Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Cuma Hutbesi: Allah’ın "Dokunma" dediğine dünya dokunamaz !
MesajGönderilme zamanı: 16.04.10, 08:45 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 13.03.09, 06:08
Mesajlar: 291
Bismillahirrahmanirrahim

...

Ey müminler !..

Dünyanın başından sonuna bu insanlar imana davet edilmiş; Allah’a inanmaya ahirete inanmaya davet edilmiş… Bunun karşısında bu insanlar ikiye bölünmüş: bir kısmı inanmış, bir kısmı inanmamış.

Bir kısmı gelen peygamberlere, Allah’a imana çağıran kimselere demişler ki: “Biz gördüğümüze inanırız da; gördüğümüzün ötesinde görmediğimize inanmayız… Ne zaman başladığını bilmediğimiz bir tarihten itibaren bu insanlar böyle karın-karın geliyor. Geçip gidiyor; yenileri geliyor. Her sene kış münasebetiyle yeryüzü yeşillenir; sonra yetişir, kalkar; sonra sararır, saman olur; dağıtılır, gider. Ertesi sene yeniden yeşillenir; yenileri çıkar, o kuruyup gidenler değil yenileri gelir… Bu suretle bu insanlar da yüzlerce sene devam eder ve öldükten sonra da birşey yok. Ne olacak? Toprak olacak... Toprak olduktan sonra da ne ümid edilir? Toprak olanların tekrar dirilmelerini mi söylüyorsunuz? Biz bunları dinlemeyiz; bunları çok dinledik…”

Şimdi 21 asrın insancıkları ki kaçacak yer arıyorlar; kuvvet-kudret iddia edenler, herşeye hükmederiz diyenler kaçacak delik arıyorlar da aynı akılla diyorlar ki: “Bu yeryüzünden biz geçmiş kavimler nasıl gelip kendi sıralarını tamamladılar; mezarlıklarda toprak olup gittilerse, biz de bir gün toprak olup gideceğiz. Ondan ötede bir şey yok. “

“-Herşey nedir oğlum?”
“-Herşeye hükmeden tabiattır.”

Bu tabiat nerde saltanat kurmuş tahtı nerededir? Bu tabiatsa bu kadar işleri çeviren; gidelim karşısında yalvaralım: “Aman ey tabiat! Nedir bu ettiğin, eylediğin? Tabiat sen ne hissiz, ne merhametsiz, ne soysuz tabiatsın? Yaptığından haberin yok mu? Ettiğine dönüp bakmıyor musun? Ne olmuş bu yeryüzünde saltanat süren bu insanları sen toprağın içerisinde ezip çamur etmişsin… Sen ne merhametsiz bir tabiatsın.
“-Tabiat deme, şey… buna biz yeni bir isim taktık: Doğa.”

Doğa…

Peki öyleyse doğaya gidelim, nerededir bunun saltanat sürdüğü yer; yeryüzünde mi gökyüzünde mi? Âlimlerin söylesin; diyanetin de hocaları, müftüleri de söylesin ki, elbirliği ediyorlar yerlerin göklerin mülkü kudret kabzasında olan Allah’ın ismini anmıyorlar. Andıracak Allah!

Nereye giderse arkalarındadır, ta “Aman ya Rabbi! Tövbe ya Rabbi!...” deyinceye kadar boyuna bak, posuna bak; giyindiğin esvaba bakma. Postayı koymuş… Ne Şeyh Nazım kurtarır ne Şeyh Hasan, ne Şeyh Hüseyin. Hiç kimsenin bir şeyi yoktur.

İrade, ilahi irade yahu… Beş vakitte fatiha okuruz, bu hocalara hitap ediyorum ben ki tabii afet doğal afet diyor! "Allah’ın gazabından değildir" diyor "çünkü Allah kimseye gazab etmez; çok uysaldır hemen rahmet eder." Başka bir şey yok; "çok uysal bir kimse bu"… Peki her gün belki rekatta kırk fatiha okursun dışında da okursun ahirinde ne diyor ya Rabbi:

“İhdinassıratelmustakiym…
Sıratellezine enamte aleyhim…”

Ey Rabb’imiz! Bizi senin doğru yoluna hidayet eyle, dosdoğru sana gelmeye… O kimseler ki, o kimseleri sen tahsis eyledin; lütf u keremine gark eyledin.. Enbiyan, evliyan, iyi kulların… Onların yoluna bizi hidayetlendir.

Sonra : “Gayril mağdubi aleyhim”

“Gazap ettiklerinin yoluna değil.” Bre gazap ettiklerinin diye söylüyor!.. Nasıl Allah’ın gazabı olmaz? Allah uyuyor mu bu işler olurken? Nasıl iş bu ?..

Dinde en yüksek makam söylemiyor: “Bu Allah’ın gazabı…” dersen yasaktır.

Ya fatihada var: “Gayrılmagzubi aleyhim…” Allah Yahudilere gazab etti; darmadağın etti…
“….Veleddallin…”

Dalâlete düşen bütün kullar; bütün bu istavroza tapan akılsızlar. Tahtaya tapanlar…

İşte onların kapısına gitmek isteriz; onlardan meded umarız; yardım gelsin onlardan bize… Onlardan gelen, elden gelen öğün olmaz o da vaktinde bulunmaz.

Dönecek misin Allah’a? Dönme!.. Adım-adım gidiyor arkalarına… Selamet yer yok, bastığınız yer sağlam zannetmeyin diyor Allah; Mülk suresini (tebareke-i şerif) oku da gör…

Bizim söylediğimize kanaat olmazsa Kur’an-ı Kerim’e bak.. İlahi gazab eseridir, niçin ?

Dünya kuruldu kurulalı “Kur’an-ı Kerim okunmasın” diye bir kavim, bir hükümet olmadı. Gavur memleketine gitsem, benim evladıma karışmıyor… Gavur Avrupa’nın gavuru demiyor: “Bu çocuğunu sen Kur’an okutmayacaksın; bu yaşına gelince okutacaksın!...”

Allah uyumaz; Allah uyutmaz.
Allah, gözü görmez değil; kulağı duymaz da değil.
Allah, herşeyi görür, bilir, duyar.

Onun için “Gayrılmagzubi aleyhim…”
Allah’ın gazap ettiği.

Yahu Yunan’la ahbaplık yapıyorlarmış şimdi; yunan bize çok yardım etti… Allah!... Allah!... Bağrımızı açtık: “Aman yunan, ne güzel komşuymuş bu Rumlar da haberimiz yokmuş bizim! Ne hoş insanlarmış Yahu! Cennetten geldiler galiba… Aman nasıl biz bunlarla muharebe ettiydik? Bu insanlar bizim için can feda etti; beş tane battaniyeyle on tane çuval bir şey gönderdiler, aman ne güzel, ne hoş komşular!...

Be Yunan’ın mitolojisine bak, onların eski dinine bak ki, onlar politeist insanlardı; çok tanrılara tapanlardı. Onların mitolojisinde bu tasavvuf menbaına dair olan kitapları vardı da orada “tanrıların gazapları” diyerekten bahisler var. Tanrıların insanlara gazab edişlerini ve gazab sonunda onları nasıl helak ettiğine dair, ne zelzelelerle, ne sellerle, ne kılıçlarla doğrayıp tükettiklerine dair mitojojiyi okusun hiç olmazsa…

Şeyh bir şey söyledi; alt üst oldular… Yahu ben havadan mı söylerim be? Benim yanımda şark kültürü de var, garp kültürü de var. Aklına güvenen adam gelsin benimle o şeytan dolabında oturup konuşup kendine sorayım; cevap alayım, eğer kültürleri varsa...

Ben zülcenaheynim, iki kanatlıyım: hem İslam’ı, Osmanlı kültürüne ait olanı biliyorum; garp kültürüne ait olanı da bilirim ben… Havadan adam değilim, onun için söylediğim söz, senetli-sepetli ve hüccetlidir. Mitoloji denilen Avrupalıların kendi memleketlerinde bilhassa okuttukları; bizim memlekette misyonerlerin okuttukları kitaplar….

Mitoloji adını bile duymadı çoğu.

“-Mitoloji ne yahu?” Mitoloji yani bitoloji bit yiyesiler… Kendilerinin mitoloji dediği bu fevkat-tabia yani tabiatın hükmedemediği yerlerden; insanların aciz olduğu menbadan insanları mahkum eden kuvvet sahiplerinin mevcudiyetini bildiriyor. Gökyüzü boş değil; gökyüzü kendi kendisine durmuyor, ilahi irade irade altındadır. Düşün değilse…

Fişliyorlar, beni bin defa fişlediler; Allah’ın dokunma dediği kimseye dünya dokunamaz; dokun dediğini de dünya koruyamaz…

Bastıkları yer sağlam değildir. Söylerim, tövbe etmekten başka çare yok!
“Aman ya Rabbi…” diyeceksin.
Biz materyalist değiliz; biz müslümanız madem; itikatımıza göre Allah’ın gazabının da, rızalığının da olduğunu bileceğiz.

İki ebedi yurt yapmış Cenab-ı Allah… Biri cennet, biri cehennem… Onlara inanmak, imanımızın şartıdır. Allah’a inanan, Allah’ı razı edenlerin mekanları cennettir. Allah’ın gazabına uğrayanların yeri cehennemdir. Dünyadan başladı…

Ey Müslümanlar, onun için itikatımızı doğrultacağız.
Doğrultmazsan sen bilirsin; çek git o zaman… Doğaysa bu halleri başına getiren, doğanın karşısına git; söyle: “Bu yaptığın-ettiğin ne insafa, ne merhamete, ne adalete sığar! Bundan vazgeç! Yoksa seni topa-tüfeğe tutacağız; atomla yıkarız seni…”

Nerede? Nereye savuracaksın atomu? Beş saniyede beşyüz atomun yapamadığını yaptı.

Sakın!.. Sakın!.. Bunlar başlangıçtır; ileriye doğru “kıyamette zelzeleler çoğalacak” dedi Peygamber Aleyhisselam…

Zelzele hem yeryüzünde bastığımız topraklarda, “fay hattı” diyor… Ne fay hattı? Kim uydurdu bu ismi? Hangi “Kitab”la indi? Hadi “ray”ı anladık; trenin üstünde gidendir; kim koymuş bu ismi?

Hep uydurukçu be; millet te arkasında: “Fay hattı Şeyh efendi..”
Bre fay hattının içine düşesin.
Ne fayı?
Söylesene: Allah kudretiyle yeryüzünün altını şebeke gibi donatmış; dilediği vakitte dilediği noktaya zelzeleyi veriyor; afâtını gönderiyor. İster yukarıdan, ister aşağıdan.
Karşı gelebilir misin? Gelemezsin. Beş saniyede yaptığını beşyüz atom bombası yapamaz.

Cemaziyelahirin ilk Cum’a günüyle şereflendik. Bu şerefli aydır; çünkü üç aylara köprüdür.
Gelen, doğacak ay Receb ayıdır. Receb, Şaban, Ramazan…
Ümid ederiz ki bu ayda bizim yapacağımız tövbe ve istiğfarımız bize rahmet kapılarını açtırsın.
Dikkat edelim.
Cumaya geleceksin; büyüklenmeyeceksin; secde edeceksin; tabiat demeyeceksin…
İlahi gazabı mucibtir….

“Doğal afet” dedik; sonra gökyüzü şiddetleniyor, hiddetleniyor.
Allah-ı Zülcelâl “amansızlık” emri veriyor melaikeye: “Beni kabul etmeyen kimseye aman verme.”

Onun için bu ay tövbe ve istiğfar ayıdır.
İsteyin, selametlik isteyin.
Müminleriz; elhamdülillah ahirete inanmışız…
Allah’ın gazap ettiklerinin gidecekleri yer cehennemdir.
Allah dünyada kötü akıbetten saklasın.
Dünyada razı olduklarının; sevdiklerinin gidecekleri yer de cennettir.
Böyle inanmışız…

Yüzyirmidörtbin peygamberlerin bize bildirdiği budur. Size onu bildiriyorum. Fazlası yok; eksiği yok. Müminleriz kabul ettik ya Rabbi!...
Senin kapına geldik ya Rabbi…
İslam’a kapıları aç ya Rabbi…
Salih kullarını bize gönder; bizi bu şaşkınlıkta, bu dalalette bırakma.
Hak ve hakikati kabul edecek kimselerle bizi beraber eyle ya Rabbi…
Bu kelam dünyanın sonuna kadar bitmez; lakin alacağımızı bu kadardan alalım.

[Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ ]

10.09.1999

Girne


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye