Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Rabbani Silsileler:
MesajGönderilme zamanı: 13.01.10, 10:20 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 27.12.08, 17:20
Mesajlar: 565
Silsileler ve Bazı İcâzetnâmeler

Kâdiriyye Şeyhlerinin Şeceresi (k.s):

Hz. Peygamber (a.s) buyurdu ki: “Benim çocuklarım (neslim) Nûh’un gemisi gibidir. Ona binen kurtulur, ondan geri duran helâk olur”.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Mârifetiyle âriflerin kalplerini aydınlatan, büyük lütfu ile sâliklerin hâllerini âlemlerden daha üstün tutan Allah’a hamd olsun. Elçisi Hz. Muhammed’e ve tüm âilesine de salât ve selâm olsun.

“İşte Allah’ın, iman eden ve iyi işler yapan kullarına müjdelediği nimet budur. De ki: Ben buna karşılık sizden akrabalık sevgisinden başka bin ücret istemiyorum” (eş-Şûrâ, 42/23).

Bundan sonra; tek ve ganî (zengin) olan Allah’ın muhtaç kulu (İmâm-ı Rabbânî) Ahmed b. Abdülehad el-Fârûkî der ki:
O, Rabbinin râzı olduğu amelleri işlemesi konusunda tavsiyede bulunduktan sonra, Kâdiriyye tarîkat hırkasını sâlih kardeşi fülân oğlu fülâna giydirmiştir. Kendisi de bu hırkayı ârif ve kâmil Şeyh İskender’in elinden giymiştir. Şeyh İskender bu hırkayı şeyhi ve dedesi ârif-i billâh Şeyh Kemâl’den, o mürşidi kutbü’l-evliyâ ve şeyhu’l-muhakkıkîn Şâh Fudayl’den, o şeyhi ve mürşidi Seyyid Gedâ-i Rahmân’dan, o şeyhi kutbü’l-âlem Seyyid Şemseddîn Sahrâî’den, o şeyhi kutbü’l-âlem Seyyid Ukayl’den, o şeyhi kutbü’l-âlem Seyyid Bahâeddîn’den, o şeyhu’l-muhakkıkîn Seyyid Abdülvehhâb’dan, o şeyhi kutbü’l-âlem Seyyid Şerefüddîn el-Kattâl’den, o şeyhi ve mürşidi seyyidü’s-sâdât kutbü’l-âlem Seyyid Abdürrezzâk’tan, o şeyhi ve babası kutbu’r-rabbânî ve gavsü’s-samedânî el-Hasenî el-Hüseynî el-Hanbelî eş-Şâfiî Hazret-i Emîr Seyyid Muhyiddîn Ebî Muhammed Abdülkâdir el-Cîlânî (k.s)’tan, o babası kutbü’l-âlem seyyidü’s-sâdât Şâh Ebî Sâlih’ten, o babası Şâh Seyyid Mûsâ Cengî-dost’tan, o babası kutbü’l-âlem Şâh Seyyid Abdullah’tan, o babası kutbü’l-âlem Seyyid Yahyâ Zâhid’den, o kutbü’l-âlem Seyyid Muhammed Mûris’ten, o babası kutbü’l-âlem Şâh Seyyid Dâvûd’dan, o babası kutbü’l-âlem Şâh Mûsâ’dan, o babası kutbü’l-âlem Şâh Seyyid Abdullah el-Mûris’ten, o babası kutbü’l-âlem Şâh Mûsâ el-Cevn’den, o babası Şâh Seyyid Abdullah el-Mahz’dan, o babası seyyidü’s-sâdât câmi-i cemî-i berekât el-Hasan el-Müsennâ’dan, o babası muttakîlerin imamı ve müslümanların önderi İmam Hasan (r.a)’dan, o babası Ali el-Murtazâ b. Ebî Tâlib’den (kerremallâhü vecheh), o peygamberlerin efendisi Hz. Muhammed Mustafâ’nın (a.s) kızı Fâtımatü’z-zehrâ’dan (r.a) giymiştir.

Nakşbendiyye Şeyhlerinin Şeceresi (k.s):

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Elçisine itâati kendisine itâat sayan ve mü’minlere (kendisine yaklaşma yolunda) vesîle aramalarını emreden Allah’a hamd olsun. Nitekim şöyle buyurmuştur:

“Kim Rasûl’e itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur” (en-Nisâ, 4/80).

“Ona yaklaşmaya yol arayın” (el-Mâide, 5/35).

Şüphesiz, kim O’nun elçisine itâat ederse kurtuluşa ermiştir, kim de O’na ulaşmak için vesîle ararsa yüksek derecelere ulaşır. En güzel salât ve selâm da, “Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı. Andolsun o, Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü” (en-Necm, 53/17-18) âyetinde ifâde edildiği üzere gözü kaymaktan uzak ve temiz olan Rasûlü’ne, âilesine, arkadaşlarına, hidâyet yıldızları ve en yüksek mertebelere ulaşma vesîlesi olan büyük tâbîlerine olsun.

Bundan sonra; Melik ve kuvvetli olan Allah’a muhtaç kul Ahmed b. Abdülehad el-Fârûkî en-Nakşbendî -Allah Teâlâ günahlarını bağışlasın, kusurlarını örtsün- der ki: Fülân kişi -Allah onu rızâsına uygun işlerde muvaffak eylesin- bu azığı az olan fakîrin vâsıtası ile Nakşbendî şeyhlerinin mürîdlik silsilesine girdi. Bu şeyhler -Allah sayılarını arttırsın ve onlara hased edenleri helâk eylesin-, son hâli başlangıca yerleştirdikleri, sünnete tâbî olmayı şart koştukları ve bid‘at işlemekten sakındırdıkları için uyulmaya ve vesîle olmaya daha lâyıktırlar.

Onun (İmâm-ı Rabbânî’nin kendisinin) şeyhi ve tarîkat muallimi Müeyyidüddîn er-Radî Şeyh Muhammed el-Bâkî idi. Onun şeyhi Mevlânâ Hâcegî İmkenegî, onun şeyhi Mevlânâ Dervîş Muhammed, onun şeyhi Mevlânâ Muhammed Zâhid, onun şeyhi hürlerin önderi Ubeydullah (Ahrâr), onun şeyhi Mevlânâ Ya‘kûb Çerhî, onun şeyhi bu tarîkatın kıblesi (merkezi ve piri) imâmımız Bahâeddîn Nakşbend, onun şeyhi, tarîkat ve âdâb muallimi Emîr Külâl, onun şeyhi Mevlânâ Baba Muhammed Semâsî, onun şeyhi Azîzân diye meşhur olan Hâce Ali Râmîtenî, onun şeyhi Mahmûd Encîrfağnevî, onun şeyhi Mevlânâ Ârif Rîvgerî, onun şeyhi bu tarîkatın reisi Abdülhâlik Gucdevânî, -Şeyh Nakşbend bu reisin rûhâniyetinden terbiye görmüstür-, onun şeyhi rabbânî imam Şeyh Ebû Ya‘kûb Yûsuf Hemedânî, onun şeyhi şeyhu’t-tarîka Ebû Ali Fârmedî et-Tûsî, onun şeyhi kutbü’z-zamân Şeyh Ebu’l-Hasan Harakânî, onun şeyhi ve rûhânî terbiyecisi sultânü’l-ârifîn Şeyh Ebû Yezîd Bistâmî, onun şeyhi ve mânevî terbiyecisi sultân ve büyük imam Ca‘fer-i Sâdık, onun şeyhi ve anne tarafından dedesi Kâsım b. Muhammed b. Ebî Bekr es-Sıddîk, o tâbiînin büyüklerinden ve meşhur yedi fakîhtendir, onun şeyhi Selmân-ı Fârsî, ki Hz. Peygamber onu: “Selman bizden, âilemizdendir” diyerek şereflendirmiştir, Hz. Peygamber’in sohbetine nâil olmakla birlikte onun şeyhi emîru’l-mü’minîn Ebî Bekr es-Sıddîk’tir (r.a), onun şeyhi de peygamberlerin en üstünü ve önderi Hz. Muhammed’dir. Allah ona salât ve selâm etsin.

“Dînini bütün dinlere üstün kılmak için Rasûlünü hidâyet ve hak din ile göndermiştir” (et-Tevbe, 9/33)

Çiştiyye Şeyhlerinin Şeceresi (k.s):

Bilmek gerekir ki, Şeyhimiz (İmâm-ı Rabbânî) Çiştiyye intisâbını muhterem babasından almış ve bu büyük zâtların (icâzet) hırkasını ondan giymiştir.

Babası, ârif-i rabbânî, muhakkiklerin örneği, âlimlerin hocası, muttakîlerin sığınağı, şeriat ve hakikati birleştiren Şeyh Abdülehad (k.s) icâzet hırkasını velîlik dâiresinin kutbu, hidâyetin ve halkın simgesi, kâmil ve kemâle erdirici Şeyh Rükneddîn (k.s)’tan giymiştir. O, babası Şeyhu’l-İslâm kutbü’l-aktâb Şeyh Abdülkuddûs (k.s)’tan, o şeyhi Şeyhu’l-İslâm Şeyh Muhammed Ârif’ten, o şeyhi ve babası Şeyh Şemseddîn Ahmed Abdülhak’tan, o şeyhi Şeyh Celâl Pânîpatî’den, o şeyhi Şeyh Şemseddîn Türk Pânîpatî’den, o şeyhi Şeyh Alâeddîn Ali Ahmed Sâbir’den, o şeyhi Şeyh Ferîdeddîn Mes‘ûd Ecûdehenî’den, o şeyhi Hâce Kutbüddîn Bahtiyâr Ûşî’den, o şeyhi Mu‘îneddîn Siczî’den, o şeyhi Osmân el-Hârûnî’den, o şeyhi Hacı Şerîf Zendenî’den (Zindânî’den), o şeyhi Şeyh Mevdûd Çiştî’den, o şeyhi Şeyh Ebû Yûsuf Çiştî’den, o şeyhi Şeyh Ebû Muhammed Çiştî’den, o şeyhi Şeyh Ebû İshâk eş-Şâmî’den, o şeyhi Şeyh Ali ed-Dîneverî’den, o şeyhi Şeyh (Ebû) Hübeyre Basrî’den, o şeyhi Şeyh Huzeyfe el-Mar‘aşî’den, o şeyhi Sultân İbrâhîm Edhem’den, o şeyhi Şeyh Fudayl b. Iyâz’dan, o şeyhi Abdülvâhid b. Zeyd’den, o şeyhi Hasan el-Basrî’den, o şeyhi Hz. Emîru’l-mü’minîn İmâmu’l-müslimîn Ali el-Murtazâ’dan, o da şeyhi yüksek peygamberlik makâmının sâhibi Hazret-i Muhammed Rasûlullah’tan (a.s) giymiştir .

***

İcâzetnâme:
Hamd ve salât ü selâmdan sonra Melik ve Velî olan Allah’ın muhtaç kulu Ahmed b. Şeyh Abdülehad el-Fârûkî en-Nakşbendî –Allah Teâlâ ona bol bol merhamet eylesin- der ki:
Şeriat, tarîkat ve hakîkat ilimlerini kendisinde toplayan sâlih, âlim ve sıddîk kardeş Şeyh Hamîd el-Bengâlî –Allah Teâlâ onu sevdiği ve râzı olduğu amellerde başarılı eylesin- kendisine son hâlin başlangıçta oluşması el verdikten sonra, seyr u sülûk makâmlarını ve cezbe merdivenlerini aşarak velîlik mertebesine ulaştı. Bu sebeple ona Nakşbendî şeyhlerinin (k.s) usûlünce irşâd isteyen tâliplere ve ihlâslı mürîdlere istihâre ve mânevî izinden sonra tarîkatı öğretmesi konusunda icâzet verdim. Allah Teâlâ’dan dileğim, onu uygun olmayan işlerden koruması, gereksiz işlerden muhâfaza etmesi ve peygamberlerin efendisine (a.s) tâbî olma konusunda onu sâbit eylemesidir.

***

İcâzetnâme:

Bismillâhirrahmânirrahîm. O’na hamd ederiz, nebîsine ve nebîsinin âilesine de selâm ederiz. Sonra, ehlullâhın yoluna giren sâlih kardeş ve ârif billâh Seyyid Muhammed Nu‘mân –Allah Teâlâ onu ve bizi râzı olduğu işlerde muvaffak buyursun- bu fakîrin vâsıtasıyla Nakşbendiyye mürîdlik zincirine katılıp onların yolunda ilerleyince ve tâliplere faydalı olmaya başlayınca hakîkat yolunu öğretmesi için ona izin (icâzet) verdim. Selâm, doğru yola uyanlara ve Mustafâ’ya (a.s) tâbî olmaya devam edenler üzerine olsun.

***
İcâzetnâme:

Bismillâhirrahmânirrahîm. Dostluğu ve âlemi idâresi sebebiyle Allah’a hamd, nebîsine, nebîsinin insanları Cennet’e çağıran âilesine ve arkadaşlarına selâmdan sonra Velî ve Ganî olan Allah’ın muhtaç kulu Ahmed b. Abdülehad el-Fârûkî en-Nakşbendî –Allah Teâlâ onların günahlarını bağışlasın ve kusurlarını örtsün- diyor ki: İlmiyle amel eden, fazîletli ve kâmil kardeşim Şeyh Muhammed Tâhir, Allah ona velîlerinin yoluna girmeyi nasip edince ve o da Nakşbendiyye tarîkatına bütün gayretiyle girince kendisinde huzûr, şuhûd (müşâhede), kurbet (Allah’a yakınlık) ve cem‘iyyet (Allah ile berâberlik) hâlleri hâsıl oldu. Tasavvuf yolunda son hâlin de içinde bulunduğu ilk hâli yaşamak nasip oldu.

O, bu hâller içinde iken bir süre geçti ve kendisine, büyük belâlara uğrayacağı, doğru yoldan çıkıp farklı yollara gireceği, ehl-i hakkın mezhebinden bâtıl mezheplere meyledeceği zâhir oldu, bu durumu bana da bildirdi. Beni, ondan bu belânın kalkması için Allah’a yalvarmaya sevketti. Birçok yalvarmalardan sonra bana ondan bu belânın kaldırılacağı bildirildi. Bu sebeple Allah’a hamd ettim.

Kısa bir süre sonra, ilk önce bildirilen hâl ortaya çıktı ve o (arkadaş) doğru yoldan uzaklaşıp eğri yollara girdi. Hak yoldan bâtıl yollara meyletti. Hattâ hak ve doğru yola dönmesi konusunda ümit kesildi. Dağınık yollardan birine her girişinde onu bu yoldan zorla çıkarmak için Allah’ın yardımıyla teveccüh edip yönelmem ilhâm olundu. (Buna muvaffak olduktan) sonra, o yola ikinci kez dönmemesi için yolun önüne bir set çekmek ile meşgul oldum. Bu hâl üzere aylar, belki de yıllar geçti.

Sonra Allah’ın yardımıyla ikinci olarak ilhâm olunan hâl zuhûr etti, doğru yola döndü, ardından geriye kalan cezbe ve sülûk yollarını aşarak tâlip ve mürîdlere bu yüce tarîkatı öğretme konusunda kendisine izin verilmeye ehil hâle geldi. Bu tarîkatı tâlim etmesi ve talebeleri eğitmesi için ona icâzet vermek aklıma geldi. İstihâre ve teveccühten sonra ona icâzet verdim.

Allah’tan dileğim, önceki ve sonraki insanların efendisine (a.s) tâbî olma konusunda sebât ve istikâmet nasip etmesidir. Söz konusu şeyh Kâdiriyye ve Çiştiyye tarîkatlarından bol nasip alınca, mürîdlere Kâdiriyye ve teberrüken de Çiştiyye dersi vermesi konusunda ona ruhsat ve icâzet verdim. Allah’tan onu korumasını ve başarı ihsân etmesini dilerim.

Başta ve sonda Allah’a hamd olsun. Peygamberlerin efendisine, onun âile ve ashâbına dâimâ selâm olsun.

***

İcâzetnâme:

Hamd, Allah’a; selâm da O’nun seçilmiş kullarına. Bundan sonra; istihâre ve Allah’a duâdan sonra sıddîk ve sâlih kardeş Muhammed Hâşim’e tarîkat tâlîmi için icâzet verdim. Tıpkı şeyhim ve efendim Muhammed Bâkî en-Nakşbendî’nin –Allah Teâlâ onu arzu ettiği yere ulaştırsın- bana icâzet verdiği gibi. Hidâyete uyanlara selâm.

***

MÜKÂŞEFÂT-I GAYBİYYE (MANEVÎ YOLCULUK)

İmâm-ı Rabbânî

Tercüme: Doç. Dr. Necdet Tosun

SUFÎ Kitap Yayınları


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye