Yok’tan var etmek nasıl bir şey olabilir. Bunu hiç düşündünüz mü? Yok’tan HİÇ’ likten bir şey oluşturmak yani bir çocuğun ana rahminde oluşumunu düşünün. Bilinç kısmını ele alalım. İlk 4 ayda sinir sistemi oluşuyor. Beyin de link yok henüz, bilgi girişi yok. Peki, bu durumda nasıl bir bilinç olabilir. Bilinç dediğimizde alınan ya da decode edilen bilginin girişim yapmasının çıktısı ise eğer hiçbir bilgi girişi yokken bilinç olabilir miydi? Benzetme yapabileceksek kör birinin renkleri anlayabilmesi mümkün mü gibi bir soru bu. Ama burada dahi başka kanallardan alınmış bir bilgi var ve bu bilgilerle çeşitli benzetmeler yapılarak renklerle ilgili bir mecaz kullanılabilir. Her ne kadar bu benzetmeler renkleri gören biri gibi bir bilinç oluşturmayacaksa da yine de bir fikir verebilir. İşte
Rasul Allah’ın mecazlarla kendi fark ettiklerini anlatması buna benzetilebilir. Ama bu dahi kör birinin renkleri anlatması gibi olabilir ancak. Şimdi baştaki konumuza dönecek olursak eğer. Sinir sistemi oluşmamış. Hiç bir bilgi girişi yokken henüz cenin gibi. Burada cenin rüya görebilir mi? Hiçbir veri girişi olmamış 4 aylık olana kadar. Ne görür bu durumda?
Mesela düşünün bir korku filmine gittiniz. Korkunç bir yaratık var diyelim filimde. Pençeleri var,0 örneğin kartal pençelerine benzeyen. Dişleri var kurt dişi şeklinde. Derisi var ya sümüksü bir sıvı var üstünde yine bir yerden alıntı olmuş. Ya da genelde sürüngenlerin derisine benzer. Ya da böceklerden alınan kısımlar vardır. Yani mutlaka bir algılanmışa benzerlik vardır. Peki, bu durumda ilk yaratış nasıl olmuş. YOK’tan var ediş. Algılanan her şey bir dalga boyu. Renk denen farklı dalga boylarının beyinde deşifre edilişi ve aynı mantıkla meydana geliyor tüm evren. Aslında var olan sadece bir salınım ve o salınımın kendini seyri.