Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 4 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Anadolu Tekke ve Tarikatları
MesajGönderilme zamanı: 04.06.12, 10:54 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.03.09, 09:49
Mesajlar: 311
ANADOLU TEKKE VE TARİKATLARININ EKONOMİK VE POLİTİK YÖNDEN DEĞERİ

BEKİR DENİZ

Klâsik anlatımla tekke; din ve tarikat mensubu kimselerin ibadet yaptıkları ve barındıkları yerlerdir. Dergah, Zaviye, Âsitâne, Hankâh (Hânikâh) isimleriyle de bilinir.

Tarikat, Mezhep ve Tasavvuf kelimeleri mâna bakımından birbirleriyle ilgilidir; tarikat, Arapça «Tarik* sözcüğünden gelir. Türkçe'de gidilen, tutulan «yol» anlamındadır. «Tanrı gerçeğine ulaşma isteğiyle tutulan yol»(l), «kişiyi Allah'a ulaş-tiren zevk, neş'e, irfan, îlâhî aşk ve cezbe yolu» olarak tarif edilebilir(2).

İslâmi bir yaşayış tarzı olan Tasavvufun belli bir tarif şekli yoktur. Tasavvufta, tarikatlarda olduğu gibi, nefisle mücadele esastır; nefis insanı kendi arzu ve isteklerine hizmet etmeye zorlar. Tasavvuf ise, kendi isteklerini bırakıp «Hak»

kın takdirine razı olmaktır. Bu da yaşamakla yerine getirilebilir. Mezhep, 'itikat' da {inacivta-amelde) yani ibadet-Allah'a karşı olan kulluk ödevlerimizin yerine getirilmesinde, dünyaya ait dinî emirlerde uyulması gereken yol ve emirlerin tümüdür.» Başka bir deyişle mezhep ilim, tarikat irfan yoludur (sezgi ve ruhî yaşayış nefisle mücadele yoludur(3).
Tekke'yi kuran ve idare eden din büyüklerine Şeyh . Mürşid; Mürşide bağlı -inanan kimselere de Mürid denilir(4). Mürşid; Veli, Derviş. Salih, Pir, Abdal, Baba, Eren, Alp, Gazi, Seyyid adlarıyla da bilinir.
Alp-Ereıı'ler erkek olduğu gibi, kadın erenler de vardır. Bunlara «Bacı» ismi verilir. Bugün Anadolu'da kadın dervişlerin hatıraları halen yaşamaktadır (Kırk-kızIar-Üçbacılar vb,). Kadın eren ismiyle tanınan mevcut tekke-zaviyelerin kadın dervişlerce kuruldukları bilinmektedir(5).
«îslâmiyetten evvelki Türk Alp'leri, İslâmiyetin gaza ve cihad mefhumları Türkler arasında yerleştikten sonra, «alp-gazi» (Müslüman-Türk Kahramanı) ismini almışlardır. Tasavvuf cereyanı ve muhtelif tarikatlar halk arasında yerleşince, alp-erenler, yani savaşçı dervişler şekline girmişlerdi ve bunlar bilhassa uçlarda (sınırlarda) görülüyorlardı»(6). Bugün, düşman ülkelerine girip, düşman topraklarında yerleşen, bir dergah etrafında toplanıp çevresini müslümanlaştıran bu dervişlere -AIp-Erenler» denilmektedir.
Sadece Türklük ve Müslümanlığın yayılması amacıyla ömürlerini tüketen, binlerce kilometrelik yol yürüyüp, yeni ülkeler fetheden, Anadolu'yu Türkleştirip-îs-Iâmlaş(ıran(7) bu insanların edebiyatımıza katkısı herkesçe malûmdur. Ekonomik ve politik yönden değerleri de oldukça büyüktür.
Türk-İslâm Dünyasındaki tekke-zaviye mimarisinin ır.neşeî Orta Asya'nın Ribat yapılarına bağlanmaktadır; Ribatlar savaş zamanında kale, barış zamanlarında konaklama görevi yapan binalardır. Bir tarikata mensup zengin bir şahıs veya mürşid tarafından inşa edilen bu yapılar vakıf eserlerdi. Dervişlerin, yolcuların, gariplerin toplandığı ve ziyaretçilerine yemek verilen bir yer olan ribatlar Selçuklular zamanında Kervansaray, Osmanlılar devrinde de Han ismiyle kurulmuşlardır{8).
islâm âleminde ilk ribatlar IX. yüzyılda gelişmeye başlamıştır. Bilinen en erken tarihli ribat, Abbasi valisi Hartama' nın H. 180 (M. 796) yılında inşa ettirdiği Monastır Ribatı'dır. Ağlebi Emiri Ziyâdet-Allah'ın yaptırdığı Sus Ribatı H. 206 (M. 821) tarihlidir(9). XIII. yüzyılda tarikatlara ait müesseselere hanikâh, zaviye, tekke isimleri veriliyordu. Suriye, Filistin ve Hicaz'daki ribatlar ise, misafirhane ye tekke mânâsında kullanılryordu(l0).

Anadolu'da zaviye-tekke'ler şehir içerisine veya ıssız yerlere yapmıştır. Genel plân şemaları; ortada bir cami ve bu cami etrafına yerleştirilmiş iki hücreden teşekkül eder. Çoğu kere, tekkenin yakınında veya bitişiğinde şeyhin mezarı bulunur(ll).
Selçukluların kuruluş devrinde tekkeler tehlikeli, ıssız yerlere bina edilerek, çevrenin Türkleşmesi ve Müslümanlaşma-sını sağlıyorlardı. Aynı zamanda, henüz şuurları i t ikrara kavuşmamış Anadolu' da yol emniyetini temin edip, gelip-geçen-leri barındırıyorlardı (12). (Konya, Kayseri Tokat çevresinde bugün, bir çok zaviye hâlen ayaktadır), özellikle ticaret hayat ınm gelişi iği II. Alâeddin Keykubat ve II, Gıyâseddin Keyhûsrev devirleri arasında (1219-1243), ticareti yönlendirmek ve bir konaklama yeri olarak yapılan Kervansarayların görevlerini de yerine geti-r iyorlardı-y apıyorlardı.
Şehir içerisinde yapılan kervansaraylar genellikle, Selçuklu devri sonrasına aittir. Tekke-Zaviye'lerin de aynı şekilde olduğunu zannediyoruz; 1308 yılında Selçukluların yıkılmasından sonra teşekkül eden Beylikler ve Osmanlı çağında, «Zavi-yeli Camiler», «Ters (T) Tipi Camiler» şeklinde isimlendirilen camilerde, cami etrafına yerleştirilen tabhaneler (zaviye) dervişlerin hizmetine verilmiş yapılardır(13). Bu tür eserlerin Bursa, Edirne çevresinde çok sayıda örneğini görmek mümkündür.

Mutasavvıf dervişler devrin din adamı, ileri geleni, adaletin temsilcisi, bilgin ve felsefecisidirler. İlk devirlerde tekke ve medreselerin iç içe çalıştıkları bilinmektedir (14); mimari yönden, medrese, zaviye ve tekke plânlarının ortak özellikler arz ettiği bilinmektedir(15). Fonksiyonları bakmamdan ise, Selçuklu devri medrese, şifahane (hastane) ve zaviyeleri birbirine benzer. Devrin mutasavvıf dervişleri'nin medreselerde ders verdiklerini biliyoruz: Aksaray Zinciriye Medresesi Müderrisi ve Halvetîyye Tarikatı'nın Cemaliyye Kolunun kurucusu Şeyh Cemaleddin Mehmed (Muhammed) Aksarayî, Aksaray Darüşşifasında (şifahane-hastane) dersler vermekteydi. Yine, Halvetîyye Tarikatının Mısriyye koluna mensup Niyazi Misri İstanbul Sokullu Mehmet Paşa Medresesinde dersler vermiştir. Bayramîyye Tarikatı'nm kurucusu ünlü Hacı Bayram Veli Kayseri de müderrislik yapmıştır(16).
Selçuklular devrinde şif ananelerde (Bimarhane) ruh ve sinir hastalıklarının musikiyle tedavi edildiğini kaynaklardan öğrenmekteyiz. Zaviyelerin de hastane görevi yaptığı, ruh ve sinir hastalıklarının tedavi yeri olarak kullanıldığı söylenmektedir(17).
Anadolu'nun fethinden sonra alperenlerin yanısıra, bir çok tarikat kurulmuş, nice şeyh ve dervişler yaşamıştır; içlerinde Türkistan, Suriye ve Mısır'dan gelenler vardır. XIII. asrın ortalarında, Anadolu'da tasavvufun oluşmasına ve bağlı bulunduğu tarikatın yayılmasına çalışan mutasavvıflar arasında Sühreverdiye Tarikatına mensup Evhad'üddin Ihımid El Kirmanı, Şeyh Muhyiddin İbnül-Arabi, Sadrüddin Konevî, dünyaca tanınan Celâleddin Rumî, Müeyyedü'ddin El Cendi, Sa'düddin Ferganî, Fahrüddin bin İbrahim Irakî(lS), tasavvufun büyük ismi Yunus Emre, Bektaşi Tarikatının piri Hacı Bektaş-ı Veli, Bayramiyye Tarikatının kurucusu Hacı Bayram Veli, bilgi ve adaleti ile tanınan Şeyh Hamid-i Veli (Somun-cu Baba), oğlu Baba Yusuf Hakikî bunlardan bazılandır(19).

Selçuklu ve Osmanlı Padişahları tekke ve dervişleri daima gözetmiş ve desteklemişlerdir; padişahların içerisinde şeyh ve mürid olanlar vardır. Şeyh Edebalî müridi Osman Gazi'ye devleti kurarken yardım etmiştir (20). Orhan Bey, Geyikli Baba münasebeti herkesçe bilinir. I. Murat bir Ahi idi. Bayramiyye Tarikatına vergi muafiyeti tanıyan III. Murat'a Emir Sultan kılıç kuşatmıştır(21). Fatih Sultan Mehmed bir «mutasavvıf»tır(22). I, Ahmet'in Şeyh Aziz Mahmud Hüdaî'ye (1453-162S) olan yakın sevgisi tarihçilerce malûm dur (23)

Eski Türk töresi üzerine kurulan Anadolu Selçukluları devrinde sınırlara Türk boyları yerleştirilir (uç boyları-suğur), buralar kendilerine dirlik olarak verilirdi-Bu sayede yurd düşmana karşı güvenlik altına alınırdı. 1299 yılında İmparatorluk haline gelen Kayı Boyu'na da 1230 civarlarında Söğüt ve Domaniç verilmiş, Bizans'a karşı güvenlik sağlanmıştı(24), Osmanoğullan İmparatorluk haline geldiklerinde, yine aynı müessese devam ettirilmiş, dirlik ve tımar'lar verilmiştir. Ancak, bu toprak dağıtımı gelişi güzel yapılmaz, kahramanlığı ve devlete yardımı görülen kimselere verilirdi. Üstelik bu topraklar tımar sahiplerine ait değildir. Mülkiyet devletindir. Karşılığında asker istenir. Yönelebilme kabiliyeti olmayanlardan toprak geri alınırdı. Yani, dirlik sistemi Batı'daki Feodalite sistemindeki gibi, be lirli sosyal sımflcra verilmezdi(25).
Selçuklu ve Osmanlı devrinde dervişlere de dirlikler verilir, topraklan işlemeleri-faydalanmaları sağlanırdı(26); bu suretle devlet hem yerleşme politikasını uygular, hem de toprakların boş kalmamasını, dolayısıyle, üretimi sağlardı. Ancak, bu düzen ülke fethedildikten sonra gerçekleştirilirdi. Halbuki Alp-erenler daha ordu sefere çıkmadan fethedilecek ülkeye gider, ıssız yerlere dergâh kurar, yöre halkının sevgisini kazanıp, bir yerleşme yeri-köy teşekkül ederek, çevrelerini Türkleştirip-İslâmlaştırırlardı. Böylece; devlet ona değil, o devlete kalbini fethettiği ülkeyi sunardı.
Dervişler yabancı unsurlarla yani, müslüman olmayan guruplarla yaptıkları alış-verişlerde üstünlüklerini çok çabuk kabul ettirdikleri gibi, ticaret kervanlarına katılarak, göçebe Türklere de tslâmi-yetin esaslarını öğretip, İslâmiyeti yumu-şak bir ruh ve mânâ içerisinde tanıtıyorlardı. Özellikle Osmanlılar çağında, köylere dağılan mutasavvıf dervişler Müslüman Türklere îslâmiyeti yaşayarak göstermişler, onlara Allah yolunda cihad ideal ve imanını aşılamışlardır. Böylece zâviye-ler-tekkeler doğudan batıya doğru yayılıp gelişmişlerdir(27).

Tekke-Tarikatların işleyiş düzenleri tamamen kendi statülerine göre ayarlanırdı. Ama bunlar içerisinde bulundukları toplumun yararına düşünülmüş değerlerdi; aç kalanları doyurmak, mağdur durumda olanlara yardım etmek, şehrin işleyiş biçimini düzenlemek en önemli konulardı^). Şehirlerin bir kadısı, subaşısı vardı ama, ticaret hayatım, çalışma düzenini, kısacası şehirlerin sosyal yapışım idare edenler şeyh ve müridleri idi, XIV-XVI. yüzyılda tasavvuf ilkelerini iktisadî alana sokan Ahilik o kadar çok gelişmiştiki, meslek dallarında zümreleşmek, hepsin' bir töre, hukuk anlayışına göre işletme Türk şehirlerine bir başka görünüm kazandırmıştı. Avrupa da XVIII. yüzyılda kurulan belediye teşkilâtının, Anadolu Türkleri'nin şeyh ve müridleri tarafından teşkilâtlanan çalışma hayatından etkilenerek geliştiğini söylersek yerinde bir hareket olur{29).

Fütüvvet ehlilerinin sanatkâr sınıfının ismi olan Ahilik XVI. yüzyıldan sonra bozulmaya başlamıştır(30), XVIII. yüzyılın başlarında da Fütüvvet teşkuâtı'mn ekonomik bünyesi Loncalar'da toplanmıştır. Türkçe anlamı esnaf odası olan Loncalar'da mertlik, yiğitlik yolu, yahut zanaat yolu esnaflık; çırağa peştemal kuşatma, çırak çıkartma (kalfayı usta yap-
ma) gibi sosyal işler gerçekleştirilirdi. Bu işler için düzenlenen törenler-toplantılar tekkeler de (zaviye) yapümaktaydı(31).
XVIII. yüzyıl'a kadar görevlerim devam ettiren Tekkeler Cumhuriyetin ilânına kadar, bir takım tarikatlara bağlı müesseseler hâlini almışlardır. XIX yüzyıl sonlarında yalnız İstanbul'da, çeşitli tarikatlara bağlı, 300'ün üzerinde tekkenin bulunduğu, Fatih Sultan Mehmed devrinde bunun 1000'e yaklaştığı söylenmektedir(32).

Cumhuriyetin ilânından sonra bazı olay ve cereyanların içerisine itilen tekkeler-tarikatlar, 16 teşrin-i Sâni-1341 (1925) tarih ve 677 sayılı kanunla (Tekâya ve zevâyâ'nın seddine-Tekkelerin ve zaviyelerin kapatılması) yasak edilmiştir(33).
Günümüzde tekke-zaviye binaları yapılmamakla birlikte, özellikle Orta ve Doğu Anadolu Bölgesinde tarikat müesseseleri halen devam etmektedir(34).

KAYNAKLAR :
1. A-I- Doğan; Osmanlı Mimarisinde Tarikat Yapıları Tekkeler-Zaviyeler - ve Benzer Nitelikteki Fütüvvet Yapıları, İst. 1977, s. 14.
2. H. Küçük; Osmanlı Devletini Tarih Sahnesine Çıkaran Kuvvetlerden Biri : Tarikatlar ve Türkler Üzerindeki Müsbet Tesirleri. İst. 1976, s. 61-62.
3. Tasavvuf ve Mezhep hk. bk: C. Sunar; Tasavvuf Felsefesi veya Gerçek Felsefe, Ank 1974. S. Ateş; İslâm Tasavvufu, Ank. 1972. A. Gölpınariı; 100 Soruda Türkiyede Mezhepler ve Tarikatlar, ist. 1969. Ebu Zehra Muhammedi (Çev: A. Şener) İslimda Fıkhı Mezhepler Tarihi, İst. 1978. Y, Kutluay; Tarihte ve Günümüzde İslâm Mezhepleri, Ank. 1968.
4. Tarikat ehli olabilme yolları hk. hk: H. Küçük: a.e.s. 61-116. Nasurullah Efendi; Veliler Başbuğu Şahı Naksibend. İst. 1978. El-Hac Mehmed Nuri Şemsüddin.-El-Nakşibendi: Tam Miftâh-ül-Kulub (Kalblerin anahtarı), İst. 1978. Gümüshanevî, Aiımcd Ziyâûdditı; (Ter: R. Serin) Veliler ve Tarikatlarda Usul, İst. (tarihiiz).
5. A.I Doğan: n.e.s. 31. Kadın Erenler hk. bk: N. Araz; Anadolu Evliyaları, Ank, 1974.
6. O.L. Barkan: «Osmanlı imparatorluğunda Bir İskan ve Kolonizasyon Metodu Olarak Sürgünler». İ.Ü.İ.F. Mec. C. 11, (1949-50). No: 1-4. s. S3S.
7. Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslâmlaşması lık. bk: O. Turan; Selçuklular Zamanında Türkiye, İst. 1973- Ö.L. Barkan; Sürgünler. C. 11. a. 524-569. C Orhonlu; Osmanlı imparatorluğunda Aşiretleri İskan Teşebbüsü, lal. 1963.
3. C. Orhonlu; Osmanlı imparatorluğunda Der-bend Teşkilâtı. İst. 1967, s. 2. M. Kara; Din Hayat Sanat Açıaından Tekkeler ve Zaviyeler. ist. 1977, s. 137-144.
9. S.K. Yetkin; İslâm Mimarisi, Ank, 1965, s. 64.
10. C. Orhonlu; Üctbend Teşkilâtı, s. 3.
11. Tekke-Z av iyelerin plân şeması, kuruluş bi çüni hk. bk: S. Eyiee; «İlk Osmanlı Devrinin Dini-İçtimai Bir Müessesesi Zaviyeler ve Zaviyeli Camiler», İ.Ü.I.F. Mec. C XXIII. (.1962-03), a. 1-2, s. 1-80. A.l. Doğan a.e. Bekir Deniz; «Aksaray'da Bilinmeyen Bir Yapı: Turasını (Tur-Hasan) Dede Zaviyeli Cami». Yeni Adam, s. 932, (1979). s. 24-26.
12. S. Eyice; im 29. C. Orhonlu; Derbend Teşkilâtı. s. 2-3.
13. Bu konuda bk: EM. Ayverdi; İstanbul Mimari Çaıimın Menşei, Osmanlı Mimarisinin İlk Devri, İst. 1966. E.H. Ayverdi; Osm. Mima. Çelebi ve II. Sultan Murad Devri, İst. 1972. EJH, Ayverdi; Osm. Mima. Fatih Devri, ist. 1973 ve 1974. S. Eyiee; a.e. s. 29. O. Aslanapa; Türk Sanatı. C. II, ist. 1974. A. Kuran; İlk Demir Osmanl mimm-inl*»^ Cami. İst. 1964. Ö.L. Barkan; «Osmanlı Imparatorluğunda bir İskan ve Kolonizasyon Metodu Olarak Vakıflar ve Temlikler, (I), İstilâ Devirlerinin Kolonızatör Türk Dervişleri». Vakıflar Dergisi. C. II, Ank. (1942),
's. 279-353.
14. M. Kara: a.e .s. 66.
15. Bu konuda bk: D. Kuban; 100 Soruda Türkiye Sanatı Tarihi, İst. 1970. s. 125. A. Kuran: Anadolu Medreseleri. C. I. Ank. 1969. M. Sözen: Anadolu Medreseleri, C. I-II. İst. 1972. B. Cahit: Osmanlı Medreseleri, İst. 1976.
16. H. Küçük; a.o.s. 100-103. İÜ. Konyalı; Aksaray Tarihî, C. I. İst. 1974, s. 1001-1002. C. II. İst. 1974. s. 2278 vd. A.S. tjnver; «Büyük Selçuklu İmparatorlusu Zamanında Vakıf Hastanelerinin Bir Kısmına Dair», Vakıflar Dergisi, C. I. s. 17-23.
17. K. Gürkan; «Selçuklu Hastaneleri», Mala/ girt Armağanı, Ank, 1972. s. 33-47. Ş. Yetkin; «Anadolu da Selçuklu Şifananeleri», Türk Kültürü, C. 1-2, (1963), s. 10. s. 23-31. A.S. Ünyer; «Konya-Aksaray'ı Dariişşifu Medresesine Ait Bir Vesika». Türk Tıp Tarihi Arkivi. C.V. f!940-42), s. 72-74. A.S. Unver: a Anadolu Selçuklu Lâik Hastaneleri vs Ruh Sağlığı Hizmetleri». Selçuklu Araş-
tırmaları Derfdsi. C. IV, s. 209-221. M. Kara: a.e.3, 110-125.
18. F. Köprülü: Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar. Ank. 1976. s. 201-202.
19. Hacı Bayram Veli. Hacı Bektaş-i Veli ve Somuncu Baba hk. bk: B. Sezgin; Hacı Bayram Veli. Ank. 1974. M. Eröz: Türkiyede Alevilik Bektaşilik, İst. 1969. İB. Konyalı. a.e. C. t, s. 1001-1002. C. II, a. 2278 vd.
20. S. Ayverdi: Edebi ve Manevi Dünyası İçinde Fatih. İst. 1974. s. 34-35.
21. İ.H. Uzuncarsıb; Osmanlı Tarihi; C. I, s. 80. M. Kara: a .t*, s, 117.
22. S. Ayverdi; a*, s. 34-35.
23. M. Kara: a.c. s. 118.
24. M, Dağan; Kur'an Gölgesinde ve Tarih O nünde Türk, Ank. 1976. s. 127.
• 25. A. Kurtkan; «Osmanlı Kültürünün Yeni Me-sillerimizcc ve Tezatlı Zannedilen Bazı Hususiyetleri», Milli Kültür Dergisi, s. 6, s. 6-8. H. A. Sanda; Beaya ve Köylü, İst. 1975, s. 6i vd. da değişik görüşler ileri sürer. Osmanlılarda toprak düzeni hk. bk: C. Orhonlu; İskan Teşebbüsü, İst. 1963. H. Cin; Osmanlı Toprak Düzeni ve Bu Düzenin Bozulması, İst. 1978.
26. F. Köprülü: a.e. s. 204. Dervişlere verilen topraklardan devletin faydaları hk. hk: G. L. Barkan: Sürgünler, C. 11, s. 524-569. 6. L. Barkan; Sürgünler, C. 13, (1951-52), No: 1-4, s. 59-76. Ö.L. Barkan; Sârgünlm. C. İS. a. 209-237.
27. Ö.L. Barkan; Kolonizatör Türk Dervişleri ve zaviyeler, s. 289-291.
28. F. Köprülü: u.v. s. 137. Ö.L. Barkan; «Şehirlerin Teşekkül ve İnkişafı Tarihi Bakımından Osmanlı imparatorluğunda imaret Sitelerinin Kuruluşu ve İşleyiş Tarzına Ait Anıştırmalar». İ.Ü.İ.F. Mec. C. 23. 1962-63. s. 239-296.
29. Bilgi için bk: Ö.L. Barkan; İmaret Siteleri, . s. 230-296 A. Doğan: a.e. s. 42.
30. Ahilik ve Fütüvvet teş. hk. bk: N. Çağatay. Bir Türk Kurumu olan Ahilik, Ank. 1974. A. Gölpınarlı: İ.Ü.İ.F. Mec. C. 11, s. 3-354. C. 15. s. 76-154. C. 17, s. 27 vd. F. Ta-esehner, a İslâm Ortaçağında Fütuvva (Fütüvvet) Teşkilâtı». İ.Ü.İ.F. Mec. C. 15. s. 1-32. Sovkut. R: Orta Yol Ahilik, Ank. 1971.
31. H. Küçük: a.e. s. 130.
32. A. I. Doğan: a.e. s. 3.
33. Tekkelerin kapatılması ve kapatılma nedenleri hk. hk: M. Kara-, a*, s. 197-28*. A. 1. Doğan: a.e. s. 3. H. Küçük; a.e. s. 24243.
34. Bu konuda bk: N.F. Kısakürek: Son Devrin Din Mazlumları. Uı. 1974.

TÖRE , 109 Haziran,10980. s.27-31


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: ANADOLU TEKKE VE TARİKATLARI
MesajGönderilme zamanı: 19.11.12, 14:05 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.03.09, 09:49
Mesajlar: 311
Alıntı:
Klâsik anlatımla tekke; din ve tarikat mensubu kimselerin ibadet yaptıkları ve barındıkları yerlerdir. Dergah, Zaviye, Âsitâne, Hankâh (Hânikâh) isimleriyle de bilinir.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Anadolu Tekke ve Tarikatları
MesajGönderilme zamanı: 20.01.14, 20:38 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.03.09, 09:49
Mesajlar: 311
Önemli.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 4 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye