargaşa devam edecek olursa, buna elbetteki yanarız ve üzülürüz.

Bilhassa Risâle–i Nur'u benimseyerek okuyan ve Üstad Bediüzzaman'ı da her yönüyle, olduğu gibi kabul eden kimseler tarafından, bütün bunların bilinmesi ve anlaşılması gerektiği kanaatini taşıdığımız için, bu konuda siz kıymetli okuyucularımızı da kısmen olsun bilgilendirmek istedik. Takdir, elbette ki sizlerindir.

29.06.2007

E-Posta: latif@yeniasya.com.tr

_________________
" Hayrlar Feth Olsun ; Şerler Def Olsun !.."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Seyyid Abdülhakim Arvasî'ye Ne Bitmez-Tükenmez Bir Kin Bu !.
MesajGönderilme zamanı: 27.02.09, 11:46 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 03.01.09, 22:40
Mesajlar: 926
Seyyid Abdulhakîm Arvasî'yi -Q- sürgünde öldüğü Ankara'nın Bağlum'undaki kabrinde rahat bırakın artık...

( Siz rahatsız etmeğe devam ettikçe "ihtiyar zat"ın ruhani olarak "ne kadar diri" olduğu sizlere hatırlatılır.)

_________________
" Hayrlar Feth Olsun ; Şerler Def Olsun !.."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Seyyid Abdülhakim Arvasî'ye Ne Bitmez-Tükenmez Bir Kin Bu !.
MesajGönderilme zamanı: 27.02.09, 16:37 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 09:14
Mesajlar: 764
munafıklık işde...

_________________
Ehl-i Bidat-ı Red ve Tahkir Ediyoruz |


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Seyyid Abdülhakim Arvasî'ye Ne Bitmez-Tükenmez Bir Kin Bu !.
MesajGönderilme zamanı: 28.02.09, 23:05 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 03.01.09, 22:40
Mesajlar: 926
İşin İslam ve ehli sünnet vel cemaat açısından en vahim tarafı "harbiden düşmanlık" sergileyemeyip asla cevaz verilmeyen bir usul ile taqiyye yaparak "kod isimler" ardından kin kusmaktır...

Kim bilecek "ihtiyar zat" kod ismi ile hedef alınarak tahkir edilen "müslüman" kimmiş? ; "İdeolocya Örgüsü" yazarının ilham kaynağı "mürşidi" kimdi; kim bilecek?

.... diyen aptallar başlarını kuma gömse de neyin nesi oldukları açıkta kalan biryerlerinden anlaşılan devekuşlarını fark edecek kadar basiret sahibi vardır alemde...

Elhamdulillah hep de var olacaklar...

_________________
" Hayrlar Feth Olsun ; Şerler Def Olsun !.."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 6 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 5 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye