Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Cuma Hutbesi: Allah’ın orduları insan ordularına benzemez...
MesajGönderilme zamanı: 23.04.10, 08:27 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 13.03.09, 06:08
Mesajlar: 291
Cuma Hutbesi: Allah’ın orduları insan ordularına benzemez...


Bismillahirrahmanirrahim

...

Ey müminler !..

60 sene var bu memlekete gelip bu insanımızı Allah’a, Allah’ın yoluna davet ediyoruz. Bu durduğumuz makamda 60 senedir çıkıp hutbe okuyoruz insanlara…

Ey insanlar!..
Ey müslümanlar!..
Allah’ı sayınız…
Çağırdığımız bu.
Allah’a itaat ediniz.
Allah’ı sayınız ve Allah’a saygısız olmaktan sakınınız… Çünkü hepinizin canı, canlarınız Allah’ındır. “Azgınlıkta ne mana var vardır?” diyen kurtulur da “yoktur” diyen kimsenin tutamağı nedir? Allah’ı inkar eden; emrine karşı gelen ölüme karşı gelebiliyor mu? Dünyada nereye varsa, ne rütbe sahibi olursa olsun ölüme karşı gelinmez; çok zayıfız…

Cenab-ı Hakk bildirdi Kur’an-ı Kerim’inde: “İnsanoğlu zaif olarak halkedilmiştir.”

Kur’an-ı Kerim kitabımızdır.
Kur’an-ı Kerim’i radyolarda ve TV’lerde veya sair aletler - edevatların içerisinde güzel nağmeli hafızları dinlemek için değil, bu Kur’an-ı Kerim elbette ki bir mana ile; bir hikmet ile gönderilmiştir. “Hocaefendi, hacıbaba Yasin oku”, “Hacı efendi anama Tebareke-i şerif oku”, “Hocaefendi benim için de oku”…

Bu dinin başka manası yok mu? Yani biz insan olarak istediğimizi yapmaya mı bırakıldık yoksa hayatımıza bir nizam ve intizam verilmek için mi bu kitap insanlara gönderilmiştir? Bunu anlatmak istiyorum; bu kitaba düşmanlık niye? Niçin Kur’an-ı Kerim istenmiyor?
Acayip !..

Kur’an-ı Kerim inzal olalı onbeş asır geçmiş. Yüzlerce devlet Kur’an-ı Kerimi baştacı etmiş, riayet etmiş; Allah’ı saymış ve sevmiş. Tarih onlar için ne şehadet veriyor? Allah onlara kuvvet, saltanat, şevket vermiş mi? Daha dün asrın başı, asrın sonuna geldik; yirminci asır kapanıyor. Yirminci asrın başında bizim atalarımız -şimdi ismini söylemek bile yasak o kadar kıskanılıyor- Osmanlı, bizim ecdadımız, burayı fetheden kimseler… Gerçi bütün camilerin etrafında Osmanlı’nın kavuklu mezarları vardı; dümdüz ettiler… Ne maksat için? Ellerinden gelse minare de cami de bırakmayacak; dümdüz edecekler. Yani dünün hatırası kalsın istemiyorlar. Ne için? Biz mantar mıyız?

Hayır!.. Biz çınar ağacı cinsinden, binlerce yıl yaşayan köklü milletiz. Uydurma değiliz!.. Kur’an’ı bu ecdadımız tuttu mu tutmadı mı? Sultan Osman, Osman bey Edebali’nin huzuruna vardığında -meşhur hikayesi var; bilen de var bilmeyen de var- kendisine yatacağı odayı gösterdiklerinde Kur’an-ı Azimuşşan’ı duvar üzerinde asılı gördüğü vakitte Allah kelamı, Kur’an-ı Azimuşşan’ın bulunduğu yerde elimi ayağımı uzatıp ta hayvan gibi yatamadı. Sabaha dek Kelam-ı Kadim’in karşısında tazim etmiş. O gece rüya gösteriyor Cenab-ı Allah ki; onun gövdesinden bir ağaç çıktı mağribi-maşrıkı tuttu. Gelen 300 atlıyla o kimse, Allah kelamına o edebi gözetmesinden dolayı, Karakeçililer diye aşiret olarak geldi ve üç kıtaya hükmetti; 700. senesidir. Söyleniyor. Kimin haberi var? Neden oldu? İşte Allah’ın kelamına böyle saygı gösterdi.

Biz ne yaptık! Siz bilirsiniz, biz söylemeyelim. Dilimizi kesmişler, “söyleme” diyor.
Peki, söylemeyelim lakin bir gün midesi bulanan adamın ağzını ne kadar kapatsan o bantları da patlatıp püskürtecektir. Onun gibi zorla iş yürümez. Zorla bir yere kadar yürür; oradan ötede olmaz. Zor verirken sen arkasındasın; seni ezip geçer sonra…

Ey Müslümanlar, onun için biz şeref bulduysak dinimizle bulduk. Dinimizin dışında bize söylenilen okutulan bir kitabe. Bir tarih dergisi var da; -gösteriyor da- “Ötüken” diyor. Ötüken’de T.C. Cumhurreisi hanımıyla duruyor, cahiliyet zamanında İslam’dan evvelki Türklerden kalan iki taş; iki kırık taş! Başka hiçbir şey yok… Kaç bin sene yaşamışsa yaşasın; isterse onbin sene yaşasın… Çölün içinde iki kitabe var: Orhun kitabeleri derler onlara ki, ne okunmasında bir tadı-tuzu; ne kendisinin bir şeyi var. İslam olduktan sonra, İslam’ı tuttuk; namımız ve şanımız; izzet ve şerefimiz İslam ile yükseldi. Allah yükseltti bizi… Allah’ın yükselttiğini kimse alçaltamaz; Allah’ın alçalttığını da kimse yükseltemez....

Lakin dikkat edin: Allah ile muharebe etmeyin!..

Allah’ın orduları insanların ordularına benzemez! En büyük kuvvet merkezini bir saniye içerisinde darmadağın eder. Senin ordularla yapamayacağını Allah sivrisinek ile yapıp Nemrud’u kahreyledi. Sivrisineğin çok daha küçüğü olan çeşitli mikrob orduları da var Cenab-ı Hakk’ın… Bir salgın verir memlekete ki Basra denilen memlekete veba gelmiş; taun. Bir günde yetmiş bin kişi ölmüş; ertesi günü yetmiş üç bin, daha ertesi günü yetmiş beş bin… “Bitti” diyor. Dördüncü günde koskoca bir şehir, o zamanın en büyük, en mamur şehri içeriden dışarıya, kapıyı açacak sağ insan kalmamış. Dışarıdan evlere girecek sağ insan kalmamış…

Allah’tan kork!.. Top istemez, tüfek istemez Allah...
Söylemeye mecburuz!.. Uyanmalısınız!...
Allah’la muharebe etme; vazgeç bu işten; çünkü, Cenab-ı Hakk bu Kur’an-ı Kerimi gönderdi geçmiş ne kadar ümmet varsa… Peygamberlerine karşı gelen ümmetlerin akıbetleri nasıl oldu, nasıl helak etti?

Zelzeleyle helak ettikleri yok mu? Ohoo…
Tufanla helak ettiği?
Ateşle yaktığı yok mu?
Üzerine taş yağdırıp helak ettiği yok mu?

Zelzele dediği vakitte deme ki tabiattır; deme bu sözü… Allah’ın azametine dokunan sözdür. Sallayacaktır, durdurmaz. Kimse de bilemez ne zaman sallayacağını; çünkü bu azab içindir; bu Allah’tan kaçanları Allah’a döndürmek içindir. Bu ibadet neşesini kaybedenlere verilen cezadır. İbadetten neşesi kalmadı insanımızın; ibadetten neşe bulan, ibadetten ferahlayan, ibadete koşan insanımız kalmadı. İbadetten lezzet almıyorlar. Allah’tan kaçıyorlar. Kaçtığı için sallayacaktır. Taa, “tövbe ya Rabbi” diyesin. Bir tövbe Allah’ı memnun eder. Bir tövbeyi çok görüyorlar. Hâlâ diyorlar ki, “Bilmemne hattı geçer bizim altımızdan da, o hattan dolayı…”

Yahu Peygamber bildirdi: bu dünyayı ihata eden Kaf dağı derler -ki meşhur ismini işitir cismini gören yok- o dağ, bütün dünya dağlarının üstünedir. Cenab-ı Hakk o dağın altından, dünya üzerindeki her memlekete bir damar göndermiştir; o damarın üzerinde diyor bir melaike vardır ve.. bir memlekette, azgınlık arttığı vakitinde; zulüm arttığında; zina arttığında; pislik arttığı vakitte, o memleketin üzerinde duran, damarında duran melaikeye Cenab-ı Allah “salla” der; sallanır. Şimdi onun yeni adıyla, yeni adını buldular, yarısını kendinden uydurdu “fay hattı” diyor. Fay hattı değil damar; damardır, o dağa bağlıdır; üzerinde melaike de vardır. Bu bizim inancımızdır biz havadan uydurma şeylere inanmayız. Bizim söyleyeceğimiz Allah’ın ve Peygamber’inin bildirdiğidir. Aynen vaki bu ondan sonra melaike biliyor: Emrolundu. Buraya kadar dokunuyor o fay hattı; yürürken zig-zag yapıyor, istemediğine vurmuyor istediğini alt-üst ediyor. Demek ki iradesiz değil zelzeleyi emreden var hangi yerin batması gerektiğini bildiren var!

İnanacaksın. İnanman seni kurtaracaktır. Bastığın yere bakma sen “sağlamdır” deme, “deniz kenarındayız” deme; “volkan bizden uzaktır” deme… Ansızın orasını yarar, on metreden yüz metre dibine batırır… Gel, çık işin içinden.
“Yahu biz bu kadar rütbe sahibi adamlar nasıl o şey? Arabayla giderken, helikopterle giderken, denizden geçerken; açar, içerisine yutar. Nesin sen? 1,5 metroluk 60 okkalık adamsın Ya Hu!.. Aklını kullan. Ne kuvvetin var?
Tövbe, estağfirullah…

Yüz estağfirullahı günde geri bırakma…

Tövbe ya Rabbi…
Ben kendim için de tövbe ediyorum. Tövbe etmeyenlerin yerine de…
Ya Rabbi, bize tövbe ettirecek aslanlarını gönder…
Ya Rabbi, arslan sıfatlılarını gönder…
Ya Rabbi…
Şimdi gazeteler yazıyor: “Çakallar geldi”, diyor. Çakallar hırsız bir hayvandır, ne bulurlarsa çadırlardan kapıp kaçarlar, evlerden ne bulurlarsa alır götürürler. Bu kadar millet perişan çadırlar altında yarı-buçuk perişan yatarken bir de çakallar… Çünkü gece ışık yok, elektrik yok, su yok… O çakallar gelip ne bulursa sürüyüp götürüyor. Bunları kim yetiştirdi? Bunları yetiştiren zihniyet Allah’tan korkmayan insanların yetiştirdiği zihniyettir. Biz bu insanları kayıracağımıza, onların elinde bir parça bir şey varsa onları da kapıp gitmeye çakal da dolmuş… Demek ki, insan yetiştiremedik; çakal yetiştirdik.

Ya Rabbi!.. Çakalları kovup atacak arslanlarını gönder…
Yarın ay Receb’dir
Bu cemaziyelahirdir; bu köprü aydır; üç aylara köprüdür.
Dikkat ediniz, tövbe ediniz…
Allah onların başına geleni, bizim başımıza getirmesin… Çok yükseklere çıkmasın…
Secdesizlere, namazsızlara; dine-imana sövenlere tehlike vardır. İçki içenlere, zulmedenlere, kötü insanlara tehlike vardır! Yaşama hakkı alınmıştır onların; ikibininci yıllarda.

İyi olmaya bak!...

Elinden gelirse iyilik yapmaya bak! Yapmazsan kendi silahın döner, seni vurur; karşıdakine dokunmaz.
Ya Rabb… Bize inayetini yetiştir… Hidayetini yetiştir ya Rabb.
Yıllar yılı biz birşey öğrenemedik; bilemedik…
Bize senin yolunu öğretecek ve bizi Hakk yoluna sürecek arslanlarını gönder ya Rabb.

Bittiyse ne diyelim; bitmez ki...

[ Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ ]

17.09.1999
Arab Ahmed Camii
Lefkoşa-KKTC


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye