TEPKİLER... TEPKİLER... TEPKİLER... TEPKİLER... TEPKİLER...Alıntı:
Tekke ile zaviye
Melih AŞIK
Milliyet
CHP Parti Meclisi üyesi ve Ankara milletvekili adayı Bülent Kuşoğlu Zaman gazetesine verdiği röportajda “Tekke ve zaviyelerin kapatılmasının toplumu yozlaştırdığını” söyleyerek dedi ki:
“Şu anda toplumu kültür ve inanç konusunda besleyecek bu damardan yoksunuz. Onun için de bu tür kurumlara ihtiyaç var, yeniden kurulması için gerekli hazırlıkların yapılması gerekir. Tekke ve zaviyeler, çağdaş kurumlar olarak tekrar benimsetilmeli. Bunlar irtica yuvaları mı? Yok öyle bir şey. Tam tersine kültür yuvaları.”
Bu kurumların yeniden kurulması için gerekli hazırlıkların yapılması gerekir, diyen Kuşoğlu CHP’nin artık bu tür sosyal kurumlara eskisi gibi olumsuz bakmadığını sözlerine eklemiş.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun talebiyle CHP’ye katılan Kuşoğlu Bey, Atatürkçü, laik tabanını partiden soğutmak için özel görevli mi bilmiyoruz. Ama bu söylemler seçmeni müthiş rahatsız ediyor. Parti yönetiminden bir tepki gelmemesi tedirginliği arttırıyor.
CHP’nin kendilerini temsil etmediğini düşünenlerin de mecburen CHP’ye oy vereceklerini düşünenler yanılıyor. İstanbul’da birçok okurumuz bağımsızlara oy vermekten söz diyor. Özellikle İkinci bölgede e. Org. Çetin Doğan’a ilginin giderek büyüdüğünü kaydedelim... CHP oyları çantada keklik gibi görünmüyor...
http://gundem.milliyet.com.tr/ales-de-s ... efault.htmAlıntı:
Quo Vadis CHP
Altan ARISOY
CHP Nereye Gidiyorsun?
Bir avuç liberal soytarı, kerameti kendinden menkul birkaç ideolog, üç-beş köşe sahibi, Türkiye’nin yurtseverlerini "Ergenekoncu" ilan ederken, bir yandan da CHP ye akıl vermekte ve yönlendirmektedir.
CHP yönetimi de kendi tabanına, ideolojisine, tarihsel mirasına sahip çıkmak yerine, onların eleştirileri yönünde kendine çeki- düzen vermektedir.
Parti; liboşların, döneklerin, dincilerin ve AKP destekçilerinin ağzına bakmaktadır. Parti kadrolarını onların isteklerine göre şekillendirme hevesine kapılmıştır. Parti meclisi ikinci kez değiştirilmiş, ulusalcı taban küstürülmüştür.
Bunlar yetmezmiş gibi, Kürt’çü- Sorosçu- cemaatçi- işbirlikçi birçok isim CHP listelerinden milletvekili adayı yapılmışlardır.
Cumhuriyetin temellerini çökertmek için alçakça komplolara alet olanların CHP’yi düşündüklerine kargalar bile güler.
Baykal’a yapılan operasyonun ertesi gününde, bütün medyanın Kılıçdaroğlu’nu CHP genel başkanlığına aday göstermesi ve o günden bugüne partide operasyonun sürdürülmesi asla bir tesadüf olarak açıklanamaz…
Şekilde de görüldüğü gibi, önceden ayarlanmış kadrolar görev başındadır…
PM üyesi ve Ankara milletvekili adayı Bülent Kuşoğlu –başka gazete yokmuş gibi- malûm cemaatin Zaman gazetesine demeç veriyor. “Tekke ve zaviyeler, çağdaş kurumlar olarak tekrar benimsetilmeli. ‘Bunlar irtica yuvaları!’ diyorlar. Yok öyle bir şey. Tam tersine kültür yuvaları” diyerek Türk devrimine ihanetini nerdeyse gururla ilan edebiliyor!..
Böylesi insanlar hem partinin karar organına alınıyor, hem de milletvekili adayı yapılıyor!..
PPK’nın özellikle Kürt yurttaşları öldürdüğü, isyan provaları yaptığı yılların hemen adından, PKK’lıların avukatı Sezgin Tanrıkulu, ABD de Edward Kennedy den,” masum halkı ve DEP’ i savunduğu için insan hakları ödülü” almıştı. CHP bu yüzden onu onurlandırıyor. PM üyesi yaptığı gibi İstanbul’dan milletvekili adayı olarak da gösteriyor!.. CHP halk dalkavukluğuna soyunduysa Tanrıkulu’yu acaba neden Diyarbakır’dan aday yapmıyor?.. Neden garantili bir yerden seçilmesini istiyor. Partinin yenileştiğini göstermek için mutlaka parlamentoda olmasını istiyor. Çünkü; Diyarbakır’dan seçilme şansı yoktur…
Binnaz Toprak, liberal kılıflı Sorosçu” denilen “aydınlardan” (!) biridir. İki dilde eğitimi savunur. AKP’yi övüp Mustafa Balbay’ın aday olmasını eleştirmiştir. Sorostan ve AB fonlarından milyonlarca avro alarak öğrencilerine kıytırık araştırmalar yaptırmasıyla yandaş medyada ünlenmiştir. Bazı, -sözüm ona bilim insanları- Türkiye’ye ABD’den bakarlar. Onlar – Türkiye’de aydın insanların köküne kıran girmiş gibi- AKP nin propoganda görevlileridir. Türkiye’de dönek ve satılmışların dışındaki gerçek aydınlar itilip kakılırken, sanata, bilime, edebiyata, sinemaya, medyaya uygulanan baskılar yüzünden ezilirken; olmazsa toplama kampına tıkılırken; yıllardır AKP ve ABD için çalışanların parti yönetimine alınması ve milletvekili adayı yapılması CHP nin temeline kazma vurmak değil de nedir?..
ABD nin 2001 yılındaki Türkiye operasyonunda görev alan, DSP yi bölerek ülkenin en bunalımlı döneminde erken seçime gitmesine yol açanlar CHP yönetiminde ve milletvekili aday listelerindedir!..
Malûm cemaate yaklaşmak için şirin görünme çabaları yetmezmiş gibi , cemaate yakın insanları PM ye alan ve milletvekili adayı yapan partiye CHP denilebilir mi?..
Atatürk’ün partisiymiş!..
CHP, Atatürk’e en çok ihanet eden partidir.
Ötekiler hiç olmazsa, devrim ve Atatürk düşmanlıklarını açıkça söylüyor, açıkça mücadele ediyorlar…
Ama CHP 1940’lı yıllardan bugünlere kadar Atatürk’ün arkasına sığınarak halkı kandırmıştır. Resim- heykel Atatürkçülüğü yapmıştır. CHP!nin yönetici kadroları Kemalizm’i uzun yıllardır ağzına bile almamaktadır. Dahası; 1996 programında Kemalist ilkelerin bazılarından –tıpkı 1950’lerde olduğu gibi- vazgeçilmesi konuşulmuş, o günden beri de Atatürkçülükten uzaklaşılmıştır…
Şimdi de, yine Atatürk’ü kullanarak Atatürk ve cumhuriyet düşmanlarıyla işbirliği içine girmiştir…
Geldiğimiz noktada AKP iktidarının ağır zulmünü yaşayan ve "güçbirliği" arayan Kemalistlerin, “CHP nin oylarını bölecekler” diye suçlanmaları çok anlamsızdır.
Bir yanda; doğrunun, sadece doğrunun peşinde, hiçbir bencilliğe kapılmadan, ülkesinin geleceğinden endişelenen aydın insanlar...
Öte yanda Kemalizm'den giderek daha çok ayrılan, ama yeri gelince Atatürk'ün partisiyiz diye Türk devrimini sömüren bir parti.
Bir yanda Kemalizm’e bağlılıklarını her yer ve ortamda haykıranlar...
Öte yanda; güncel çıkarcı siyasetin büyüsüyle doğru yön ve rotayı bulamamış ve Kemalizm'e ters düşen anlayışları benimsemiş bir siyasi parti !..
Elimizi vicdanımıza koyalım.
CHP kökenlerine ne kadar ihanet ederse o kadar AKP lileşiyor...
“Oylar bölünmesin, herkes CHP de birleşsin” diyenlerin çok içtenlikli olduklarına, hiçbir art niyet taşımadıklarına inanıyorum.
AKP iktidarının bir an önce gitmesi gerektiğine, bunun için her şeyin yapılması gerektiğine katılmamak olası mıdır?
Oysa; artık CHP Atatürk’ün partisi değildir. Bu yüzden gerçek bir “kurtuluş” olmaktan çok uzaktır.
Olsa olsa ABD nin yeni oyununa alet olacak bir iktidar seçeneğidir.
AKP den kurtulmak isterken AKP’lileşen bir CHP’ye koşulsuz teslim mi olmak gerekiyor?..
AKP’lileşen bir CHP’yi isteyenler ancak, AB-ABD işbirlikçileri ve sadece kendi çıkarını düşünen küçük bir azınlıktırlar. Ama, AKP’nin rolü bitince CHP’yi sahneye çıkaracak kadar halkı kandıracak araçlara sahiptirler…
Oyların bölünmemesi gerekçesiyle "cumhuriyet güç birliği" oluşumuna karşı gelmek kolay yoldur.
Aynı tepkiyi , "başka seçenek yok. Nasıl olsa mecburen bu oylar bana gelecek" düşüncesiyle hiçbir öneriyi kabul etmeyen CHP ye göstermek daha doğru değil midir?..
CHP, Üç-beş liberallikleri kendilerinden menkul dalkavuğu, soytarıyı "oy alırım" düşüncesiyle başının üstüne koyar ve partiyi Atatürk yolundan ayırırken haykırmak, ortalığı birbirine katmak daha doğru değil midir?..
Oysa; medya CHP yi yoldan çıkarırken, parti tabanı ve örgüt itaatkâr bir tevekküle bürünmüştür. “Yukarıdan” gelecek her şeye peşinen evet demiştir…
Neden sadece gerçek ve doğru çözümü arayanlar suçlanıyor?
Neden bu kapıları kapatan CHP, bütün gerecek aydınları, Kemalistleri ve muhalif kitleleri dışlıyor?. Onların önerilerine dönüp bakmak bile istemiyor?..
AKP’den oy çalmak için mi?..
Önceden AKP ye oy verenler, bu seçimde CHP li mi olacaklardır?..
Malın orijinali varken sahtesini kim alır?
Öyle olsa bile "aslını inkar eden bir hareket” umut vermek yerine, kitleleri uyutarak iktidara payanda olur. Ehlileşir. AKP, işte o zaman rejim değişikliğini daha kolay yapar…
Türkiye’ye yapılacak en büyük kötülük, CHP’nin kendi görev ve sorumluluklarından uzaklaştırılmasıdır. Bu kötü amaç, emperyalizm ve yerli bağdaşıkları tarafından büyük ölçüde başarılmıştır.
CHP yürütmekte olduğu politikalarla ve kadrolaşmalarla aslından ve kökünden uzaklaşmıştır.
Kürtçülere şirin görünmek amacıyla Atatürk’e yürekten bağlı ulusalcı tabanın dışlanmasına- özellikle on yıllardır örgütünü taşımaya çalışmış- hiçbir partili iyi gözle bakmaz.
Seçim bildirgesine koyduğu vaatler bir Avrupa sosyal demokrat partisinin programı gibi. Çoğu güzel ve doğru düşüncelerden oluşmaktadır.
Ama; sonuçta bu bir öykünmeciliktir. Türkiye gerçeklerinden uzaklaşmaktır. Marksizm’ den gelen bir sosyal demokrat geleneğe, Türk Devriminden kaynaklanan bir hareketin öykünmesinden başka bir şey değildir. Yıllardır Türk devrim hareketinin özgünlüğünü, sosyal demokrasi ile aynılaşamayacağını söyler dururuz. Çünkü; onlar dünyayı sömürmekte ve emekçi kitlelere bu sömürüden pay dağıtmaktadırlar. Oysa; Türk devrimi ve Kemalizm; yaşamın bütün alanlarında kalkınmak için kendi üretim güçlerine ve araçlarına dayanmayı ilke edinmiştir… Yoksa da yaratılacaktır. Bugün, bu güçler fazlasıyla elde edilmiştir.
Laiklik; hiçbir Avrupa ülkesinde Türkiye’de olduğu kadar yakıcı bir sorun değildir. Din ve hurafe devlete egemen olmuş durumdadır. Dinci bezirganlara ödün verildiği oranda uygarlıktan da geri kalınacaktır. Sosyal demokrasi kılıfı bu hatayı yutturamaz…
CHP tam bir sosyal demokrat parti olacaksa bunu açıkça duyurmalı, programından ve parti bayrağından 6 ok’u çıkarmaldır…
Böylelikle ne olduğu daha açık ve net olarak anlaşılacaktır.
Durum şekilde görüldüğü gibidir.
Önümüzdeki seçimlerde ne yazık ki fazla seçeneğimiz yoktur.
ABD-AKP işbirliğine karşı bir bütün oluşturmak hepimize düşen bir görevdi, başaramadık.
Ancak; birkaç yerde “Atatürk’te Birleştik” belgisiyle “cumhuriyet güç birliği” adaylarının seçilerek TBMM’ne gönderilmesi, moral kazanmamıza ve umutlarımızı yaşatmamıza yardımcı olacaktır…
Uygar dünyanın içindeki onurlu yerini almış, Atatürk devrimi ve ilkeleriyle yücelen ve gıptayla bakılan bir Türkiye özlemiyle…
Alıntı:
Taliban kafalı Kemal Beygiller ve "Tekke, zaviye" özlemcisi arkadaşları KuşoğluA.Baki Karakol
bakikarakol@hotmail.comÖzelimde, Kars’ımın ve Karslı hemşerilerimin sevdalısıyım. Ama… Hemşerilerime, İnsanlık Anıtı’nın yıkılmasına yeterli tepkiyi göstermedikleri için kırgınım!..
Heykelin parçalanmasına, içim kaldırmadı, bakamadım!.. Yıktıranlara da, yıkanlara da öfke kustum!..
Muhterem aziz beyler(!) tatmin ve mutlu oldular mı? Aksunlar başlarına çalsınlar! Ama şunu da çok iyi bilsinler: Bu yıkımla, insanlıktan yoksun olduklarını belgelediler, tarihe “insanlıktan yoksunlar” diye geçtiler! Afganistan’da tarihi yapıtları topları, tüfekleriyle parçalayan Talibanlar ve milyonlarca insanın ölümüne, insanlığın da yok olmasına neden olan beyin özürlü faşist Hitler, faşist Mussolini gibi anılacaklar…
….
Elerki (demokrasi), insanlık, çağdaşlık, özgürlük adına mangalda kül bırakmayan Yeni CHP’nin Kemal Beygilleri neredeler?..
Kars’taki MHP ve Azerileri oyları için, sanat eseri olmasının çok ötesinde, taşıdığı ve verdiği iletilerinden ötürü dünyada değer bulmuş “İnsanlık Anıtı”nı, “Ucube” sözcü ile tanımlayan Başbakan’ın “Yıkılacak” emri ile yıkımı gerçekleştirilirken, Kemal Beygiller neden Kars’ı, Türkiye’yi, dünyayı ayağa kaldırmadılar? Etten duvarlar örüp “yıkım”ı durdurmadılar? Hukuki süreçte sessizliğe ve görünmezliğe büründüler?
Şundan: İnsanlık Anıtı’na “Ucube” diyen ve “yıkım emri”ni verenle, o emir doğrultusunda kararlar alıp hareket edenlerle aynı kafadalar! Onlar da yani Kemal Beygiller de, Başbakan gibi Taliban kafalı!.. İstedikleri kadar çırpınsınlar, “Taliban kafalı” olarak, tarihteki yerlerini aldılar, öyle de anılacaklar ve Taliban kafalı olmadıklarına kimseleri inandıramayacaklar!
Dün aslında, kafadan koparılan “İnsanlık Anıtı” değildi, insanlıktan yoksunlarla birlikte onların “izdaşları” Kemal Beygillerdi!
Bu gerçeğin ayırtına, çok değil, birkaç yıl sonra varacaklar!
İnsanlık Anıtı’nın ya “Ucube” sözcüğü ile tanımlanıp “yıkım emri”nin verildiği günün ya da yıkımına ilk balyozun indirildiği günün “Kara Gün” ilân edilip her yıl anılmasını önereceğim ama… En başta da Kemal Beygillerin şiddetle karşı çıkacaklarını kestirebiliyorum. Çünkü… Kraldan çok kralcılar hep böyle yaparlar!
Ben gene de önerimi, ilgilisine sunayım…
….
Haberi dün, Melih Aşık üstadımın Milliyet Gazetesi’ndeki köşesinde okudum. Dondum kaldım. Sonra, Kemal Beygillerin felsefelerini, var oluş nedenlerini, görevlerini anımsayınca toparlandım.
Artık “Kemal Bey” demeyeceğim, ad ve soyadıyla anacağım
Yeni CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Parti Meclis’i üyeliğine seçtirdiği, Ankara 1’inci bölgeden 5’inci sıra Milletvekili adayı yaptığı ve Türkiye Partisi’nin eski Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu, Zaman Gazetesi’ne konuşmuş…Melih Aşık üstadım, “Tekke ile zaviye” başlıklı dünkü (26 Nisan 2011 Salı) yazısında,
“…Bülent Kuşoğlu, Zaman gazetesine verdiği röportajda ‘Tekke ve zaviyelerin kapatılmasının toplumu yozlaştırdığını’ söyleyerek dedi ki: Şu anda toplumu kültür ve inanç konusunda besleyecek bu damardan yoksunuz. Onun için de bu tür kurumlara ihtiyaç var, yeniden kurulması için gerekli hazırlıkların yapılması gerekir. Tekke ve zaviyeler, çağdaş kurumlar olarak tekrar benimsetilmeli. Bunlar irtica yuvaları mı? Yok öyle bir şey. Tam tersine kültür yuvaları…” diyor, şu vurgularda bulunuyor:
“Bu kurumların yeniden kurulması için gerekli hazırlıkların yapılması gerekir, diyen Kuşoğlu CHP’nin artık bu tür sosyal kurumlara eskisi gibi olumsuz bakmadığını sözlerine eklemiş.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun talebiyle CHP’ye katılan Kuşoğlu Bey, Atatürkçü, laik tabanını partiden soğutmak için özel görevli mi bilmiyoruz. Ama bu söylemler seçmeni müthiş rahatsız ediyor. Parti yönetiminden bir tepki gelmemesi tedirginliği arttırıyor.
CHP’nin kendilerini temsil etmediğini düşünenlerin de mecburen CHP’ye oy vereceklerini düşünenler yanılıyor. İstanbul’da birçok okurumuz bağımsızlara oy vermekten söz diyor. Özellikle İkinci bölgede e. Org. Çetin Doğan’a ilginin giderek büyüdüğünü kaydedelim... CHP oyları çantada keklik gibi görünmüyor...”Melih Aşık üstadıma aynen katılıyorum… İstanbul 3’üncü bölgede oturduğum için benim oy’um da, Cumhuriyet Güçbirliği’nin İstanbul 3’üncü Bölge adayı Ümit Ülgen’e…
Kemal Kılıçdaroğlu, Maliye’de arkadaşı Kuşoğlu’nun, Zaman Gazetesi’nde çıkan o sözlerini içine nasıl sindirebildiğini ve seçmene nasıl anlatabileceğini zerrece merak etmiyor, sorma gereksinimi duymuyorum. Ama…
”Yol arkadaşları bu kafalar olan Kılıçdaroğlu hala… İpe sapa gelmeyen yanlışlarından ötürü, 12 Haziran’da, seçmenden yiyeceği okkalı şamarın ayırtında değil…” diyeceğim ve bunu sizlerle paylaşacağım.
Yayın Tarihi : 27 Nisan 2011 Çarşamba 02:44:26
http://www.kenthaber.com/Haber/Genel/Ko ... 91f245c0a3