Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: KERKÜK'ÜN İKİ ULU TÜRKMEN ŞEYHİ/Nizamettin İbrahimoğlu
MesajGönderilme zamanı: 22.02.11, 21:19 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 15.11.09, 21:21
Mesajlar: 98
KERKÜK'ÜN İKİ ULU TÜRKMEN ŞEYHİ/Nizamettin İbrahimoğlu

İKİ ULU TÜRKMEN ŞEYH

Nizamettin İbrahimoğlu’nun kalemiyle[1]

Tercüme: Ahmet Yasin Küçüktiryaki

GİRİŞ

Sufi tarikatların, Türkmen eli bölgesinde yayılması esnasında Kerkük ili bu İslami medeniyetten nasibini almıştır. Türkmen milletinin konumu onlar sayesinde ve ilmi, kültürel, manevi ve ahlaki bakımdan gelişim bunun yanı sıra Hak Din İslam ile olan sıkı münasebeti dolayısıyla yükselmiştir. Sufi tarikatlar, özellikle de Kadiri, Nakşî, Mevlevi, Bektaşi ve Rufai tarikatları bu bölgede hızla yayıldı. Osmanlı devletinin çöküşünden sonra, zalim hükümetlerin yapmış olduğu baskılar ve sömürü faaliyetleri neticesinde bu tarikatların çoğu kayboldu. Akla gelebilecek her türlü usulle bu gelişim engellenmeye çalışıldı. Öyle ki dinle irtibatı bulunan âlim, fakih ve tarikat şeyhleri hapis, ölüm, işkence ve görevden uzaklaştırma gibi cezalara çarptırıldılar.

Şeyhler diğer bir tarifle Allah dostları, ahlak, fazilet, takva, ilim ve irfan gibi hususlarda üst seviyedeydiler ve doğal olarak Türkmen milletinin saygı ve güvenini kazanmış bulunmaktaydılar. Onlar Türkmen halkını temsil ve tarif noktasında en güzel örnek ve numune olmuşlardır.

Devlet siyasetine müdahale etmemelerine ve Irak’taki baskıcı İngiliz ve Rusya’ya yakınlıklarının olmamasına rağmen sıkı bir kontrol altındaydılar, bu nedenle siyasi baskı ve tehditlere maruz kaldılar. Söz konusu baskıcı yönetimler, şeyhleri istihbarat görevlileri ve casuslar aracılığıyla takibe almışlardır. Dini-manevi ilimleri tahsil için Tekke ve Zaviyelere koşan müritleri de korkutmak suretiyle bu faaliyetleri engellemeye başladılar. Üzülerek belirtmeliyim ki bu gibi olaylar her asırda tekerrür etmektedir.

Bütün bunlarla beraber bu köklü tarikatların âlim ve şeyhleri bozguncuların tuzaklarına düşmemiş ve tehditlerine boyun eğmemişlerdir. Bazı istisnalar burada da meydana gelmiştir ki bu gayet normaldir. Zira her cemaat ve toplulukta ikiyüzlü ve fırsatçıların bulunabilmektedir.

Rabbimizden bizleri, âlimlerimizi ve onların torunlarını her kötü hallerden korumasını diliyorum.

Biz bu yazımızda, aynı zamanda iki arkadaş olan iki farklı tarikatın önderleri olan iki Türkmen Şeyhinin örnek hayatlarından bahsedeceğiz.



I- Eş- Şeyh Muhammed Hüsameddin el- Kadirî el- Kerkükî

Eş- Şeyh Muhammed Hüsameddin bin Ömer bin Hacı Kevser Kadirî, üstün ahlaka sahip, âlim bir mürşidi kâmil olup Kadirî tarikatı halifesidir. 1902 yılında Kerkük’ün Sarıkahya mahallesinde doğdu ve 1966 yılında vefat etti. Osmanlı hâkimiyetine ve monarşi yönetimine tanıklık etti. Osmanlı idaresinde rahat, huzur ve zenginliği yaşamasına karşın onun çöküşünden sonra sıkıntı, hüzün ve baskıyı yaşadı.

Annesi geniş Kuranî ilme sahipti. Şeyh Burhan ve Şeyh Abdulkerim adında çocukları vardı. Bu iki oğlu da aynı Tekke ve Hüsameddin Camii’nde tarikatın halifeliğini üstlenmişlerdir. İki oğlunun vefatı esnasında aynı şekilde Küçük oğlu Şeyh Safaddin Kadiri tarikatının hilafetini üstlendi.

Hacı Kevser Camii ve Tekkesi Şeyh Hüsameddin ismiyle tanındı. Şeyh Hüsameddin Camii ününün zirvesine onun ilmi, dirayeti ve üstün gayreti sebebiyle onun zamanında ulaştı. Bu Tekke, nesillerin güzel ahlak üzere eğitim ve öğretiminde ve aynı şekilde Müslümanların saflarının birleştirilmesinde özellikle de Arap, Kürt ve Türkmen milliyetçilerinin aralarının bulunmasında büyük bir öneme sahiptir. Şeyh Efendi; Türkiye, Suriye, Mısır ve diğer İslam ülkelerindeki tekkelerle sağlam irtibata sahipti. Kerkük’teki bozguncu ve ikiyüzlülerle hutbe ve vaazlarıyla devamlı surette mücadele etti. Bir gün olsun fırsatçı ve bozguncuların tuzaklarına kanmadı ve onlarla tüm gücüyle mücadele etti.

Cami ilk defa 1808 yılında dedesi Şeyh Kevser Kadiri zamanında inşa edildi. Kadiri tarikatı, Kerkük’te Şeyh Hüsameddin’in babası olan Şeyh Kevser Kadiri’nin oğlu Şeyh Ömer Kadiri zamanında 18. yüzyılın ikinci yarısında yayıldı.

Tekkede, Şeyh Hüsameddin’in babası zamanında günümüze kadar özellikle haftanın Cuma gecelerinde devamlı zikirler yapılır ve Salı günleri ikindi namazından akşam namazına kadar fıkıh dersleri verilirdi. Fakat Haliç savaşından sonra Irak’ın içine düştüğü siyasi durumlar nedeniyle zikir vakitleri değişti, fıkıh dersleri ise durduruldu.

‘’Şeyh Hüsameddin henüz dokuz yaşında iken Hacı Kevser Camii imam-hatibi olan babası Ömer Efendi vefat etti. Eğitimini ve sorumluluğunu Kevser Camii’ni inşa eden dedesi Hacı Kevser Efendi üstlenmiştir. Annesinden Kuran ilimlerini tahsil etti. Kerkük’ün önde gelen âlimlerinden sarf, nahiv ve fıkıh usulü ilimlerini tahsil etti. Allâme Mahmud Meznavî Efendi hocalarından olup ona icazet vermiştir.

Şeyh Hüsameddin fesahat ve vukufiyet ile fıkıh, tefsir, hadis, edebiyat, tarih ve tasavvuf alanında kendi kendini geliştirdi. Aynı zamanda mahir bir hattat, mühim bir âlim, edip ve şairdi. Yaşı daha on yedisini bile geçmeden akıl-baliğ bir genç olarak Şeyh Hüsameddin Camii’nde İmam-Hatiplik görevini üstlendi. Hayatını bu yolda, bey’ât, tarikat ve ihtiyaç sahiplerine yardımla geçirdi. İyi derecede Türkçe, Arapça ve Farsça bilmekteydi.’’[2]

Bazı Eserleri:

1. Kadiri Silsilesinde Rahmanî Nefesler ( Türkçe Baskısı: Kerkük Şimal Matbaası)

2. Risale ( Dört Mezhep İmamlarının Hayatları Hakkında) (Matbu)

***

II- Hacı İzzet Veli Nakşibendî Kerkükî

Nizamettin İbrahimoğlu

Tercüme: Ahmet Yasin Küçüktiryaki

Hacı İzzet Veli, mühim bir âlim olup Nakşibendî tarikatının halifesidir. Celalî ailesine mensuptur ve Hacı İzzet Telci ismiyle tanınmıştır. Sarıkâhya mahallesinde, Kerkük’ün Koriye bölgesinde 1885 yılında doğdu ve 1956 yılında vefat etti. Osmanlı hâkimiyeti ve monarşi yönetimine tanıklık etti. Şeyh Hüsameddin’in vefalı arkadaşlarından olup namaz vakitlerinde ve değişik vesilelerle devamlı görüşmekteydiler.

Aynı şekilde Hacı İzzet, Şeyh Abdurrahman Halis Kerkükî Kadirî’nin de çağdaşıdır. Onun, tarikatını, Mevlana Halid-i Bağdadî halifelerinin birinden aldığı söylenir. Konağını (misafirhanesini) [3] bir zikir ve irşat meclisi, miskin, garip ve aynı zamanda âlimlerin yemek ve konaklama ihtiyaçlarının karşılandığı bir merkez haline getirdi.

Bazı zamanlar Şeyh Hüsameddin Camii’nde irşat faaliyetleri ile meşgul oldu. Hacı İzzet Veli Nakşibendî, asrının önemli âlimlerinden Kuran, Fıkıh, Tefsir, Hadis, Tasavvuf, İslam Tarihi gibi İslami ilimleri tahsil etti. Efendi, ilim ve cihatla yoğrulmuş aynı zamanda zengin bir yuvada yetişti. Sömürgecilere boyun eğmedikleri için hürriyetleri hariç her şeyleri tamdı. Erdemli bir kimseydi, Kerkük ilinin eşrafından olup 1956 yılında vefat edinceye kadar Osmanlının düşüşünden sonra İngilizlere karşı duran önde gelen mücahidiler dendi. İngilizler onu ve çocuklarını sürgüne gönderdiler.

Babasının ismi Hacı Veli Recep’tir. Cömertliği, hayırseverliği, zekâsı ve vakarı ile tanınan eşinin ismi ise Cemile Abdurrahman’dır. Çocukları Üsteğmen Enver ve Avukat Muhammed ise sayılan ve sevilen kimselerdendir; birde Mediha ve Fadile adlı iki kızı vardı.

Birinci Dünya savaşını yaşadı ve büyük hadiselerle dolu yıllar geçirdi. 1914 yılında Iraklılar Dünya Kuvvetleri karşısında birçok kurban verdiler. 1920 yılında Kutlu Devrim meydana geldi. O ve bu milletin evlatları kendi ülkelerinde göçmenliği tattılar. Bu olaydan sonra görevinden istifa etti. Ravenduz ilinde Posta, Telefon ve Telgraf İşletmesi müdürüydü.

Geri dönme ve memleketi Kerkük’te sufi bir şekilde yaşama ihtiyacı hissetti ve asrının Nakşî şeyhlerinden icazet aldı. İnsanları irşat etmeye başladı ve Koriye’deki büyük evinde Sufilik tarikatıyla meşgul oldu ve Hakk’ın hâkim olduğu, İman ordusunun zafer kazandığı ve İ’lay-ı Kelimetullah’ın gerçekleşeceği günün umuduyla yaşadı.

Baba mesleği ile meşgul oldu, yani Hacı veli ve bu zat sömürgecilere karşı mücadelesiyle tanınıyordu. Ravenduz’da Posta Teşkilatında çalışırken sömürgecilere karşı durdu. Babasının görevini üstlendikten sonra Batılı sömürgecilere karşı mücadele ve savunmada devamlılıkta babasının izlediği yolda ilerledi.

O, Kerkük’ün önde gelen tacirlerindendi. Ve Koriye bölgesinin yarısından fazlası ona aitti. Fakat daha sonraları yol yapımı, okul inşası vb. sebeplerle malının çoğuna devlet tarafından el konuldu.

Posta teşkilatında çalışırken İslam-Osmanlı hilafetini muhafaza ve İslam için mücadele ve savunmada olduğu sıralarda siyasi bir olayla karşılaştı. Posta Teşkilatı müdürlüğü vazifesi esnasında Hacı İzzet Efendi elinden geldiği kadar Rus ve İngiliz casuslarıyla tüm usullerle mücadele etti. Özellikle Osmanlı hükümetine gönderilen ve Osmanlı hükümeti tarafından gönderilen mektup ve telgrafları düşmanların haberdar olmalarını engelleyerek onlara karşı durdu. Bilindiği gibi bu görev özellikle de savaş zamanlarında çok önemlidir. Çünkü gizli telgraflar istenilen yerlere örneğin Osmanlı Saltanat Merkezi vb. yerlere ancak bu yolla ulaştırılır. Şayet bu görev iyi niyetli kimselerin elinde olmazsa hıyanet kaynağı ve askeri sırların içine çıkarıldığı bir yer olurdu.

Bütün bu şiddetli baskılara ve özellikle Ravenduz Kaymakam’ı tarafından uygulanan baskıya rağmen memurlarıyla beraber Kaymakamlık konağına yürümüş ve oradakilerle tartışmıştır. Son olarak, 1918 yılında Irak’taki İngiliz sömürü ihtilalinden seneler sonra görevinden istifa etti. Sonra yukarıda da belirttiğimiz gibi ellili yıllarda vefat etti. Efendi, iyi derecede Türkmence, Arapça ve Kürtçe bilmekteydi.


Başarı Allah’tandır.

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Hitit Üniversitesi - İlahiyat Fakültesi – Arapça okutmanı, e-mail: nizamettin955@hotmail.com

[2] http://www.irak-turkmen.com/tercuman/56_1_8.pdf İsmet Refik Sarıkahya’nın yazısı

[3] Türkmencede Divanhane demek olan Efendi’nin Konağı Kerkük’teki en meşhur konaklardandır. Kendisi çok yönlü bir kişiliğe sahip, ilim ve kültür ehliydi. Buna ilaveten cömertlik ve misafirperverliği ile meşhurdur. Konak (misafirhane) geniş sahaya sahip bahçesi, birçok odaları ve büyük salonu ile dikkat çeker. Ve içerisinde de yine birçok odası bulunmaktadır. Salon kubbesiz bir mescidi andırır. Orada hizmetçiler, aşçılar bulunur. Bu Konak hala Sarıkâhya mahallesinde varlığını korumaktadır.

http://www.nizamettin.net/tr/turkce_mak ... _seyhi.htm


http://www.docstoc.com/docs/4441661/SUFIPRESPEKTIFI


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye