Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Gerçek Muhabbetin Alâmetleri
MesajGönderilme zamanı: 28.12.08, 08:03 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
Gerçek Muhabbetin Alâmetleri

Bir sohbet esnâsında Sevbân -radıyallâhu anh-, Habîbullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e pek derin ve dalgın bir sûrette bakıyordu. Öyle ki onun bu hâli, Âlemlerin Efendisi’nin dikkatini çekti. Merhametle sordular:

“–Yâ Sevbân! Nedir bu hâlin?”

Peygamber âşığı Sevbân -radıyallâhu anh- şöyle dedi:

“–Anam, babam ve canım Sana fedâ olsun yâ Rasûlallah! Sen’in hasretin beni öyle yakıp kavurmaktadır ki, nûrundan ayrı geçirdiğim her an bana ayrı bir hicrân olmaktadır. Dünyada böyle olunca âhirette nice olur diye dertleniyorum. Orada siz peygamberlerle beraber olacaksınız. Benim ise, ne olacağım ve nerede bulunacağım belli değil! Üstelik cennete giremezsem, sizi görmekten tamamen mahrum kalacağım! Bu hâl beni yakıp kavuruyor ey Allâh’ın Rasûlü!”

Bunun üzerine Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Kişi sevdiği ile beraberdir...” müjdesini verdiler. (Buhârî, Edeb, 96)

Allah ve Rasûlü’nü sevmenin alâmeti ise, itaat ve teslîmiyettir. Efendimiz’in tâlimatlarına samîmiyetle itaat etmez isek O’nun şefaatini dilemeye de yüzümüz olmaz. Zîrâ âyet-i kerîmedeki îkaz çok açık ve nettir:

“(Rasûlüm!) De ki: Eğer Allâh’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın...” (Âl-i İmrân, 31)

Yâni Allah ve Rasûlü’ne itaate götürmeyen muhabbet sözleri, kuru bir iddiâdan öteye gidemez. Sevdiği uğruna fedâkârlıkta bulunmayanların kalbî beraberlik iddiâları, dört duvar arasındaki kuru beraberlikler gibi, bir kıymet ifâde etmez. Hasan-ı Basrî Hazretleri buyurur ki:

“Ey insanlar! «Kişi sevdiği ile beraberdir.» hadîsini yanlış anlamayın! Sâlihlerin amelini işlemedikçe sâlihlerden olamazsınız. Zîrâ yahudî ve hristiyanlar, kendilerince peygamberlerini severler, fakat onlar ile değildirler.” (İhyâ, c. II, s. 402)

Fudayl bin Iyâz -rahmetullâhi aleyh- de nefsini şöyle hesâba çekerdi:

“Firdevs Cenneti’nde Peygamberler ve sıddîklarla bir arada bulunmayı istiyorsun ama, buna karşılık hangi ameli işledin? Hangi şehevî arzunu kırdın? Hangi hiddetini yendin? Sana gelmeyen hangi akrabâna gittin? Kardeşinin hangi kusurunu bağışladın? Allah için hangi yakınından uzaklaştın veya hangi uzağına yaklaştın?..” (İhyâ, c. II, s. 402)

Allah için sevmek; sevgiye, sevgiden başka karşılık tanımamaktır. Bu mânâdaki sevgi, îmâna derinlik ve lezzet katar. Hadîs-i şerîfte, îmânın lezzetini ancak şu üç husûsiyeti taşıyan mü’minlerin tadabileceği bildirilmektedir:

“1. Allah ve Rasûlü’nü her şeyden daha çok sevmek,

2. Îmandan sonra küfre düşmeyi, ateşe düşmek kadar tehlikeli görmek,

3. Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek.” (Bkz. Buhârî, Îmân, 9, 14)

Tabiî ki îmânın lezzetini tadabilmek için muhabbetin sırf Allah için olması şarttır. Bunun da bâzı alâmetleri vardır. Sehl -rahimehullâh- bunu şöyle îzâh eder:

“Allâh’ı sevmenin alâmeti, Kur’ân-ı Kerîm’i sevmektir. Allah ve Kur’ân sevgisinin alâmeti, Peygamber -aleyhissalâtü vesselâm-’ı sevmektir. Peygamber sevgisinin alâmeti, sünneti sevmektir. Sünneti sevmenin alâmeti, âhireti sevmektir. Âhireti sevmenin alâmeti, dünyadan hoşlanmamak (yâni onun nefsânî câzibelerine aldanmamak)tır. Dünyadan hoşlanmamanın alâmeti de âhiret azığı olabilecek kadarının dışında onun varlığından uzak durmaktır.”

Velhâsıl, gerçek seven, sevdiğinin sevdiklerini de sever, sevmediklerinden hoşlanmaz ve sevdiğini çokça anar. Nitekim Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-’a îmânın en fazîletlisi sorulduğunda şöyle buyurmuştur:

“Allah için sevmen, Allah için nefret etmen ve dilini Allâh’ın zikrinde çalıştırman…” (Ahmed bin Hanbel, el-Müsned, 5/247)

Allah İçin Muhabbet ve Buğz

Rivâyetlerde bildirildiğine göre Allah Teâlâ Hazret-i Mûsâ’ya:

“–Ey Mûsâ, sırf Ben’im için işlediğin bir amelin var mı?” diye sorar.

Mûsâ -aleyhisselâm- da:

“–Allâh’ım! Sen’in için namaz kıldım, oruç tuttum, sadaka verdim, secde ettim. Sana hamd ettim, kitabını okudum, Sen’in adını andım.” der.

Allah Teâlâ buyurur ki:

“–Yâ Mûsâ! Namaz senin kılavuzundur, oruç sana kalkandır, verdiğin sadaka üzerine gölge olacaktır, secdedeki tesbih senin için cennette ağaç olacaktır. Kitabımı okuman sana köşk ve hûri sağlayacaktır. Ben’im adımı anman da senin ışığın olacaktır. Sırf Ben’im için hangi ameli işledin?”

Bunun üzerine Mûsâ -aleyhisselâm-:

“–Yâ Rabbî! Bana sırf Sen’in için olacak bir amel bildir ki, onu işleyeyim.” der. Allah Teâlâ:

“–Ey Mûsâ! Ben’im için hiç dost edindin mi? Yine Ben’im adıma hiç kimseyi düşman bildin mi?” buyurur.

Böylece Hazret-i Mûsâ, Allah katında en makbul amelin, O’nun için sevmek ve O’nun nâmına düşmanlarından nefret etmek olduğunu anlar. (Mükâşefetü’l-Kulûb, 86)

Bu hususta Îsâ -aleyhisselâm-’a da şu şekilde vahyedildiği rivâyet olunur:

“Eğer bütün yerdekilerin ve göktekilerin ibâdetini yapsan ve içinde Ben’im için dostluk ve Ben’im için düşmanlık olmazsa, bütün bu ibâdetlerinin Sana hiçbir faydası olmaz!”

Bütün ibâdet ve muâmelâtımızın kemâli, rûhî derinliğimiz nisbetindedir. Bu yüzden kalbimizdeki muhabbet de buğz da nefsimiz için değil, Allah için olmalıdır.

Nitekim Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de hakîkate îtiraz edilmesi ve hakkın çiğnenmesi hâricinde öfkelenmezdi. Bir hak çiğnendiği zaman da hak yerini buluncaya kadar öfkesi sükûn bulmazdı. Aslâ kendisi için öfkelenmez, kendisi için kimseyle münâkaşaya girmezdi.

Yâni mü’min, îman asâletinden olan buğz-i fillâh’ı, kuru bir öfkeyle karıştırmamalı; nerede, ne zaman ve nasıl öfkeleneceğini bilmelidir. Öfkesinin nefsinden mi, îmânından mı kaynaklandığına dikkat etmelidir. Zîrâ öfke, nefisten olunca mezmumdur. Aklı baştan giderir, şeytan oraya hücûm eder. Eğer öfke Allah içinse, bu takdirde büyük bir olgunluk ve fazîlettir.

alıntı
O.N.Topbaş


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 4 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye