Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 10 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Hz. Musa-Hz. Hızır kıssasını anlamayan
MesajGönderilme zamanı: 06.04.11, 16:45 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 16:59
Mesajlar: 308
Hz. Musa-Hz. Hızır kıssasını anlamayan

Ali Ünal

1980 yılında İsmail Kıllıoğlu Bey anlatmıştı: "Bir arkadaşım var. Askerliğini yedek subay olarak bir kurmay subayın yanında yapıyor. Kurmay subayın 'Türkiye'de Dinci Hareketler' isimli bir çalışması var. Subay, bu çalışmasında şu değerlendirmede bulunuyor: "Komünistleri anlıyor ve çözebiliyoruz. Ülkücüleri anlıyor ve çözebiliyoruz. Fakat dincilerin örgütlenme ve haberleşme yapısını hiç anlamıyor ve çözemiyoruz. Bir hadise oluyor, Erzurum'daki dinci ile İstanbul'daki dinci aynı anda aynı tepkiyi veriyor; bu haberleşmeyi anında nasıl sağlıyorlar, bir türlü çözemiyoruz."

Hadiselere sadece zahirî sebep-sonuç ilişkisi penceresinden, yani materyalist açıdan bakan, dinî aklîliği veya rasyonaliteyi bilemeyen, Din'e ya Hıristiyanca veya materyalist bilim açısından yaklaşan insan, İslâm'ı da, Müslüman'ı da, Müslümanların davranışlarındaki maksadı, sebep ve faktörleri de anlayamaz; anlayamayınca herhangi bir hadiseye Erzurum'daki "dinci" ile İstanbul'daki "dinci"nin aynı anda aynı tepkiyi vermesinde bir örgüt yapısı ve örgüt haberleşmesi arar; ortada böyle bir şey olmadığı için aradığını bulamaz; bulamayınca uydurur. İşte, Fethullah Gülen Hocaefendi ve bütün faaliyetleriyle "cemaat", bu anlayamamanın, daha da kötüsü, yanlış anlamanın ve uydurmanın kurbanıdır.

Kur'an-ı Kerim'de anlatılan Hz. Musa (as) ve Hz. Hızır (as) kıssası, bize Hocaefendi'yi, "cemaat"i ve "cemaat" etrafındaki spekülasyonları anlamamıza ışık tutuyor. Bu kıssada insanlık tarihindeki bütün hadiselerin manâsını, hadiselerdeki hikmetleri, Kader-insan iradesi münasebetini, hiçbir hadisenin başka hadiselerden bağımsız tekil bir hadise olmadığını, konjonktür dediğimiz şeyin aslında Kader-insan iradesi münasebetleri temelinde hadiseler bileşkesi olarak Kader'in örgüsünden ibaret bulunduğunu ve manânın madde üzerindeki hakimiyetini okuruz.

Söz konusu kıssa, Hz. Musa ile Hz. Hızır'ın bir yolculuğunu anlatır. Hz. Musa, insanlık âleminin zahirinde, Hz. Hızır ise bâtınında vazifelidir. Hadiseleri anlamak, zahir ile bâtını birlikte görmeyi gerektirdiği için, Cenab-ı Allah (cc) bâtında yaptırdığı bu yolculukla Hz. Musa'ya bir bakıma seyr u sülûkünü veya miracını tamamlatır. Bu yolculukta Hz. Hızır, bindikleri gemiyi sağlam gemileri gasbeden kraldan kurtarmak için deler; büyüdüğünde şerli olacak, anne-babasını da yoldan çıkaracak diye bir çocuğu öldürür; yıkılmakta olan bir duvarı doğrultur ve karşılığında ücret almaz. Yapılan bu üç işten birincisi sahibinin izni olmadan yapıldığı için, ikincisi ise mutlak manâda Şeriat'ın zâhir hükümlerine terstir; bu bakımdan Hz. Musa itiraz eder. Önce hemen belirtelim ki, Hz. Hızır, yaptıklarını zâhir veya maddî âlemde yapmamıştır; öyle yapmış olsaydı, Hz. Musa itirazlarında elbette haklı olurdu. Çünkü, meselâ gelecekte şerli biri olacak diye masum bir çocuk öldürülmez. Hz. Hızır, yaptıklarını bâtın, manâ veya sırf Kader âleminde yapmıştır; onları maddi âlemde icra eden ise başkaları olabilir. Yani bir başkası keyfî olarak gemiyi delmiştir veya gemi bir kayaya vurarak delinmiştir. Çocuk zahirde başka bir sebeple ölmüştür. Hz. Hızır, sırf Kader'in elidir, hadiselerdeki manâyı ve asıl hikmeti temsil eder. Onun sırf Kader, bâtın veya manâ âleminde yaptığını, maddî âlemde bir başkası bir başka sebeple icra eder. Kader, hem aslî hem zahirî sebeple neticeye bir bakar; yani sebep ve netice için iki ayrı kader yoktur. Masum çocuk bir sebeple ölür veya onu bir başkası bizzat iradesiyle öldürür; oysa onun ölümüne hükmeden Kader'dir. Fakat Kader hükmünü verirken, onu icra edecek iradeyi de elbette nazara alır. Dolayısıyla kimse yaptığından Kader'i sorumlu tutamaz.

Hocaefendi, bir bakıma manânın, Kader'in elini temsil eder. Manâ hükmünü verdiği zaman, (donmuş) nazik suyun demiri parçaladığı gibi, madde onun önünde duramaz. Her şeye maddî açıdan bakanlar da ortada örgüt arar, "ordu" arar; bulamayınca da uydururlar ve kendilerini mahkûm edecek hata üstüne hata yaparlar; Bahçeli ve diğerleri gibi.

ali.unal@zaman.com.tr

04 Nisan 2011, Pazartesi


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Musa-Hz. Hızır kıssasını anlamayan
MesajGönderilme zamanı: 06.04.11, 17:40 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 17.11.09, 20:45
Mesajlar: 96
tamam be ali ünal...

anladık hoca efendiye muhabbet ve iştiyakını da bari getireceğin delil verdiğin örneğe şamil bir şey olsaydı...

O kadar çok zorlanılmış bir yazıyı baştan başa okuma zulünü bize yaşatmamış olurdun.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Musa-Hz. Hızır kıssasını anlamayan
MesajGönderilme zamanı: 08.04.11, 10:33 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 07.12.10, 00:24
Mesajlar: 424
Kur'an'da müteşabihatı reddedip herşeyi aklileştirmeye kalkanların hali acîb...

Şu yazıdaki Musa-Hızr haberini veya aynı suredeki Ashâbı Kehf'in elemanları olan gençlerin hayat macerasını nasıl izah edeceksin 5 duyu ve kafatası içerisindeki beyin ile...

Ya Kur'an'ın epeyce ayetini reddeceksin ("haşa minel-huzur") ya da müteşabihatı kabul...

Tercih kolay değil...

Aslında çok kolay...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Musa-Hz. Hızır kıssasını anlamayan
MesajGönderilme zamanı: 08.04.11, 10:50 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 11.04.10, 21:30
Mesajlar: 29
Kuran'daki müteşabih kelimesinin nasıl "tahrif" edildiği ile ilgili güzel bir açıklama....

Alıntı:
Müteşâbihin kökü, benzerlik anlamına gelen ‘şibh veya şebeh’tir. Birbirine benzeyen iki şeye müteşâbih, aradaki benzerliğe teşâbüh denir[13]. Aşağıdaki sekiz âyette kelime bu anlamdadır.

a. “İnanan ve iyi işler yapanlara müjde ver; içinden ırmaklar akan cennetler onlar içindir. Onun her ürününden yararlandıkça “bu daha önce yararlandığımız şeydir” diyeceklerdir. Onlara orada müteşâbih şeyler verilecektir.” (Bakara 2/25)

b. “Bizim için Rabbine sor, o nasıl bir şeydir, bize açıklasın. Bize göre, sığır sığıra müteşâbihtir, Allah dilerse, hedefi tam tuttururuz” dediler.” (Bakara 2/70)

c. “Kendini bilmezler derler ki: “Allah bizimle de konuşsa, yahut bize de bir belge gelse ya!. ” Onlardan öncekiler de bu ağzı kullanmıştı. Kalpleri müteşâbih oldu.” (Bakara 2/118)

d. “Gökten su indiren Allah’tır. O onunla her türlü bitkiyi çıkarır[14]. Yeşilliği ondan; üst üste binmiş taneleri de yeşillikten çıkarır. Hurmadan; onun tomurcuğundan sarkan salkımları, üzüm bağlarını, zeytini ve narı da müştebih ve gayri müteşâbih halde çıkarır.” (En’âm 6/99)

e. “Çardaklı ve çardaksız bitkileri, yenmeleri farklı hurma ve ekini; zeytini ve narı, müteşâbih ve gayri müteşâbih halde var eden odur.” (En’âm 6/141)

f. “Yoksa Allah’la ortak özellikte varlıklar oluşturdular ve onlar, Allah’ın yaratması gibi yarattılar da yaratılanlar kendilerine müteşâbih mi göründü? De ki, her şeyi yaratan Allah’tır. O tektir, her şeye hâkimdir.” (Ra’d 13/16)

g. “Allah sözün en güzelini, müteşâbih ve mesânî bir kitap olarak indirmiştir.” (Zümer 39/23)

h. “Sana bu Kitab’ı indiren odur. Onun bir kısmı muhkem âyetlerdir. Onlar Kitab’ın anasıdır. Öbürleri ise müteşâbihtir.” (Âl-i İmrân 3/7)

Alimler müteşâbihe, yukarıdaki yedi âyette “birbirine benzeyen iki şey” anlamı vermişler ama Al-i İmran 7. âyetteki müteşâbihi, hiçbir delile dayanmadan, şöyle tarif etmişlerdir: “Anlamı kapalı olan, Kitap ve Sünnette ne kesin ne de zannî herhangi bir delil bulunmadığından alimlerin aklının onu idrake yetmeyeceği âyettir[15].”

Muhkemler “Kitab’ın anası”, geriye kalanı “müteşâbih” olduğundan, Kur’ân’ın büyük bir bölümünün müteşâbih olduğu açıktır. Çünkü “ana” her zaman az, diğerleri fazla olur. Bu sebeple yukarıdaki tarif, âyetlerin büyük bir kısmının anlaşılamayacağı iddiasını da taşımaktadır. Bunu kabul etmek mümkün olmadığından her alim, yine bir delile dayanmadan müteşâbih sayısını sınırlama gayretine girmiştir. Taberî’nin İbn Abbâs’tan nakline göre muhkem; Kur’ân’ın nâsihi, helâli, haramı, hadleri, farzları, inanılan ve amel edilen âyetleridir. Müteşâbih ise; Kur’ân’ın mensuhu, geçmiş ve gelecekle ilgili haberleri, yeminleri, örnekleri ile inanılan ama amel edilmeyen âyetleridir[16].

Ragıb el-İsfahanî’ye göre müteşâbih üçe ayrılır:

1- Kıyâmetin vakti, dâbbet’ül-ard ve çıkış şekli gibi bilinmesi mümkün olmayan müteşâbih.

2- Garip lafızlar ve muğlak hükümler gibi insanların bir şekilde bilebilecekleri müteşâbih.

3- İlimde derinleşmiş alimlerin bilip onların dışında kalanların bilemeyeceği müteşâbih[17].

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır konuya bilimsel izah getirme gayretiyle şöyle demiştir: “İki şeyin birbirine karşılıklı ve eşit olarak benzemesine teşâbüh, benzeyenlerden her birine müteşâbih denir ki, biri diğerinden seçilemez, zihin onları ayırt etmekten aciz kalır. Teşbih ve müşabehette bir taraf eksik ve ikinci derecede, diğer taraf tam ve esas olur. Teşâbühte[18] ise her iki taraf aynı kuvvette ve eşit benzerlikte olur, benzerlikler farklılıkları örter de şu âyetlerdeki gibi seçilemez olurlar: “Muhakkak ki, o inek bize teşâbühlü oldu.” (Bakara, 2/70), “Kalpleri teşâbühlü oldu.” (Bakara, 2/118), “.. ve onun müteşâbihi kendilerine verilecek.” (Bakara, 2/25) Demek ki teşâbüh seçilememeye sebeptir. Seçilememek bunun gerektirdiği bir anlamdır[19].”

Bu izahın ilmî bir yanı yoktur. Elmalılı bunu, Fahrettin Râzî’den almıştır[20]. Yukarıdaki âyetleri, kendi tefsir ederken aynı hataya düşmemiştir. Bakara 25. âyeti şöyle tefsir etmiştir: “Acaba iki âlemdeki bu meyveler gerçekte aynı çeşitten midir? Hayır aynı çeşitten değil, benzerdirler, birbirine karşılıklı olarak bir benzeyişleri vardır. Gerçekte ise aralarında büyük farklar vardır[21].” Yani bir karıştırma söz konusu değildir.

Bakara 70. âyetle ilgili tefsiri şöyledir: “Bu bakara bize müteşâbih geldi, hangi bakara olduğunu kestiremedik. Biz onun özelliklerini sordukça bize başkalarında da olan özellikler açıklanıyor[22]”. Başkalarında da olan özellikler, benzer özelliklerdir.

Elmalılı’nın Bakara 118 ile ilgili tefsiri ise şöyledir: “Görüyorsunuz, öncekilerle bunların kalpleri tamamen birbirine benzemiş, duygu ve düşünceleri sanki birbirinin aynı olmuştur[23].” Buradaki benzerlik de duygu ve düşünce benzerliğidir; yoksa onların birbirinden seçilememesi değildir.

Tefsir usülcüleri bir gariplik daha yapmış; Hûd suresinin ilk âyetini delil göstererek Kur’ân’ın hepsini muhkem, Zümer 23. âyeti delil göstererek hepsini müteşâbih, Al-i İmran 7. âyeti delil göstererek bazı âyetleri muhkem bazılarını da müteşâbih saymışlardır[24].

Peygamberimiz müteşâbihle ilgili açıklama yapmamıştır. Aişe annemiz dedi ki; Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellem, Âl-i İmrân 7. âyeti okudu ve şöyle dedi: “Kur’ân’ın müteşâbih âyetlerine tâbi olanları gördüğünüzde bilin ki onlar Allah’ın âyette haber verdiği kimselerdir, onlardan sakının[25].”

Hadiste de müteşâbihin ne olduğu açıklanmadığı için ona, sözlük anlamını vermek gerekir. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Biz, her elçiyi kendi toplumunun dili ile gönderdik ki, onlara iyice açıklasın.” (İbrahim 14/4)

Görüldüğü gibi ulemanın müteşâbih anlayışı, ne Kur’ân’a, ne Sünnete, ne Arap diline ne de bilimsel bir gerekçeye dayanır. Bu anlayış Kur’ân’ın, birkaç âyet dışında anlaşılmaz olmasını da gerektirir. Halbuki o, açık bir kitaptır. Bir çok sure “Bunlar o açık Kitab’ın âyetleridir[26]” diye başlar. Bu sebeple bu anlayışın kabul edilebilecek bir yanı yoktur.

Müteşâbih, birbirine benzeyen iki şeye denir. Bu, teşbihten farklıdır. Teşbih, benzerliği göstermek için değil, güçlü ve etkili bir anlatım için yapılır. “Aslan gibi cesur adam” veya “tilki gibi kurnaz çocuk” derken adam cesarette aslana, çocuk kurnazlıkta tilkiye benzetilir. Aslında ne adam aslana, ne çocuk tilkiye benzer. Yani bunların müteşâbih olmaları gerekmez. Müteşâbih, olan şeyler cinsleri, nevileri ve sınıfları oluşturur. Eşya ancak bu şekilde tanınır. İlimler bu şekilde oluşturulur ve yeni hedeflere ancak bu şekilde ulaşılır.

Al-i İmran 7 ve Zümer 23. âyetler; Kur’ân âyetlerinin de müteşâbih olduğunu gösterir. Bunlar birbirini açıkladığından müteşâbih olmaları kaçınılmazdır. Öyleyse Kur’ân’ı öğrenirken, eşyayı öğrenir gibi davranmak, müteşâbih âyetleri kümelere ayırıp Kur’ân’ın açıklamasına ulaşmak gerekir. Benzerlik en az iki şey arasında olacağından Kur’ân’da ikili ilişkiler ağı vardır. Bunu âyetlerdeki mesânî kelimesi kuvvetlendirmektedir.

http://www.suleymaniyevakfi.org/arastir ... -usul.html


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Musa-Hz. Hızır kıssasını anlamayan
MesajGönderilme zamanı: 08.04.11, 13:35 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
Cogito'ya; Zamane alim kılıklılarının aklına uyup Akl-i hüffaflık yapmamasını tavsiye ederim.

Ehli Sünnete uyunuz. Alimlere tabi olunuz. Bir doğru mezhebi izleyiniz. Sadıklarla ve salihlerle beraber olunuz. Alimlere uymayanlar, sadıklarla arkadaşlık etmeyenler yollarını kaybederler. Haber beklemeyin. Haber zaten 1400 sene evvel geldi. Peygamberimizin ve mübarek Ashabının sözlerine iyi kulak veriniz.

Bu yazdığınız Ayetlerin, tefsirlerine, Ashab ve tabiin tarafından nasıl anlaşıldığına ve neler naklettiklerine dikkat ediniz. Kur'an'da Allah Teala buyurdu ki "Senin ve Ashabın gibi inansınlar, inanmazlarsa..." diye tehdit ettiler.

Kur'an'a kendi kafasından mana vermek HARAMDIR. O da manalarından birine isabet ederse haramdır. İsabet edemezse zaten KÜFÜRDÜR. Başkaları kendi anlayışlarınca zaten düşmüş olsalar da bu tehlikeden nefsinizi koruyunuz.

"Cogito", idrak etmek midir düşünmek midir? ;)


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Musa-Hz. Hızır kıssasını anlamayan
MesajGönderilme zamanı: 10.04.11, 18:04 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 07.12.10, 00:24
Mesajlar: 424
Alıntı:
Ragıb el-İsfahanî’ye göre müteşâbih üçe ayrılır:

1- Kıyâmetin vakti, dâbbet’ül-ard ve çıkış şekli gibi bilinmesi mümkün olmayan müteşâbih.

2- Garip lafızlar ve muğlak hükümler gibi insanların bir şekilde bilebilecekleri müteşâbih.

3- İlimde derinleşmiş alimlerin bilip onların dışında kalanların bilemeyeceği müteşâbih


Çok çok güzel bir tasnif...

Bu hususlarda konuşma yetkisi nübüvvet hitam bulduğuna göre BİİZNİHİ evliyaullahındır. Onlar da konuşurlar veya yazarlar...

2. maddedeki hususlarda evliyaullah bir keşfe muttali oldular ise bunun kime ne zararı var?


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Musa-Hz. Hızır kıssasını anlamayan
MesajGönderilme zamanı: 10.04.11, 20:38 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 11.04.10, 21:30
Mesajlar: 29
Ruhan,
En sapık saydığınız mezhepler bile kendini Ehl-i Sünnet olarak tanımlar. Hangi ehl-i sünnetin ehl-i sünnet olduğunu da Allah karar verecektir.
Şunu unutmayın, bu dünyada bir yol tutup giden herkes kendisini hidayette sanır:

"Bunlar, güzel işler yaptıklarını zannettikleri halde, dünya hayatının peşinde tüm çaba ve koşuşturmaları eğri ve çarpık olan kimseler(dir)" (18:104)

"Allah, bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık lâyık oldu. Çünkü onlar Allah’ı bırakıp şeytanları dost edinmişlerdi. Kendilerinin de doğru yolda olduklarını sanıyorlardı" (7:30)

Bakın bu ayet çok önemli: Kişinin kendini kendi yolda sayması onun doğru yolda olduğunu göstermez.

"(İnsanlar ise, din) işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Her grup kendinde bulunan ile sevinmektedir" (23:53)

Beni ehl-i sünnet ve alimlere çağırmanıza mukabil, ben de sizi vahye çağırıyorum. Çünkü ondan sorulacaksınız:

"ve bu (vahiy) şüphesiz senin ve halkın için bir şeref ve itibar (kaynağı) olacaktır ama zamanı gelince hepiniz (ona karşı tutumunuzdan dolayı) hesaba çekileceksiniz" (43:44)

Bizler haber beklentisi içerisinde değiliz. Tam tersi, haberin 1400 sene önce geldiğini savunan bizleriz. Haber beklentisi içinde olanlar, kendilerine vahiy indirildiği vehmi içinde boğulan, kendini kandıranlardır. Tam da demek istediğimi söylediniz.

Kuran'a kendi kafasına göre tefsir etmenin haram olduğu konusunda kesinlikle size katılıyorum, bu konuda diğer cevabımda belirttiklerimi okuyabilirsiniz.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Musa-Hz. Hızır kıssasını anlamayan
MesajGönderilme zamanı: 11.04.11, 00:40 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
Ehli Sünnetin temel ilkeleri ve mezhepleri bellidir. Sapıtmış fırkaların kendine Ehli Sünnet demesi hakikati değiştirmez. Müslümanların doğru bir itikad için Ehli Sünnet alimlerine ve tasavvuf meşayıhına müracaat etmesi, hakiki bir necat için elzemdir.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Musa-Hz. Hızır kıssasını anlamayan
MesajGönderilme zamanı: 11.04.11, 09:22 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 07.12.10, 00:24
Mesajlar: 424
hayatiata yazdı:
Alıntı:
Ragıb el-İsfahanî’ye göre müteşâbih üçe ayrılır:

1- Kıyâmetin vakti, dâbbet’ül-ard ve çıkış şekli gibi bilinmesi mümkün olmayan müteşâbih.

2- Garip lafızlar ve muğlak hükümler gibi insanların bir şekilde bilebilecekleri müteşâbih.

3- İlimde derinleşmiş alimlerin bilip onların dışında kalanların bilemeyeceği müteşâbih


Çok çok güzel bir tasnif...

Bu hususlarda konuşma yetkisi nübüvvet hitam bulduğuna göre BİİZNİHİ evliyaullahındır. Onlar da konuşurlar veya yazarlar...

2. maddedeki hususlarda evliyaullah bir keşfe muttali oldular ise bunun kime ne zararı var?


Bu konuda ürettiğim bir söz var: Anlaşılması için şerh gerektirse de:

"İslam irrasyonel (=akıldışı) değil transrasyonel (=akılötesi)dir."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Musa-Hz. Hızır kıssasını anlamayan
MesajGönderilme zamanı: 26.04.11, 19:34 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 07.12.10, 00:24
Mesajlar: 424
NFK İslam'ı akıl ile izah edeni balçığa saplanmış ve bataktan çıkmağa çalıştıkça daha derine batan eşeğe benzetirdi.

Rh.a.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 10 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye