Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Tasavvufi dönemler
MesajGönderilme zamanı: 02.03.10, 09:37 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 16:59
Mesajlar: 308
Tasavvufi dönemler

Ali Bulaç


26 Şubat 2010

Tasavvufu üç ayrı döneme ayırmak mümkün:

1) Müslümanların hayatının Peygamber Efendimiz (s.a.)in sünnet ve siretine uygun bir biçimde yaşandığı züht ve takva dönemidir. Asr-ı Saadet’in ana hatlarıyla bu istikamette seyrettiğini söylemek mümkün. Elbette herkes melekler gibi yaşamıyordu, ama hayatın ana kurgusu sadelik, iç derinliği, ahlaki sorumluluk ve manevi zenginlik üzerine kurulmuştu. Bu dönemde hayatın kendisinde züht ve takva ne felsefidir ne sözü edilen bir doktrindir. Teneffüs edilen havaya sinmiş bulunmaktadır. İnsanlar bir araya gelip Allah’ı zikrederler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye ederler, yardımlaşırlar, ibadetlerini deruni bir bilinçler eda ederler; bu arada dünya hayatının aldatıcı zevklerinden uzak durmaya, haramlara bulaşmamaya, debdebe ve israftan kaçınmaya ve bu yönde birbirlerini uyarmaya çalışırlar.

Sadece manevi ve ahlaki hayatın yüksek kalitesi açısından değil, sosyal, siyasi ve iktisadi hayat biçimleri açısınrdan da Asr-ı Saadet örnek toplumdur. Örnekliğini Hz. Peygamber’in kendisinin örner (Üsvet-i hasene) alınmasından kaynaklanır. Bu açıdan bakıldığında ne Platon’un bilge-krallar tarafından yönetilen Cumhuriyet’i, ne Meşşai filozof Farabi’nin Erdemli Toplumu (el Medinetü’l- fazıla) veya başka bir toplum ütopyası Müslümanların referans alacakları modeller değildir.

2) Felsefi dönem. Bu dönemde önemli ve büyük felsefi ve irfani okulların tasavvufa damgasını vurduklarını görüyoruz. Artık tasavvuf sadece bir yaşayış değil, aynı zamanda konuşulan, müzakere ve münazaralara konu olan entelektüel/felsefi bir doktrindir de. Kadim Hind ve İran, Yunan ve çeşitli gnostik düşünceler Müslüman ariflerin de gündemine girmiş bulunmaktadır. Vahdet-i Vücut, vahdet-i Şuhut, İşraki filozofların geliştirdiği doktrinler ve bunlara bağlı olarak İran’da devam eden irfan hareketleri bu dönemin karakteristik özelliklerini teşkil eder. İlk döneme ait zühd ve takva vardır, ama artık bu belli bir doktrine dayandırılarak ve bir tür ritüller eşliğinde devam eden bir zühd ve takva biçimidir.

Yine bu dönemin belirgin özelliklerinden biri manevi hayat ve ahlaki erdemler basit-yalın öğütlerle değil, güçlü edebiyat söylemleri, isitareler, metaforlar eşliğinde ve en çok şiir dili kullanarak dile getirilmektedir. Dil şiir ve hikmetli sözlerle birtür yeni bir söyleme biçimi kazanmıştır. Bu dönemin en güçlü temsilcisi hiç kuşkusuz Endülüs’ten kalkıp İslam coğrafyasının büyük bir bölümünü derinden etkileyen Muhyiddin ibn Arabidir. Mevlana ve diğerleri İbn Arabi’nin açtığı kulvarda harika eserler ortaya koymuş kimselerdir. Felsefi doktrin olarak teşekkül edecek tasavvuf veya irfan felsefesi özellikle İran’da Hikmet-i meşrikıyye temelinde İbn Sina, İbn Arabi, Suhreverdi Maktul ve Molla Sadra’yı eksen olarak günümüze kadar gelişip gelecektir. Selçuklu ve Osmanlı’da ise irfanın derin etkileri görülse de asıl tasavvufa damgasını vuracak olan felsefe veya kendini yenileyip zenginleştiren tefekkür değil, kurumsal formlar, yani tarikatlar olacaktır.

3)Tasavvufun kurumsallaşma dönemi. Özellikle Selçuklulardan itibaren eğilimlere, meşreplere veya açıklama modellerine göre yeni tarikatlar oluşmuş ve bunlar toplumsal hayatın devamını sağlamıştır. Dahası fetihlerde askerlerden önce sufiler gitmiş, adeta siyasi ve askeri nüfuz altına alınmak istenen yerleri zihinsel ve manevi olarak İslam hakimiyetine hazırlamışlardır.

İran’da irfan ekoller üzerinden günümüze gelmişken, Osmanlılarda kurumsal anlamda tarikatlar üzerinden bugüne gelmiş bulunmaktadır. Arap aleminde ise tasavvuf veya İslam’ın manevi hayatından anlaşılan –ağırlıklı olarak- hala pratik düzeyde savunulan ve sürdürülmeye çalışılan zühd ve takva anlayışıdır. Üç İslami ana havza (Türk-İran-Arap) arasındaki bu farkın önemli olduğunu söylemek lazım.

Kurumsallaşmış tasavvufun son derece önemli toplumsal-sivil fonksiyonları vardır. İslam tarihinde, özellikle Selçuklu ve Osmanlı’da, gerçek ve hakiki sivil toplum kuruluşlarının tarikatların etkili olduğu sosyal alanlar olduğunu söylemek mümkün. Tarikatlar sadece siyasi hayatı ve askeri fetihleri kolaylaştırmıyor, aynı zamanda toplumsal hayatın ve toplumsal fonksiyonların bu çerçevede sivil bir biçimde devam etmesini de sağlıyordu. Toplumsal her katmanın eğitiminden yardımlaşma kurumlarına, sağlıktan mesleki teşekküllerin ortaya çıkışına kadar tarikatlar toplumsal hayatı ayakta tutuyor, büyük fonksiyonlar görüyorlardı. Bir insan hem mesleki bir teşekküle hem de bir tarikata mensup oluyordu. Bunların yardımlaştıkları sandıkları vardır, zaman zaman devlete borç verecek duruma gelmişlerdi.

İslam tarihinde devlet bu sayede ceberut ve merkeziyetçi bir aygıt olmaktan çıkıyordu. Bugünkü modern devletin önemli problemi, ya faşizm ve komünizmde olduğu gibi açıktan ya da liberal devlette olduğu gibi gizli, örtük veya rafine biçimlerde merkeziyetçi olmasıdır. Selçuklu ve Osmanlı modelinde cemaatler ve tarikatlar sayesinde gerçek sivil toplum kurulmuş, devlet topluma ait fonksiyonları tarikat ve vakıflara bırakmış, bunlar da fonksiyonlarını başarıyla yerine getirmişlerdir. Tabii zaman içerisinde suiistimaller ve sapmalar da olmuştur; fakat bu, her toplumda ve her zaman vuku bulan şeylerdir. Kısaca tasavvufun bizim tarihimizde, sosyal, iktisadi ve siyasi açıdan büyük önemi ve katkısı olmuştur.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye