Hulefa-i Rabbani'den: Şeyh Ahmed Berkî
Afganistan`da yetişen velîlerden. Berk kasabasından olduğu için Berkî nisbetiyle tanındı. Doğum târihi bilinmemektedir. Evliyânın büyüklerinden İmâm-ıRabbânî Ahmed Fârûkî Serhendî hazretlerinin, önde gelen talebelerindendir. Halîfesi, vekîli olmakla şereflenmiştir. Zamanının büyük evliyâsındandı. 1617 (H.1026) senesinde memleketinde vefât etti.
Ahmed Berkî, aslında âile olarak Kabil ile Kandehâr arasında bulunan Vâd kasabasındandır. Babası, buradan Berk`e hicret edip Kankrit beldesine yerleşti. Ahmed Berkî burada yetişti ve tefsîr, hadîs, fıkıh gibi yüksek din bilgilerini ve zamânın fen ilimlerini öğrenerek büyük bir âlim oldu.
Ahmed Berkî ilim öğretmekle meşgûlken tanıdıklarından ve hemşehrilerinden bir tüccar Hindistan`a gitmiş evliyânın en büyüklerinden İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin sohbetlerini dinlemişti. Dönüşünde de İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin insanları hakyola sevk eden kıymetli mektuplarından getirmişti. Ahmed Berkî bununla görüşünce Hindistan`ın büyük âlim ve evliyâlarını sordu. O da İmâm-ı Rabbânî hazretlerini medh etti ve; Sözlerinden bir kısmını yanımdagetirdim. dedi. Ahmed Berkî büyük bir merakla mektupları alıp zevkle okudu. Bu sözleri söyleyenin dirâyet ve üstünlüğünü anlayıp hemen Hindistan`a gitti.
Ahmed Berkî, İmâm-ı Rabânî hazretlerine kavuşunca, talebesi olmakla şereflenmek istediğini, bunu kabûl buyurmasını istirhâm etti. Hazret-i İmâm onun kalbinin tercümanı olanbu isteklerini kabûl etti. Ona husûsî teveccühlerde bulunarak kalbindenAllahü teâlâdan başka her şeyi, dünyâ sevgisini, günah lekelerinitemizleyip; ilim ve hikmetle, mânevî ilim, iyilik, bereket vefaydalarla doldurup, yüksek derecelere kavuşturarak evliyâlıkta yüksekmertebelere çıkardı. Mevlânâ Ahmed Berkî de, hocası İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin yüksek huzur ve hizmetlerinde, ihlâsla edeb üzere, hizmetetti.
Edebleri gözetmesi, yaptığı hizmetlerinkabûlü sebebi ile, hazret-i İmâm`ın husûsî tasarruf ve inâyetlerine,kavuştu. Huzurlarında kaldığı bir hafta içinde kemâl ve evliyâlıkderecelerine ulaştı. Tasavvufu, mânevî ilimleri anlatmak üzerehocasından icâzet, diploma alınca memleketine dönmesine izin verildi.Emre uyarak, irşâd, insanlara doğru yolu göstermekle meşgûl oldu.
Ahmed Berkî hazretleri dönüşünden sonrazaman zaman hocasına kendi ile yetiştirdiği talebelerinin hâlleriniyazarak nasîhatlarını istedi. İmâm-ı Rabbânî hazretleri de bu çoksevdiği talebesine kıymetli mektuplar göndererek istediklerini yerinegetirdi. Bir mektubu şöyledir:
Allahü teâlâya hamd ve Resûlullah`a salâtve selâm ederim. Size de iyi duâlar eylerim. Şeyh Hasan ve arkadaşlarıiki mektubunuzu getirdi. Bizleri çok sevindirdi. Bir sayfasında HâceUveys`in halleri yazılıydı. İkinci sayfasında, kabûl edilipedilmediğinizi soruyorsunuz. Bunu okuyunca, sizin hâlinizi araştırdım.Oradaki insanların size doğru koştukları ve size sığındıkları göründü.Sizi, oradaki insanların saâdete kavuşmaları için vâsıta yaptıkları veo yerleri size bağladıkları anlaşıldı. Bunun için, Allahü teâlâya hamdve şükür olsun! Bu görüşümüzü, rüyâ, hülyâ, sanmayınız! Rüyâ ve hülyâ şüpheli olur. İkisine de güvenilmez. Bizim yazdıklarımızı gözlegörülür, elle tutulur gibi sağlam biliniz! Sizin bu nîmete kavuşmanız,İslâmiyet bilgilerini öğretmekle ve fıkıh hükümlerini yaymakla olmuştur. Oralara cehâlet yerleşmiş ve bid`atler yayılmıştı. Allahüteâlâ, sevdiklerinin sevgisini size ihsân etti. İslâmiyeti yaymaya sizivesîle kıldı. Öyle ise, din bilgilerini öğretmeye ve fıkıh ahkâmınıyaymaya, elinizden geldiği kadar çalışınız. Bu ikisi bütün saâdetlerinbaşı, yükselmenin vâsıtası ve kurtuluşun sebebidir. Çok uğraşınız! Dinadamı olarak ortaya çıkınız!Oradakilere emr-i mârûf ve nehy-i münkeryaparak, doğru yolu gösteriniz! Allahü teâlâ, Müzzemmil sûresinin 19.âyetinde meâlen; Rabbinin rızasına kavuşmak isteyen için, bu elbette bir nasîhattir. buyurdu.
Kalp ile zikr yapmak için size izinverilmişti. Buna çalışmanız da, ahkâm-ı şer`iyyeye yapışmanız ve nefs-iemmârenin azgınlığını gidermeniz için yardımcı olur. Bu vazîfenizi de,elden bırakmayınız. Kendi hâllerinizi ve sevdiklerinizi vesevdiklerinizin hâllerini bilmediğiniz için üzülmeyiniz. Hâlleribilmemek, hiçbir şey ele geçirmemek olacağını sanmayınız!Sevdiklerinizin hâlleri, sizin yüksekliğinizin aynalarıdır. Sizinhâlleriniz onlara ışık salmakta ve görünmektedir. (Gece karanlıktataşların aydınlanması, ışık kaynağı sâyesinde olur. Işık kaynağıolmazsa, taşlarda hiçbir şey görülmez.)
Şeyh Hasan, sizi durduran direklerdenbiridir. Sizin kıymetli yardımcınızdır. Eğer Mâverâünnehr veyaHindistan`a gitmek isterseniz orada yerinizi tutacak Şeyh Hasan`dır.Ona elinizden gelen yardımı yapınız. Onu gözetiniz! Onun, zarûrî olandin bilgilerini, bir an önce öğrenip bitirmesi için, çok uğraşınız!Onun da Hindistan`a gelmesi, hem onun için, hem de sizin için çokfaydalı olur. Allahü teâlâ bizi ve sizi millet-i İslâmın doğru yolundabulundursun, alâ sâhibihisselâtü vesselâm.
Ahmed Berkî hazretleri ömrünü insanlarahizmetle, hak yolu göstermekle geçirdi. Hocasının maddî mânevîyardımlarına kavuştu. Bir defâsında memleketi civârındaki hindularisyân etmiş etrâfa zarar vermeye başlamışlar, bilhassa kendisini vetalebelerini hedef almışlardı. Başlarındaki Ahdad çok zulüm ediyordu.Bu duruma çok sıkılan Ahmed Berkî hocasına, yardım dileyen bir mektupyazdı. İmâm-ı Rabbânî hazretleri de bu çok sevdiği talebesine:
Sizin memleketiniz, onun şer vezararından mahfûz kalacaktır. Hiç üzülmeyiniz. diye yazdılar.Gerçekten öyle oldu. Bulundukları yerin etrafındaki köyler ve kasabalaryağma ve talan edildikleri hâlde, onların olduğu yere bir zarar olmadı.
Bir defâsında İmâm-ı Rabbânî hazretleriYûsuf-i Berkî`ye gönderdikleri bir mektupta Ahmed Berkî hakkında şöyleyazmışlardır:
Onun o memlekette bulunması, büyük birnîmettir. Sizin kavuştuğunuzu haber verdiğiniz hâle, Mevlânâ AhmedBerkî çoktan kavuşmuştur. Bilsin veya bilmesin bu böyledir. Bu fakiregöre, o memleketin medarı, kutbu Mevlânâ`dır. Orada bulunanların bununasıl anlayamadıklarına hayret ediyorum. Bu fakirin bildiğine göre,Mevlânâ`nın büyüklüğü, güneş gibi meydandadır.
Ahmed Berkî hocasının nasihatlarıdoğrultusunda hizmet edip insanların dünyâ ve âhiret saâdetinekavuşmalarına çalıştı. Çok talebe yetiştirdi.
İmâm-ı Rabbânî hazretleri gönderdikleri son mektubunda; Eğer sefere çıkacak olursanız Şeyh Hasan Berkî'yi yerinize vekil bırakırsınız. buyurmuştu. Mektubun gelişinden birkaç gün sonra Ahmed Berkî vefât etti. Vefâtı İmâm-ı Rabbânî hazretlerine bildirildi. Ahmed Berkî`nin rûhuna Fâtiha okudular. Vefât haberini getiren Osman Ekberâbâd gayr-i ihtiyârî ağladı. Üzüntüsünün çokluğundan yere yıkıldı.Oradaki insanlar engel olmaya çalıştılar. İmâm-ı Rabbânî; Ona mâni olmayın, göklerdekiler ve yerdekiler Ahmed Berkî`nin vefâtına ağlıyorlar. Kardeşi ağlasa ne olur, niye men edilsin. buyurdular. Bâzı eshâb, bu sözden hayret ettiler. İmâm-ı Rabbânî buyurdu ki: Ahmed Berkî, insanların kendisini tanımadığı ve kendinin de kendini bilmediği evliyâdan idi.
İmâm-ı Rabbânî hazretleri Ahmed Berkî`nin vefâtı üzerine, oğullarına yazdıkları mektupta şöyle buyurdular:
Mevlânâ`nın bu zamanda, mübârek varlığı müslümanlar için, Allahü teâlânın nîmetlerinden bir nîmet, rahmetlerinden bir rahmetti. Yâ Rabbî, bizi onun ecrinden mahrûm eyleme.
1) Hadarât-ül-Kuds; s.351 2) Tezkire-i İmâm-ı Rabbânî; s.336 3) Zübdet-ül-Makâmât; s.368
|