Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Fatıma Martin: "Esrardan zikir çekerek kurtuldum..."
MesajGönderilme zamanı: 22.08.11, 00:03 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 19.08.10, 04:41
Mesajlar: 69
Fatıma Martin: Esrardan zikir çekerek kurtuldum

26 yaşında Müslüman olmaya karar veren Fatıma Martin'in, hikâyesini anlattığı kitabı 'Hakikati Arayan Kadın' adıyla Türkçeye çevrildi.

21 Ağustos 2011

26 yaşında Müslüman olmaya karar veren Fatıma Martin'in, hikâyesini anlattığı kitabı "Hakikati Arayan Kadın" adıyla Türkçeye çevrildi. "Müslüman olmadan önce serseri bir hayatım vardı. Kudüs'teki sufi tekkesinde zikir çekerek esrardan kurtuldum. İslam, insanı rehabilite eden bir din." diyen Martin, geçen hafta İstanbul'daydı.

Kim bilir dünyanın başka hangi ülkelerinde Fatıma Martin gibi insanlar, ne hikâyeler vardır. İslam dinini tanımak, anlamak gerçekten değerli bir duygu. O'nun verdiği özel bir hediye. 'Acaba o nasıl tecrübeler yaşadı, neler hissetti?' diye merak içindeyiz. Kaknüs Yayınları'ndan geçen hafta çıkan Hakikati Arayan Kadın (When the mountains are scattered as dust) kitabı vesilesiyle İstanbul'a gelen Fatıma Martin'le yayınevinin Üsküdar'daki adresinde buluşuyoruz. İftar saatine az kalmış. Biraz yorgun görünüyor. Gün boyunca verdiği röportajların politik kısımlarından o kadar sıkılmış ki, kısa ve basit sorularımızdan memnun kalıyor.

Fatıma Martin (53), işçi sınıfından Katolik bir anne ve ateist bir babanın evladı olarak dünyaya gelir. Viyana'nın güneyinde küçük bir şehirdir yaşadıkları yer. 18 yaşına kadar onlarla beraberdir, ancak hayatı anlamaya çalışan genç bir kız için acı ve hüzün dolu yıllardır.

Erkek kardeşiyle aralarında ayrım yapıldığını düşünür ve bu nedenle onlara öfke duyarak büyür. Haksız da sayılmaz. Kafası zehir gibi çalışır, okumayı çok ister, ama babası buna lüzum görmez. Ancak zeki çocukların kabul edildiği aynı okula diğer evlat paşa paşa gönderilir.

O yıllarda herkesle kavga eden bir yapısı vardır Fatıma'nın. Sinirlidir, tepkilerini çabuk belli eder. Hırslı değildir, kariyer peşinde hiç değildir, evlilik, çocuk meseleleri gibi şeyler uzak ötesi fikirlerdir onun için. Annesi gibi Katolik'tir ama dine dair bir şey yoktur hayatında. Bir gün papazla konuşmak için kiliseye gider. Yaşı henüz 14. Hem dini pratik edip hem de dünyevi isteklerini bir arada yaşayıp yaşamayacağını sorar papaza. Aldığı cevap bellidir: "Ancak ruhban sınıfına girerek rahibe olursa dini doğru düzgün yaşayabilir."

İstediği böyle bir şey değildir. Daha sonraki yıllarda tanıştığı İslamiyet, onun gönlünü işte bu noktada yakalıyor. Sosyal hayatın içinde şekillenen bir din ilgisini çekiyor. O günden sonra kiliseye gitmeyi bırakır Fatıma. Sadece zorda kaldığında Allah'ı hatırladığını anlatıyor, onun dışında kapısını hiç çalmaz, arayıp sormaz. Ama bir şeylerin eksikliğini gittikçe daha çok hisseder kalbinde.

Tüm yaşadıkları 18'inde evden ayrılıp başka yolculuklar yapmasına vesile olur. Önce Viyana Üniversitesi'nde Arap dili ve edebiyatı, İslami bilimler ve antropoloji okur. Durup dururken Arap diliyle ilgilenmesi boşuna değildir. Kitabında anlattığı Lena'nın hikâyesinin İstanbul'da geçmesiyle üniversitedeki bölüm tercihi aynı nedene dayanır.

Okulunu bitirdikten sonra araştırma bursu alarak Mısır'a Kahire Üniversitesi'ne gider. Doktora çalışması için Omdurman ve Hartum'da konuşulan bir Arap lehçesiyle ilgili belge toplamak amacıyla bir süre Hartum'da yaşar. O sırada Sudanlı bir gence âşık olur ancak aile, bu birlikteliğe karşı çıkar. Asi kız, bu kez sakinleşir, kaderine boyun eğer. Doğru insanın o olmadığını düşünür. Bu fikirlerinin oluşmasında İslam'a dair öğrendiği bilgilerin etkisi vardır. Doktorasını tamamlar ve Kahire'den ayrılmayı düşünür, ancak cebinde parası yoktur. O sırada Kudüs'ten Müslüman olarak dönen bir gencin hikâyesini öğrenir. Zeytindağı'nda bir tekkede şeyhten bahseder bu genç. Fatıma'nın içinde nedense oraya gitme ihtiyacı doğar. Bir arkadaşının babası Kudüs biletini alır ve yolculuk başlar. O topraklara ayak bastığı ilk gün Müslüman olur.

Hemen bir taksiye atlayıp Zeytindağı'na gider. Şeyh Muhammed el-Cemal'le ilk karşılaşmasını, "Bana uzun uzun baktı ve artık zaman kaybetme, vaktin gelmedi mi senin dedi." diye anlatıyor. Ama Fatıma Hanım, İslam'ın bazı kurallarını yerine getirip getirmeyeceğinden tam emin değildir. Kendisini ağır yüklerin beklediğini zanneder. Aklına, kullandığı esrar gelir. Lena gibi o da bağımlıdır. 20'li yaşlarındayken seyahatler sırasında alışmıştır bu merete. Bir anda nasıl bırakacağını bilemez. "Kalbimi İslam'a açmama şu sebep oldu: Bana dayatılan bir şey yoktu. Şunu yapacaksın, bunu yapacaksın diye kimse üstüme bir yük yüklemedi. İslam'ı tanıdıkça, Müslümanlığı anladıkça bunları yapma ve değişme isteğim zaten kendiliğinden oluştu." diyor.

Dağlar toz olup savrulduğunda

Fatıma Müslüman olmuş, adını değiştirmiş, örtünmüş bir Müslüman olarak tekkeden bir süre sonra ayrılır, ancak dışarı çıkınca tekrar esrar kullanmaya başlar. Bırakması o kadar kolay olmaz. Sonra geri döner. Bu kez bir yıl hiç ayrılmaz ve sigara dahil olmak üzere bütün kötü alışkanlıklarından kurtulur. Martin, "Günlük yerine getirmem gereken dersler ve zikirler vardı, bütün gün onlarla meşgul oluyordum, orası rehabilitasyon merkezi gibiydi. Zaten İslam'ın rehabilite edici bir özelliği var. Esrardan bir yılda kurtuldum ama kafamdan atmam daha uzun zamanımı aldı. Evlendikten sene sonra bile rüyamda görüyordum." diyor.

Fatıma Martin'in tekkedeki eğitim dönemi sona erince şeyhinin tavsiyesiyle İngiltereli bir Müslüman'la evlenir. Hâlâ eşiyle birlikteler. Üç çocukları var. Onları büyüttükten sonra 2008'de hikayesini yazmaya karar verir.

Kuran'ı Kerim'de Kıyamet Günü tarif edilirken kullanılan "Dağlar kül/toz olup savrulduğunda" tanımının İngilizcesini (When the mountains are scattered as dust) kitabına isim olarak seçer. Çünkü o da küllerinden yeniden doğduğuna inanır...

15 yaşındayken çıktığı yolculuk da bu doğumun başlangıcıdır aslında. Beyrutlu mektup arkadaşıyla buluşmak üzere Viyana'dan trene binen Fatıma, İstanbul'a gelir. Tren iki gün rötar yapmasına rağmen Sirkeci'de kendisini bekleyen genci karşısında görünce çok şaşırır. Birlikte tarihi yerleri gezerler, "Arapçayla ilk kez o zaman tanışmıştım. Arkadaşımın camilerdeki yazıları okumasından çok etkilenmiştim. Benim için heyecanlı bir deneyimdi." diyor. O günden sonra İstanbul ve Kur'an dili Fatıma Martin'in aklının ve kalbinin bir köşesine yazılır...

Yılın kitabı seçildi

Fatıma Martin'in kitabı İngiltere'de 2008'de Müslüman yazarlar kategorisinde yılın kitabı seçildi. Martin, neden böyle bir kategori olduğunu şöyle anlatıyor: "İslami bir televizyon kanalı Müslümanların sesini toplumda her alanda duyurmak için bir yarışma düzenliyor. Gazetecilik, sinema, şiir, yazarlık vs... Müslümanlar daha çok kendi mahallelerinde yaşadıkları için toplumsal birleştirme ve kaynaştırmak için yapılan bu organizasyonu devlet de destekliyor. Önyargıların yıkılması amaçlanıyor."

Zaman


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye