Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 15 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Re: Eş-Şeyh Es-Seyyid Abdurrahim Reyhan Erzincani Hz.
MesajGönderilme zamanı: 05.10.09, 13:24 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
Gönüller Sultanı Abdurrahim Reyhan Hazretleri (Kaddesallahu Teala Sırrıhul Aziz)

Her ziyaretimizde dizinin dibinden ayırmadığı halde o yüce Gönüller Sultanını gereği gibi bilip anlayamayan birisi olarak nasıl anlatmalı ki ve nereden başlamalı? Biz, ummandaki katreden bahsederken, feraset sahipleri elbette orada büyük bir deryanın olduğunu anlayacaklardır. Necip Fazıl’ın sözü ile “Zamanın hangi ucundan ve mekanın hangi köşesinden tutmalı”. Bizlere yaşattığı zaman ve mekan dışı tecellileri hangi zahir akılla izah etmeye kalkmalı?

Bir düzine hastalığı olduğu halde (son günlerinde) hiç bir zaman yerinde durmamış, istirahat buyurmamış "istirahat buyurun" diyenlere de, “Hamd olsun, şükr olsun, turp gibiyem elhamdülillah” diyorlar ve ilave ediyorlardı: “Onca insanlık hizmet bekliyor, biz nasıl istirahat edelim?” diye buyuruyorlardı.

Bir ömre sığmayacak kadar çok hizmetlerde bulunmuş, insanlığın kurtuluşu için kendi hayatını hiçe sayan bu Gönüller Sultanını, olan bitenlerden haberi bile olamayan, kendince kıyaslar yapmaya kalkan, hükümler biçen ve ufku olmayan dar hayalli birisi olarak nasıl anlatabilirim? Hakkında ne söyleyebilirim? Edebin, hayanın, nezaketin, adabın, nezafetin, zarafetin doruk noktasında olan Gönüller Sultanı, edep ve hayanın farkında olamayan birisi olarak, acaba kelamlarımız da bir edepsizlik olur mu endişesi ile nasıl anlatılabilir ki? “Bize günahı olanlar gelsin, günahım yok diyenlere ise günah olarak bu söz onlara yeter” buyururlardı. Biz de manevi engin hoşgörü ve affıyla velayetine sığınarak, Türbe-i Saadetlerindeki ziyaretlerimizdeki duyduğumuz manevi haz ve sevinçlerimizi Milli Gazetemizin maneviyatı yüksek ve seçkin çok değerli okuyucuları ile paylaşmak istedim.

Kendilerini Haziran 1980 yılında tanıma lütfuna ermiştim.

1981 yıllarıydı. Bir gün kendilerine:

Hakka senin özün doğru
Gezersin Niğde’yi, Bor’u
Bir de gelsen bize doğru
Gel gör ne viraneler var

Dolaştın Erzurum, Van’ı
Ah sevdiğim canlar canı
Sormadın halimi hanı
Gel gör ne biçareler var


diye uzayıp giden bir şiir yazıyordum ama henüz kimseye göstermemiş ve şiiri de bitirememiştim. Bir gün habersizce Sevgili Damatları, Gönül ehli, Allah dostu, Tasavvuf Alimi Muhterem Muzaffer Nevruz Beyefendi ile hanemize teşrif buyurduklarında ilk selamlaşmadan sonra, Hz. Pir Abdurrahim Efendim: “Gezersin Niğde’yi Bor’u, bir de gelsen bize doğru, dedin biz de çıktık size geldik” buyurduklarında donup kalmıştım. Bitmemiş ve kimsenin bilmediği şiirimi okuyorlardı.

Yine 1982 yıllarıydı. Hazreti Piri (Abdurrahim Efendimi) saygın bir meslek ve kariyere sahip bir arkadaşla ziyarete gitmiştik. Sabah namazından sonra kısa bir sohbet yapmışlar ve herkes dağıldıktan sonra bu arkadaşımız Hazreti Pire, “Efendim mesleğim icabı olsa gerek kendimi çok büyük görüyor, o da ben de gurur ve kibir meydana getiriyor, kimseleri beğenmiyorum, bu hali üzerimden nasıl atacağımı bilemiyorum” diyor.

Hazreti Pir, şöyle buyuruyor: “Bak evladım, büyük şehirlerde hayvanat bahçesi varmış, oralarda Tavus kuşu bulunuyormuş. Bu kuşların tüyleri rengarenk olurmuş. Bu kuşlar kendilerini çok beğenirlermiş. Tüylerini kabartırlar, hatta kuyruğunu da görmek için eğilerek önlerine tutarlarmış. Daha iyi görmek için, biraz daha eğilince de ayaklarını görürlermiş. Bu hayvanların ayakları çok çirkin olurmuş. Utanır ve kabarıp şişinmekten vazgeçermiş. Şimdi sizin de, bizlerin bilmediği, fakat sizin ve Allah’ın bildiği hata kusur ve günahlarınız vardır. Siz onları hatırlarsanız o hal sizden gider

Terzi Baba Kabristanlığı’nın yanındaki Şehitliği de ziyaret edip dualar okuduktan sonra oradan ayrılıp şehir merkezine doğru otobüsümüzle yola çıktık.

Erzincan-Keleriç’ten bütün dünyaya yayılan sohbetler

Keleriç’e vardık Hazreti Pir’in kendi elleriyle yaptığı evinde tadilat var. Ayrıca 1970 yıllarda sohbet için yaptığı 15-20 kişi ancak alıyor, o yıllarda “Bu kadar büyük bir salona ne gerek var?” diyorlarmış. Ama işte o binaya insanlar sığmamış sonra Keleriç’e taşmış, daha sonra Üzümlü’ye, sonra Erzincan’a, oradan Anadolu’ya, Avrupa’ya ve şimdi tüm dünyaya sohbetleri, eserleri yayıldı.

Daha sonra Keleriç’in kabristanlığına gidiyoruz. Kabristanda Abdurrahim Reyhan Hazretlerinin (Kaddesullahi Teala Sırrıhul Aziz) İlk Şeyhi olan Abdurrahman Hazretleri ile yine Hazreti Pir’in alim ve fazıl mübarek pederleri Hüseyin Efendi ile Muhterem anneleri Tubi Hanımefendi’nin kabirlerini ziyaret ettikten sonra... Mustafa Hocam sağ olsunlar, tüm programlarını bizim için iptal edip, bizleri gezdiriyor. Keleriç’ten ayrılıp Üzümlü’ye doğru yola çıkıyoruz.

Allah aşkını tatmayan gafil var ya o biçaredir
Allah aşkı ise yan onunla dertlere o çaredir.

… son olarak Türbe-i Saadetlerine de veda ziyareti yaparak, Mustafa Hocam ve diğerleri ile vedalaştıktan sonra Amasya’mıza döndük. Dilimizde şu dörtlük:

Sen misk kokulu Reyhan
Bense boynu bükük sümbül
Sen gönlümde Şahı-I Sultan
Ben kapında iki büklüm.


Büyük evliyanın, Efendimizin de efendileri olan büyük zevatın kabirleri başında neler hissettiğimizi anlatamam. Fakat bu seyahatin bizde hasıl ettiği duygu ve düşünceleri ömür boyu unutamam. Böyle seyahatleri, ruhun terbiyesi yolunda Anadolu evliyalarının hatırlanması ve himmetlerinin hak edilmesi için bütün gönül dostlarına tavsiye ederim.

—Bitti—


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Eş-Şeyh Es-Seyyid Abdurrahim Reyhan Erzincani Hz.
MesajGönderilme zamanı: 05.10.09, 13:51 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
Sohbetlerinden:

* "İlim, amel, ihlas" Bu üçüyle itaatler tamam oluyor. İlim, Allah’ı bilmektir. Amel, bildiğini işlemektir. İhlas ise ilmini de amelini de Allah’dan bilmektir... Esas ihlasın anlamı: Ben yapamadım, işlemedim, bilemedim... Bir Mürşid'e varmayınca hakiki "ihlas" elde etmek zordur.

* “Mutu kable en-temutu” (Ölmeden Önce Ölünüz) sırrına ancak Rabıta Sahipleri mazhar olur. Yani kâmil-Mükemmil mürşidi kendisine hakikat aynası yaparsa... Evliyaullah, Hakikat aynasıdır, Hak aynasıdır. Orda kendisini bilir, aynada eksikliklerini görür ve tamamlar. Başka yerde tamamlayamaz!

* Sen, vücudundaki bu dört muhalif maddeyi (Anasır-ı Zıddiyeti; toprak, su, ateş, havayı) çevirdin, tebdil ettinse işte o zaman sen nerden geldiğini de bildin, nereye gideceğini de bilirsin. Anasır-ı Zıddiyet ise çileyle, Mürşid terbiyesinde tebdil olur. Mürşid terbiyesinden geçince toprak tevazu ve güzel ahlaka, su feyze, ateş aşka, hava da zikir ve hakikate dönüşür.

* Kalbin hakikatinde bütün mükevvenatın (bütün yaratılmışların) hakikatı vardır. Kalb alemi açılıyorsa onların hepsi bir vücut gösteriyorlar. Onlar harekete geliyorlar, canlanıyorlar. Hepsi lisanınca Allah demeye başlıyorlar. Bir nefeste bütün kainatın nefesi kadar zikreder Evliyaullah... Bütün zerreler adedince... "Zikren Kesira" "Çokça (adetsiz) zikredin" emrini ancak kalb alemi açılan tutabilir.

* Bir insanın kalbi açılırsa büyük varlık oluyor bu insan. Cenabı Hak “Mü’min kulumun kalbine sığarım” diyor. Onun için kalb Beyt-i Celîl’dir.

* Sohbeti ancak dinleyenlerin ruhu çeker. Beşeriyette insanlar ayrı ayrıdır. Hani bir mübtedi (başlangıçta olan) var bir de müntehi (nihayete yaklaşan) var. Bir avam var bir de havas var. Fakat maneviyata gelince, tarikata gelince bunlarda ayrılık yoktur. Ruhlar birbirleriyle anlaşıyorlar.

* Biz konuşmuyoruz (sohbeti) konuşturan O... Konuşan dil-dudak değil, bunu ruhu konuşuyor.

* İnsanların kalbi masumdur, ruhu da masumdur. Fakat o kalbi muhafaza etmek lazımdır. Eğer şeriat ve tarikatçe yasaklananları yaparsak bu masum kalbe hakaret etmiş oluyoruz, zulmetmiş oluyoruz.

* Allah, "şerden kaçın" (yasaklananları işlemeyin) demiştir. Şerre rızası yoktur, hayra (emirlerine) rızası vardır. Ama Hak’tan tecelli eden hayırlar, şerler var. Haşa! Estağfirullah! Allah şer halk etmez de bize şer geliyor. Allah'tan olan şer ne? Bizim hastalığımız, fakirliğimiz, sıkıntılarımız bize şer görünüyor. Halbuki, gafletten ayıksak, onların şer değil, lutuf olduğunu, ikram olduğunu bileceğiz.

* Ehl-i Zikir için bütün duyulan sesler “Allah” der.

* Şeriatte de Tarikatte de çalışmak vardır. Hakikate ulaştın. Orada da sen oluyorsun alet: Yaptıklarını sen yapmıyorsun, konuştuklarını sen konuşmuyorsun. Allah’ın bir aletisin. İraden yok. Seni konuşturan, yediren, giydiren, gezdiren Allah... Cüz’i iradede bu var mıdır? Vardır. Bunlar cüz’i iradede taklitdir, mecazdır. Mecazden hakikate geçiliyor. Taklid ede ede Hakikatına ulaşır.

* Peygamber Efendimizi sevmeden, O’na aşık olmadan gerçek Allah sevgisi olmaz. Mürşidi sevmeden, O’na aşık olmadan da gerçek Peygamber Efendimizin sevgisi olmaz.

* Cismi olan, ismi olan her şey, bu dünyada Allah’ın varlığının ispatıdır. Evet, cismimiz Allah’tan ayrı ama, Ruhlarımız Bir. O Ruhu makamına ulaştırmak lazım: Bu da ŞERİAT, TARİKAT, HAKİKAT, MARİFET ile olur. İnsan, Allah’ı İlme'l yakin bilebilir, Ayne'l yakin bilebilir, Hakke'l yakin bilebilir. İlmi ile Allah’ı ilmen bilir. Eger ilmi ile amel ederse Allah'ı ayne'l yakin bilir. Amel Allah'a yaklaştırır, vuslatı yok, ama yakınlaştı. Arada perde kalır. Ama bir insan kendi başına Hakke'l yakin olamaz. Yani kendi varlığından kendi başına kurtulup vuslata ulaşamaz. Hakke'l yakin olabilmesi için, KAMİL MÜRŞİD’e ihtiyaç vardır.

* Bir sarp, kayalık bir tepede, karanlık gecede çaresiz kalsanız. Oradan kurtulmak isteseniz. O anda birisi elini uzatıp kurtarmak istese hemen ona yaklaşırız. İşte bu karanlık dünya aleminden de bizi meşâyihimiz kurtaracak.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Eş-Şeyh Es-Seyyid Abdurrahim Reyhan Erzincani Hz.
MesajGönderilme zamanı: 25.01.10, 08:21 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 09:14
Mesajlar: 764
ALlah rahmet eylesin.şefaatlerine nail eylesin.. şu kudsi topluluğun dünyada da mahşerde evlatları [1] olmaktan bizleri ayırmasın inşallah


[1] manevi..

_________________
Ehl-i Bidat-ı Red ve Tahkir Ediyoruz |


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Eş-Şeyh Es-Seyyid Abdurrahim Reyhan Erzincani Hz.
MesajGönderilme zamanı: 25.01.10, 11:23 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
amin.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Eş-Şeyh Es-Seyyid Abdurrahim Reyhan Erzincani Hz.
MesajGönderilme zamanı: 24.01.11, 16:52 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 07.12.10, 00:24
Mesajlar: 424
Alıntı:

Belh'i unutmak

Geçtiğimiz Ocak ayında 8. ölüm yıldönümünü idrak ettiğimiz merhum Abdurrahim Reyhan Hazretleri, İbrahim Ethem Hazretlerine ait kıssayı şöyle aktarıyordu:

"Meşhur İbrahim Ethem hazretleri Belh padişahı, 7 sene tacını tahtını bırakıp gitmiş. Süfli bir hayata girmiş. Süfli hayat derken haşa zahirde, görünüşte. Karnı doyacak kadar yemek yemiyor. Sırtı yeni elbise görmüyor. Bir pardösü varmış sırtında setri avret için, doksan tane yaması varmış. Şeyh efendisinin dergâhına yedi sene odun çekmiş. Her sabah kalkıyor, halatını boynuna atıyor, dağa çıkıyor, odunları alıp getiriyor dergâha. Yedi sene boyunca her gün bunu yapıyor. Bir gün, beş gün, on gün değil; bir ay, üç ay, beş ay değil; yedi sene bu hizmeti görmüş. Yedi sene sonra yine aletini eline alıp oduna giderken Şeyh efendisine demiş ki:

'Efendim, bana bir himmet edin!'

Şeyh efendisi tenkit etmiş:

'Yürü. Sen himmeti kazandın mı ki, himmet istiyorsun? Haydi yürü. Bostancı bostanının su zamanını bilir'

demiş. Azarlamış, göndermiş. Başka bir dervişe görev vermiş, demiş ki:

'Ayaklarına mahmuz tak, şu Belh Padişahı İbrahim Ethem gidiyor, onun arkasından kavuş, onun çıplak ayaklarına o mahmuzla vur, gel. O döner, sana bakar, yüzüne tükür. Yüzüne tükürdüğün zaman elbet bir şey söyler. Ne söylerse gel bana haber ver.'

O gidiyor, İbrahim Ethem'e kavuşuyor. Mahmuzlarla ayağına çarpıyor. Vurdukça kan akıyor. İki oluyor, üçüncüde dönüp bakıyor; derviş yüzüne tükürüyor. İbrahim Ethem şöyle söylüyor:

'Git babam. Senin dediğini ben Belh'te bıraktım.'

Derviş bu cevabı alıyor, dönüp geliyor. Şeyh efendi soruyor:

'Yaptın mı görevini?'

'Yaptım efendim. Emriniz üzerine tabanlarına, çıplak ayaklarına vurdum. Vurdum deldim. İki defa vurduğumda bakmadı. Üçüncü defa vurduğumda döndü, baktı. Yüzüne tükürdüm. Şu ifadede bulundu: 'Git, babam. Senin dediğini ben Belh'te bıraktım.' '

Şeyh efendisi:

'Hâlâ Belh'i unutmamış'

diyor, yani Belh'te padişahlığını hatırlıyor. O zaman hiddet vardı. Gadap vardı. O zamanki halimle ben sana bir şeyler yapardım; şimdi ben hiddetimi, gadabımı Belh'te bıraktım, demek istemiş. Ama o Belh kelimesi ağzından çıkmış.' İbrahim Ethem gelince kovuyor:

'Git. Sen Belh'i unutmamışsın. Himmet mi istiyorsun?' diyor."

Abdurrahim Reyhan hazretleri bu kıssayı şöyle bitiriyor:

"Can gitmeyince canan ele geçer mi? Candan mânâ ruhumuz. İnsanın canı çok kıymetlidir. Her şeyini canı için yok edebilir. Ama canını ne için yok edeceğini bilemez. İşte canını da yok etmesi lazım ki, cananı bulsun. Cenabı Hak öyle buyuruyor: 'Kulum ver beni de al beni.' Yani beni almak istiyorsan beni ver, diyor. Benden mânâ Cenabı Allah bize ruh üflemiştir, odur. Benim sana üflediğim ruhu bana ver ki, Ben'i bulasın!"


Rasim Özdenören - Yeni Safak


24 Ocak 1998 - 24 Ocak........: Hz. Şeyh Abdurrahim Reyhan -rh- : 13. vuslat yıldönümü...
Rahmetullahi aleyh.


Hz. Şeyh Seyyid Abdurrahim Reyhan Erzincani'yi, Alem-i cemal'e göçlerinin 13 yılında rahmet ve minnet ile hatırlıyoruz...

Himmetleri hazır ola...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 15 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye